Otfanın en güzel ve en büyük Nacı çam idi. Çam çok kibirli bir bakışla etrafındakileri süzer, İe ufacık dikenli çalılara ehem- Miyet bile vermezdi. Birgün garip bir iş oldu. Dikenli çalı nasılsa koskoca- Man çam ağacının göğdesine sa - | hlmağa teşebbüs etmişti. Bunu Bören çam öyle kızdı e öyle kızdı iv Dağları biribirine katan fır - tmalar yaptı. Müthiş gürültüler| Sikardı... — Vay efendim... Vay. Sen| Misih... Bana doğru uzanan., Efen | Zaman ellerine dikenler batıyor; | hi dina bu ne rezalet, bu ne kepaze- lik,, Ufacık bir çalı parçası kos- çam ağacına doğru elini uzat | Mağa nasıl teşebbüs eder. Bun - Ni dan büyük alçaklık olur mu? i Küçük çalı çamım bu garip dü- Yüncesini beğenmedi. — Elbette birkaç güne kadar “en de bunun manasını anlarsın... | Dedi. Hakikaten birkaç ogün Sonra bir köylü elinde bir balta ile geldi.. — Şu ağacı mı keseyim.. Küçük masal : Çam ile dikenli çalı hikâyesi : Çat... Pat... Küt... Çat... Pat... Küt Bir aralık iki köylü yemek ye- mek için istirahate çekilmişlerdi. Çalı bu fırsattan istifade etti. He- men çam ağacma yaklaştı. — Çam efendi... Dedi... Müsa ade ederseniz sizi kurtarayım... Çam bu işe kahkaha ile cevap ver- di. Fakat çalı çok iyi kalpli oldu- ğu için kahkahaya aldırmadı. He men ağaca sarıldı. Köylüler balta ile yanaştıkları ayakları hareket edemiyor velha- sıl balta sallıyamıyorlardı. Nihayet: — Bu ağaca lânet olsun... De - diler. Baltalarını bırakarak ka- çıp gittiler, Yaralı kalan çam birkaç ay sonra | iyi oldu. Şimdi artık çalı ile çok iyi arkadaştırlar. Daha garibi or- manın içinde bunlardan güzel €$ş gösterilemez. Yavrularım... Kibir fena şey» dir. Sakın kibirli olmaymız.. Mübalâğa Bu da başka.. Acemistanda o kadar çok soğuk olur ki pencereden aşağıya atlıyan kedi yarı yolda buz olur ve hava- da sallanır kalır. Yüzgeç .. Ben öyle kuvvetli bir yüzgecim Niyagara şelâlesinin alt ba- üst bakından çıka - ki, şından girer, dü Nefes !. Ben bir nefesi yarım saatte a - bir saatte nefesi salıveririm. Trenle beraber.. İstanbul ile Ankara arasındaki yolda trenle bir yarış yaptım. An karaya ben vardım. Bir gün son- İrada tren geldi. Bekledi !.. Geçen gün bir arkadaşıma beni bekle dedim.. Yarım saat sonra gelirim.. Dedi. İki gün sonra arkadaşımın beni beklediği yer - den geçerken bir de ne bakayım. Arkadaşım beni hâlâ orada bek - lemiyor mu? lar, Atletmiş !. Ben müthiş bir atletim.. Geçen hafta Galata kulesinden siçra- dım. Bayazıt kulesinin tepesine gittim. Oturdum. Yangın var .. Bayazıt kulesinin üstünde bir cigara içiyordum. (Yangm var) diye Galata kulesine hortumla $u sıktılar. Bir şey değil ben ıslan- dım. — Yoksa bu ağacı mı keseyim. | sessss4508455455185111001901191791909998888117188889990EEUASAESENENEAN10 40990 0AAAAN ee Mektepler açıldı, neşeler başladı — Yoksa bu koca çamı mı kese- Yim.. Diye düşünmeğe başladı. Küçük çalınm boyu küçüktü Fakat aklı çoktu. Derhal köylü dayımın ba'tası elinde ağaçlara ne in baktığını anladı. ç O esnada hafif bir rüzkârd e Btifade etti. Hemen çam ağacı Nin önünden yere yıkındı. Kosko “a çam meydana çıkıverince.. Köş ü dayı: 1— Hoyt.. Ne güzel ağaç, ne Büzel agaç... Bundan iyisi can sağ ağı. Hemen şuna yapışayım.. : Hey mübarek hey.. Hem o dun- tuk. Hem kerestelik.. Hem de en âlâ çıralı çamdan.. Dedi. Arkasında dağın içinde- i arkadaşma seslendi. — Arkadaşlar çabuk geliniz.. Burada koskocaman işimize yarı - Yacak büyük bir ağaç var. | & Birkaç dakika sonra ormanın sinde balta sesleri akisler yapma- ön başladı. Çat.. Pat... Küt. Çat... Pat... Küt.. Koskoca çam ağacı, başı gök- ie değen çam ağacının kalbin- | *n ahlar ve vahlar etrafa dağıl -| v1 7 — VAKIT 9 B. teşrin 1933 sem aeRERAER ATEŞE SARARAN MAAS SAELEZABRAE UTL ALAEA ENEZ Bunları Biliyor musunuz ? Sütten yapılan şeyler Süt tozu O sevkedilecekmiş. Memleketimizde süt tozu yapıla - cakmış diye birçok ( gazetelerde belki bazı havadisler okumuşsu- nuz. Acaba sütten ne yapılır? Nasıl istifade edilir diye düşündük. Ve bilenlere sordum.. Bakınız bizim (Süt) diye gül - düğümüz maddeden neler yapılır. 1 — Gözlük çerçevesi. 2 — Kutu sütü. 3 — Toz halinde süt.. 4 — Yağ. 5 — Peynir, 6 —Boya. 7 — Çimento. 8 — Bıçak sapı. 9 — Kâğıt bıçağı. 10 — Tarak. 11 — Kalem kutusu. 12 — Örgü iğnesi. 13 — Yelpaze. 14 — Şiş. 15 — Gözlük kutusu. 16 — Peçete halkâsı., 17 — Kart kutusu. 18 — Zil düğmesi 19 — Kol düğmesi, 20 — Kalem sapı. 21 — Zamg. 22 — Krem. 23 — Pudra kutusu, Suda top .. Bir tasın içine biraz su doldu - runuz. İçine de ağıza sığabilecek büyüklükte bir top atınız. Oyuna girecek çocukları da tasın etrafıma diziniz, zamanım aaa aa a tad azA SEA | Balık kavak ağacında .. Bu serlevhayı görünce belki de inanmıyacaksınız. Hayır.. Bu bir hakikattir. Hindistanda bilhassa (Gaze nehri sahillerinde (yaşıyan garip bir balık vardır. Bazı zamanlar Hindistanda çok sıcak olur. Bu zaman sular kurur nehirde yaşa * makta olan balık efendilerle ha - nımlar da ister istemez kuru top « rak üstünde cansız kalırlar. İşte bu zaman kanatları çok sert ve kuvvetli olan bu balık kanatların yardımiyle çamur üzerinde yürü - meğe başlar. Otlar arasından a- ğaçlara doğru tırmanır ve ve ken- disine yiyecek bulmak için dallara kadar çikar, Bunları da işittikten sonra dün- yada olmaz olmaz diyemeyiz. Bir şey sordukları zaman: — Balrk kavağa çıkınca.. Der » dik. Artık bunun da kıymeti kal- Ses ile ışık... Işığın çok çabuk ileriye gittiği- Herkes birer birer topu elleriy- | le dokundurmadan sudan çıkar -| mıya çalışınız. Herkes bir kere tecrübe etmelidir. Bu oyunun sır rı topu kendine doğru çekebilmek: | tir, Bu da garip mi? Su.. Su.. İçtiğiniz kullandığınız suyun rengi, tatı vardır. Elle tu- tulmaz derler. Halbuki elle öyle güzel tutulur ki.. Gözle öyle gü- zel görülür ki.. İşte misali... Bizim bildiğimiz su bulut, sis, yağmur, buhar, ti- pi, kar, şebnem, buz, çicek gi- bi buzlar, yerdeki donmuş buz, ni bilirsiniz. Sesin de ışığa naza» ran yavaş yavaş ilerlediğini de bir kere söylemiştik. Ses hava dalgalarında yavaş yavaş ilerler. Muhakkak surette su gibi, hava gibi, gaz içinde ve ya sert maddelerde yürür. Hal buki ışık daha başka alâstiki bir maddeden istifade ederek ilerler. Eğer ışrk ile ses ayni madde ile ilerlemiş olsaydı ışığı da sesi de ayni dakikada ayni yerde işitmek ve görmek imkânı hasıl olacaktı, Bundan maada ışık için hava olmasına lüzum yoktur, Yan; am - pulün içinde hava yoktur. Fakat ışık çoktur. Halbuki ses için mu- hakkak surette havaya lüzum var- sütunlar, İsbrig, Tayfon, şelâle, deniz, nehir, kuyu. EeseeeesamaBsResaRaRRaa0ERam2R212272 0222232 2308222 SERARESSE SİNE SEZ SES AEEEAEERSER!3: 1227223, Teşrinievel Bilmecesi : 2 SesaldleEEE Re ea zarar AREA dır. Hava olmıyan yerde yani ( Halâ) de ses gitmez. z b Her hafta 150 okuyucumuza hediye veriyoruz Bu haftaki bilmecemiz heceler- den cümle teşkilidir. In — s — şa — ya — cum —ri hu — yet — şa —s —m— ya — ri — hu —cu— m —ye—t. Doğru halledenler arasında 150 lata, kitap, kartpostal vereceğiz. Bilmecelerin hal varakalarıma isimlerinizi ve adreslerinizi oku « naklı yazınız. Hal varakalarını da doğrudan doğruya “Vakıt çocuk sayıfası mir. har