” “Kaptan, buradan biran k i | evel ayrılmalıyız .. |) | Vay başımıza gelenler!.. Burası dünyanın en tehlikeli noktasiydi, vapurlar bir cehenneme girmiş gibiydi e K— Bu esnada dümenci şu müta « leayı yürüttü: — *“Kaptan, buradan bir evvel ayrılmalıyız. Çünkü vapurların gelip geçtikleri mahal- | de bulunuyoruz, Sisli bir zaman- ' da bu vaziyet tehlikelıdir.,, an tam Bu suretle konuşulurken fırtı- nada gittikçe artıyordu. İhtiyar kaptan küfürler savurmıya başlar dı. Fırtına geçinceye kadar gidip ((Stramness) önünde demir attı. O zaman göreceğimiz işin bu | denizlerde olduğunu nihayet an- ladım. Öyle olmasaydı, ihtiyar o- rada kalmaz, yoluna devam eder di, dedim. Orada beklememiz be nim işime geliyordu. Çünkü işe başlamadan evvel biraz karada dolaşmak istiyordum. Bu arzumu yerine getirdim, Oraları ne garip yerlerdi! Dünyanın sonuna dahil olduğumu zannediyordum. Her an rüzgâr, her an fırtma ve yerli- lerin (Rost) dedikleri kasırga! Her tarafta, muazzam, met, her tarafta muazzam bir cezir, her tas raf yalnız uçurum ve kayalık! , Fırtına durmadığından biz üç dalgıç arkadaş (Stromness) de üç odalı bir otlede kaldık. İkinci günü otele gelen bir adam benden niçin orada bulunduğumuzu öğ -| tönmiye çalıştı. Kendim bir gey bilmediğrm"için tabii ona izahat | vermek istemedim. Karada bir müddet de kaptan la dolaştık. Bu esnada kaptan ba- na o havalide baharda gördüğü - müz bu fırtmanın O teşrinievelde hüküm süren fırtınalarla (kabili kıyas olmadığını anlattı. Dedi ki: — “Bahrimubhiti Atlasiden ko pan dalgaların garpten gelip bu- raya çarpışını, şarktan gelen şi - | mal denizi sularınm hücumunu, şimalden akan kutup buz parçalarıyle dolu akmtılarını denizinin bir kere görüp seyretmelisin! O zaman vapurlar bir cehenneme girmiş gıbıdırler. Burası dünya * nın en tehlikeli noktasıdır. Bun - dan başka bu havalinin sularını | yerliler bile lâyıkıyle bilmezler. | Buralarda öyle deniz ortası kaya lıkları vardır ki, zaman zaman yeriermi değiştirirler. Buralarda denizin ortasında en müthiş akın tılara tesadüf edersin. Buralarda öyle kaynaklar vardır ki yerleri - ni hiçbır kimse bilmez. Yerliler denizde hiçbir işe yaramazlar, Çünkü onların hepsi denize cıkan köylülerden ibarettir, Sonra, yaz gelince güneşin pa- rıl parıl yandığı bir zamanda de- nize açılırsın. Birdenbire sıcak (Golfstream) sisler çıkmağa baş» lar. Deniz ve sahil bir kara dıvar. la kapanır. Günler geçtiği halde bir daha güneşi göremezsin. Ges ce ile gündüz arasında bulunuyor muş gibi olursun. Hakikatta ise gece yarısı güneş semada kalm bulutlar arasına gizlenmiştir. Bu vaziyet karşısında sis borusunu çalmaktan başka bir şey yapa- mazsın.,, Kaptan bunları anlatırken ben ! wirdi. Bir taraftan kaptan gemici de: “Vay başımıza gelenler!,, de- mekten kendimi alamıyordum. Tekrar denize çıktığımız za - man fırtma henüz durmamıştı, ağır sefinemiz saatlerce dalgala » rın arasında çalkandı, durdu. Rüz gâr fırtınası kar fırtmasına çe - küfürlerini savururken diğer ta » raftan vapur yavaş yavaş bir büz tabaksı ile kaplanıyordu. Bu su - retle iki gün daha dolaştık. Kaptan ile muavini sahile çok yaklaşmaktan korktukları için mü temadiyen enginlere açılıyorduk. | Nihayet fırtma dindi. Ondan son- ra gene saatlerce dolaştıktık. Kar | şımıza çıkacak hadiseyi artık me- rakla bekliyordum. Deniz tamamen sükünet bul « | duktan sonra kaptan üçümüzü de kamaraya çağırdı. Muavinile dü - menci de orada idiler. Hepimiz masanın. etrafına oturduk. (Cos » | tello) ya baktığım zaman müstehziyane gülmekte olduğunu farkettim. Nihayet kaptan dedi ki: — “Şimdi artık sükütu muhafa zaya hacet yoktur. Sıra söz söy - lemeğe geldi. (Costello), (o diğer iki arkadaşmızı da vazıyetten ha- berdar etmek lâzım. Siz lütfen ya i pacağımız işleri onlara izah eder misiniz?,, onun | (Costello) bir müddet tavana baktı, Sonra sürahiden bir barda- ğa su koyarak içti ve nihayet des di ki: — “İşimiz (Hampshire) dir. | İ Bilmem, bunun ne demek olduğu | Bu biliyor musunuz, 1916 senesin- de Lord (Kitchner) bu sefine ile beraber yanmıştı. (Devamı var) i Boşanıyorlar ! Meri Pikfordla Duglas Fer - banks birbirlerinden ayrı yaşa « | mağa başlamaları üzerine, boşa - | nacaklarından bahsedilmiş, fakat İ sonradan bu haber tekzip edilmiş ti, | Gelen son haberlere göre, ni » hayet Meri Pikford, boşanma da vasını açmıştır. Los Anjeleste aç - | tığı bu davada, bu evlenme neti « | cesinde bir oğlu dünyaya gelmiş olmasına rağmen, aile hayatının daima sıkıntılı geçtiğini, kocası- nın kaba ruhlu, ihmalkâr ve lâ kayt olduğunu ileri sürmektedir. Hâkim Aşk! Magda Şnayderin “Hâkim o - | lan aşk,, isimli filmi, Almanya ve Avusturyada tutmuştur . Başlıca rollerde, Magda Şnayderden baş ka Volf Albah Retti, Lissi Arna, | Yuliyus Falkenştayn, Pavl Otto, İda Vüst ve Otto Valburgun, böy | le eski ve yeni bir kaç Alman film artistinin bu filmin haylı eğlendi- | rici ve Otto Borgman tarafından yapılan musikisinin de hoşa gidi- ci oluşu, tenkitlerde, müuvaffaki. yet temin eden noktaları olarak kaydediliyor. namakla meşhur Harri Pil, “ Müslüman Yıldızlar, Serlövhalı Yazı Bir Viyana Gazetesi, Feriha VE Melek H.lar için Neler Yazıyor? ja Feriha H. Avusturyanın en büyük gaze « telerinden biri olan “Noyes Vi - ner Jurnal,, bilhassa muhtelif sa» halarda mütenevvi yazılar neşret- mekle tanınmıştır. Bu gazete, son | sayılarından birinde, kısaca Tür- kiyedeki filmcilik hareketinden, bu arada yeni yetişen kadın yık dızların dikkate değer gösterdiklerinden “bahsediyor. Gazetedeki yazı yıldızlar,, serlevhası Türkiyede film sahasında çalış - manın daha yeni başladığını, bu “müslüman altındadır. başlangıç için, birçok müşkülât « | Ya karşılaşıldığı; Fakat wiayer ilk yerli filmlerin perdeye akset - tığını kaydeden bu Avusturya ga zetesi, önceleri yalnız erkeklerin film çevirmeleri imkânı bulundu. Fejosun Filmi Gustav Fröhlişin Annabella ile beraber çevirdikleri “Güneş do - ğarken,, isimli filmin gösterilme « sine, yakında başlanacaktır, Gösterileceği ilk yer, Viyana- dır. Rejisör Pavl Fejos ve bu fil min sade rejisörlüğünü yapmamış mevzuu da kendisi bulmuş, hazır lamıştır. Reji: hemmiyet verdiğini söylermiştir. r, bu filme pek e Filmde Viyananın < bugünkü hayatı ve bugün Viyanada yaşı - yan iki gencin, hayatın acılarına nasıl katlandıkları, bu arada te « min ettiği zevkten nasıl ve ne de- receye kadar istifade edebildikle- ri anlatılmıştır. Görünmiyen Adam! Almanların çevirdiği filmler- den yenilik ifa eden birisi de, | “Görünmiyen adam, şehirde do » laşıyor,, isimli filmdir. Daima merak verici, hayret u - yandırıcı filmlerde baş rolde oy - bu filmde en büyük rolü © yapıyor.. Teknik üstünlüğü ve cür'et faz - lalığı ile yapılan bu filmde, ismin den de anlaşılacağı gibi, görünmi yen bir adam vardır. O da Harri Pildir. Ve bu görünmiyen adam, ortalığın altını üstüne getiriyor. Tanmmış İngiliz romancısı H. ! Şimdiki halde hakikatte bu bir ba | dan, filmin ayrıca G. Velsin türkçeye terceme edil - kabiliyet | ğunu, sonra kadınların da bu sa- hada çalışmaları mümkün olduğu nu yazıyor. Yazı, kısa bir zamanda Türki. yede birinci sınıf iki kadın yıl - dız yetiştiğıne işaretle şöyle de « vam ediyor: “Müslüman film © semasının yıldızlarından biri, Feriha Tev - fik hanımdır. Kelimenin tam ma- nasiyle bir artist. Kendisi, aynı zamanda Türkiyenin en güzel ka dımı sayılıyor. Bir defa İstanbulda pek yerinde olarak Mis Türkiye seçilmiş ve sonradan Holivudda güzellik kraliçesi tacını giymiş - tir. Doğrusunu isterseniz, Feriha Tevfik, bir şarklı tipi değildir. | Zarif endamı, altın sarısı saçla - rı, yüzünün sevimli hatları ve iri, esrar dolu gözleriyle o bir garplı | tipidir. Onu gören, böyle zanne - der, Berrak akisli sesi vardır. Jest leri; hal ve tavrr ile, Avrupalı cazibesini ifade ediyor. Bu cazi - besi ile, sahne şöhretini temine yol açtığı operet temsillerinde se yircileri teshir etmıştır. Gene tanınmış bir san'atkâr olan partneri Ferit Tayfurla bir- likte oynayışı sırasında, temsilde- ki mehareti hayli artmıştı. En çok “İki dost,, isimli türkçe yerli film de muvaffak olmuştur. Bu filmde fakir bir Kız rolündedir. İkinci müslüman yıldıza gelin- ce, bu yıldız da Melek hanımdır. Yaşça Ferihadan biraz daha bü » yüktür. Boyca da ondan daha u - Ormandaki Almanların yaptığı yeni film- lerden birisi, “Orman içindeki ke- mancı,, filmidir. Mevzuu, tanım mış romancılardan Ganghoferin Almanyada en çok okunan bir ro- manımdan alman bu filmde Bav- yera ormanları, vadileri, vakaya tabii bir dekor teşkil ediyor. Almanyada şimdi haylı şöhret kazanan Karin Hard, bu filmde | baş kadm rolündedir, En büyük erkek rolünde bulunan da, bura- | da bir çok filmde görülen tanım mış Alman artistlerinden Teodor Loz İ Romanda ve filmde mevzuu | bahsolan kemancı, keman çalan | adam değil, keman yapan adam- | dır. Bu adam ve kalfası, Bavye- ranın en ustalıklı keman yapan iş gileridir. Yaşadıkları yerde Kristi | isminde güzel; sarışın bir kızvar. Bu, kemancının kalfası olan yakı | saklı delikanlıyı gizliden gizliye seviyor. Delikanlı da onu, aynı şe- | Karşılıklı sevgi,.... Bir haylı müddet, böyle sevişiyorlar! Fakat, nihayet konu komşu a » miş bir romanına da mevzu teşkil eden bir insanın görünmemesi hu susi, ötedenberi bir çok ( kişinin zihnini kurcalar. Fen sayesinde İyal.. Yalnız, filmde hakıkat! zun boylu, daha gösterişlidir. Melek hanımı, hakiki har* ! kadını tipinin mümessilidir. Hs esmer çehresi, kömür gibi Kö) siyah saçları ve şarklılara mahsi biçimde siyah gözleri, bir bak!ft onun memleketi şark olduğu" şüphe bırakmaz, Fakat san'ati! gelince, onun artistlığı de, Fer hanınki gibi, beynelmilel bir t8' dadır.,, Avusturya gazetesinin bu Y# zısını yalnız “Hanım, ,m “Han ma,, telâffuzu ile yazılışmı dü zelterek, diğer bütün © doğru * yanlış noktalarıyle beraber, ol ğu gibi alıyoruz. Eksik ve fa? cihetlerine, yanlış o noktaları” rağmen, Avrupalıların burad filmcilik hareketiyle alâkadar © luş derecesini ve şeklini göste mek itibariyle kayda değer b “ | yoruz. Melek H. Kemancı rasında dedikodu baş gösteriyf” Kızın annesi, hesap, kitapla hart ket eden titiz bir kadındır. Kalf” nm genç ve dolayısile hercai, w tanın yaşlıca ve dolayısile ( * başlı olduğu telâkkisile, kızımı “” taya vermek niyetinde..... Bu a? da ustanın paralı olduğunu da şünmüyor değil... . Dedikodu artıyor. Bu saad? kalfa Hans, İtalyaya gitmiş bu z lunuyor. Ondan bir haber alar” | yan ve gerek'annesi, gerek e komşu tarafından sıkıştırılan X” ustanın evlenme teklifini iste” yerek kabul ediyor. Hans, İtalyadan dönüyor: K zı unutmamıştır. Sevgisi, halâ © i vam ediyor. Bu yüzden ustası” araları açılıyor. Bu vazıyetı L geçtikçe gerginleşiyor. Usta” karısı başkasını, başkası da a sını sevdikçe aile saadetin€ yo” şamıyacağımı aklı kesiyor: d kendisine denk olmadığını ©* şünerek, sevişenlerin arasın vi İ çekilmeği tercih ediyor. Iki SE bu feragat ve fedakârlık üze" biribirlerine kavuşuyorlar: i Bu sade mevzuun, iyi biri. nikle temsil tesirile alâka yi a rıcı bir filmin vücuda gelme yaradığından bahseden ri film münekkitleri, yerli muhi hususiyetleri göstermesi no kayde olduğu mütaleasındadırlar*