— 6 —VAKIT 7 B. teşrin 1933 — Dayı, mektübun ağırca.. üstüne bir pul daha yapıştıracağım. — 9 zaman daha ağırlaşır ya .. Ayyy yg A gg gg yy gg yy © Taklilin yy yy gg Komisyoncu Recai Bey gece ya- rısına doğru iniltiler içinde kıvra- narak karısını uyandırdı: — Aman çabuk bir doktor! Fe. na halde rahatsızım bu bir iki saat daha çekmeğe artık tahâmmülüm kalmadı. Ne yapıp yapın beni bu dertten kurtarın. Doktor geldi, kum sancısı diye idrar tahliline lüzum gösterdi. Recai Bey şikâyette bulundu: — Aman doktorcuğum, harare- tim pek fazla! Adeta içimin yan - dığını hissediyorum. Doktor hanımefendiye rek: i — Bol bol portakal şerbeti ve - rirsiniz. Harareti kestiği gibi ayni zamanda idrar da söktürür. Ben - deniz öbürgün akşam üzeri tekrar istırabı, | çen hanmmefendi de İ kr arasında kopacak olan kavga « döne » Neticesi Yy ZA yy suyunu göndermiş idrarı da kırıs- tal bardaklar için şerbet niyetine ikrama kalkışmışlar. Bu sırada portakal şerbetini i « öksürerek müthiş bir hiddetle dışarı fırladı. Doktor artık duramadı. Ev hal - ya şahit olmadan hemen çıkıp| gitti. yy Ayy gg yy yy Bir hakim ve bir | kaçakçı M. Conston Nevyork şehri ha -| kimlerindendi. Bir gün mahkeme- | ye girdi, sırayla birçok maznunla- rı muhakeme ve mahküm etti. Sonra öğle yemeğini yedi ve kana- Sİ EĞLENCELİ | UM YAZILAR Bir gezinti $. İzzet uzun süren bir hasta - lıktan yeni kalkmıştı. Onun ölümü birçok defalar şayi olduğu, hemen herkes S. İzzetin öteki dünyayı boylamak üzere olduğunu işittiği için yolda karşısına çıkan alacak - Ir ardan birisi dona kalmış, yolu - nu keserek: — Vay sen ağ mısın? Ben seni öteki dünyada sanıyordum. — Oradayım amma, hava iyi ol duğu için izin alıp şöyle bir çık - um. Ön dakika sonra geriye dön- mek mecburiyetindeyim, allaha 13- marladık. My yy Ay Bir nutuk bir köpek Belçika meclisi meb'usanında hararetli bir bütçe müzakeresi ya- pılırken meb'usların arasına nasıl- sa bir köpek girmişş, tam maliye nazırı mutkunu irat ettiği arada bir ulumıya başlamış. sırada Hademe patırtı yapmamak için köpeği araştıramamış ve o nutkun sonuna kadar köpek ulumasını tek rar etmiş, durmuş. Ertesi gün gazeteler nazırın nutkundan bahsederlerken: “Bu nutuk muhtelif arada bir acı seslerle kesilmiştir.,, diye yazmışlar. sıralarda i Allah imdat eylesin! Çingenenin biri, bir gün, barı - nacak yer bulamamış; deniz kıyı- sında rastladığı balık ağlarınımal- tma girmiş ve ağın deliğinden par mağını dışarı çıkararak: — Allah imdat eylesin açıkta gelir görürüm. Her halde o güne | pesine uzanarak uykuya daldı.| kalan fakir fıkaraya!, demiş. kadar da tahlil yapılmış olur. Hiç merak etmeyiniz, bir kaç gün için de tamamile geçer. İki gün sonra doktor gene gel - di, hastayı görünce: — Nasılsınız? Renginizi bugün daha iyi buldum. İnşallah bir iki güne kadar tamamile iyileşirsiniz. Bu sancılar belki de bir üşütme ne ticesidir. Hanımefendiye dönerek: — Raporu görebilir miyim efen dim? Ve raporu eline alır almaz dok- torun gözleri hayretten (büyüdü. Telâşla: — Aman derhal portakal şerbe tini kesiniz; beyefendi de şeker hastalığı da var. Maamafih endi - şeyi mucip olacak derecede değil. Perhize dikkat edilecek olursa i - kinci bir tahlilde öyle ümit ede « rim ki şekerin derhal azaldığını göreceğiz. O sırada Nesrin elinde bir tep - si ile içeri girdi. Doktor daha ev - vel gitmeğe hazırlanmış iken şer - betin hatırı için tekrar oturdu. Bar dağı ağzına götürür götürmez be- ğulurcasına öksürmeğe (başladı. Hem öksürüyor hem de lâkırdr ye tiştirmiye çalışıyordu. — Bu müz'iç sinir öksürüğüm a- © ra sıra böyle bilâ sebep tutar. Ve bir iki saat devamı beni çok rahat sız eder. , İçinden de ayrıca söyleniyordu. — Bu yaşa geldim daha bu tür- Tüsü bajıma gelmemişti. Sersem budala insanlar tahlile portakal —e—— Rüyasında o gün mahküm ettiği! | içki kaçakçıların: bir tabur halin: | | de gördü. Onlarla mücadele eder- ken kapı vuruldu, mübaşir içeriye girerek: — Efendim, M. Hopfild gelmiş, sizi görmek istiyor. Hâkim hemen kanapeden fır - ladı, sevinerek misafirini kabul et- ti. Elini sıkarak: İ — Sizi gelmiyeceksiniz sanı - yordum. — Nasıl gelmem hakim efendi.. İş iştir. İşte siparişleriniz. | i — Ve koltuğunun altındaki pake- | ti açarak: — Beş şişe viski, üç şişe şarap, bunlar da cin.. — Alâ... Acaba ne kadar bor - İcum var size?. — Şaraplar 12 dolar, viski 3 dolar.. Hepsine biraz zam yapmak | mecburiyetinde kalıyoruz. — Peki amma sebep ne azi « zim?. Kaçakçı nevmit bir eda ile: — Ben de bu istemezdim amma, ne yaparsınız hâkim efendi, daha bu sabah or - taklarımdan birine 200 dolar ceza verdiniz, tabii bunu telâfi etmek lâzım. zammı yapmak Sırdaş / — Haberin var mı, Mukbile hâ- İ mile. | — Kimden olduğunu biliyorum. — Aman öyleyse kendisine söy- “le, çünkü çok merakta. a Spy gg yy yg yy — Hani Cemile ile Suat arasın- da geçimsizlik vardı, ayrılacak” lardı 2. — Sunt birpırlanta yüzük aldı ve aralarında anlaşımamazlık ol- madığı anlaşıldı. yy yl yy yg yy yy MA SEA : vi >. İ Ed > ir KİS Cİ. j Ne pe : — e “5 EZ (5 — Geçen akşam yemekte pek aptal aptal oturdum. annen ne dedi? — Birşey demedi, o seni her vakıt öyle bilir.. TL © Şundan Ayyy yg Çalınan eşek Bir köylünün eşeği kaybolmuş tu. Kendi köyünde kaybolsa bu- labilirdi. Fakat bu yabancı köy- de eşeği ahırdan kimin aldığını bir türlü bulamıyordu. Tehditten başka çare yoktu. Köyün meyda- nında haykırdı: — Hey köylü; bizim eşeği kim aldıysa elimden bir kaza çıkma - dan hemen getirsin. Yoksa rah - met'i babamın yaptığını ben de ya parım ha... Köylü arasında bu tehdit der | hal yayıldı ve eşeği çalan hemen hayvanı yularından tutarak köylü- ye getirdi. Sonra merakla sor- dular: — Baban ve yaptı idi?. — Ne yapacak, eteğini çalmış- lar, o da semeri sırtlayınca köyü- ne dönmüş. Bekle bakalım ! Davitbir gün kumaş tüccarı İsağın dükkânına girer. Şuradan buradan konuşurlarken Davit gö- zünün ucuyla kumaşlardan birini seçer, İsağa der ki: — Mösyö İsak.. Buyün benim isim yunum.. Bana şu kumaşı he- diye etmez misin?. İsak güler, ellerini uğuşturur: — Demek buyun isim yunun oyle mi mösyö Davit! Ben şu ku - maşı hediye edinceye kadar allah sana omürler versin. — Zavallı dostum, karını kaybettiğin için ne kadar müteessirsin .. -—- Bahusus tam alışmıya başladığım bir sırada... Bundan My İRİ Bir zaman meselesi: Reis suçluya dedi ki: | — Cürmün pek büyüktür. Suç'u ayağa kalktı: bana karşı insaflı olacağınızı marım. Çünkü ikimiz için de hatırı var elbet... Reis hayret etti: — Ne kararı?. — Geçen sefer | mahküm olduğum zamsr siz muştunuz.. Göğüs tarafı Hayım Efendi bir lokantada yemek yemeğe rar vermişti. Sirkecinin en küç lokantasını buldu. Listeye baki Tavuk 25 kuruş. Tavuk yemeği göze kat garsona: — Kuzum, dedi, bana bir t vuk getir. Fakat çok istemem. de göğsünden bir parça.. Göğüs geldi. Hayim Efendi b göğüs parçasını iki parça ekme! yedi, doyar gibi oldu... ken” kendine: — Yeter! Dedi. Garsondan hesap istefi İçinden yalnız bir göğüs için o beş kuruştan fazla istenmiyeceği ni hesap etmişti. Garson: — 105 kuruş deyince bayılaci tiz — Neden?. — Çünkü dört porsiyonda b” porsiyona göğüs koyuyoruz.. Dö Diye sordu. Adnanın isteği Küçük Adnanın doğduğu gü İmün yıl dönümü idi. Annesi o” karşısına aldı: — Söyle bakayım Adnan, def İyarın senin yıl dönümürdür. nane yapayım?. Ne istiyorsufl | Adnan bir az düşündü, sonra) — Anne, dedi.. Bana fındı”” bir çikolata al. Sonra Nihadı gır, ben yerken o baksın. Son” da ona beni sinemaya götüreceği”! ni söyle. nasılsa o gü — Bilirim reis bey ama, deği" nı zamanda karar çıkmıştı. Onvi" ben ilk deli AMKememi rerizıme tayin oldi aldı. Sik gün hovardalığı üstünde idi. Fig porsiyon 100 kuruş, 5 te ekmö | 105 kuruş... dl