Ali Bey: -— Gülderene anlattım. Diye başladı. Ve birdenbire, sebepsiz kızdı: © —Artık anlayacak yaşta. Karısı: — Benim anlayamadığım $ey- leri mi?; Diye sözü kesti... Güleseren doğruldu: — Babamın hakkı var... Sonra yumuşadı: yere Gözleri doldu. Karısı dudakla- rını ısırdı. Onun için ne ıstraplar çekmişti. Doğum ağrılarını duydu da, kızma kızdı. Babası!. Evet am- ma, ne acılar pahasına. -— Mademki Gülderene her şeyi söyledik. Ben de söyliyeyim öyle iş ise., Nuri ile gönderdiğin mektup- “hiç kimse tehdit edilemez © Münimini kız, hiç bir şey olma- m istiyordu. Fakat hayatta çok feci şeyler oluyordu. O da bunlara şahitti, / Kirli şeylerdi bunlar. Kimsenin de kabahati yoktu. Me- selâ geçen gece rahat rahat yata- ğına yatmış, başını yastığına koy- muş, gözlerini kapamıştı. Birden bire öteki geldi. Kirli şeyler bun- lar. — Baban babandır kızım, fakat vaziyeti iyi görmek lâzım. Vâzi- yet ümitsiz. Apartımanı, köşkü | Vakıt'ın Edebi Tefrikası » Minimini Kız Ve Aşk — Anneciğim, ne olsa babam... le. ların hiç bir kıymeti yok.. Onlarla | Yazan: Selâmi Izzet — Babama, gidip yatacak mr yım?. — Git yat meleğim.. Evvelâ be- ni öp... Babasını boynuna atıldı. Içinden geçenleri kendisi de an- layamıyordu. Babasına ber şeyi fe fe- da edebilirdi, hattâ Yaşamak Ali Bey, kızmı kollarının ara- sına aldı, Onun uğruna her şeyi fe- daya hazırdı. Hattâ gururunu bi- le. Ve kadın, divanın üzerinde, on- lara imreniyordu. o O hiçbir şey hissetmiyordu. Yavaş yavaş hod- binleşmişti. Onun için artık öteki mevcut değildi. e Onun parası ay- rıydı. O parasız kalmıyacaktı, Bu- na rağmen onları kıskandı. — Haydi git yat, dedi, çok geç oldu. Marmarann üstünde, gece her andan daha güzeldi. Ali Bey: Anenin sözünü dinle, dedi. Ya- rn neş'eli olman lâzım.. Parmaklarının ucuna bastı, fıs- ladı: — Sen mes'ut olursan, neşe'li olurum. Bu sözler, fikre kuvet verdi. Ali Bey ürktü. — Allah rahatlık versin minimi- nim, Yarn şen ol... Karısı homurdandı: — İnşaallah? “ satmak, fakirler gibi yaşamak lâ- . zım . Ali Bey itiraz etti: — İşe yeniden başlarım. Gülderen inledi: — Bu köşkü satacak mıyız?. Ali Bey kızmı / teselli edecek “kuveti buldu: “ — Daha ( güzel bir köşk alırız yavrum: Minimini içini çekti: «—— Amma bu köşk olmaz.. Ne bu köşk yerine gelirdi, ne de masum çocuk gözleri.. Ortada, çe- kirge peşinden koşan kızdan da €- kalmıyacaktı.. N ser Ali Bey: — Insan korkak olmazsa dö- vüşür?, Dedi, met, Yaşamak ne tatlı şeydi. Her ge cenin mücadelesi, bütün ömür RE AAA devam eden mücade - « Yaşamak bu muydu?. Gülekrenie gene gözleri doldu: Öteki, kalbini kadmlaştırmış - tı: — Anne, dedi, babama Yardım etmek lâzım... © Daha derin bir muhabettle seyi. yordu. o Bu muhabbeti saf ve ma. sumdu, fakat kadm muhabetiydi , - Dövüşmeğe hazırlanan erkeği se - viyordu, Betbaht olan, fakat tali. | osizliğe boyun O eğmiyen babasına > hayrand., — Anne, babama yardım etmek Amnesi, kendine gençliğini ha. maya bu yeni açılmış çiçeğe — Zavallı yavrum | Ve Ali Bey, kendine itimad; ş, her ikinse bakıyordu.. ğa Minimini anesini öpmeden: — Allah rahatlık versin! dedi... İçinden geçenleri kendisi de an- layamıyordu Gürültü etmeden gitti. Saçları- nım nurlu ışığı kayboldu, — Ali, o mektuplar., — Bırak... — Neden gönderdin? — Hâlâ kuvvetli olduğumu san- mak için, mağlübum.. — Haftalardır sana söyledim.. — Sus. Nuri bakara masasında oyun oynadı. . Bendeonun gibi yaptım.. Borsada oynadım. Kay- bettim. Paraları vereceğim, — Ya biz? — Sen mi?.. Oturdu. Surat dik. — Sen mi? diye tekrar etti. Ser ne kaybediyorsun?. Ben öldükten sonra sen zengin olacaksın.. Her balde ismim seni lekelemez. — Senin karmım.. —Bu bir şey demek değildir. (Devamı var) Parasız biçki ve dikiş dersleri Cümhuriyet Gençler mahfelinden: Mahfelde yalnız parasız (dikiş, biçki, ve her nevi nakış) dersleri açılmıştır. Derslere 15 - Mart - 934 Perşembe günü saat 14 te başlanas caktır. Dersler her hafta Perşembe gün- lori sant 14 ten 17 ye kadar mahfelin Beyoğlunda Uludağdâ Vali ve belediye reisi Muhittin Beyin reisliği altndı < bir kafile kurban bayramında Bursaya gide- İd in Şair intihali muharrir İİ ya” '5a3 tarafı 3 üncü sayıfada) senedir de bize gelir gider. Rica al efendim, dedi. Bir gün kibarca bir Hanımefendi evle- necekmiş. Döne dolaşa bize mağ geldi, sordular: — Şemsettin Remzi Beyi tanırsınız. Muharrirdir, En şöhretli gazetecidir. Her gün bir yerde makalesi çıkıyor, bu zat evlenecek, bunun hakkmda bize biraz malümat verir misiniz. Onlara şu cevabı verdim: — Tanımıyorum, böyle bir muharrir PM lan elk par Karşımdaki esrar etti: — Var efendim var. Dün gece bir İyerde rastgoldik, meşhur gazetenin mü- dürü — söylenen ismi tekrar etmiyo” rum — bize bu meşhur zattan bahsetti. Söylenen gazetenin müdürünü ben taar yordum. Eşkâlini sordum, anlattıkları tip Mahmudun taklidi ne kadar kendisine benziyorsa © da gazetenin müdürüne © kadar benziyordu. Bana bu meşhur zattan bahsedeni il tizam edeyim diye sordum: — Bu beyin makalesine hangi gazete“ de rastgeldiniz? Cevap verdi: — “Bizim evde Türkçe gazete okun maz! Fakat bu muharrir muhakkak her gün yazıyor, sörüne itimat ettiğim bir «- Gene bir tuhaflık karşısında kaldığı- imi anladım. — “Siz bu iki muharriri tanır mist. mızı sütununa yazacağını söyledi. — “Şahsen tanır mıumız? — “Bizim alt kattakilerin oğlu tanı- yor, o getirdi. Biraz daha sordum. Hanmefendi ba- na kumral, Duğlas bıyıklı, ince belli sportmen bir beyden bahsetti, Vâlâ Bey bu, dedi... Sonra şişman, göbekli, gözlüklü bir zattan bahsetti. Halbuki bu iki arkadaş ne gazel söy- ilerler, ne de acem taklidi yaparlar. Sadri Etem Dağıstan Türklerinde san'at Dağıstan Türkleri (Oarasnda son zamanlarda yetişen san'atkâr- ların eserleri Makaç « Kale şeh- rinde teşhir edilmektedir. Bunlar arasında Muhiddin Cemal, Molla- ev, Yunus oğlu, Bekov gibi res- sımların Riskarov-Saricev gibi heykeltraşların eseri vardır. Mu- hiddin Cemalin tabloları fevka- lâde bir san'at kıymetini haiz gö- i| rülmüştür. ———e— Gürcü diline çevrilen operalar Bitlisten bildirildiğine Oğöre şimdiye kadar yalnız Fransız bes- tekârı Bizet'nin “Karmen,, namın- daki operası Gürcü diline çevrik- mişti. Son günlerde Vedrinin “Ayda,, adlı operası da Gürcüce- ye çevrilmiştir. ve yakında Tiflis #lsmfenanda silerilereiziir —VAKIT 6 MART 1934 —- germ MUM! HARPTE #TeşkilâhMahsusa ina halkla m2 VAKIT'ın yeni Tefrikası: 122 Yazan: A. MiL Hareket eden çeteler 'dört kola ayrılmışlardı ğa muvafak olmuş ve İbrahim Be- yin bulunduğu İstrumca karargâ- hma gelmişti. İbrahim Bey dört Türkün ölüm tehlikesine maruz kaldığını haber alınca derhal İs- trumcada bulunan çetecilerden o- tuz kişi seçerek hududun o nokta- sma göndermişti. Fakat bunların vakti zamanında yetişip yetişemi- yecekleri şüpheliydi. Belki Bul garlar o zamana kadar o dört Tür- kü öldürmüş olacaklardı. Onun i- çin Türk çetesi gayet sür'atli bir yürüyüşle hudut noktasına gelmiş ve Bulgarların hudut kuvvetlerini abluka altma almıştı. | Bu iş bittikten sonra Bulgar za- bitine haber gönderilerek hapset- tiği dört Türkü derhal serbest bi- rakması istenilmişti. Aradan ya” rım sat geçmeden mevkuf dört Türkün tayin edilen mahalle gel- dikleri görülmüş ve onların öldü- rülmediği görülerek otuz kişilik Türk çetesinin oraya beyhude git- miş olduğu anlaşılmıştı. Bilâhare kurtulan bu Türklerin anlattıkla- rma göre arkadaşlarından birisi- nin kaçması üzerine Bulgarlar ©- Dün vaziyeti gidip anlatacağını bildiklerinden geri kalan dört Türkü öldürmeğe cesaret edeme- mişlerdi. Bu dört kişi kurtarıldıktan #on- ra İbrahim Bey Türklere karşı müşkülât çikaran Bulgar hudut zabitini Sofyaya şikâyet etmiş ise de Bulgar hükümeti o zabite kar- şi ihtaratta bulunmak şöyle dur- sun, onu yaptığı hareketten dola- yı nişanla taltif etmişti. O zamanlarda Bulgar hüküme- .tinin bize karşı olan tavır ve ha- reketi bundan aşikâr bir surette izah edilemezken bizim çeteler Bulgir komitelerile yaptıkları ha- zırlıkları tamamladıktan sonra Sırbistan dahilinde büyük bir ha- rekte kıyam etmek üzere bulunu- yorlardı. Sırbistanda yapılıcak olan bu büyük hareket her şeyden evvel mühim köprülerin berhava edil mesini istihdaf eyliyordu. Bu maksatla İbrahim Bey maiyetile birlikte İstrumcadan (hareketle Bulgar - Sırp hududundaki (Çe- pelli) köyüne gitmişti. Burası mer- kez ittihaz edilerek Sırp arazisinin krokisi çıkarılacaktı. Bu krokide köprülerin vaziyetleri tayin olu- nacık ve yapılacak hareket ona göre takip edilecekti. Bu iş için Sırbistan dahilinden gelen kla-| vuzlara (Çepelli) köyünde İbra- him Beyle maiyetini bekliyorlar» dı. Kroki almak için icap eden, hazırlıklar tamam olduktn sonra otuz kişilik bir Türk çetesile bera» ber İbrahim Bey ve maiyeti , Sırp kududunu geçerek Vardar nehri tarafeynindeki tepelere çıkmış ve | oradan tarassudata (başlamıştı. | Hudut gece geçilmiş, sabaha doğ- ru, tepelere çıkılmış, bütün gün kroki çıkarılmakla vekit geçiril miş ve gece oluncıyı kadar kro- YY A A ya karanlıkta gene (Çepelli) köyüne geri dönülmüştü. Bu iş bittikten sonra Sofyadan getirilen bombaların ve dinamit- lerin tecrübeleri yapılmışt. Köprü» lerin altını konulacak olan bu di- namitleri, muvaffakiyeti yüzde yüz temin etmek için bir kerre tec- rübe etmek lâzım geliyordu. Bu tecrübeler de Bulgaristan dahilin- de (Sidoviçe) köyünde yapılmış ve onlarm köprüleri berhava et: mek için işe yarıyacağı anlaşılmış" o tı. ; Artık yedi yüz elli Türk vedört yüz Bulgar çetecisinin Sırbistana geçerek vâsi mikyasta işe başlar ması için ortada hiç bir mâni kal- mamıştır. 1150 kişilik bu muhtelit kuvvet tamamen İstrumcada top- lanmıştı. Bu çetelerden evvelâ iki yüzü Türk ve iki yüzü Bulgar ok mak üzere bir ihtiyat kuvveti ay- rılmıştı, Geri kalan yedi yüz elli kişi 1330 senesi martının 23 üncü gecesi Bulgar - Srrp hududunu geçmek üzere İstrumcadan hare ket eylemişti. k Daha evvel postacılar vasıta” sile Sirbistan dahilindeki Türk || köylülerine gönderilen . haberler» de onların da hazır olmalırı bil. dirilmişti, Bir gün evvel İstrumca- ya gelen raporlardan Sırplarm Vardar üzerindeki köprüyü mü- dafaı eden kuvvetlerinin bir ta- bur kadar olduğu ve binaenaleyh, yedi yüz elli kişilik muhtelit Türk * Bulgar çetelerinin kifayet edece- ği de anlaşılmıştı. İstrumcadan hareket eden çe teler dört kola ayrılmışlardı. 1b- rahim Bey bunlar için dört muay- yen noktayı hedef olarak göster. mişti, Hafız Recep Efendinin ku- mandasındaki çete (Valandovo) ye gidecekti, Burası huduttan iti baren 9 saat uzaktı. 8 saat uzakta olan (Kalisve) mevkiine muhtelif reislerin idaresinde bir çete gide cekti. i Sırplarin topçu mevkii olup Vardar üzerindeki demiryolu köp- rüsüne en yakın olan ( (Hodova) â mevkiine İsmail Hakkı B. ile bera» ber Kahraman ve Kâzm Beyler gideceklerdi. Burası hududa ye- Ni di sat o mesafede idi. Nihayet (Graveç) mevkiine keza muhte» Ht bir kuyvet ( gidecekti. Burası da on saat uzaktı. Dört koldan yola çıkar bu kuvvetlerin ayni sa» atte hedeflerinde bulunabilmeleri için İbrahim Bey onlara ayrı ayrı hareket saatlerini tayin etmişti. i # Bu suretle çeteler iki veya üç saat fasılalarla yola çıkacaklardı. Sırpların Vardar nehri savahi- lindeki vâziyetleri şu idi: Nehrin Bulgar — Sırp hududu tarafmdaki sahilinde hakim bir - tepede iki Sırp topu bulunuyordu. Bundan başka yukarıda bahsettiğim dört noktada muhtelif müfrezeleri varr dı. Fakat asıl Sırp kuvvet leri (o nehrin karşı ( sahilindebu- lunuyordu. Vardar nehri üzerin den geçecek olan Sırp trenlerinin istikametleri bir taraftan (Üsküp) ve diğer taraftan (Köprülü) idi.