ul Pariste 7 alebe Hayatı TN yy yy yg Bir merdiven çıktık, bir koridor .. geçtik, genç kız bir kapı açtı... Burası Orlean kapısından gelen ! rehberim tereddüdüme mâni ol - zerinde iyi bir tesir yaptı ve kıkır Ol ile bulvarın kavuştuğu yerden lar, Bu taş kemer sizi iki taraf- sârarken Parisi kat'i surette *der ve her evden birkaç genç yn gözüktüğü bu diyara girer - iniz, Artık ne dükkân, ne barap | bir aş, ne de harap bir sokak. Burada her şey pavyonlar halin dedir, Ve bu pavyonların inşa tarz arma, itibar derecelerine şöyle sat bi ir bakış o memleketin zengin- ve zevki selimini ölçmeğe kâfidir, Evet bu san'at ve iktisat dersi biz bakışta halledilir. Sonra coğ - Mfyada mahalli alâmetlerile size hitap, eder, Belçika yapısı, Ame - yapısı, Danimarka yapısı, sy du. — Curie paviyonunu muhakkak onu da görmelisiniz. — Niçin?. — Zira Curie paviyonu yalnız talebeler içindir. Diğerleri ise her İ genç için. Maamafih harici man - zarası o kadar mükemmel değil - dir, epeyi zamandır bakımsız kal- dı. Artık yağmur yağmıyor. Bahçe de kırmızı yanaklı ve zeki bakışlı iki genç geziniyorlar... Pansiyoner ler teneffüsteler.... Curie paviyonu nun yanındaki bu camlı salonda yalnız öğle yemekleri yeniyor ve çay içiliyor. Diğer yemekler için bulvarm öte tarafındaki lokanta - Pariste talebe pansiyonlarından birisi Yunan yapısı, Hulâsa bu paviyon İlin hetbiri dünyanın bir köşesini Mözünüzde canlandırır. nek ki bunların en güzeli, *e büyü, ü ve muhteşemi de Ame- Tika paviyonudur. ba önce hangisin gezmeli? işi o esnada yanımdan geçen üç gence havale ettim. İçlerinden mültefiti gülerek cevap verdi: — Evvelâ Avusturya pavyo- Bunu görmelisiniz? fif hafif serpeliyen yağmur ğ nda adımlarımı sıklaştırdım ve tarafa doğru yollandım. Kapalı havada bahçe ne hoş gö üyor, Ortada Türk tarzında bir pa - .Yon, onun etrafında da annele - e sokulan civcivleri andıran İn tarzında altı paviyon. İlki ra hasredilmiş, diğerle - ise yatak odaları, banyolar . mütalea salonları var. Ortada - — Paviyonun kapısına kadar de * r sessizliğe gömülmüşken ho Ve bir çöl kadar ıssız olan sofa» girince birdenbire sağır edici i akortsuz bir piyano sesile kar - Sesin, geldiği tarafa gittim. Ka fak ittim. Piyanist kalktı, Buu- tefek ihtiyar bir kadındı. Çü- dişlerini göstererek sırıttı: —Siz mi? Diye söze girişti. Ben şey söylemediğim ve hiçbir vi Wwtemediğim halde kendisini €tmemi rica etti. Briç salonunun, istirahat odala” m koca dans salonunun kapıla ani seri bir el hareketile açıyor ve mm veriyordu. kaş Kütüphanede sesizce çalışan bir talebe biz girince başlarını kal lar ve tekrar kitaplarına dön- çile, Burası bitmişti. Bundan son Ya hangisini tercih etmeli? Fakat ya kadar gitmek icap ediyor. Kız” lar'arasında büyük bir samimiyet var, Fakat bu ne sessizlik! Ben ne arıyordum? Gençliğin çılgın gü - rültüleri nerde? Beklediğim o şar kılar kahkahalar ne oldu? Hah iş- te bir kaç ses!... Şapkalarını gelişi güzel giymiş taze yanaklı bir kaç eyalet kızı ciddi tavırlarına rağmen tam bir neşe içindeler. Burada herkes sa - mimi, Genç kızlardan biri halim - den ne istediğimi anlamış gibi ba- na izahat vermeğe başladı: — Üç gündür buradayım. Fa - kat çok memnunum. Geldiğimde kimseyi tanımıyordum. Halbuki şimdi herkesi tanıyorum. Bazıları- mız üç senedir burada olmalarına rağmen, sizi temin ederim, hayat- larından pek memnunlar, Ha, Ge- lin size odamı göstere$tm, Bir merdiven çıktık. Bir kori - dor geçtik. Genç kız bir kapı açtı. Çok zarif olan bu odada ne bir göl ge, ne bir toz var, Dıvarlar bembe yaz, Divan, masa, küçük bir kütüpha ne, sandalyeler ve bunlarm yanın- da oldukça lüks kalan bir tuvalet masası, pencerelerde de gayet şık perdeler. Bu memlekette her talebe 250 frank mukabilinde böyle bir oda ya ve bir banyoya malik olabilir. — Peki bütün bunlara mukabil katlandığınız bir takım mecburi « yetler yok mu? — Gece yarıma kadar gelmek. Veyahut hiç. — Misafir kabul edebilir misi - niz? — Burada erkek misafir kabul edilmez. Bu sualim ihtiyar rehberimin ü İ lar gösterilir, beklenilir. Ben bura kıkır gülerek: — Mademki bu kadarını öğren- | diniz, şunu da bilmelisiniz ki ka * dınlar da erkeklerin odalarını g€- | zemezler. O sözünü bitirince genç talebe | bana eğlencelerinden bahsetmeğe başladı. — Bütün tanıdığım eskiler çok eğleniyorlar. Küçük gruplar yapı - yor, birlikte gezmelere gidiliyor. Hemen bemen bir aile hayatı. Sizi rahatsız ediyorum ama gi - derken son bir sual: —Bazıları için(250) frank çok gel | miyor mu? Eğer ay sonunda bor - cunu ödemiyenler olursa onlara ne yaparlar? — Müsamaha edilir. Kolaylık - da hiç bir talebenin borcunu ver - meden gittiğini işitmedim. Şimdi de bir erkek talebe ile ta- nışmak (meselesi var. Harıl barıl her tarafı gözlüyorum, bir er kek talebe ariyorum. İşte onlar - dan bir tane. Tatlı ve mülâyim bir bakışı, sakin bir tavrı var. Ona: — Küçük bey bir lütufta bulu - nur musunuz? Dedim, evvelâ şaşır dr. Sonra vaziyeti kavrayınca ö - hüme düştü. Birlikte” diğerleri ka- dar sakin ve sesiz, bir paviyona girdik, Tertemiz koridorlar ara - sından geçiyoruz. Burası da Curie paviyonuna benizyen temiz bir a - ile pansiyonu. İçindekilerin müba haseleri bile ayni. Genç halinden bahsederken: — Burada ben ve benim herkes rahattır, hepsi birbirini tanır, hep- si dostturlar, hepsi iyi insanlardır. Sonra bir çok o eğlencelerimiz de var. Bir jimnastik bir ping—pong salonu, açık bir tens sahası, Lokantada herkes karmakarışık tır. Hattâ ucuz ve temiz bir yemek yemek için “Kartiye Lâten,, den bile gelenler olur. Zira dolu dolu üç kap yemek beş frank. Eğer bi- raz hovarda iseniz sekiz franga ka dar çıkabilirsiniz. Burası şehrin en eğlenceli yeridir. Eğlence yerlerimize gelince baş ta Roblin kahvehanesi gelir, Bura da içeriz, eğleniriz, kâğıt oynarız, hatta bir çok işlerimizi bile bura- da münakaşa ederiz. Hep beraber oraya doğru yola çıktık, Havanın sisli olmasına ve akşamın ilerlemesine rağmen kah- veye girdiğim zaman ortalık apay dınlıktı, Fazla gürültü yok. Neşe pek yerinde değil, Mösyö Roblin gençliğine rağ - men olgun ve ihtiyatlı bir baba tav rile herkese herşeye nezaret edi - yor. Konuşmağa başladık: — Her gün eğlenmeğe gelirler, dedi. Hepsini tanırım, O kadar ki | hiç sormadan bazılarının meslek - lerini bile tahmin edebilirim. Sa - bahleyin geçtikleri saate dikkat et mek bunun için kâfidir, Meselâ sa at sekizde geçenler o muhakkak doktordurlar. FAT Wlnei kânun 193 Ine Gençlerle Başbaşa Balkan şampiyonu küçük İ Mustafanın hayatı ve istekleri Sahne: “© 4“ Halk Fırkasının Beyoğlu kaza merkezi orta salonu sahnede bulu nanlar: Bir çok güreşçiler ve seyirciler dekor: Ortada bir güreş minderi oynı - yanlar: Minderin üzerinde ik; (güreşçi bir hakem etrafında kenarda bir çok seyirciler işte ben de Balkan şampiyonu küçük Mustafa Beyle bu seyirciler arasındayız. Sualleri- mi kendisine sormağa başladım: 1 — Spora ne zaman başladı - nız? “— Küçüklüğümdenberi yüzme ve güreşte hevesim vardı. Güreşi çok benimsediğimden dört sene ev vel Haliç klübüne aza oldum. İlk zamanları hafif jimnastik ve iki buçuk senedenberi güreşe çalışıyo rum. 2 — Hangi sporlarla meşgul ol - dunuz? “— Yüzücülük ve güreşteki he- ves ve arzum bütün sporların fev - kindedir. Bu münasebetle vakit buldukça güreşle meşgul oldum. Yüzücülük ikinci gelir ki bunu da çok severim, yaz günleri çok za - manları yüzmeye hasrederim. 3 — Yerli ve ecnebi güreşçiler- den hangilerini beğenirsiniz? “— Bizim güreşçilerimizden başta milli takım kaptanı Nuri B. i olmak üzere bütün mili takım gü- reşçilerini beğenirim. Ecnebi gü - reşçilerden en ziyade Macar güreş çilerini teknik itibarile beğenirim. 4 — Son seneler zarfında Tür - | Küçük Mustafa B. kiyedeki güreş cereyanını nasıl bu. luyorsunuz?. y “— Son senelerde memleketi * mizde bir çok sporlar meyanında güreşin daha ileri gitiğini ve bu ha kikati Rusya, İtalyan ve Macar gü reşçilerile yaptığımız o temaslarla ispat etmiş oluyoruz. Bu sebepten memleketimiz ekseriyetinde güre- şe karşı arzu ve rağbetin arttığın - dan, daha ziyade yükseleceğine şüphe yoktur. 5 — Gayeniz? “— Gayem hayati ihtiyaçlarımı temin edecek müsait bir vazife el- de ederek güreşe muntazaman de vam etmek ve üzerimde taşıdığım milli formayı bütün dünyaya tanıt mak, Türklüğün kuvvetle ve kud - retini onlara göstermek ve milleti- me faydalı olmaktır. Melih Nazmi Ayy yay yy ty Güzel san'atlar akademisinde Her sene olduğu gibi bu sene de Güzel San'atlar akademisinde 3 Mart gecesi senelik balo verilecek tir. Tertip heyetini şimdiden faali yette bulundukları haber alınmış- tır. Oradan da çıktık yolda genç ta- lebe: — Şimdi fiatlar düşük. Belki şe hirde de ayni fiata oturabilirsiniz. Hattâ belki daha konforlu bir yer bile bulabilirsiniz. Fakat burada herkes istediğini yapabilir. Tam bir hürriyet vardır. Kendin gibi genç dostların vardır. Bundan baş ka çalışmak istiyen herkes buraya gelir. Çünkü burası temizdir, ses- sizdir. İnanın 350 oda için 1200 talip var. ... Dönüşte Sen — Mişel bulvarına girmiştik. Burada gençlik adeta bir sel gibi akıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kendi âle - minde. Herkes eğleniyor, gülüyor ve mümkün olduğu kadar fazla gü İ rültü ediyor. O sükünet âleminden sonra öyle bir gürültü ki.. Darbımeselin dediği gibi bura - da herkes lâyık olduğu yerde, Çün kü bu diyarda her genç kendi ar - zularına göre bir muhit, bir arka - daş dünyası bulabiliyor. Bedi Nuri Cümhuriyet Gençler Mahfeli Sene Başın- da Balo Verecek Haber aldığımıza göre Cümhu » riyet gençler mahfeli sene başın * da her sene olduğu gibi bu sene de büyük bir balo verecektir. Balo « nun geçen senelere nazaran daha güzel olmasını temin için azami surette çalışılmaktadır. Ali Zühtü, Nurullah Kâzım, Ba ha Hulüsi, Melih Nazmi, İhsan, Ce mal Sedat, Halük Beylerden müte şekkil olan balo komite heyeti bu Cuma günü içtima yaparak balo hakında görüşmüşlerdir. Balo ne- (| şeli geçmesi için her türlü tertibat alınacaktır. Amatör sahnelerde Cümhuriyet gençler mahfili: Bu sene Baha Hulüsinin “Dönüş ve sönüş,, Müçteba Salâhattinin “Nu rani sütun,, İ. Galibin “Kin yara « sı,, Vefik Paşanın “Mürai,, eserle" rini, Halkevi: Faruk Nafizin “Kahraman,, Re- şat Nurinin “İstiklâl,, M. Kemalin “İnkılâp senbolü,, eserlerini, Gençler temaşa grupu: Baha Hulüsinin “Kürsüden u » zak,, ve “Cesaret rekoru,, eserleri" ni temsil edeceklerdir,