Piyi bir nasihat iğ #alerde Adanada sular taş - | va bantı bir kadının kümesini Muş, kal tavukları boğul - Fena kiz > bundan dolayı! tün © meyus olmuş. Bir iki b va basradan geçen felâketi 3 ima anlatırken kendi - den ii. akıllı ve kurnaz olan Mi anım demişti ki: de Ul . Ben senin yerin- meç am sular müdüriyetine mü , Tiki vo tazminat isterdim. | arın i“ İş mev'aldür. taşmasından o dai | i pek beğenen: kadınca - | n sular müdüriyetine İ be Ha min alabildin mi, Y8€ Han . 1m cevap vermiş: dü komşucuğum. Sular lay; etinde adamlar ne iyi in» ta, 1, onlardan para alamadım Derdi, çok güzel bir nasihat ye Hanım, bundan sonra tavuk dil, * ördek besle, boğulmaz de - *.. lik bir hanımefendi güzel v lerdeş elik temin eden müesse - te irine baş vurmuş. Genç BİR lnen disini yirmi yaş ka - i Ciğey, — eririrse çok memnun ola iy, ÖYleyörek ilâve etmiş: dim iç amafih, bn bu yaşı ken - kaç dai istemiyorum. Çünkü ben adar al olduğunu bilmiyecek o, ik değilim. Raşp — "alde kimin için istiyorsu- — sa, e dosta genç görünmek i -| yy Ayy Meziyetli Mizmetçi mamefendi yeni gelen hiz kabul etmeden evvel seçirdi, Kılığı kıyafeti ye idi, Biraz Hüsi 9 1 görünüyordu. Evvelâ 1 k im mahzur olan bu Sordu, aydetmekle beraber > Evvel, İN Salştm Bay, ndan evvel Ali Nihat n evinde çalışmıştım. Nika, eden çıktın? Ben Ali Pek ce kimlerin yanın - n? leri pek iyi tanırım. 2 tut boşuna gitmiyen bu kr- Yan ak için bahane arı Bey Panrmefendi Ali Nihat Töhep;i >” İŞİN iç yüzünü öğ - ğini söyleyince: u, dedi. Beni yatak İeriy kapısında delikten İçin ay gördükleri — : a, le İs€ seni bizim eve ind, a Ali Nihat Beylerin i a ilm dük, 1 Pı deliğinden gör - Yinen vaha işittiklerini tama- şartile,, / Ped, YAZILAR Salamonun Desisesi EĞLENCELİ ig EŞ gg yy yg yy By yy yg gg Salomon bir gün kırda dolaşır »! lâzım, Gel evvelâ koltuğumun al - ken karşısına bir hırsız çıkmış, hır | tından bir kurşun sık ta o elbisem göstererek |! delinsin! Yoksa meteliksiz eve git- meğe cesaret edemem.,, Hırsız; “demek ki karından o kadar korkuyorsun ha!,, diyerek İ bir kurşunla Salomonun elbisesini koltuğunun altından delmiş. Bunun üzerine Salomon: — “Teşekkür ederim, demiş. Şimdi de lütfen ceketimin eteğin- — Pek âlâ, hayatımı vermek - de bir kurşun deliği açar mısn?,, ten ise paramı vereyim daha iyi. Hırsız bunu da yapmış. Fakat Fakat karım paramın çalındığına | Salomon.. üçüncü deliğin de şap - inanmaz, onu inandırmak için bir | kasında açılmasını isteyince hırsız sız derhal revolverini Salomona: — Ya parayı, ya canmı!,, de- miş. Salomon müddeti hayatında hiç silâh kullanmadığı için müthiş su- rette korkmuş. Bununla beraber aklını başına toplıyarak hırsıza de miş ki: tecavüze uğradığımı ispat etmek | maatteesüf artık revolverinde kur- yy yy yy yy yy yy yy yy ag yy Âlimlerden biri bundan iki sene evvel iddin etmişti ki kısa saç taşımakta inat eden kadınlar bir gün erkekler gibi kel başlı ola | caklardır. ğu gibi kıl çıkacaktır. Belki kadınlar bu mü'ziç kılları her gün evde veya bir yerde *raş olmak suretile defedeceklerdir. gi “ Yoksa en bali! dekriteli bir elbise giymek bile imkânsız bir hâle gelecektir. Kadınlar sımsıkı kapalı elbiseler giymiye meçbar kalacaklardır 1 yy yg ay gg gg a gg gg gag gg Bg gg Bg gg Vatandaş Fransızca Kahve ve şeker Geçenlerde Fransanın ayni de - | Bir gün Penlöve aşağı sınıf hal - recede meşhur bir riyazisi ve dip - ! ka konferans yermeğe davet edil - lomatı olan M, Penlöve öldü. Bu a- | miş. Arkadaşları ona riyazi naza - | damın çok kuvvetli bir riyazi oldu- | riyelerden bahsederken son derece | gücünü bırakarak sevgili karısın | ğunu bilen yeni üniversite talebesi | sade kelimeler kullanmasını, çün » | ona son zamanlarda baş vurmuşlar | kü hitap ettiği halkın O her zaman ve şu garip suali sormuşlar: karşısmda bulunduğu seviyede ol - | — Üstat, kahveyi şekerlendiren | madığını söylemişler, Penlöve kon | şekerin kendisi mi, yoksa kaşığın | feransını son derece basit kelime - | hareketi midir? İ lerle verirken tam orta yerinde, ar Penlöve biraz durmuş: kada oturanlardan biri yanındaki- ne : — Yahu, bu adam neden İtalyan ca söylüyor? — Evet, kahveyi şekerlendiren kaşığın hareketidir, — O halde kahveye koyduğu - muz şeker ne işe yarıyor? Demiş've o da hemen ayağa kal- — Şeker kaşığın kahve içindeki karak haykırmış: hareketinin kâfi gelip gelmediğini | — Vatandaş, Fransızca konuşa: tayine yarıyor. lım. a Bugünlerde bir âlim daha ortaya çıktı ve dedi ki kısa saç modasına tabi olan i , kadınların vücutlerinde erkeklerde oldu- l şun kalmadığı için bunu yapamı - ! yacağinı anlatmış. Bu aralık Salomon etrafına ba » kınmış ve uzaktan iki kişinin geç - mekte olduğunu görmüş. Bunun ü- zerine hırsızın önünde ihtiramla €- ğilerek demiş ki: — Revolverinizde kurşun tüken di ise, bende de para tükendi. Bak arkadan dostlarım geliyor!,, Bunun üzerine hırsız Salomona mütehayyirane bir nazar fırlattık- tan ve atılan kurşunların çıkardığı gürültü üzerine hâdise mahalline şitap eden adamları gördükten sonra yakınında bulunan çalılıklar arasına dalarak kaybolup gitmiş. k w arkalarını açık bıraksılar bile alacında da kil çıkmıyacak mi? Yanlış bir teşhis Karısının hastalığına onun ka - dar telâş eden nadir bulunur. Dok tor, doktor üstüne çağırmış, işini başından ayrılmaz olmuştu, En son çağırdığı doktor: — Ben bir şey göremiyorum. A» caba Hanımefendi neden şikâyet ediyor? Diye sorunca karısının nasıl baş ağrısı, mide bulantısı, kırıklık, bay gınlık şikâyetleri ettiğini anlattı. Doktor gülerek: — Galiba, dedi. Hanımefendi kendisini fazla dinliyor. — Hayır, hayır.. Fazla dinliye - mez, çünkü sağırdır.. ARA pehlivan Bursalı iki pehlivandan Emin peh livan daima Ahmet pehlivana ye - nilir, Yenildikçe inat eder, bir da - ha güreşir, gene yenilirmiş. Bu o kadar tabii bir hal olmuş ki bütün Bursa halkı bir zamanlar E- min pehlivana: —E, söyle bakalım koca Emin... Bir daha ne zaman Ahmet pehliva İ nın altına düşeceksin? Diye sorarlar. O da bunu gayet tabii bir sual addederek güreş gü « nünü söylemiş. Son bir güreşte Emin pehlivan gene yenildikten sonra rast geldi - ğine: — Artık Ahmet pehlivan benim sırtımı yere getiremiyecek! Demiye başlamış. Neden? diye sordukları zaman şu cevabı verir. miş: İ — Haftaya Sıvasa taşmıyor da ondan.. Bir acı İhtiyar Sami Bey, torunlarmı a- larak gezmeye çıkmıştı. Onları hem gezdirmek, hem de gördükleri şeyler hakkında malümat sahibi | etmek istiyordu. | Birion, öteki on iki yaşında olan bu iki afacana Veznecilerden ge - çerken eşki, yıkık bir ev gösterdi: — Çocuklar, dedi. İşte ben bu evde doğmuşum. Benim büyük ba» bam da bu evde ölmüş. Hiç seslerini çıkarmıyan gocuk » lara bir ara bakmış ki ikisi de ağ - yor: — Neden ağlıyorsunu? Diye sor muş. Küçükler hıçkırıklarını tutmıya çalışarak cevap vermişler; — Senin büyük baban ölmüş te onun için. yy 2 İ : 2 5 : z â z z gs Bir imza Meselesi Şükrü Efendiye karısının ihanet ettiğini bütün mahalle halkı biliyordu. Kimisi gülüp geçiyor, kimisi yüzüne karşı imalarda bulunuyor, kimisi ar kasından ahmaklığını söylü - yordu. Bunlar arasında yalniz Tahir Bey onu pek yakından tanımamakla beraber müsta - hak buluyor, tel'in ediyordu. Diğer bir komşu ile birlikte bir gün konuşurlarken Tahir Bey: — Şu ahmak herifin enayi - liğine ne dersin? Kadın gözü- nün önünde fink atıyor da hüâ- lâ farkında değil.. — Zavallıya bir mektup yazıp herşeyi anlatalım. Tahir Bey bu fikri muvafık buldu, Şükrü Efendiyi çile - 109 ML yy yy 2 73 den çıkaracak, deli edecek ne ğ > z kadar hakiki Ove muhayyel vak'a varsa bir kâğıda Oyaz- dr. — Ne imza atayım, dersin? . — Kendi imzanı atacak de- g gilsin ya: “Bir dost,, diye im- E za koy. > — Olmaz; benim tarafım - LG yazıldığını hemen anlar. j Lg yy yg ” z EŞ e YL, e | | i