—3 — VAKIT 26 Zinci teşrin 1933 r z p jik Heyecan iv İhtiyardı. Hafiften kamburu çık | mıştı. Sessiz, sakin, kendi halindey dı, Uzun ömrü müddetince hiç bir şey düşünmemişti. Hayatı, saatten daha muntazam dı, Saat bazanileri gider ,bazan geri kalır. Onun ne ilerlediği görül müştü, ne gerilediği. Ömründe te - lâş etmemişti, ömründe geç kalma» mıştı. Sanki bozulmaz bir makiney di, bir kere kurlumuştu; kurulduğu gibi işliyordu. İsmı Ahmet Mümindi. Resmi da irelerden birinde memurdu. Genç -! liğinde, mektebini bitirdikten son» ra o daireye tayın edılmıştı. O gün bugündür, aynı yerde kalmıştı. Ay nrişi görüyor, aynı maaşı alıyordu. Parası artmış olsaydı, belki huylar rr, itiyatları değışırdı. Eğer böyle bir şey aklına gelse; ıhar deme-” un aklına hiç - bir şey gelmezdi ki. Yeni harhangi bir şey onu ölüm kadar korkutur - du. Ahmet Mümin efendi yaz kış, sabahları sekizde kalkar, aynı so « kaklardan geçerek, hiçbir yerde durmadan, hiçbir kadmın yüzüne bakmadan, duvardaki ilânlara göz bile atmadan işine giderdi. Akşam- ları da, gene aynı yollardan, aynı suretle eve dönerdi. Evinde kiracı olduğu ihtiyar kadının pişirdığı ni yer, sonra gazetesini açıp saat dokuza kadar okur ve yatıp uyur - du. İyı bir adamdı, iyi olmamasına da sebep yoktu, çünkü sevecek kim sesi yoktu. Ne karısı, ne çocuğu, ne akrâbası, ne arkadaşı, ne kedisi, ne köpeği vardı, İyi bir adamdı, diyo- rum, çünkü âmirlerinm aleyhinde bulunmazdı. Ne kadar azar işitse ses çıkarmazdı, tahkirlere ses et - mezdi. Onun için herkes: “Ahmet Mümin efendi mı?.. çok iyi adam - dır,, derdi. Cumaları da çalışırdı. Aylığı az olduğundan bir iki tücca rın defterlerini tutardı. Altmış ya- şında, ömründe bir şey düşünme - miş, aklına bir şey gelmemişti. ... Ömründe bir şey düşünmemiş, aklıra bir şey gelmemiştr. > Buna rağmen bir gün, köprüden geçer - ken, denizin ortasında duran bir ev gözüne çarptı. Bunu hiç kimse görmemişti. Mümin efendi, ne yan- gın kulesi görmüştü, ne Galata kulesini, ne Yenicami, ne Ayasof- yayı.. Bunların hiçbırını el Bütün bu binaların yanından gör - meden, bakmadan geçmişti. Bunun için de onların neye yapıldıklarını, ne işe yaradıklarını — bilmiyordu. Gözlerinin önünde, hayal meyal, şöyle bir şeyler vardı. O, dairesin - den ,âmirlerımden, odacılardan, ka lem arkadaşlarından, evinden ve gazetesmden başka her şayi hayal raya Geli ortasındaki şeyin gözüne hayalsiz çarpışı tuhafına gitti. Ne olduğunu öğrendi: Kız kulesiymiş. Bundan sonra zihni işlemeye başladı. Her sabah köprüden geçerken, bu Kız kulesmin ne olduğunu, ne ii şe yaradığını, oraya neden Kızku - lesi dendığını düşünürdü. Hayatın da ilk defa olarak beyninde bir ha- reket hissediyordu. Dairesi, evi ve gazetesi dışında hir ömür vardı demek!.. Bu ömrü düşünüyor ve başına ağrı geliyor - du. Sabahlazı daireye geldiği za - dü. Bunun için, deniz| tı. Kalbi çarparak bekledi. il TAKVİM | Pazar 26 T.sani 8 Şaban Gün doğuşu Gün İauşı Sabah namaz le namazı Pazartesi 27 T.sani Nakleden : Selâmi İzzet l man, odacıya, adeta korkarak, en-! dişeli bir tavırla “Gene kızkulesi - ni gördüm,, diyordu. O akşam, ev | tal namazi © 164 Yatsı gamaz z Imsak Yılın çeçen günler Yen kalan, sahibine ,aynı korku ve endişeyle | ve tekrar ediyordu: “Babil kulesini gördüm.,, Artık yolda duruyordu. Came - kânlara, duvar ilânlarına bakıyor - | du. Bir gün, gene böyle bir ilâna bakarken, bırının de ona baktığını gördü. Bundan da korktu. İçinde kırk yıllık hayatından sıyrılmak ar- zusu geldiğini hissetti ve gene yol larda durmamaya, ilânlara bakma mıya başladı. İ Gene, bağrındaki rak - kasın ahengine kapıldı. Kızkulesi, yangın kulesi, dünyanın bütün ku - leleri biribirine karıştı, gene bir şey düşünmez oldu. |. Bugün ISTANBUL 14—18,40 gramofon. 18,30 — 19 alatur- ka plâk, 19 — 20 orkestra. 20—21.30 tambu- ri Cemil, Bey ve arkada, 21,30 — 12 gra“ #aofon, 72 den itibaren ANKARA - , Dorsa, saat, kestra. 18,45 — 20 alaturka saz. 20 uğansı VİYANA: SiSi m — 1140 şarkılar, 18.80 oğan #wusikini, 1355 | konser, 28 komser. BUDAPEŞTE MMA Gene bir şey düşünmez oldu, a - | ma sız aksi şeytana bakınız, ki ba- İ sına yeni bir şey geldi. GÜNREŞ Siz m | telif besteler. 21 operetler, Bir gece, rüya gördü. VARŞOVA: Miğm — Bir karile hiğemin balık | 16,20 yillik, 17,39 plâk, 19,40 şarkılar. 20,50 ir kayığa binmiş, balr tatar | ağüret, BELGRAD: 16 Yugoslavya sarkıları. 1730 Konser. 18 plâk, 21416 konser. 28,15 çizan havaları, “iz du. Neden rüya görmüştü ?. Ömrün- de balık tutmuş insan değildi. Neden rüya görmüştü?.. Ömrün. de rüya gördüğünü bilmiyordu. Günleri, ne kadar fıkırsızlıkten boşsa, geceleri de rüyasızlıktan bomboştu. Yaşadığı gibi uyurdu: Bomboş! e ROMA: 14 könser. 18 senfenik konser, 245 op0- m — ret, PARİS; 3783 31 pik. Hadereveki piyano ” plâk. Şalyapin şarkı söylüyor. 2240 komedi. 28,85 yıldızlar, şarkı söylüyorlar, 24,50 son haberler, m— caliyor. Günlük hayatına bir düşüncenin karışması onu nasıl sardıysa, gece- lerine bir rüyanın karışmış olma « sı aynı derece sarslı. Fakat bu yeni esrarı aydınlatmıya çalışmadı. lerinde Ertesi gece gene rüya gördü. Gene balık tutmuştu. Kayığın | kenarına yaslanmış, oltasını sar - | kıtmış, bekliyordu. Nihayet, balık baş vuruyor, o, derhal oltayı çeki - yordu. Pırlanta gibi bir ızmarit, ok tanın ucunda pırıldıyacak sanıyor, fakat olta boş çıkınca kan ter için- İde uyanıyordu,. Birkaç ay, her gece aynı rüyayı ||, gördü. — Bir balık olsun tutamıyacak | mıyım! diye söyleniyordu. İ | Artık bütün gün rüyasını düşü- nüyordu,. Kabil olsaydı da gene bir sey düşünemeseydi. l dır.) Rakamlar kapan Nukut (Satış) 42 <| 1k, 95 60, | * Londra * Neryork * Paris “ilde * Brükse » Mecidiye ip sa, 18) e Seokholin. » Viyana »Madri vE Milâno Brükse Genevre YAN Solya Amstirdas, £ Prüz 1489-| e Moskova | Li Kabil olsaydı da, gene bir sey | | düşünemeseydi. Burüyayı düşüne | ii balık tutmak hevesine düş iş cuma günleri boğaza gi » diyor, balıkçıları seyrediyordu: Ol. |tanın ucunda titriye titriye pırıldı- İ yan balıklara, içi titriyerek bakı « yordu. Nihayet dayanamadı, bir ol | İta aldı. Bir kayığa bindi, açıldı.. İyice tarif etmişlerdi. Oltanm iğnesine yemi taktı, denize fırlat - Çimento as Ünyon Dey Satk Det Balya Sark im, ecza Telefon Sir. Hayriye Tramvay U. Sirorta temorti tahviller İİ istikrazlar 105) da tek | Ulekti sülkrazlt a. Sasa) o Teamuny Şek Diya Yd0) ee # D.Müvah 326230) itehtm an e — Bir balık olsun tutamıyacak 2 Gümrükler mıyım? 1048 M8 285) Anadolu Anadola A Mümessil “0 40,40 sis | | Birdenbire olta gerildi, ucu tt- redi. Eli ağırlaştı. Oltayı çeksadya | başladı. Çekti, çektr, çekti... Güneş altında, pırıl pırıl pırıldı | İşan bir lüfer göründü. Ahmet Mümin efendi; Nikâh merasimi Devlet Şürası âzasından Musta. | i fa Şefik beyin kızı Bedia H.la, Dev let demiryolları umumi müfettişi İ mühendis Mehmet Nuri Beyin oğ- | lu makine mühendisi Nedret Beyin — Aman allah! dedi. nikâh merasimi Ankara belediye Gurtlağı düğümlendi... Kalbi ra- | salonunda 23—11--933 perşembe mazan davulu gibi vurdu.. Şakak - | günü saat on birde icra edilmiştir. ilarından soğuk bir ter boşandı. Her iki değerli genci kutlularız . İ Sırt üstü düştü. (9413) 1280 — 1340 gramefin, 18—1845 or > | ,İ ten evvel Münir Paşa hünkâra bir 13 senfonller, 14,13 hafif musiki. 18 smuh- İ i mizde de garip bir korku vardı. İ ri altında çabuk kalıyor. i kutunun nasıl açıldığını, | ağı idi, Bu nasıl mümkün olmuş - > TR nn Aptülhamidin Yaveri anam KEÇECİ; ZADE izzet Fuat Paşam! HATIRALARI A AL On dakika sonra tarih görülmem” bir hakikat kaydedecek!.. aa 7 İkimiz de ellerimiz şakağımızda | düşünceye başladık.. Ben: gri” rih olmuş.. Fakat tekrar dolf edine” lar diye, imparator avdet kadar da mavzeri gözünü” — Ah Münir. Ah Paşam. Bunu | ele vazifemizin semi « benim başıma ne yıkars.. İşte gö | kıyetinden sonra görülen ami rüyor musun.. Ya bir aksilik çıkar: | belâdan kurtulduk ama: sa., Ya en ufak bir hareket olursa | de gözünden biraz düştük- i den ayırtmamış. Akşam yemeğinde" Abdülhamit rahatsız > çin o akşam yemeğe inmi Hamidin midesinden rahat!” ğunu ve imparator Vilhelm likte yemek mn Yil müteessir olduklarını Kay dirmeğe memur edildim. — , Kendisi benim bu sözleri ledi: — Haydi öyle ise.. Dedi. Bu sözlerin mânasını anlıyamadım. # ne yapacağız. Münir Paşa daha cesur çıktı: Ne yapacağız. Düşünmeğe lü zum yok.. İş oluruna varır, Naçar öyle yaptık: Yemek nasıl'yendi... Nasıl kalk tık.. Hiç farkında değilim.. Yemek müsahip vasıtasile benim muvaffa kıyetsizliğimi bildirmiş. Sonra sof | raya giderken bir de kendi söyle - ma$. Hünkâr ne müsbet ne menfi hiç dü bir cevap vermemiş. Sofrada göz göze geldikçe yü - reğime inecek gibi oluyordu. Fakat hayret.. Hiç istifini bozmuyor, ha- yatımdan bu kadar çok korkan a - dam hiç endişe etmiyor ve telâş göstermiyordu. Yemekten kalktık. Büyük salon- da toplandık. Kapının dışında bir masa üzerine konmuş olan ve ko- ca Almanya devlet ve milletinin hükümdarı olan Kayserin, Osman lı Padişahını eli ile öldürmeği irti- kâp edeceği o çinayet âleti bir san | dık, eyet işte şu.sandık içinde du - rüyordu. On dakika sonra tarih görülme- miş bir hakikat kaydedecek., Os - manl: imparatorluğu yerli yerin - den oynıyacaktı. | Herkesin, yani tarafın gözleri o sandığın üzerine dikil - miş, bakıyordu.. Bana o, adeta şeref ve haysiyeti mizin cenazesi gibi görü Kayserin emri üzerine .» Yemeğin sonuna doğru idi yen parator Vilhelm mütemadiyf” aim latıyor, İstanbul hakkındaki e balarını uzun uzadıya izah du. a Bu esnada bir kaç defa ban? | veccüh ederek; ayağım haki p bir çok şeyler sordular. Ben limin döndüğü kadar sözler ğ tim, Son söz bilmem. ne idi? vet, rator benim busözlerime ge lile güldü. Ve gözlerini gözüm” kerek eline şampanya kadehifi? dı. Ve bana doğru uzattı? özle müşkül bir a .. Uzatılan kadehin karşıl si e lâzım geliyordu. Hal İ ben evvelâ şampanya içmesi, pit Saniyen bir halife (sonra " müslümanın şampanya içme büyük bir günahtı.. Bunları bir an içinde gi geçirdim ve hemen las tına göre ayağa kalkıp kâ parmaklarım arasında gerine? | | sulüne tevfikan havaya baliğ. Sonra ağzıma doğru götürü! damla kalmamak üzere yeri” şampanyayı mideye indirdi de ne kadehi havaya kaldırıp Tedi le masa üzerine indirdim. ir bu hızlı vuruşum ile kadeh bi i bire kırılmaz mı? Buda İ men nizamdan imiş.. pe Fakat ne yalan söyliyeyi g sı döndü, döndü. Sanki baş ği i kıldı, Gözlerim karardı. Hali Kileri şahaneden itibaren gök sofrada bulunan, bey, pa$ö hep birden sarsıldılar. Etrafıma baktım.. Ne göreli Herkesin başı önüne dei bizim inüyordu. sandığı salona soktular, İşte hâdise oluyordu. Fakat içi- İnsan oğlu. Garip fikirlerin tesi — Ya.. Doğru ise.. Biz bir kaç mihmandar uzaktan tüfeğin | imparator larafından nasıl takdim edildiğini, bilâhare cenerale hangi vasıta ile mekanizmasının ne su - retle tarif edildiğini görüyorduk . Hünkâr tam karşıda duruyordu. Ahvali umumiyesinde zerre kadar bir tebeddül, bir telâş, yahut asabi yet görünmüyordu. Kendi kendime: — Hamit muhakkak Diyordum. Öyleya.. Karşısında kendisini öldürecek tüfeği seyre - den bir adam çıldırmasa böyle s0- guk kanlı durobilir mi? Ha şimdi... Ha birazdan der - | na bir ölü sükütu seliveşii ken.. Tüfek tskdirmi merasimi hiç | ki iki daki bir kaza ve blâya sebebiyet ver - | kahkahası salonu meden kapandı. ; İ Ne oldu? Ne oluyordu? N Fakat beni en ziyade d dü - | caktı... çalt ren şev Abdülhamidi lı- O vakte kadar halifenin | 4 isnda herkesin önüne m yi tu. nurdu, Fakat kat'iyyen ilâ. Sonra bunu tahkik ettim. Öğ - | öezün ağzına bu müskirati rendim., İmek değil ellerile bile tut Meter imparator tenezzühte i «| dr. Öyle bir gaf yapmıştım 1 ken Abdülhamit sandığı actırarak | ğuk terler dökmeğe başla mavzeri muayene ettirmis. Dolu ol | mânasile rezil olmuştum. madlığına kanaat getirerek imüste - va “ çıldırdı.. yal ka evvel ER ME 2 se de ağzını açacak takat ui f Sanki birdenbire yemek d impar? ir : # ERE TERE FES