Ncahg misafir Bey, bana pek güler yözle baktı, 9 — YAKIT 7 İnci kânun 1933 EGLENCELİ (6) <a) / POR Na > m <2 İ Ki ZA a e Yali Yi ötekine: rettim. Hiddet bahsi İki kişi kavga ediyorlardı. Biri — Sençok hayvan herifsin. Ben senin kadar aşağılık herif gör medim. Eğer sende biraz haysiyet olsaydı, bu kadar lâkırdıdan son- ra biraz kızarırdın. — Ben ancak hakaret gördü -| ğüm zaman kızarırım. Maç Seyri Yüzü gözü şiş, bir ayağı sarılı — Ayol, bu'ne hal, dedi. O ka dar tenbihten sonra yoksa gene mi futbol oynadın. — Yok canim. Ben sözümden geri dönmem, bu sefer sade sey * Sıkı bir pazarlık Bir şoförle bir müşteri pazarlık | ediyorlardı. Müşteri: — Yahu, dedi, Cerrahpaşa | ne kadar yer (60) kuruş istemesine utanmıyor musun? Şoför pencereden başını uzat - tı — Kızma beyim, arabanın ö- nüne yat, ondan sonra seni hasta - neye bedava götüreyim. Bir mazeret Muallim Sami efendiyi çağırdı, defterine baktı: — Aman Sami efendi, dedi. Sen hiçbir şey bilmiyorsun. Yazın imlâ hatalarıyle dolu. — Affedersınız muallim bey. | kaç gündür parmağımda dolama İçıktı da.. Sahrayı kebirde — Eyvah şapkamı dü- bie niyeti mi var? Mi anem olduğunu amamış olacak. şürdüm, ya bir nezleye tutulursam |. yg 0 yg yy yy gg yg yy yy yy yy yg A ya Yoga yy pg ayy Sofra O Altında haç tikmet bey sofranın altında u 1 harıl bir şey arıyordu. Karı- i 1 Ayağıyla dürttü. Hikmet | Sene aldırmayınca iğildi, ma | ER altından kocasına: İ Mey misafirlerin yanında! iğ € ne arıyorsun?. Ağzımdan lokma düştü. lokma düştüyse düş | lal yerine, hizmetçi kız sonra er, İyi ama, lokmanın içinde takımı da vardı. lari ğ N A diy İN Uzun bi piyes ! Sehir tiyatrosuna bir piyes ver- k Verdi i. On yedi'perde, 28 tablo» dan ibaret olan bu piyesin muhar- Teğhaşürü gördü. Müdür hemen | inin gözünden tomarlar- la & a, Sd çıkarıp muharririn önü- koyarak; Moüğ a alesef oynıyamıyacağız, — Ya, vah vah.. Acaba neden Venimz. sai Piyesniz tiyatromuz için ür, onun için.. ba tiyatronuzu genişlet. | ca İmkân; yok mu?. | Alak kısmet ederde.. Mai Bey çoluğunu, çocuğunu LAN Yeni ölen annesinin meza * dak; Zarete gitmişti. Edirnekapı - da âile makberesin; arıya arıya er. Ağlaştılar, dualar ettiler. görmez zavallı “sıkılma karıcığım İ *teag Fidecekleri sırada Şükrü Bey lay, demir parmaklıkla çevrili 0- 7 bristanı göstererek: #leç gocuklar, dedi, Allah kısmet eteği ölürsek hep buraya gömü- m : Tümem, — Vay efendim vay.. Benim yl- ki €lüzum kalmadı, toprak yürüyor. Dükkânın adresi Seniha misafirini pek hararet - le karşıladı. Fakat Lemanın canı sıkılıyordu. Karşı karşıya oturduk ları zaman Seniha merak etti: — Senin bir derdin var Leman, gene kaynananla kavga mı ettin? — Hayır.. Evvelki gün terzi « den aldığım manto yok mu?. — Evet. — Bu mantoyu yeni boyanmış bir mağazanın vitrini berbat etti, Boyalar parça parça mantonun üs Ni İl — Eir daha o köye ayak atmı- yacağım. Gece saat İli oldu mu sokunklardan el ayak çekiliyor. Iş yapmak imkân yok. Üstelik bir de serseri diye adamı yakalıyorlar. tünde kaldı. — Canın sağ olsun.. Elbet ko- can bir yenisini yapar.. — Evet., zaten o lekeleri görür al şu yüz lirayı yenisini yaptır!,, dedi. Senihayı bir düşünce aldı ve: — Kuzum Lemancığım, dedi. Şu mağazanın adresini bana da verir misin?. da?. tü: Meclisin yarısı Komşu devletlerden biri var - dır ki, mebusan meclisi (o hemen her gün bir çok © münakaşalara, kavgalara, dil, el, ayak hücumları» na şahit olur. Birbirine muarız fırkalar azası içinde işitilmemiş, keşfedilmemiş Büyük salonda nişan yüzükleri | kelime kullananlar vardır. oBün- takılacaktır. Namzetler yanyana o- | lardan biri geçenlerde kürsüye çı- turdular. Yüzükler geldi. Biri dok | karak bütçe müzakeresi sırasında tora, biri hanrma verildi. Doktor ,) ekseriyet fırkasına şiddetle hücu- nişan yüzüğünü takmak üzere ha- ma kalkmış. Fakat diğer aza ta- nımin uzattığı eli aldı.. dalgınlık - | > o— Dalgın © © Doktor Doktor A. C. merhum nişanla - nıyordu.. Arkadaşları toplanmış - lar, nişanlı hanım da içeriki oda - da hazırlanmıştı. la ve alışkanlıkla birdenbire nab- | zını buldu.. Saatini çıkardı. Say - | dı.. Sonra hanıma: i — Dilinizi çıkarır mısınız? De- di.. Dertleri boğmak! Kâzımın rakı içmesi artık müt- hiş bir hal almıştı, rakıyı kadehle değil, şişe ile dikip içiyordu. Bir gün bir arkadaşı onu çevirerek: — Yahu, dedi. Şu zıkkımı dert lerini boğmak için içtığını söyler. sin. Eğer bunun dertlere bir fay- dası olsa şimdiye kadar derdin| varsa çoktan hepsinin rakıda bo -J)i RI icap ederdi. gi Kutbu şimalide Kâzım boynunu büktü: — Buz dediğin de yerinde yakı" — Bende talih ne gezer azizim, | şıyor vesselâm, benim dertlerim de yüzmek bili -| “Yeri pergmar? yor?.. mi Hırsız © © Kapıcı Bir aparlımanın içinde hemen her katta bir hırsızılık olmuş, bir çok şeyler çalınmıştı.. Hırsızın a- partıman kapıcısı olduğu anlaşı - lınca ev sahibine müracaat edildi.. Ortada pek te delil olmamakla be- raber ev sahibi kapıcıyı değiştir - di. Kiracılara: Bir daha o herif apartımana a- yağını atmıyacaktır . Deyince biri dedi ki: — Ayağının ehemmiyeti yok., asıl elini atmasın.. Bir düşünce İki sabıkalı Galatadaki dar 80 kaklardan birinde, karanlıkta bi - İ ribirlerini tanımışlardı. — Vay Ebucehil, sen misin?. — Ulan Sarı Tosun, sen bura da ne arıyorsun?, Diyerek civardaki bir kahveye girdiler. İkısı de hapishaneden ye- İni çıkmışlardı. Ortalığı acaip gör. « düklerini anlatıyorlar, hapishane İ hapishane hatıralarını tatlı tatlı İ yadediyorlardı. Sarı Tosun dedi ki: — Ebucehil, sen bu işi bılırsın. | | rafından susturulunca kızmış: Mühim bir mesele k Si Bu meclisin yarısı hayvan - . ar: Küçük Fevzinin bir türlü akıl | Diye haykırmış. Gürültü, patır erdiremediği bir sır: e arasında mebbusu kapı dışarı et — Anne, diyordu. Dikkat ettim, ! mişler. benim ellerim küçük olduğu halde | O Ertesi gün reis meclise tarziye Malüm a benim altı aylık bir mah kümiyetim daha var, Bu mevsim - de de günler kısa, geceler uzun « dur.Şu sırada mı deliğe girmek kâr lıdır. Yoksa günler uzayıp geceler kısaldığı zaman mı?. later sen vam amman sa rape 2AN Fer METAN AA SENEM e ANAN kocaman kocaman yazı yazıyo »| vermesi lâzım geldiğini söyleyin - | rum. Senin ellerin kocaman oldu | ce mebus kabul etmiş ve (o tekrar| 'rünce dayanamadı, haykırdı: — Kız, itfaiyenin işi ne bura - Hizmetçi kız dudaklarını bük » İtfaiyelerden bu kadar nefret ? elliğinizi bilmiyordum da.. İnİm masanın gözünü açsın.. z ğu halde küçük küçük yazıyorsun. | kürsüye çıkarak: Neden acaba? — Efendiler, dün hiddetle yan ' | Erbabına... Serkomiser masasının anahta - O gece sabaha mayınca memurlardan birini ça - gırdı: — Bu gece çevrilenlerden aşa - ğida kim var?. — Yankesici Hulüsi, Kara İh. İ san, Artin.. » — Kara İhsanı çağırın, şu be- — Beyefe lış bir cümle sarfetmişim, bu cüm leşi tashihediyorum: Bu meclisin yarısı hayvan değildir. Ayy gg yg yg gg A yg gg gg yy yg yy yy gg gg gg yy SOU gg gg gg Cehalet Hanımefendi hizmetçi kızın o dasına birdenbire girip de içerde | rını kaybetmişti. kızla baş başa bir itfaiye neferi gö karşı yemek lâzım olan gözü aça - ndi, bir adam gelmiş, sizi hayat sigortasına yazmak istiyor. YE