x im, , 7 j n lenize Gömülen Aşk yi iş 7 ü da a Mİ Yalnız düşündüğü bir nokta var «| Muvakkar. Onun sevgisinden şüphe ediyor, 1 kalbi buna bir türlü inan- yu Miyordu, Oktay tekrar ediyor, yal / arıyor: 0 Mis, Sevginin makinelerini yağ - di Yuhumu ezdi. Bir an içinde her iki- 8 — Gelin çocuklar diyordu. Size ri n wi) | — Cezmi kaptan gezintimize iş i Üzerinde baş, başayız. Şimdi nere- İf) 8 ve hangi istikamete doğtu gide jik “Aya doğru yol alıyoruz. 3 M h düşen, başı arasında derin : r. İl YE ünde -. dl m nl 1 a ARL “Adanın sık çamlıklarında, be -! Yuvasında, tenha sahillerinde , oğan bu güneş, mavi suların hâ- : Kin olan deniz yıldızını bir anda | dakikada sevdim. Onun dizle- Ö İ Şkırıklarını duymamak, dağılan Perişan, saçlarını okşamamak için, ' #özlerimi yumdum. Ve kaçmak i » ol) VİN geri çekildim. O zaman meç - hu bir kuvvet beni tekrar o onun 2 leri dibine attı. O dakika kal - “e mukavemetsiz bir aşkla sev - « “im ki, bu sevgi dimağımı bir an- ti i her tarafımdan yaktı. © Artık Oktay, aşkına, tamamile | indi. Onu sevdiğimi biliyordu. | — Söyle Aysel diyor.. o Söyle, “) çuvwakkarı sevmiyorsun değil mi? Ni Tekrar ek. Ben tekrar ediyorum. Artık tamamile mesu'duz. Sa - Adetimize hiç bir süpbe katılmı » Onu, öyle çılgın bir aşkla se »| İ Yiyorum ki, sev diğimi, onu insan - ardan hattâ kuru bir yapraktan, Sok sevdiğim mavi sulardan bile mıyorum: — Ondan ayrı geçen dakikala - fi "imda için, için eriyordum. Bu akşam Cezmi kaptan iyileş - it İsrken bulduk, O zaman her iki » i de titredik, Cezmi kaptanın İyileşmesile Oktayın da motörü terketmesi lâzımdı. Ayrılık hisleri o Mizinde gönlünde hıçkıran niyaz- ihtiyar kaptan hemen sezdi, | çetörün her şeyini hazırladım. 4 Simdi sular üzerinde bir kuş gibi li Uçacaksmız. — Bu sözler aşkımıza bir ümit sun- 4 du, Oktay: orak etmez misin? diyordu. © İhtiyar kaptan başmı salladı: — Ben gelip te ne yapacağım? | 2 gezip eğleniniz. © Sevgi Oktay ve ben mavi sular ia #imizi düşünüyoruz. Büyük A - b Büyük Anda arkasında © tenha | r sahil bizi kucaklıyor, orada gü “, 3 gurup edinciye kadar baş, ba- “MS kalıyoruz, ne derin, hayaller ya yoruz, Akşama kadar sular üs - kaldık... aş ıbtama geldiğimiz zaman, Cez il eptan bizi karşıladı. O akşam i sonra Sevgi, Cezmi kaptanın me geçmişti. Şimdi Oktayla ! üzerinde yaşamayı tercih ediyo - i ken motöre binmek mânasızdı. b eleri sahilde buluşacaktık. Bu i Ni verdikten sonra ayrıldık. | gün akşama kadar seven | vi bekledim. Yemekten sonra a sl 1 indim. Dadıma dışarı çıka - nz bildirdim. Sahile indiğim , tek, tük ışıklara doğru uza “» gölgeler, yüksek kayalar birer şeklini andırıyordu. Gece - bu derin süküneti a rağmen korku nedir bunu hi 2 hissetmiyordum. Yalnız onu An evvel görmek arzuları kal - NM MAM) Yazan : Nezahat Hasar: | bimi şiddetle yakıyor... | Kayanın üzerinde ne kadar bek ledim bilmiyorum: Kuzgun. Bu | sadık köpeğim ayaklarımın dibin- ! | de yatıyor, siyah sular sahile vur- dukça, Kuzgun kulaklarını diki - yor. Etrafı araşlırıyordu. Oktay | hâlâ yoktu.. Gecikmesine rağmen gene ümitsiz değilim, karanlıklar | içinde onun yoluna bakarken, boş ! dur. Mütehassıs eller tarafından | ha kaideleriyle karşılaşamıyacak at ve iş daireleri bulunmak lâzım- luktan bir ayak sesi işittim. Gittik- çe yaklaştı, Kuzgun o kadar hırslı inde acıyan derin bir merhamet | idi ki, onun zincirlerinden tutma - hukukçularımızdan Msetiim, Nihayet onu öyle derin, sam muhakkak bir hamlede saldı. | hapisbanelerimizin ıslaha muh - in Öyle racaktı. Oktay çok yakına geldiği za - tuşturdu. Bu ateş, bu alev man heyecanını benden gizliyeme | dük. Dün görüştüğümüz iki zat - di. « Yalnız mısın Aysel? Dedi. — Evet Oktay yalnızım. Fakat yanımda mütbiş bir silâhım var. — Kim?. — Kuzgun. — Seni çok beklettim, değil mi Aysel, fakat affet... Gecenin siyah sularını, tenha sa hilin bir köşesinden seyrederken ber ikimiz de memnun değildik. Aşkı siyah suların hafif dalgaları ruz. Sular sevgimizi bir kat daha fazlalaştırıyor. o Birbirimize daha çok bağlıyordu. O sular üzerinde dolaşmak için “Sevgi, bizi bekli - yordu. Fakat Cezmi kaplan var « Birden sahilin, boşluklarını sert bir ayak sesi doldurdu, gittikçe yaklaşıyordu. Cezmi kaptan yanımıza geldi: — Çocuklar dedi, haydi motör- | le geziniz, fakat uzaklara açılma- yınız, Az kalsın sevinçten onun elini öpecektik, İ pishane teşkilâtı nasıldır? Bizde karşılaştırılarak cemiyetin Artık o geceden sonra Oktayla hemen, hemen her akşam buluşu- yor, siyah suların nihayetsizlikle « i vine açılıyor, Marmaranın koynun da mes'ut saatler yaşıyorduk. Gadevame var) sean ga sean sese RAMEN AMARE Büyük bayram için Ermenilerin hazırlığı Cümhuriyet bayramının müs - tesna bir şekilde tes'idi hakkında | Rum patrikhanesi cismani mec -İ lisi tarafından hazırlanan bir ta - mim bütün kilise heyetlerine gön- derilmiştir. Bu tamimde (o Cümhuriyet yıl dönümünde bütün mekteplerin ve kiliselerin parlak bir surette do - natılması için komisyonlar teşkil olunması istenmektedir. O gün kiliselerde kurbanlar ke- silecek, fakirlere dağıtılacaktır. $ Kumkapı mıntakasınki mek - tep müdürleri içtima ederek bay- ramda yapılacak şenlikleri görüş- müşlerdir. Bir karara göre o Cümhuriyet bayramının ilk günü akşamı Bez- ciyan metkebi salonunda Türk, Rum Ermeni, Bulgar mektepleri» nin iştirakiyle büyük bir müsa - rini kutlulayacaktır . indiği Memleketimizdeki hay- vanların sayısı Yapılan bir istatistiğe £ göre | kuflar bir arada bulunur. Birçok | Suçun mahiyetine göre bir müd -| Baska memleketlerd ın deje - | det sahsi hürriyetinin kaldırılma -| kip edilmistir. Mi -/sı me kadar lüzumlu ise, mahpus -| tanda büyük ağır memleketimizde 11,762.000 adet işinde yal | koyun 4,868,000 sığır, 8,777,000 | nere insanların yanına atılır; on i Ni |na hiçbiri kendisinden beklenilen e bir teselli sunarak, gece - | mere verilecek ve talebeler biribi- içtimai faydayı temin edebilecek 5 — VAK Kuslhittin Adi £. Adliye vekâletince hapishane - | tirildikten sonra dışarı o bırakılır. | lerimizin esaslı surette ıslahı için Birçok hapishanelerimizde mah - bir program hazırlandığı ma üm- puslarımızın en iptidai hıfzıssıh - hazırlanan programın tatbikına derecede muzır sıhhi şerait içinde | konulacağı şu günlerde, tanınmış yaşayışlarını görürken “Hapisha - nelerimiz ıslaha muhtaç değil - dir!,, demek ,hakikati saklamak - tan başka bir mana ifade etmez. Bence hapishane'er, ahlâki noksanları ikmal ettirebilecek kuv tan sorduk: Hapishanelerimiz bu-| vette pedagoglar eline verilmeli; günkü şekilleriyle kendilerin - ' kendilerine her insan için icap €- den beklenen faydaları temin edi- | den bilgiler öğretilmeli; 5 konfe - yorlar mı?. o Hapishanelerimizin ranslarla mahpusların ah âki nok: tenkit ettiğiniz cihetleri nereleri » | sanları tamir olunmalı; cürüm ş-| dir?, Başka o memleketlerde ha - | lemek kabiliyeti, aksi an irer anerl o'malıdır?. Mahpuslar, cü - | zavallı ferdi o'an mahpuslar, birer rümlerine göre, ayrı mı bulundu - insan olarak hapishaneden çıka «| rulmalıdır?. Şimdiki vaziyet ne - rılmalıdır. Bu bahis, bir hukukçu» | dir?. Eğer böyle bir tasnif yapıl-| de ziyade, doktorlarla içtimai mamışsa, bu ne gibi mahızurlar do ilimler mütehassıslarının alâka - ğurmuşlur?. Mahpuslar ne suret -! dar olacağı bir keyfiyettir. Bunun- le çalıştırılmalıdırlar?. Hapisha İla beraber ne olursa olsun, hapis- ne teşkilâtmda çalışacak olanlar, te eza manası bulunmadıkça, onu ne gibi evsafı haiz bulunmalıdır? | bir hapishane saymak doğru ola - maz. Fertlerin aile ve (cemiyet hayatı düzelmedikçe hapishanele- ri birer otel haline getirmek, cür- mü azaltmaktan fazla, insanların birçoğunu cürüm işlemiye sevke - | bazılarının, taç noktaları üzerindeki düşünüş- lerini tesbit etmeyi lüzumlu gör - Ayrıca, mubtelif o zamanlarda ve muhtelif vesilelerle münakaşa | edilen çok mühim bir nokta husu- | sundaki fikirlerini de öğrenmek istedik: a ö Md di deceği için, fertlerin hususi haya - K <E ii yea iii, La tını tanzim etmedikçe ve refaha ada sıcak yemek de verilmeli mi- yükseltmedikçe yalnız hapisha - dir?. Hapishanelerin tam konfor “İmelerle uğraşmayı şahsan doğru lu oluşu ve sıcak yemek verişi sa- bulmam, bikalı erbabını cürüm işlemiye Mahpusların iaşe (o meselesine teşvik etmez mi?, Yani bu gibiler gelince; maddi ve manevi kudret- rahata ve sıcak yemeğe kavuş - leri insan musmelesine lâyık gö - mak için cürüm işlemeyi ve hapis-| yerek sıhhatlerini bozmıyacak de- haneye girmeyi cana minnet Mi| ecede doyurmak, cemiyetin şüp - bilirler?. Kimsesi bulunmıyan hesiz vazifesidir. Fakat bu vazi - mahkümlar ceza (o müddetlerinin fe, hapishaneleri (O miskin ocağı nihayetine kadar (3, 5 hatta 18) pağine getirecek bir dereceyi bul. ! sene) kuru ekmekle mi yaşamalır mamalıdır. En salim yol, mahpus- | dır?. Bu şerait içinde müddetini l ara çal; ö doldurup sağ ve salim çıkan gö -| ei seli Gi ümşkere en mayı gaye ittihaz etmektir. İ Bugünkü şartlar altında hapse en şahısları ıslah edilmiş far - zederek cemiyetin ortasına atmak, ! cemiyeti daha büyük (tehlikeye İ sokmaktan başka bir mana ifade etmez.,, Muslihittin beye göre Kıymetli o hukukçularımızdan Muslihiddin Adil bey de diyor ki; | “— Hapishanslerimizin, ken - dilerinden bek'enen faydaları ta. mamiyle temin edebilmeleri için, asri ihtiyaçlara göre ıslahı zaru - | ridir, Zaten devletçe de bu lüzum | takdir edilmiş, memleketin muh - | telif mmtakalarında asri ihtiyaç İ ları karşılıyacak hapishaneler ya - pılması kararlaşmıştır, Bir kimseyi cezalandırmaktan maksat, onu istikbalde gene ce - miyete yarar bir hale getirmek ol- duğuna göte, hapishaneler bir ne- vi sslahhane olmak lâzimdir. Bin türlü sebepler altında, yahut ce - halet dolayısiyle bir suç işliyen kimsenin ceza'andırılması ve su- çun mahiyetine göre bir müddet şahsi hürriyetinin kaldırılması ve mek usulünden ne fayda bekleni - yor?. Böyle bir usul yabancı mem di leket hapishanelerinden hangile «| rinde tatbik olunuyor?. Kenan ömer Beye göre Sabık adliye müsteşar'arından Kenan Ömer beyin, bütün bu su- allerimize verdiği cevap işte: — Her içtimai müessesenin dev adımları ile terakkiye doğru yürüdüğü bir zamanda, eski za - manlardan devren alınan hapisha- nelerin ıslaha muhtaç olup olma- dığını düşünmek bile fazladır. İ Hapishanenin, bir tecziye veya iş- kence yeri olmaktan çok bir ter - biye yuvası olması her medeni in- sanın arzu ettiği bir şeydir. Vak - tiyle, on sene devam eden müfel- tişlik zamanımda, memleketimi - zin yüzlerce hapishanesini gezmiş ve görmüştüm. Bunların bilâistis - kabiliyette değildiler. Bugün de böyle bir tahavvülün mevcut ol - madığını kuvvetle zannediyorum. Birçok yerlerde mahpus ve mev - yerlerde çocuklar en azg z arasında bir tetkik Süyük Hikâye : 75 YUNNUMUNNANIMUNNLNUNOYNNNMANA AMarızf hukukçularımı Hapishanelerin Islahı Mahpuslar rahat ettirilmeli mi, onlara ne işler gör i gibi cemiyete iade etmiye çalış 7 B. teşrin 14359 m. a j dürülmeli ? çıkmış olması da o kadar zaruri - dir, Kanaatimce, hapishanelerde kadın ve erkek için ayrı ayrı san- dır. Mahpuslar burada, hem i'er - | de çalışabilecekleri bir san'at ve mesleğe hazırlanmış olurlar, he: de el işleri vücuda getirmek sure - tile emeklerinin mahsulünden ken dilerine meşru bir hisse alırlar ve bu paranın bir kısmı mahpusların iaşe masraflarına az çok tekabül edebilmek için ayrılabilir. Diğer kısmı, hapishaneden çıktığı za - man kendisine küçük bir sermaye olabilmek için hapishane idare - since mahpus namına biriktirilir. Muasır garp memleketlerinin çoğunda hapishane teşkilâtı yaş | ve suçun nev'i itibariyle muhtelif kısımlara ayrılmıştır. Bir cani ile küçük bir kabahat işlemiş bir mahpus ayni dairede bulundurul- madığı gibi, küçükler de ayri da" irede bulundurulur. Bundan başka birçok memleketlerde siyasi mah- puslar tamamen müstakil bir da- Şi ireyi işgal ederler, Almanyada ve Macaristanda vaktiyle ziyaret ve tetkik ettiğim bazı büyük ha - pishanelerin bu tarzda teşkil e * dildiğini gördüm. i Hemen her hapishanede kun » duracılık, küçük mensucat, el iş - leri, marangozluk gibi (atölyeler vardır. Burada mahpuslar muay - yen saatlerde çalıştırılır ve kendi- leri müstahsıl hale getirilir. Bun dan başka hapishanelerde okuyup yazma bilmiyenlere dersler veril « diği gibi manevi varlıklarını yük - seltmek için kendilerine ahlâki na sihatler de yapılır. Bizde hapis hanelerin bir an evvel ıslahı, za - ten yeni ceza ve muhakemeleri u- sulü kanununun hükümleri ica » bındandır, Eski telâkkilere ği yanıbaşında ,henüz yeni ve kü: il bir suç işlemiş, henüz ruhunda fe- nalık teessüs etmemiş bir kimse « nin beraber (o bulundurulmasında bir mahzur görülmüyordu. Bu su - retle, bu ikinci suç'u, cani ile bir- likte vakit geçiriyor, ondan adeta cinayet dersi alıyor ve hapishane- den çıkınca ıslahı hal etmiş de - üil, bilâkis daha ağır suçları işle” miye müsteit bir hale geliyordu. Yeni kanunların hedefi, mah - kömları inletmek değil, cemiyetin herhangi bir sebep'e kaybettiği bu zavallıları mümkün olduğu ça: relerle tekrar namuslu bir insa; maktır, Bilhassa genç mahküm rı, ruhlarını ıslah ederek cemi te kazandırmak lâzımdır. yi Memleketimizin her tarafında büyük suçlar için hapishanele re lüzum olmasa gerektir. Hem ibtiyaca hem rafa uygun olarak omem'eki münasip noktalarında (ted beş on büyük hapishane açmak * mahkümlar: suçlarına göre bura larda toplamak doğru kıl keçi, 3,955,000 tiftik, 883,000 İ ların menfi tesirleri altında, ah - | uk müddetini ikmalden sonra ha- | eden suç fai'leri ve eşek, 481,000 at, 80,000 deve, 40 lâkları daha berbat ve kendi'eri | yatını namuskârane kazanabile -!ları için memlekette | bin katır mevcuttur.