—8 — VAKIT 18 Znci teşrin 1933ummm (Hik â y e ymm TA Para, para.. TAKVİM | KEÇECİ umumun Apfğlkamidin Yaveri w ZADE İstanbulda oturan İkbalden, Konyada Fatma Vildana. Canım Vildancığım, Mekteptekyen, seninle şiirler yazdığımızı elbette unutmamışsın- dır. Mektep hayatımızın bir nakas ratını ben hâlâ hatırlarım ve yaz: dığımız bir beyit dudaklarımdan gitmez: Kalbimde dinmiyor 8ıZin Yalnızım, ah yalnızım... Hayatta yalnız olanların kalbi ne, bu beyit kuvvet vermiyor. Kim bilir, belki de bunun için dudak- larımdan eksik etmiyorum. İnsan gok defa acısını daha şiddetli duy- | mak ister. Her neyse, şimdi gözlerini aç, “ daha doğrusu kulaklarını aç, din- le. “Gene bir hikâye!,, diyeceksin. Evet canım, hikâye.. Sana sıcağı sıcağına anlatıyorum. Bu, evvelâ eğlenceyle başladı. Ben de ne söylüyorum. Hangi eğ- lence!... Evvelâ felâketle başladı: Dereler taşar, köyler su altında ka lır, köprüler yıkılır; zelzele olur, taş taş üstünde kalmaz, bir yan- gın, koca bir köyü silip süpürür, kuraklık, ortalığı kasıp kavurur, insanları aç bırakır... Bu felâketle- ri eğlenceler takip eder: Seylâpze- delere, harikzedelere, zelzele kur» Banlarına, kurakirk açlarına yar - 'drm için ölenceler tertip edilir, balolar, danslı çaylar, müsamere « ler verilir, satışlar yapılıp iane top lanır. İşte geçen gün, arkadaşın, sev- gili dostun İkbal de, böyle bir ba- loda, satış memurluğunu yapmak şerefini kazandı. Sevgili arkadaşın İkbal bu işten | hiç de memnun değildi, buna inan. Bılırsın, “Mond,, denilen şey be - nim için meçhul bir diyardır, “monden,, ler de zümrüt anka ku- şu kadar yabancımdır. Peşin iftihar ettım; sonra tasa - landım. Giyim meselesi ortaya çık- tı. Bu işte tualetin rolü mühimdi, Babamın parasını, daha doğru- su parasızlığını bilirsin; biz; altı. na boğulmuş insanlar değiliz, bizi ancak nikel paralar boğuyor.. Be- reket benim iki meziyetim vardır: | Zevk sahibiyim, para brrıktırırım. İkisini, zevkimle bırıktırdığımı ka- rıştırdım, bir elbise yaptım, Müsamere salonuna şöyle bir girdim. Salon taşkın ve coşkundu.. Dönüyordu. Benim de bütün gece başım döndü. Ben neydim? Görgü süz bir kız. Eğlencem nedir? Ba - sit ve manasız şeyler. Kimlerle gös rüşüyorum?, Mütevazı insanlarla, Alelekser ne düşünürüm?. Hazin şeyler... Çünkü balık kavağa çıktı, kısmetim halâ çıkmadı. Ve birdenbire kendimi bol ışık, bol para, debdebeli bir salonda buldum... Bizim satış paviyonunda üç ki- şiydik: Ötekının berikinin parasıy. le rahat ve huzur içinde geçinen Belma hanım, Nusret beyefendinin haremi Hatice hanımefendi ve ben.. Mezat mallarını altın değeri- ne satmamız lâzımdı. Satıyorduk. Daha doğrusu iki arkadaşım sa tıyorlardı. Hatice hanrmefendinin bütün tanıdıkları alıyordu; Belma- yı tanrmak istiyen bütün erkekler — bizim pavyondan alışveriş ediyor - dur, İkısının arasında sade amli Nakleden: Selâmi Izzet kasam bomboştu. Bu izzetinefsime fena dokundu. Ben ne mondenim, ne de Bel. mayım... Erkekleri celbedecek sa - de güzel yüzüm vardı. Bunun da para etmeddığını gördüm. Ancak birşey beni kurtarabildi: Yüzsüz «| lük. Şaşıyorsun değil mı?. Benim| mahcup tavrımla, söz söyledikle - ri zaman kulaklarıma kadar kızar. 'mamla siz her zaman alay ederdi- DİZ. Ama dedim, ya başım dönüyor du. İzzetinefsim de kırılmıştı. Bir insanın başı döner ve izzeti nefsi kırılırsa küstahlaşır. Yanımdan geçen erkeklerin vay haline idi! ! Neler söylüyordum, ağzımdan ne- iler çıkıyordu, parmaklarım nasıl pençeleşiyordu?.. Bilmiyorum. Yal nız bir şey hatırlıyorum. Birinin eteğine yapıştım ve elli lira alma- dan bırakmadım. Hitlerin gazabına uğramıya lâ- yık şişman, kırmızı yüzlü bir ban- geri ele geçirdim... O sıvışmak is- tiyor ,mırıldanıyordu: Yozunu seveyim yuçukanım .. Boyle siki zamanda para nerde...,, Bir genç de elime düştü. Mal- cup bir genç.. Ceplerine, ellerine rasgele birçok şeyler doldurdum... Biçare ses çıkaramıyor, ne dersem | | Elizabet kilisesinde nakden Azgnon konseri, alıyordu. Kıpkırmızı olmuştu. Ko- | lu koltuğu dolu olduğundan cebim den cüzdanını ben çıkardım ve i- çinde ne kadar para varsa aldım. Göz kırparak: “Hesap tamam!...,, dedim. Adamcağız itiraz edemedi, arkasını dönüp gitti... Sokağı boy- lamıştı. Artık zıvanadan o çıkmıştım. Belmanın topladığı parayı toplı - yacaktım. Filvaki toplıyamadım a ma, o da benden sade yüz elli lira fazla toplıyabildi. Tam bir hafta, o gecenin hatı- rasıyle yaşadım... Bir hafta sonra bir de kısmet çıktı... Sacide hanım geldi, bana koca bulduğunu söyle di. Koca!... Anlıyorsun ya? Zen- gin değildi, ama namusluydu, ka « zanıyordu, istikbali parlaktı. Ken- di halinde, mütevazı, muktesit bir | kız arıyordu. Ben biçilmış kaftan dm. Sacide hanım böyle söylüyor- İ du... Kısmetimle dün görüştük, Dün bize geldi... Evet, iyi tahroin ettin. Baloda soyup soğana çevirdiğim i mahçup genç kapıdan girdi.. Beni» görünce sarardr, sonra çatıldı, acı bir gülüşle: — Hanımefendiyle müşerref ol muştum... dedi. Burada müsaade et de derin bir göğüs geçireyim: Sevimli, ki - | bar, güzel bir adamdı. İ Sonu mu?,. Sonunda, gene mek ; tepten hatıra kalan beyti okuyo » rum; Kalbimde dinmiyor sızım, Yalnızım ah, yalnızım. Kısmetimin çıkmasıyle batma - sı bir oldu, Kahvesini içti, gitti... Gidiş o gidiş.. Fransız ticaret nazırı Cumartesi Pazar ( m A h izzet Fuat Paşanıl ee 5 HATIRALARI, | e BamEZI 1159 its AAA AAA AC BRANDA 8G A OLA yi bam, Osmanlı imparatorluğunun debdeböi im Om. O | tantanası, kuvvet ve kudretini bu e e | resmi geçit gösterecekti. RED“ | —35 — | adamları bilhassa Şapur Suit PPP Bugün ISTANBUL , 18 «— 1840 Gramafon — 18,30 — 19 Yeni başlıyanlara muhsus Fransızca ders. 19 — 20 Mahmure Handan Hanım, 20 — 21,30 “Beda yü Musikiye,, heyeti — 21,30 — 22 Gramo- fon — 22 den Mibaren Ajans, borsu, saat, ANKARA; — 12,30 — 18,50 gromofom, 18 — 18,15 or. kestra, 18,49 — 10,50 ninturka saz. 1930 — 20 darn rmasikisi. 20 ajanı, VİYANA: Bis m, — 31,80 plak. 13 kanser. 14,10 — 15 deya- sm. 17,20 Konser, 18,20 plak. İBN örkest- ra, 20,05 Arman Tokatyan, konser. 23/40 plakla dans havıları, BUDAPEŞTE: 5908 m — 11 masal san, 18 Maonr şarkılar. 10,39 orkestra. 21,10 plak. 22 mnhtelif eğlence 23 haberler. Sonra konser, BÜKREŞ- izm, — 14,15 hafif musiki, 10,15 örkesten. 19,30 kenser, o 26 pink. 21 kilise, 21,30 korosu sea konseri, o 22, 45 Romen musikisi, VARŞOVA: Miz — 1305 cazbant. o 17,56 opera döetleri, 18,15 ler, (2020 konser. dans havaları, BELGRAD: #8im — A2 palak, 17 plak. 1740 orkasten... Bınetananın “İlbusas, “simli operas. — 2030 22,15 Şopen musikisi, 2020 | Koro konseri. 21,20 keman, 3? PARİS, 17 (A. A.) — Ticaret nazırı M. Eynak İngılız ticaret na» | zırmı görmek için Londraya yapar cağı seyahatr, meb'uasn meclisin « de mali projenin müzakeresine baş | lanmaşından dolayı geri onlan ği ed y sohbet; 22,30 şarkılar, 23 orkestra, 94 dans besteleri, KOMA: dil?ğ m — 18,30 Kavintet. 14 orkestra. 17,40 çecik köşesi. 18,16 radyo orkestrası, 22 opera, PARIS: 32832 m, — 21 plakin dmetler, 21,80 palak, Aktüalite, tiyatroya dalr sohbet, | 23,20 dans musikisi, | Ze düşüyordu. İstikbal heyeti ve ri sınıfına en şatafatlı elbisel€” 1 son haberler, ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu Temsilleri Bugün matine ze kşam suvare za 21 de Pergünt Yazan: Henrik ibsen. o Besteliyen: - ai Türkçeye çeviren: Seniha Bedri Halk gecesi VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete İstanbul Ankara Caddesi, YAKTI yurdu Telefon Numaraları: Yazı işleri telefonu: 24379 Idare telefonu ? 24s7e Telgraf aâresi; İarbu — YAKIT Posta kutusu No, 46 Abone bedelleri: Türkiye 1400 Er, ww. 400 1 —— ilân ücretleri: Ticari Bünların ilân sahifelerinde santi. m) 30 kuruşla — başlar, Uk mahifede 280 kuruşa kadar çıkar, Büyük, fazla, devamlı ila verenlere nit Ecnebi 10 e, “0 , s0 s0 Küçük ilânlar: Bir defnan 30 Ur) defas; 60 Og delum #5 dört defası 75 ve on defas 100 kuruştur. Üç aylık Uân verenlerin bir defam meccar nendir. Dört astırı geçen ilânlarn faz'a En büyük korkumuz başımıza gelmeden ,yani bizim meşhur İz - İ zetitn yatı kaza ve belâya kurban (olmadan sağ ve salim © biiznillâhı taalâ demek lâzım, İstanbula gele- bildi. O geliş bir âlemdi... Önde İzzettin, arkada Hohen - zolern yatları müthiş bir azamet » le İstanbul limanına dahil olduk. Almanya hükümdarı vapurdan çıkıp büyük dostu Osmanlı impara toruyla mülâki olduğu zaman çok memnun görünüyordu. Abdülha - mit de öyle görünmek istiyordu. Lâkin hakikat halde bırmcısı ne | kadar cidden sevınıyorsa, ikincisi | de o kadar garip vaziyette bulu » nuyordu. Çünkü etraftan yağan jurnal - lardan çikan neticelere göre impa- rator Vilhelmin gelişinde bir fev - kalâdelik vardı, Maazallah bunda (Zatı hazreti zıllâllahiye) suikast bile olduğundan şüphe ediliyordu. Tabit.. Böyle olmasaydı, Alman yanın koskoca imparatoru ne diye kalkıpta Almanyadan İstanbula gelirdi. Bakınız... memleketi içinde bile * gezebiliyor muydu. Bu adam muhakkak Avru almayın Tedayır OYA CAK Bu jurnallardan çıkan mana üze - rine gayet tabii olarak Abdülha Tamıştı, Bunun için en büyük faaliyet bi mihmandarlar durmadan dinlen « meden bu maksat uğruna çalışa - caklardı. Netekim imparator Vilhelm Yıl dız saraymdaki dairesine çekıldığı zaman hünkâr mihmandarlardan herkesi ayrı ayrı huzuruna kabul ederek kendilerine emirler veriyor du. Bana da verdiği emirde: — Senin bütün zekâ ve diraye- tinden emınım demişti. Bunun ma. naşını o günden bu güne kadar dü- İ şündüm. Hâlâ bulamadım. Vilhelmin misafırlığı gününden | itibaren her dakika jurnallar veril meye başlandı. Abdülhamit her jurnalı aldıkça bir dakika bahtiyar olamıyordu. Zaten bu zat ömründe kaç dakika cidden bahtiyar denilecek bir va - ziyelte bulunmuştu ki.. Gayet aşikâr... Bu derece ken- dini düşünen, kendinden maada hiç kimsenin saadetmi nazarı dik- kate almıyan şahıs, ister hüküm « dar, isterse başkası olsun, bahti - yarlığın, saadetin kıymetini takdir edemez ki bahtiyar olabılsım. Almanya imparatoru Istanbulda. . Almanya imparatoru ikinci Vil. ! | hemin İstanbula gelişi ekâbir ara- " sında oldukça dedikodulara sebe- biyet vermiş, siyasi zevat arasında bir çok politika münakaşaları do- ğurmuştu. Alman hükümdarının bu seya - hatten ye gene bu politika Abdülhamit o kendi! Abdülhamide karşı dostluk mas | debe, tantanasını, vve ve kesi altında bir belâ getirecekti. | tini göstermek için bir resmi, mit de hayatından korkmıya baş -! her sınıf iştirak edecekti. İ mi geçidi tertip edenler, ne bir takım şairane sözlerle avi etmiştir. Fakat., Sait Paşa... Ragıp P! vii daha bazı yarkârlar çok iyi si lardı ki.. Bir balık sudan nasıl sevmezse ikinci Vilhem Abdulhamit dostunu o dere€* mezdi, 70 “ w Hem de bunu anlamak, şey değildi. İmparatorun oğlu Krot prensin hatıratı ıspata kâfiydi. Hatıratm bize ait, yani sının bizi Ruslara ne pahası? i mak için vazife aldığı kısmı vazıhtı bu, birbirinden uzsk .şahsiyet arasında muhabbet! basit ticari, mali... nihayet idi. Muhabbet.. Krop topu.. bet mühimmat., Muhabbet * tüfekleri.. Muhabbet Bağdat temlekesi.. Fenerbahçeden başlayıp i ve, Filistin.. Nihayet Bağdadi dar devam eden müstemleke habbeti.. Bunun anlamıyan, bi yoktu.. Fakat?.. Büyük resmügaçliğ stran git yapılacaktı. Bu resmi geçide bütün evelden hazırlanmış olan te askerlere dağıtılmış, bilhasss lunmıştı, Yıldızm baş kısmında, 4€ orta yerine bir köşk yapıldı köşkten askerlerimizin geçit seyredilecekti, o Fakat ne b keri idare edenler askerlikle kası olmıyan asker elbiseli lardı. Hazırlanan geçit resmi , göre askerlerimiz yokuştan #* ya geçeceklerdi. Dünyada dan daha garip, bundan daha 7 makça hiç bir resmi geçit tır. Bu bizim memleketin n€ 2 baş aşağı gittiğini gösteren #” yük misaldi. Aklımızın erdği, dimi düğü kadar olanlara söyl m kat,. Hünkâr.. diyip bir Dü” daha söylüyorlardı. Ne yapacaksınız.. Reşmi hazırlıkları tamamlandı. Bütün askerler hazırlık!” ikmal etti. Selâm havalar” dı. Yürüyüş başladı. Yıldız sarayının bayır muallm askeri bile acemi cek sahada geçiş seyredi Mütemadiyen part kat ediyordum. Tam bir lan ikinci Vilhelm askerleri”, yetine, bilhassa zabitlere 9 dikkatle bakıyordu ki memleketi. umumi gününü mak, yüzlerinden « du,