Gençlerle Başbaşa : ER e im Şehir Tiyatrosunda Muammer Ruşen Bey anlatıyor Lüküs Hayatın meşhur Memişi ile (karşı karşıyayım. Sormağa başladım: — Tiyatroya nasıl başladınız? — Daha mektepte iken tiyat- roya olan hevesim 1923 te Darül- bedayie girmeme sebep oldu. İki sene reüddetle burada çalıştım. Fakat tam bu sırada Muhsin Bey Rusyaya gitmişti. Ben de tiyatro- yu terketmek mecburiyetinde kal- dım.” — Niçin? — Ha bak.. Dinle? Çünkü azi- zim Muhsin Beysiz tiratyo olmaz. Onsuz bu iş yürümez de ondan.. Bundan sonra bir kaç genç arka- daş birlikte çalıştık, bir müddet sonra da Süreyya Öperetine gir- dim... — Opereti seviyor musunuz? — Nasıl sevmem tabil. Diyor- lar ki: Operet bazı kıymetli ar- tirstlerimizi bozuyormuş. Bilâkis azizim, operet aktörü bozmaz. Aktöre lâzım bir çok noksanları tamamlattırır. Ben bu fikirdeyim. Operet sanat eseri değildir diyor- lar, hayır o da bir nevi sanattır.. — Yeni ve eski tiyatrolar ara- sındaki fark?. l — Vallahi yeni tiyatro ile es- ki tiyatro arasmda dağlar kadar fark var.. Bak eskiden üç dört ak- tör bir araya geldi mi haydi ba- kalrm rakı masası. Onun arka- sından kumar ve sahneye çıkma” ğa ikidakika kalıncaya kadar poker. Sonra o kafa ile oyun. Şim- di ise bunlar hiç yok. İyi bir di- siplin, iyi bir rejisör. Allah Reji- sörümüzü keşımızdan eksik etme- | sin. Bak Melih şimdi aramızda, Öyle bir kıskanç sevgi, birbirimi- ze öyle bir emniyet var ki, kimse kimsenin elinden ekmeğini alma- ğı düşünemez. Meselâ M. Kemal Beye bir iki milyon lira emniyet edebiliriz, Bu meseledir. Yani... Halbuki eskiden aktörler birbirle- rinin gözünü oymağa çalışırlardı. Bırak şimdi o günleri hatırlatma daha iyi b — Türkiyedeki film sansyi'ni nasıl buluyorsunuz?. — Çok iyi ilerliyor. Dev adım- larile, ilerlediğini stüdyoya gele” | ler gördü... — Yalnız (Antre Parantez) hastalanmama sebep te orasıdır. Aman bunu yazayım deme. l — Peki, peki.. Tiyatro san'ati- ne âit ne gibi eserler okursun?” — Hiç, tiyatro sanatine âit €- şerler yoktur ki.. Roman, hikâye, makale hepsi bunlar birer tiyatro- ei Okuduğum kitaplar hep fi- kir eserleridir. Bunları çok oku- ram bir kaç lisanda... Bu sırada ili çalındı. Hâzım Bey; MI cuklar provaya” du. Muamer daha buk sor, yok, dedi, — Bir ertist jd z sal olmak hangi yakıta malik olma '/:r? o Gi Ptİst icin idesl rel olam 2. 4 sağ her tinte muvaffak malıdır. Bovrnun kanin, sesi- nin bozukluğu bunlar ideal olmak | diye bağırıyor- soracaksan ça- Prova zili çaldı vakit| Muammer Ruşen Bey için bir mani teşkil etmez. Nice kısa boylular da, sesi iyi olmıyan» | larda idealdir. Bunların hepsi lâf azizim, her şeyden evvel in- sanda istidat olmalı. ses, güzellik lâzım amma Allah vermezse ne yapalım... Amma Yal nız sözüm yanlış anlaşılmasın. Diyeceksin ki, operetlerde boy, ses ve güzellik lâzım. İyi. Fakat insan operette olmazise pekâlâ trajedilere ideal olabilir. Yani sö- zün kısası istidat lâzım... Artist alacağı rolün içine girmelidir. — Genç arkadaşlardan kimler- den ümitvarsın? — Ben de gencim. Benimle be- raber tiyatroda sebat eden ve mu- vaffak olanlardan kendim. gibi ü- mitvarım... Bu kadar kâfi canim.. — Peki öyle olsun. Esasen bir tek kaldı: Boş zamanlarında ne yapar- sın? — Benim boş zamanım gayet azdır. Tiyatro, stüdyo, radyo, süb- lâj.. Bunların arasında boş vakit bulunca hemen eve gider, kızım Tuna Şimdi rum. Y ile oynar, vakit geçiririm. Tunaya balet gösteriyo- oi egâne emelim onu iyi bir 'st yetiştirmektir... Görsen şey- tan neler Yapıyor, neler... © Artist hayatından memnun mısın? > Mesleğimden memnun ol- uğum karlar hiç birşey beni me; isi, — | Pemnun edemez. Bu dünya öyle 1 diyorum ki, bu meslek ka “ar tatlı ve zevkli bir meslek yok- tur... Ayrıldık, © ptovava sitti, ben de idarehaneye dönüm. Me'ih Nazmi — ma C.G,M. de bir müsamere Cuma günü Cümhuriyet Gençler mah- fili mete müsamerelerinden (sekizinci »ini Beyoğlun Halik fırkası kaza - merke- zindeki müsamere salonlarında verdi. Programa Nihat Sami Beyin yazmış olduğu Can ve Can sesleri namında pi- yesiyle baslandı. tazam, ; elektrik ziyası ve sanatkâr genç- lerin çok kuvvetli olmasma rağmen maa- ; lesef ki bu ei iyi çıkmadı, çünkü sah- “Haydi bakalım ço- (ne üslübuna göre yazıİmamıştı. musiki ağır bir hava içinde Evvelâ dekoru mun- Sonra geçiyordu. Vetice seyirciler üzerinde iyi bir tesir İburakmadı. Bundan sonra Resi Beyin adepte ettiği Me yine) si oynandı. Bu için |Daha evel oynanan piyesin bozukluğunu sanatrâr gençler bunda veftakıy »t kazandılar, bilhassa vazife a- lan gençlerden Nurullah Kâzem, beşinci Snuâhattin, Resit Asım, Aziz Beyler bu! dın dulaklarındaki resimle mem- İeser de tam bir harahter komedisini ya- şatılar. komedi fevkalâde idi. iyle mu- Evet boy, | | du. Kıdınm bir kuyu olmuş gözleri- “ Edebiyat Ölünün dansı Hasta kadm gittikçe fenalaşı»| yordu. Baş ucunda bekliyen dok- torlar “ancak on dakika yaşıyabi- lir,, dediler. Kuvvetli bir elektrik o lâmbası- nın ışıklandırdığı odade sessiz in- sanlar dolaşıyor, fısıltılar bir göl ge gibi gürültü yapmaktan kor kuyordu. Kapının gıcırtısız açılışlarmda, #mırıltıyı andırın ümitsiz konuşma” larda can veren bir hastann $on nefesi vardı. Dışarda rüzgâr esiyor, korkunç ıslıklar fırtınanın uğultularma ka” rışıyor, iplik iplik yağan bir Yağ” mur, pencerenin buğulu camların | da parçalanıyordu. Doktorlardan biri hastanm son arzusunun sorulmasmı ileri sürdü. Kadının seneleri, ayları İİ sayılı bir kaç dakikası kalmıştı. Odada bulunanlar yavaşça dr" şarı sıyrıldılar. İçeride yalnız bir doktor kaldı. Hastanın ne istedi- ğini öğrenecekti, Hafifçe karyolaya yaklaştı, ke- sik ağır ağır seslendi. | Hasta büyük bir güçlükle kur-! şunlaşmış göz kapaklarmı kıpır dattr. o Yatakta bir (insandan! bir hasta (Okadından ziyade bir et kemik yığını iske letleşmiş bir vücut vardı. Doktor mesleğinin öğrettiği bir ciddiyet ve vakarla hastaya teselli verdi, Arzusunun ne olduğunu sor nin korkunç derinliklerinde, hatır- lamak istediği bir (kızgınlıkla ü- mitsiz hayaller uçuştu. Hastanm son arzusu oöğrenil- mişti. Yandaki odada ceviz san- dığın içindeki sarı beze | sarılmış küçük bir kutuyu istiyordu, Hemen bulup getirdiler. Kutu açıldı. İçinden küçük bir albümün ortasında genç bir adam resmi çıktı, Bu; kadının kendisine darılıp ayrı yerde yaşıyan oğlu idi. Saat hastanın ölüm saniyelerini (o sayı- yor, her tıkırtı kadmı bir adım da- ha mezara yaklaştırıyordu. | Hasta bu zindan gecede ölecek. bu kuduran rüzgâr ölüm ıslıklarile onun son orkestra parçasını çala- cak, İ Büyük ve geniş salonda herkes olduğu yerde sıçratan bir cazbant coşkun havalar çalıyor. Birbirine yaslanmış gençler süzgün bir eda ile salmarak, kıvrılarak o dansedi- yordu. Salonun ortasında esmer (bir genç şampanya ve çalgıdan başka bir şey düşünmüyor, gülerek, e€ğ- lenerek, içiyor, oynuyordu. Bu; kadınm kendisine ayrı yerde yaşıyan oğlu idi. | darılıp Tetkikler: HARPTEN SONRA, ... Gençliği Fransız Yazılarımı- ö “ . başlarken Harp Sonrası ce- mi yetleri nin, kıymet, O telâk- kilerini inkılâp- şı ve muhafaza- kâr diye basit bir tasnife tâbi tutulmuştuk . Bu haftaki tet- kikimizin omev- zuu olan Fransız gençliği o maruf Fransiz demok- rasisinin o harp, öncesinde oldu- ğu gibi bugün de arkasmdan yü- rümektedir, Bu vasfile Fransız gençliği in- klâpçı milletler gençliği sırasının dışımda o kalmaktadır. Fransada muhtelif siyasi fırkaların birleşik arzuları; gençliği kadroların içi- ne alarak, programlara âlet ede- bilmektir. Ve bu arzularınm hu- sulü için elden gelen gayreti sar- fetmektedirler, Fırkaların ilerisin- de yer tutmuş eski nazırlar, aka- demi azâları ve papaslar yarın iyi olacağına gençliği inandırmak için çalışmaktadırlar. Mâhiyet iti- barile bütün bu tesir menbaları- nı derhal ikiye ayırabiliriz. Burjuva ve muhafazakâr parti- ler. Sosyalist ve komünist parti- ler.. Burjuvaları, harp plânlarınm gençlik kendilerine iltihak etme- diği takdirde tahakkuk etmiyece- ğini pekâlâ bilirler. Bu sebepten, teşekül etmiş muhtelif cemiyetler (Chauvinisme, milliyetçilik) ihti- rasile gençliğin umumi hoşnutsuz- luğunu harici düşmanlara doğru çevirmek istiyorlar. (Harici düşm”n ve harp) —Em- peryalizm fikirlerinin, ciddi ve düşündürücü kısımları, büyük bir mahviyet ve boş ümitlerle çerçeve- lenmiş, bu suretle ilk temasta genç liği teşkilâttan uzaklaştırabilecek sebepler gizlenmiştir. Sosyalistler ise, gençliği garip ihtilâl fikirlerile oyalarken elle- rinden geldiği kadar onun önüne geçmeğe çalışırlar. Hepsi (yenivi ve genci ortaya koymak vetekamül Fransız gençliği bir eğlence saatinde ettirmek isteklerinin arkasında, bütün eski kıymet ve telâkkilerin takviyesile uğraşırlar. Bu parti na“ zariyede biraz komünistlerle bir- | leşirse de maksat ve gayesi tama», İmen tebarüz halindedir. Komünistlere gelince, bunlar gençliğin muayyen bir teşkilât ve fikir tesiri altında kalmamış olma» sından istifade ederek, gençliğin müşterek isteğinin kapitalizm ile mücadele olduğunu, fakat bu mü- cadelenin yalnız gençliğe bırakıl- miyacağını söylerler. Bunun için kuvvet ve mücadele arzularının, birleştirilip meydana gelen tek cephenin kıymet ve tesirini anla: mak isterler. Böylelikle siyasi fırkaların ü- zerindeki menfi tesirler neticesin- de Fransız gençliği milli tecânü- sünü kaybetmiştir. Gençlik lider- lerinin arzuları gençliğin bir teş- mesidir, Fakat bu birliği arizi te- sirler meydana getirebilmektedir. Son zamanlarda, faşistme ve harbe karşı gençliğin toplandığı kongre bunun bir misalidir, Milli bütünlüğe inanmıyan ve onun haricinde kalan gençlik, mil- li dava bakımından kaybedilmiş bir yığındır. Bütün inkılâpçı milletleri diğer milletlerden ayıran vasıflardan bi- ri de; milli bütünlüğün yaratıcılı- ğına inanmış bir gençliğe sahip i olmalarıdır. Halil Ziya Gençlik ve Topluluk Avrupa ve Türkiye © gençlik topluluklarını ve bunların husule | ecnebi memleketler (o gençliği ve | mevzuumuza taallâk eden toplu- Hasan titrek, iskelet ellerile res- | getirdikleri neticeleri gözden ge-| lukları hakkındaki malümatı ar- mi aldı. Buruşmuş, kurumuş, pör- sümüş dudaklarına götürdü, de- kundurdu. Gözleri mes'ut bir gülüşle özle- diği hayali seyretti. Yüzünün, g& rilen derisinde memnun çizgiler belirdi. Odadakiler (o soluklarını tutmuşlardı. Saat muntazam tiktaklarını vu- ruyor, uzak yerlerde bir ocazbant i çılgm bir vals havası çalıyor, ka- nun son nefesini verivor?u. Faik ihsan çirirsek, mukayesemiz bütün esef ve tessürlerimize o rağmen hiç te lehte olmıyor, Avrupa gençliğ'ni başlı başına bir mevcudiyet göstererek istik- bale olan alâkası, cemiyet ni zamının yürüyüşünü iyi hazmetti. ğini ve ke” 'inden beklenen içti- mai v-zifeleri büyük bir ferağatle bihakkin yapabildiğini her fır. satla isbat eder. Bunu bir arka- daşımızın bu sütunlarda “Avrupa ve Amer'ka gençl'ği üzerineki tetkikat,, mdan da anlıyoruz. Biz,| kadaşımızın yazısına ve yukarıki mubt-sar bir kaç satıra bırakarak dikkat nazarlarımızı O kendimize çevirelim: Burada onlardan geri olmamız müessir sebep ve âmillerini tetkik imkânından da mahrumuz; çünkü bu, Türk siyasi tarihinin seyrine müvazi gittiğinden uzun ve ayri bir mevzu teşkil eder. o Maha- | za, bunun en başlı sebepleri ola | rak ist'pdat, taassup ve kapalı fi- kirliliği zikredebiliriz. (JAtfen sayılayı çeviriniz) kilât altında toplanması ve ilerle- “