mm Uzun Bir Resim... Ibrahim Naci dedi ki; — Aşki Sadet!,, “Biz, bu keli melere sarih bir mefhum vermek isteriz. Halbuki hakikat, bizim verdiğimiz mefhumdan bambaş- kadır.. İçimizde öyle bir cazibe merkezi vardır, ki hislerimizi; zumuz hilâfıma kendine çeker, İbrahim Naci, sönen sigarasını yaktı ve hepimizden şüphe edi. yormuş gibi yüzümüze baktı. Zen- gin bir adamdı. Çok parası vardı. Fakat parasını ne yapacağını bil. miyen ve kendi köşesinde sakin sakin oturan bir adamdı. — İhtiyarladım artık. Diye de- vam etti, Size başımdan geçeni gul bile olmadım., Neme lâzımdı benim.. Şahende idealimdi. Beni saadete, aşka eriştirmişti. Mes'ut yaşıyorduk. Fakat bir gün Burada size yakın bir Önek | dan bahsedeceğim. Kemani Şa- kir. Onula içtiğimiz ayri gitmez- di. İyi adamdı. Yalnız fazla sinir. | liydi. Hayatta hiçbir şeyden mem- nun olmazdı. Üstelik de kendini hasta zannederdi. Ona sorarsanız, bin bir hastalığı vardı. Bunlardan birine yakalandı mı, kendini yü: see mmei mele di, Dez blu visi, geceleri, tenah ve ısız yerler- de dolaşmaktı. Bazan ben de ona takılırdım. Uzun müddet yürüdükten son- | ra, geniş bir nefes alır; — Oh!. iyileştim? derdi. Beni İstanbulun, (o Kadıköyün, en hücra köşelerine götürmüştür.. Yalnız olsam yolumu bulamıyaca- ğım yerlerde, o hiç yolunu şaşır. mazdı, Bir mart gecesi, Suadiyenin ö- telerine kadar yürüdük.. Ilık gök yüzünde soğuk bir ay ışıldıyordu. "Şakir yürüdükçe memnun oluyor- du. Bana da kızıyordu: — Sen hem benimle geliyor- sun, hem de yoruldum diye şikâ- yet ediyorsun. Sende yürümek ”” zevki yok. Halbuki bu zevkin, vü- cut için en büyük ilâç olduğunu bilmiyorsun.. Böyle söylene söylene, bahçe içinde evler sıralanan issiz bir köy mahallesine geldik. Bir du- var dibinden Gözüme bir leğen ilişti. İçinde su, suyun içinde resimler vardı. Biri resim çıkarmış ve orada unutmuştu. Lâf olsun diye resimlerden bi- rini aldım, baktım. Ay ışığa tutup ppi baktım.. Darbe öyle ani oldu ki, | sendeledim, gözlerim karardı, du- vara dayandım. Elimde tuttuğum resim, karı- mm resmiydi. Uzun boylu genç bir adamla baş başa çıkarılmış bir resim. Şakir hayretle sordu” — Ne oluyorsun?.. — Hiç hiç. — Hasta mısın?, Resmi uzattım. © da, tıpkı benim gibi, Tesmi ay ışığma tuttu ve hayretle: — Şahende!. dedi. — Demek rüya görmemişim. Yy ar. | daşımın koluna girdim, başımı © idi değil mi?, Hikâye smmmamısız Selâmi İzzet ii — Hayır, Şahende, — Yanında kim var?, — Bunu tanımıyorum.. Sen de tanımıyor musun?, — Hayır, Resmi, gene leğene attım. Arka muzuna dayadım. Gece, ayın zlt:nda, bir şey dü- şünmeden, düşüremeden yürüyor | dum. Şakir de benim kadar hay» retteydi. Bu olacak şey değildi. Şahende böyle bir şey yapsın.. Şakir benden şüpheleniyordu: — Sahi o adamı tanımıyor mu- sun?. — Hayır. Ve sonra ben, yanlış olmaktan teselli bulmak ümidiyle soruyo- ram: — Sahiden Şahendenin resmiy» — Evet, — Emin misin?. İ — Senin emin olduğun kadar.. Gözümüzle gördük yahu!.. Evet gözümüzle görmüştük... Şahende, uzun boylu bir genç a- ' damla başbaşa vermiş, hatta ada» İma sarılmış, adam ona sarılmış ve böylece resim çıkrtmışlardı. Beynim yerinden uğrıyacaktı. Gözlerim kararıyor, şakaklarım zonkluyordu, ayaklarım sürçüyor | du. Bir iki kere Şakir, düşmiyeyim | ” diye, kolumu siki tıkı tuttu. — Kendine gel!.. diyordu. Deni tğselli için, kelime arıyor; | bulamıyor, sonra başını sallıyor: — Allah allah. Allah allah.. O- lr şey değil but, diye söyleniyor- du İ Şahendenin bana ihanet ede | ceğine o da bir türlü inanmak is- | temiyordu. (Sonu yarın) —ğ——— Meslek mektepleri, iş enstitüsü (| | ar tarar 3 üncü sayıfada) Bürakratlar eskiden © mektebi haya- im değil, hayale uydururlardı. Bize ez- bere hüküm değil, ancak müsbet esaslara dayanan katarlar lâzumdır. Ancak o za- man ciddi bir iş yapılmış olur. e Bunun için memleketi çok yakından tanımak, yani iş bakımından Türkiyeyi (ciddi bir! tetkike tabi tutmak lâzımdır. kon- telü Oo yapmak çin o yilâyetlerde #çllcak © ve Türkiyede © işin © ne Vini, cinsini kalitesini, (o kemiyeti hi tetkik edecek mahalli © tetkikleri büyük merkeze bildirecek “İş enstitüle- rine,, o ihtiyaç vardır. İş mütemadi tetkik neticesinden Türkiyede ki iş hayatınm dayandığı kamuniyeti keş- fedecektir. O zaman sağlam bir iş mek- jtebine sahip olabileceğiz. tir. Mektebin bu ileri görüş terini hakkiyle yapabilmesi için ilerisini tan ması lâzımdır. Bu tanıma fal ile, muska ile tayin edilemez. Bu akibet ancak cid- di tetkiklerle, müşahedelerle © yapılır. Vakıa bu tarz biraz müşküldür, epeyi yo. rucudur. Fakat sağlam temellidir. Hayal- den uzaktır. Tam müsbettir. Bunun için Yarmki hayatımıza uyacak olan meslek| mektepleri vücude getirmek istendiği za- man elâminüt tertiplerden ziyade ciddi, güç fakat emin olan bu yolun tutulması çok arzu olunur. Sadri Etem elim © od Bir rapor — . : : Dünya ticareti nasıl gidiyor Cemiyeti Akvam 1933. senesi dünya ticareti hakkında bir rapor hazırlamıştır. Bu rapora göre: 1933 senesinde muhtelif devlet- lerin ticari mübadelerinin umumi miktarı 1929 senesine nisbetle tak» riben yüzde otuz tenezzül etmiştir. Dünya ticaretinin umumi miktarm da bu derece bir tenezzül ilk defa görülmüştür, nezzül kıymette de görülmüştür. Kiymet itibarile tenezzül altın he sabile yüzde ellidir. 1928 senesine nisbetle 1933 senesinde dünya ti- caretinin umumi kıymeti hakkında bir fikir hasıl etmek üzere miktar ve kıymet yüzdeleri tevhit edilir- se 1933 senesi umumi ticaret kıy- metinin üçte biri olduğu görülür Eğer halen dünya ticaretinin bü- yük bir kısmının kâğrt para ile yar pıldığı ve beynelmilel © borçların ekserinin dolar ve sterling ile tes- viye edildiği nazarı itibare alınır sa dünya ticaretinin umumi kıyme. tinin yüzde elliye vardığı neticesi» ne vasıl olunur, Dünya ticıretinde salah olup olmadığı meselesine gelince, Cemi yeti Akvam meclisi iktisadi tetki- kat servisi şu noktai nazarı serdet- mektedir: Dünya ticaretinin salahı mese / lesinde en doğru noktai nazır dün- ya ticaretinin umumi kıymetinde 1933 senesinde diğer senelere nis- betle daha büyük bir tenezzül kay- dedilmediğidir. Bununla beraber bu kıymet 1932 senesinin muadil rakamlarına nızaran 1933 senesi ticaretinde 1933 senesine nazaran salah kaydedilmiştir. İktisadi tetkikler servisi mill piyasalırda baş gösteren faaliye- tin beynelmilel piyasalarda görü- len darlığın neticesi olduğunu be- yan etmekte, fakat beynelmilel pi. yasalarda görülen fzaliyetin ne ka. dar zaman devam edeceğini kes- tirememektedir. Para kurlarındaki kararsızlık, İ büyük mikyısta altın itharı hare- ketleri ve eşya © mübadelesindeki tahdidat fiatlerin o istikrarma ve beynelmilel ticaretin İnkişafına mani olan halli müşkül meseleler- dir, Bu şerait dahilinde, iktisadi tet kikler servisinin fikir ve mütalea- sına nazaran, şimdilik beynelmilel ticarette refaha avdeti (ihtimali mevcut bin ömtitileriMatbasmıza gelen eserleri nsenimeasasınesiasimiezeakidikiy senim Ülkü Halkevleri tarafından çıkarılan “Ülkü,, mecmuasmın 13 üncü sa: yısı intişar etmiştir. İçinde İs- met Paşa Hazretlerinin ve Necip Kemal Beyin nutuklariyle Nüsret Kemal, Mehmet Ali Şevket, Zeki Mesut, Ahmet Bedii, Kâzım Nami, Apdülhak Şinasi, Hikmet Rıfat, Zeki Nıfir, Abdullah Ziya, Hüse- pe Namık Beylerin yazıları var- ır, | Azerbaycan yurt bilgisi Bu mecmuanın Şubat sayısı zen- gin mündericatile inşar etmiştir. Uyanış Resimli Serveti Fünun (Uyanış) mecmuasının son o sayısı ilmi ve edebi makaleleri muhtevi olarak intişar etmiştir. Lİ 8 —VAKIT 10 MART 1934 UMUMI HARPTE Teşkilâtı Mahsusa ZEY A) VAKIT'ın yeni Tefrikası 125 . Buradan ileri gidemi- 4 Yazan: A. MIL yeceksiniz. Emir öyle.. Dünkü sayımızda bu tefrika- mıza ait bir yanlışlık olmuş ve bir parça yanlış tertip neticesi atlan- Miktar itibariyle görülen bu te- | mıştır. Bu itibarla yazımızın bü- tönlüğünü kaybetmemesi için bu- gün tefrikamıza çıkmıyan kısım- dan başlıyarak devam ediyoruz: *.. ne bir tarafı, nede diğer tarafı tercih ektiği için tarafeyni nasıl o- yalıyacağını bilemiyordu. Bununla beraber Bulgar hükü- meti her ne olursa olsun, bir te şebbüste bulunmağa mecbur oldu- ğunu hissetmişti. Yapacağı bu te- şebbüs Türk çeteleri hakkında idi. | O çeteler Bulgaristan dahilinde kaldıkça Bulgaristanın muhafaza etmek istediği bitaraflığa karşı da» imi bir tehlike teşkil ediyordu. Belki bir gün gelecekti ki Bulga- ristan o çetelerin yüzünden ister istemez umumi harbe iştirak etme- ğe mecbur kalacaktı. Hattâ bu em- ri vaki son Valandova müsademesi üzerine ihdas edilmiş oluyordu. İbrahim Bey Ustrumcada bir müddet kaldıktan ve orada muha- cirlere ait olan işleri ve çetelerin yeni harekâtın tanzim ettikten sonra Sofyaya gittiği zaman, Bul - gar bükümetinin bu yen; tavır ve hareketile karşılaşmıştı. Sofya hü- kümetinin hissiyatına ve © noktai nazarına tercüman olan Bulgar ko mitecileri İbrahim Beye müracaat ederek, mevcut Türk çetelerin da- ğıtılmamakla beraber, silâhtan tecridi ve hâki elbiselerinin değiş» tirilmesi lâzım geldiğini kendisine anlatmışlardı. Türk çetelerine silâh ve bom- ba veren Bulgar komiteleriydi. Şimdi o silâhları ve bombaları ge ri istiyen gene Bulgarlardı. Alınan silâhlar geri o verilmek suretile çeteler silâhtan tecrit edi- lecek olursa, aylardan beri yapılan zahmetler, yüzbaşı Mehmet — Ali Bey ve sair arkadaşları tarafndan gösterilen fedakârlıklar ve hayat- ları pahasına ifa edilen hizmetler boşa mı gidecekti? Bulgar hükümetinin İbrahim Beyden yalnız çetelerin silâhtan tecridini değil, ayni zamanda çete- efradınım giydiği hâki elbiselerin de çıkarılmasını istemesi, bu su- retle onların askeri teşkilâtla hiç bir alâkası bulunmadığı anlatıl- mak arzusundan ileri geliyordu. Halbuki mevcut yedi yüz küsur kis şiden yalnız yüz ellisinin arkasm- j da hâki elbise vardı. Diğerlerinin | cümlesi köylü kıyafetinde idi. İbrahim Bey çeteler hakkında vaki olan bu talep üzerine alâka- dar olan Bulgarlarla uzun uzadıya müzakere ettikten sonr, nihayet Bulgarlara muvafık bir teklif yap- mış ve hâki elbiseli yüz elli kişilik kuvvetin Bulgaristandan Sırbista- na geçirilmesini ve bu kuvvetin bir daha Bulgar toprağma avdet etmemesini ortaya atmıştı. Şayet buna muvafakat edilecek olursa, İbrahim Bey o kuvvetin bir daha Bulgaristana geri odönmiyeceğini bizzat temin edecektir. Fakat her ne teklif edilse, Bul gar hükümeti bunlardan birisini e ğa ay izl kabul edecek gibi görünmüyordu. Bulgar efkârı umumiyesi Bulga- ristanın harbe girmesini hâlâ iste- miyordu. Efkârı umumiyenin bu hissine riayet etmeğe mecbur olan Bulgar hükümeti, tam bir bitaraf- lik göstermeğe kendisini o mecbur adediyordu. Valandova müsade- mesi bu bitaraflığı sarsmıştı. Var- dar köprüsü her ne kadar berha- va edilememişse de, orada görülen hizmet büsbütün semeresiz kalma- mıştır, Bulgarlar Türk çetelerinin harekâtını ve kuvvetlerini Sırplara haber vermek suretile bir taraftan Valandova müsademesinin ademi muvaffakıyetle © neticelenmesine sebep olmakla beraber, diğer ta - raftan o hâdise Bulgar bitaraflığı- nı sarsmak ine o esnada takip edilen siyasete bir hizmet görmüş oluyordu. Bu itibarla Bulgarlar, Sırplar ve Ruslar Türk çetelerinin harekâ“ ından dolayı o hiddetlenirlerken, diğer taraftan Sofyadaki Avustur- ya ve bilhassa Alman elçilikleri ve ataşemiliterlikleri çok memnun gö rünüyorlardı. İbrahim Bey bu karışık vaziyet karşısında kat'i bir harekette bulunmak zamanının geldiğini ve fırsatı kaçırmamak icabettiğini an ladığından kuvvetlerin bulunduğu Ustrumcaya müteveccihen Sofya» dan hareket etmişti, Fakat (Rado mir) e vasıl olduğu zaman orada» ki Bulgar kaymakamı (kendisini karşılıyarak: — İbrahim Bey, buradan ileri gidemiyeceksiniz. Çünkü Sofya» dan öyle emir aldım! demiştir, Bir emir Demek ki İbrahim Beyin Sof- yadan hareket ettiği haber alım mıştı, Bu haberin almması ve (Ra domir) kaymakama ileri hareke» tinin menedilmesi hakkında emir verilebilmesi İbrahim Beyin Bul gar hükümeti tarafından takip e dilmekte olduğuna delâlet ederdi. Demek ki Bulgaristan yalnız Bul- gar çetelerinin Sırbistan dahilinde icrayı faaliyet etmelerini isteme- mekle kalmıyor, aynı zamanda Türk çetelerinin hareketlerini de büsbütün tatil ettirmeğe azmetmiş bulunuyordu. Ibrahim Bey (Rado- mir) kaymakamından yukardeki haberi alınca birân içinde bütün bu cihetleri düşünmüş, yabancı bir memlekette istediği gibi harekette serbest olmadığını bildiği için inat ve ısrara mahal olmadığmı anla mış ve kaymakama demişti ki: — “Pek âlâ, ileri gitmiyeyim amma nereye gideyim? oOnuda söyler misiniz?,, — “Aldığım emre nazaran Cu- maibalâya gideceksiniz. Fakat bu nu da ancak nezaret altında bu- lunduğunuz halde yapabilirsiniz, Şayet Bulgaristan dahilinde ve bil hassa Bulgar — Sırp hududunda dolaşmayıp doğru Sofyaya avdet eder ve orada oturursanız ona kar- 4: hiç bir diyeceğim yoktur.,, — “Sofya ile muhabere ettikten sonra hattı hareketimi size bildiri. rima.,,