| ” * fi | m Vakıt'ın edebi sofeikas İM Kamelyalı Kani Alexandre 5 Dumas fils nala rak etmeyin, metanetimi aza ederim. Hem bunu yap- aö diracağım. Ancak Mar- vdükten sonra sakinleşebi 2 de bu hararetim, bu ar IĞI susuzluktandır, uy- Böriti ia kame gecelerimın rüyası, rımın neticesidir. ein dedim ki: hali rum, sizinle beraber mü? Jüli Duprayı gördünüz Mi evvelâ onu gördüm. br kağaş Bört sizin için bıraktı- he ti verdi mi?. İmar koydu, ağa #t çıkardı ve gene yerine a ezberledim. Üç haf- 5 iş günde on kere okudum. tonra, bi 'acağım. Fakat daha taz daha sakinleşeyim, bu va in gizlenen aşkı, o Ş ! size anlatabileyim. cağ ve sizden bir ricam var. ki dir?, Aşağıda arabanız var mı?. — Var, ei İma gidip bana post- p olup olmadığını i mi Babamla kız kardeşim Diş ai olacaklar. Buradan öyle te i Httim, Ii mektup olup olma - ad, sorup arıyacak vakıt bula - © Gk Gidip geliniz de, beraber İM, Yarınki im: poli a ? Yârınki merasim; polis ko hâber verelim. M Pasaportunu verdi. an - N Dü, ival © sokağına gittim, Arman VAN. Beri döndüm. na giyınmış buldum. Mek- dı; 7, Tetekkür ederim, dedi. n üzerine baktı: i iin babamla kız karde - ha €vap yazmamama da ma| Me emişlerdir. ie açtı, ne dediklerini #ezdi, çünkü okumadı, her! e Pasaportumu alınız da, iki mektup vardı .| Yazarı, > Gidelim, dedi, yarın cevap Pol komiserine gıttık, Arman ği kardeşinden aldığı izni Sn Mack saat evvel onu gi - alacaktım. Mezara beraber gi- ka imde bulunacağımı dü Öğ Bütün Şi nn... Ar- tükenmez, uzun bir ge- Psirdığın tahmin ediyordum saat dokuzda git » sabah ae fakat sakin görünü Mar elini uzattı, Siir Ye a a sonra Mon « Martre- e bekçisine bir nda kabrin başında bu- kadar yanmıştı. bir zarf aldı. Gece- babasına yazmış ola- Komi Y direk en beklıyordu. ” Margöritin Mera * Yastığının altından bir| İ Terceme eden 0000008 00 AA AA 03 VA LES .Selâmi İzzet Birdenbire Hızır okşamış gibi ar kadaşımın kolu titriyordu. O za» man yüzüne bakıyordum. Bakışı - mın, demek istedığımı anlıyor, gü- lümsüyordu. Fakat, evden çıktık çı kalı, tek kelime konuşmamıştık. «Mezara gelmeden biraz evvel İ Arman durdu, yüzünden terini sil- di. Bu duruştan ben de istifade et- İtim, derin bir nefes aldım, çünkü benim de kalbim sıkışıyordu. Böyle manzaralardan duyulan acı zevk nedendir?. Mezara geldi « ğimiz zaman, bahçıvan çiçek saksı- larmı kaldırmıştı, demir parmak - lik sökülmüştü, iki kişi toprağı ka» zıyorlardı. Arman bir ağaca dayandı, sey- retmeye başladı. Gözlerinin önünden bütün ha - yatı geçiyordu. Birdenbire kazmalardan birinin ucu bir taşa çarptı. Bu ses, Armanı, elektrik cere - yanma yakalanmış gibi sarstı, ge - riledi ve elimi öyle bir sıkış sıktı, ki canım acıdı. Mezarcılardan biri büyük bir " kürek aldı. Mezarı boşaltmıya baş- 'ladı. Topraklar çıktı, tabutun üstü- ne konan taşları göründü. Onları da birer birer dışarı attı. Ben gözümü Armandan ayırmı- yordum. Her an, itidalını kaybede- ceğiınden korkuyordum. Bir nokta « ya temerküz eden hissiyatına bir denbire mağlüp olabılırdı. O hâlâ bakıyordu sanki çıldırmış gibi göz leri açılmıştı. Hiç krrpmıyordu. Sa- de yanaklarıyla dudaklarının titre» yişinden müthiş bir buhran geçir - mekte olduğu anlaşılıyordu. Bana gelince; yalnız şunu söyli- yeyim, geldiğrme pişman olmuş * tum, Mezar tamamiyle boşaldıktan, tabut meydana çıktıktan sonra ko- miser emretti: — Açınız. Adamlar sanki dünyanın en ta- bii bir işini görüyorlarmış gibi ita- at ettiler. Tabut meşedendi. Kapağının vi Sİ Katlayıp ce- | alarmı çözmeye başladılar. Top - irağın rütubeti vidaları paslandır - mıştı, tabutun açılması pek kolay olmadı. Açılmca da, fena bir koku duyuldu. Arman biraz daha sarararak: — Aman yarabbi!.. Aman ya» rabbi!,. diye söylendi. Mezarcılar irkildiler. Vücudun bazı kıvrımlarını mey dana koyan kefen göründü. Bir u- cu tamamiyle yenmişti, ölünün bir ayağı meydana çıkmıştı. Fenalık geçiriyordum. Bayıl - mak üzereydim. Bu satırları yazar» ken bile, bu manzara, bütün çıplak ! lığıyla gözlerimin önünde. Komiser: . — Çabuk olun, dedi. Adamlardan biri elini uzattı, kefeni söktü ve ucundan tutarak çekti, Birdenbire Margöritin yüzü VAKIT'ın yeni Tefrikası : derecede rütbelerle Türk ordusuna kabullerini şart koşmuşlardı. | Bir taraftan çeteler bu suretle faaliyetlerine devam ederken, di - ğer taraftan Rusya içersme gönde rilen eşhas da istihbarat (peşinde İ koşarak Erzurum merkezine Rus ordusunun miktarı ve harekât ve | tahşidatı hakkında malümat yetiş- İ türmeye çalışıyorlardı. Dokor Ba - | haettin Şakir B. gelen bu haberleri İ üçüncü ordu istihbarat şubesi mü » dürü erkânıharp binbaşısı Mümtaz ayrıca islihbaral teşkilâtı vardı. Bu suretle her iki teşkilâtın istihba - ratı birleştirilerek o düşmanın ha - rekâtı hakkında bir fikir edinile » bılıyordu. Fakat bu esnada Ruslar dahi şüphesiz hiç böş © durmuyorlardı. Biz henüz harbe girmediğimiz için İ Erzurumdaki Rus konsolosu daha | yerinde oturuyordu. Konsoloshane ye mensup olan bir takım Rus za - bitleri vardı ki bunlar kendilerini Erzurum konsoloshanesi kâtipleri diye tanıttırmışlardı. Bu rus zabit- leri fırsat buldukça Erzurum civa- rında dolâğıyöflür; harekâtı as'ce - riyemizi ve yaptığımız tahkimatı tetkik ediyorlar ve her halde ol - dukça esaslı malümat edinmeğe muvaffak oluyorlardı. Onların bu casusluğuna karşı bir şey yapmak, | Rus konsoloshanesi mensubinin - den addedildikçe, maatteessüf mümkün değildi, Doktor Bahaettin Şakir Bey, ne askeri ve ne mülki memurlarımı - zın bu Rus casusluğuna karşı o bir tedbir alamıyacaklarını anlayınca buna kendi başına bir çare bulma» ğa karar vermişti. Çünkü Erzurum daki Ermenilerin Rus konsolosha- nesinin istihbarat işlerine çok yar- dımları dokunduğuna şüphe olma islâm zabitler bilmukabele, mid geçen bir yol üzerinde bekliyordu. Kafkasya Türk ordusu tarafından | Ermeni arabacı efendilerinin avde | işgal ve zaptedilecek olursa, aynı| tini beklerken uyuyup kalmıştı. — | l İde hemen tepelerden birine tırma - lerdi ve biribirleriyle hararetli, ha- | beye veriyordu. Tabii ordunun da| > — VAKIT 26 2.nci teşrin 193 7mmmmz pa U M U M / H ARPI E cyumumuuu * Teş kilâtı Mahsusa e AN KAMAN Yazan: A. MiL Doktor Baha Beyin bulduğu çare Rus zabitlerini korkutmuştu Cafer bey, bu fırsattan bilistifa- narak orada çalılıklar arasına sak- lanmıştı. Etraftan topladığı irice taşları çalılığın arkasına yığdıktan sonra Rusların istikşaflarından av det etmelerini bekliyordu. Ortalık kararmak üzere olduğundan avdet leri her halde çok gecikmiyecekti. | Hakiakten aradan yarım saat geçtikten sonra Rus zabitleri karşı | kı tepenin arkasından zuhur etmiş- raretli konuşarak arabanın bulun » duğu mahalle doğru geliyorlardı. Tam arabaya yaklaşıp, binecekleri esnada Cafer bey gizlendiği mahal den taş parçalarını arabanın dur - duğu tarafa doğru (o yuvarlamıya başladı. Rus zabitleri evvelâ ilk taşm yu yarlandığını görünce bunun kendi- liğiden olma bir şey, yerinden ke- pup aşağıya doğru yuvarlanan. bir taş olduğunu zannederek o kadar | telâşa düşmemişlerse de sonradan taşların ardı arkası kesilmedığını ve birkaç tanesinin birden sekerek, fırlıyarak ve maniaları atlıyarak ü-| zerlerine doğru gelmekte olduğunu | | görünce bunun kasten yapıldığını anlıyarak hemen arabaya atlıyarak henüz uykudan uyandığı için ser » sem bir halde mevkiinde oturmak - ta olan arabacıya: — “Çabuk sür!,, emrini vermiş « lerdi. Maamafih, bu emri vermeye hacet kalmamaıştı. Çünkü arabacı vazıyeti hemen kavramakta gecik- #mediığı gibi hayvanlar da çoktanbe ri önlerindeki tehlikeyi anlamış ol. duklarından bulundukları yerde te pinip duruyorlardı. Onun için Rus- ların arabaya atlamalariyle araba « nın dört nala bozuk yol üzerinde kaçmıya başlaması birkaç saniye » den fazla sürmemişti. i Fakat Cafer bey gizlendiği mev kımı çok iyi intihap ettiğinden beş altı yüz metrelik bir mesafede yola hâkim bulunuyordu ve araba bo « zuk yol üzerinde her adımda bir çu kura batarak ve sağa, sola sallana- rak kabil olan süratle ilerlemeye çalışırken arabanm gıttığı istika - mete doğru taş parçalarını birer bi rer yuyarlamıya devam ediyordu. Bazan ufak taşların arabanın içine kadar girdiği, bazan da hayvanla « ra isabet ederek onları büsbütün ür küttüğü görülüyordu. (Devam var) Biz nasıl milletçiyiz ! (Baş tarafı 3 Üncü sayıfuda) kimliği, yani halk dılının, halk gü- | zel çan'atlarının, halk iradesinin, halk ahlâkının en yüksek kıymet olarak kabul edilmesi. B) Büyük sanayiin iş hayatıma, iş bölümüne hâkim olması demek- tir, Bu devreye giren bir cemiyet millet adını alır, Kendini ümmet « ten, siteden, aşireten, kabileden a- | yırır, “#4 Jtardır. Netekim (milliyetçiliği bu manada anlıyanlar Avrupada dai - ma mürteciler ve nihayet en ileri o- larak muhafazakrâların yanımda yer tutmuşlardır. Halbuki üçüncü manada milli » yetçi hiçte muhafazakâr (o olmak mecburiyetinde değildir. Bilâkis o inkılâpcı olduğundan dolayı milli- yetçıdır. Milliyetçi olduğu için inkı lâp yapmıştır. Biz Türkiye milliyetçıliğim ne İ birinci ne de ikinci (o safta görüs © Her sosyal fıkır, bir siyaset ol - mak davasındadır. Milleti soy ma- nasma almak bu fikri politika sa - hasında “Irkçı,, ığa sevketmiştir. dığından vakit geçirilmeden bu çareye tevesül etmek lâzım geliyor du. Doktor Baha Beyin bulduğu bu çare Rus zabitlerini korkutmuş idi. Bu işi becermeğe muktedir olan bir zatı, Erzurum eşrafından Cafer Be yi, Rus zabitlerini yakından takip ederek münasip bir mahalde, fa - kat hiç bir hâdiseye sebebiyet ve - i remiyecek tarzda, korkutmağa me Netekim Almanyada uzun za - mandır milleti ırk manasıyle izah! etmek istiyen nazariyeler Ren sa - hillerindeki insanları Alman cami- âsı içine sokmak ıçın ileri sürülmüş politika vasrtalaarıydı. Milleti tarih bırlığı manasma al. mak, adeta Alman tezine antitez| İmur etmişti, Bunun üzerine Cafer | hazırlıyan bir Fransız görüşüdür. İ Bey, Rus konsoloshanesinde çalı - | Çünkü Ren havalisi halkının ırk i- tibariyle Cermen, fakat kültür iti - "san ve fakat sivil gezen o Rus za - bitlerini takibe başlamıştı. Ruslar ekseriya bir arabaya bine göründü. rek gezinti yapmak maksadile| bariyle Fransız olduğu son asrın | konuşa konuşa dilinde tüy bılırdığı | meselelerden bırıdır. Bunu görmek fecidi, anlatmak da feci. Gözleri iki delik kalmıştı. Du- dakları yok olmuştu. Beyaz dişleri biribirine kenetlenmıştı. Uzun, $ı - yah ve kuru saçları şakaklarına yar pışmıştı, yanakların yeşil çukurunu yarı örtüyordu. Bütün bunlara rağ- men daima gördüğüm şen, pembe beyaz yüzünü tanıdım. (Devamı var) Erzurum civarında dolaşmıya çıkı- | ( Irk birliğine, yahut tarih birle - yorlar ve akşama doğru ortalık ten | ğine millet diyenler milliyetçi ol - halaşınca etraftaki tepelere tırma -! dukları zaman istiyecekleri şey ya narak yaptığımız işleri öğrenmeye | bir soyun hususiyetleri ve soyun ka | ve notlar, krokiler almıya çalışıyor. | rakterleridir. Yahut bütün tarihin | * lardı. Bir gün gene böylece teces - ! biriktirdiği her şey mukaddes bir süsle meşgul iken Cafer bey de on- | an'anedir. larr takip ederek kendisini hiç gös | Ve milleti tarih bırlığı manasına | t il Türkiye milliyetçiliği üçüne İcü manada inkılâpçı bir hamle - i dir. Türkiye inkılâbı millet safı- ina girmek ve milletler safında ile « ri bir yer tutmak için yapmıştır. Bu i manada Türkye milliyetçılığı ma « mıştır. Bunun için cümhuriyetçidir, bunun için halkçıdır, bunun için devletçidir, bunun için lâiktir, bu» nun çin inkılâpçıdır. Muhafazakârlığın ve irticam desteği olan milliyetçi telâkkiler Türk inkılâbından sarahatla dışarı atılmıştır. iğ Türk inkılâbını yapan Cümbu. iriyet halk fırkası kendisinin milli » İyetçi vasfını şu iki hususiyetle yönü ermektedir. 1 — Türk milliyetçılığının gaye i, Türk milletini muasır milletler eviyesme yükseltmektir. a siyetini muhafaza etmektir. Bu noktalar göz önüne alınıncı zinin tasfiyesi vazifesini üstüne al- a 2 — Türk milletinin kültür husu termeden pek yakinlarına kadar s0 İ anlıyan muhafazakâr ve mürteciler | Türk milliyetçıliğının neden inki : Ğ kulmıya muvaffak olmuştu. Rusla» | maziden hiçbir şey feda etmez, ma rın arabası iki tepenin arasından | zinin olduğu gibi devamına taraf « lâpçı olduğu anlaşılır. Sadri Etem ,