© —s— VAKIT 25 Z.nci teşrin 1933 Saht Hoş görünüşlü, temiz kıyafetli iki genç erkekle şen yüzlü genççe bir kadın, vagorda yer almışlardı. Biraz sonra içeriye Namık bey gırdı. Namık bey ellisini aşmış, titiz, “Mmüvesvis bir zattı. Kendinden baş ka herkesten şüphelenirdi. Tırna - ğına kadar namuslu, dürüst bir a- damdı. Tren hayli kalabalıktı. Yer bul duğu vagonlardaki insanları da pek gözüne kestirememişti. Bunun bütün vagonları gözden geçir » di. İki genç adamla, genççe kadını fena bulmadı. Vagona girdi. Tren kalktı. Pendiği, Tuzlayı geçtiler. İki genç konuşmuya başladılar. Namık bey, yarı uykudaydı ama, söylenenleri duyuyord — Nere! — Evvelâ Eskişehire, sekin? oç — Nerede kalacaksım?. © k- , a — En iyi otelinde. — Yahu iki kışısınız, dünyanın parası eder, Öteki güldü: — Ben herkesin verdığını ver - mem. Bana çok tenzilât yaparlar, — Büyük artistsin dıye mı?. e Hayır, ben büyük artist de-| © Bilim, fakat olacağım... Ben gitti « ğım yerlerde kendi ismimi mem. Şimdiye kadar benim meş - bur aktör Hazıma benzedığımı far Ketmedin mi?.. — Sahi yahu!... sun. — Eh; İstanbulda büyük şöhre- « olan bir arlıstı, meranuniyetle karşılıyorlar... ver - Tıpkı benziyor taşra otelcileri Ma - halli gazetede Hazımın şehirlerin: | de olduğunu haber veriyor... Ta « savvur edemezsin, birçok şehirler- | de şu Hazıma ne reklâm yaptım. era ATENAEENEEAEEAEEERARAREAEAEEENEEEAEEEABAAAAANASASEEANEEENEEEENA MASA aEeaN | ekâ r Vazan : İzzetoğlu I o — Kimse şüphe etmedi mi?. -— Hayır, Bu gece de otele ine- ceğim. Ertesi gün Hâzımın geldi - ğı duyulacak.. Akşam tiyatro do 4 lacak. Herkes Hazımı seyrediyo - | ruz diye beni seyredecekler.. Otel- ci de muhakkak bana yüzde elli tenzilât yapacak. Namık bey içinden: — Sahtekâr!.. ahlâksız!.. söylendi. diye — Bana bak otelci başı, oteli- nizde oturan adam meşhur aktör Hâzım bey değildir. Ona çok ben- ziyen bir sahtekârdır. — Ya! — Evet, ben vazifemi yaptım, haber verdim. Artık sen istediğin gibi davran! A — Affedersiniz beyim, ismini» | zin Hâzrm olduğunu söylediniz. Meşhur aktör Hâzım.. — Evet; — Bunu başkasına yuttur. Sen Hâzım değilsin, ona çok benziyor- sun. — Evet, çok benzerim. — Öyleyse anlaşalım. Gazeteye Hâzımın geldığımı yazarım. Ama sen bütün gün otelimin kahvesin - de oturursun... o Meraklılar gelip kahve içerler.. Buna mukabil yarı | ücret verirsin. Kabul mü?. i . — Kabul. Sahte Hazım arkadaşını buldu: — İşim oldu... Şimdi tiyatro « mun ilânlarını bastıracağım.. Her - Kesi Hâzımı görmek mi tiyatroya | dolacak.. Para kazanacağım.. Ga - yet basit, Öteki güldü: — Hayır; pek basit değil. Yok İ adamın bulunmasına dua et. Hastalıklar saklanmalı mı ? (Miş tarafı 4 isci sayıfamızda; Bir başka amele de şunu yaz“ miş göndermiştir: “Birçokları amhvetmektense, birinin rahatını ve hayatını feda et | » mek doğrudür., , Bunlar “Tıp sırrı olmalı mi, ol- mamalı mı?,, Birçok kimselerin de, doldurdukla- | rr sual kâğıtlarından, menfi düşüm | © kü ilân edilen ş dükleri anlaşılmıştır: Bir maden amelesi şöyle demiş- tir: “Hastarm sırrı ilân edilmeme- “ Mi; biz daha bu kadar yükselme dik! Bir dikim amelesinin verdiği ce vap da işte: “Zührevi hastalıklar hakkında, halk kütlesi arasında yüz kızartıcı bir hâdise diye kökleşmiş bir fikir olduğu için aile arasına dırlıksız lik sokacak ve onu dağıtacaktır.,, Cevaplardan diğer o bazılarını da şöylece kaydediverelim: Bir başka amele: “Sırrı ilân eailen her frengiti, rezalete damgalanmış bir insana dönecektir. , Bir k-öm amele: “Frenpıyı gizlemek lâzım. Çün- r, hatta şimdi bile hastanın memuriyet ve içtimai va- Mgetine zarır verehilir.,, Bp dişçi kadn: “Hasta, kendi sırrnm maki mevzuu etrafında | — müspet düşünenlerin cevaplarıdır. | takdirde hekimden ve tedaviden kaçar, Üfürükçülerden medet y - mar, Bu suretle hem kendisi, hem ailesi mahvolur.,, Frengili bir memur, büyük bir asabiyet içerisinde şu cevabı ver - / mıştı: “Eğer benim hasta olduğumu vazifedeki arkadaşlarım bilseydi, | derhal intihar ederdim!,, Evet.. Doktor, çok kere, herhan“ gi bir hastanm açtığı sırrı söyleme- İ diği için, işlenen cinayetin. şeriki vaziyetine giriverir. Bir kısım ih - tisas adamları şöyle düşünüyor « lar: Fena illete tutulan bir hastanın sırrının saklanması ümidi kat'i şe- kilde kendisinden nez'edilirse onu tababet ihtisasından uzaklaştırmış oluruz. O zaman hastaya ne kalı - yor?. Gizli hekimlere ,hasta bakı » cılara müracaat etmek; değil mi? | Sonra ne olacak?. Cahil tedavici, birkaç defa muhtelif tedavi usulle riyle çalışacak ve ne yazık ki has- i tayı tamamiyle selâmetten uzak - laştıracaktır, Neticede o, kendi mu hitine yakın kimselere mikrop taşı» yan bir adama dönecektir. Ve bu bulaşıklık menbaı kimbilir ne ka - dar fenalıklar yapacaktır. Acaba biz nasıl düşünüyoruz? | Doktorlarımız, avukatlarımız, halkımız, tıp sırları olmasına taraf tar mıdır, yoksa değil midir?, Kısa bir anket yapac İlk culuk ederken, vagonda dürüst bir | İ TAKVİM Cumartesi 25 T.sani 7 Şaban Pazar 26 T.sani 8 Şaban (045 Sabah namazı Öğle namazı İkisdi namazı Aktam maması Yalsı namazı Imsak Yılın geçen günler Yılı kalan ISTANBUL: 18 1830 gramafon. 18,30 — 19 ierlemiş olanlara mahsus Pransızça ders, 19 — 20 Mahmure Handan Hanım, 20—11,30 (Beda - yü müsikiye) heyeti, 21,39 — 22 gramofon » 22 den itibaren ajans, borsa, sant, ANKARA: — 1230 — 1330 gramofon, 18 — 18,45 or » Kestrm. 18,45 — 19,80 alaturln saz. 19,30 — 19 önün musikisi, 21 ajans, VIYANA: ölüm — 12,30 konser. 14,10 — 15 Komser. o 1645 mandolin konseri. 19,90 orkestra, 11,05 ope - ret, BUDAPEŞTE 8805 m — 14,49 Viyana şarkıları. 10,80 çiçan mu » sikisi, 21,15 komedi, 23/45 örkestra, BÜKKEŞ. Sem — 18 cazbant, 21,40 şarkı. 28/15 dans plâk- i ları, 28 Rumen havaları, VARŞOVA: Hizm, — 17,55 hafif musiki. 19,99 kanser. 21 orkes- tra, 79,20 Polonya piyame besteleri » BELORAN: 431 m 12 pâk. 18 şarkı, 20 plâk. 2i ses konse- rk 2180 mizah, 22,20 konser. ROMA: Hizm — 14 orkestra, 18,15 konser. 19,40 haberler, | LAB öpera. PARIS: Sr — 31 plâk. 21,30 Duetler. 2885 dans plâk - Tarı. 1 son haberler, VA-K-1.T. Gündelik, Siyasi Gazele Istanbul Ankara Caddesi, VAKTI yurdu Idare telefonu 4 14310 Telgrat adresi; İstanbul — YAKTI Posta kutusu No. 48 ——— Abone bedelleri: Türkiye 1400 Kr, 70 «00 . 8. ilân ücretleri: Picart Winların Win sabifelerinde santi. cal 86 kuruştan — baylar, Uk sehifede 250 kuruşu kadar çıkar, Büyük, fazla, devamlı Win verenlere alt ayrı tenzlihi vardır. Wesmi Uünların bir satırı 10 kuruştur. Beneli 8 aylık 3 aylık 1 aybk Küçük İlânlar: Bir Gefası 50 Tki deram 50 Oç Gefam 05 dört üefası 75 ve on defa 100 kuruştur. Üç aylık Win verenlerin bir defa mecca- nendir. Dört satım geçen İlanların fazin satırları beş kuruştan besap edilir. görüştük. Nadire hanım diyor ki: — Bugünkü içtimai telâkkilere göre, Zühtevi hastalıklar çok ayıp hastalıklardır. Frengiye veya bel - soğukluğuna yakalanan bir adam kendisini Alnında kapkara bir dam ga taşıyormuş farzediyor; ve der dini gizlemek için mümkün olan pıyor, Bu takdirde has- r tedavisinden ürkütme. ! rmamak lâzımdır; sıtrı,, na â: iyaç vardır. Diğer ta ra*fan doktorda birçok ahvalde İp sırrma sadık kalmak endişesiy le herhangi bir cinayete şerik olu - yor. Zehirli hastalıkları da, içtimai bayatla vereni, nezle, grip, ve sair “Tıp ! hastalıklar kadar tabii addettiği - miz gün, tıp sıryı kendiliğinden or- tadan kalkacaktır. “Tp sırrr olmalı mr, olmamalı mı?, Ben iki cihetin taraftarlarmı da haklı buluyorum, ! HATIR Abdülhamidi a — Ya hakikatse.. der gibi garip bır zihniyet hâsıl olmıya başladı. Hobe paşaya söyliyerek bunun programdan silinmesını istemeye karar evrdim. mı arada sırada onlara doğru yak- laştırmıya başladım. Nihayet müna sip bir fırsat düştü. Tüfek takdim ediliyor Yolumuz çok uzundu. Başım hâ- lâ ateşler içinde yanıyordu. En son Yusuf İzzettin efendi silesmm | « kamet etmekte olduğu konağın kö sesinden döner dönmez imparator sırtlarında yürüyüşe geçti. Ben o vakte kadar mütemadi - yen balık dalyanları rasıdı gibi kurduğum ağa birinin girmesi fır- satını bekliyordum. Ya fon der | Golç.. veya fon Hobe.. züme kestirdim. Çünkü o zat Yıl. dızda benden evvel ikinci imrahor vazifesınde bulunuyordu. Memleketi bılır, oldukça şark- zekâlı bir almandı. laştırıp, yarı ehemmiyetli, yarı e - hemmiyetsiz tarzda o esası müthiş / — Jeneral hazretleri. bugünkü ! pek ağır havada bilhassa, pek a - ğır bir programımız var. — Ben havayı ağır görmediğim | İ hetten olduğunu da anlıyamadım. — Absüvar olarak dehşetli bir yürüyşten, bazı mebaninin ziyare. tinden, büyük çarşıdan, müzeden, hazinei hümayundan ve bütün bu | büyük yorgunluktan sonra bir de | fazla olarak o harp tüfenginin teş i hiri.. Bu numaralardan birinin tay i yedilmesini mümkün görüyorum. | — Sizce hangisi?, — Meselâ tüfenk., — Bunu nasıl mümkün görebi- lirsiniz. Gayrı kabıldır. — Zannederim ki imparator hazretleri için yorgunluğu mucip | olacaktır, — Hayır, hiçbir zaman Alman imparatoru bunları zahmet telâk - ki etmez, dedi, ve bir nizam, iki hareket, başını çevirdi. Eyvah ne ümit kırıcı bir başlan- i gıç., Dalyana giren balık ağları, ipleri parça parça etti. Bundan sonra ne beklemeli?. Hürriyeti ebediye tepesinde bir müddetçik harita üzerinde bazı malâmat verildikten sonra Kâğıt- haneye doğru yokuş aşağı adeta i- İe yürünmekte iken Golç paşayı | serbest gördüm. Son ve hararetli ümit ile dalyana cezbettim. — Ceneral Hazretleri bugün ha va sıcak olduğundan programı faz la uzun bulmuyor musunuz? — Yok.. Bu neden aklınıza e REN (di? onu Nihayet fon Dergolçe, yahut Fon! Bu maksatla yol esnasında atı- | süratliye kalktı. Ancak Kâğıthane | Bir aralık fon Hobe paşayr gö! hı olmuş, ince düşünüşlü ve keskin * Hemeh atımı ondan tarafa yak- | olan mücadeleye şu suretle atıldım. | gibi, programın ağırlığının ne ci » | ZADE İ ww Aptülhamidin Yaveri / KEÇECİ zzet Fuat Paşar ALARI Ne rl Ad Aş Alman imparatoru; akşam takdim edeceği Mavzer tüfeği ile öldürecekti? — Program İmparator ri için olduğundan meselâ marasından sarfı nazar vafık olmaz mı? İ 7 vi 7 i — Hayır.. İmparator böyle faaliyetlerle yoğu mafih meselâ programın ; marasından sarfı nazar tasavvur ediyorsunuz? — Meselâ tüfek takdimi simini... Zaten yaradılışta yüzünü? gi pek kırmızı olan Fon de” Paşanın siması birdenbire dı ve kemali şiddetle dedi ki — Hiç bir vakit.. Hiç bir Bunu nasıl düşünüyorsunuz. . O da ber nizam ki hareketl? şını çevirdi. Ben artık cas€#” | kaldım. Etrafımdaki insanls” eşyalar da raksetmeğe başi Bir şişe, beş şişe konyak olsaydım bu kadar sarhoş ol”. # K. al İ dım. Şimdi ne yapacaktım? Kendi kendime diyordum — Elbet nihayetünnihay? i anlaşılacak.. İmparatorun l na da gidecek ve imparator i lecek. 5 Fakat havadis olarak, d olarak, şundan bundan işi ka, bir maddeye hud'a ile pro8' dan çıkarmak gene başka.. o gün bana zehir oldu. Nereye gittik, Nereleri g“i Ne yaptık! Güldük mü? AP i mı? Hiç bir şeyin farkında © İdim, Vak'anın olacağına inan | la beraber gene bin bir kötü İ ma geliyordu. Ondan evvel kârın vaziyetini düşünüyord Akşam bunu duyunca derbel zünden düşecektik, Esasen Y4” daki adamlar: — O da.. Almanlarla bers”” du.. Hünkâr: katil işinde o d# haldar diyecekler. Velhasıl ve huzurum tamamile kaği” || Bir hastalık bahane ederek : sam hele bu hiç olamazdı. caktım. Akşama kadar delide” ha kötü vaziyete sersem bir de saraya döndük, Tercüman Münir Paşa kof” sa yanıma geldi. Li — Ne oldu.. Aman İzzet buk söyle... Bende söylemek onda ceğim cevabı dinliyecek ka! vet olmadığına emindim. Geli "| — Aman.. Dedim. Sus e şaya da, Hobe Paşaya da dim.. Boş.. Bu iş muhakkak cak.. — Eyvah.. — Eyvah.. Bu eyvahlar ikimizin de İlağzmdan çıktı. İkimizde de atmış, gözler dönmüş k“ | dermansız koltuklara bir bi yıkılıermiştik. Münir — Şimdi ne olacak?.. De" Ayni seyi Den de sana — Şimdi ne olacak?.. |, Deva