Dahiliye Vekâletini resmi ... tebliği EY Hadise yerinde tahkikat yapa - rak fenni raporunu yazan işletme müfettişi Abdullah Bey, kendisini gören bir muharririmize şu izahatı vermşitir: “ — Yapılan tahkikat ve fenni tetkiklerimizle size kati surette te- min ederim ki hadisenin bir sui- kast mahiyetinde olmadığı tama - miyle anlaşılmıştır. Geçen pazar- tesi günü Tavşancıl o istasyoniyle Dil istasyonu arasında 47 inci ki- lometrede bir rayın söküldüğünü ilk haber veren amele Hikmet ol - muştur. Bunun üzerine derhal va- ka yerine gidilmiş, orada Emin, Ali, Arif isimlerindeki amelelere ve bat bekçilerinden Ahmet, Halit çavuşlara rastlanılmıştır. Bunlar, tetkike ilk gelen ve ortada hiç bir ariza görmiyen fen memurlarına: “Biz sökülen rayı bağladık, cıva - taları sıkıştırdık!,, demişledir. Bil- âhare ray muayene olunmuş, bol miktarda yağla yağlanmış olan cı- vataların #ökülmediği görülmüş - tür. Hatta muayene biraz daha ileri götürülüp cıvatalar sökülün - ce, somunların diplerinde örümcek yuvalarına tesadüf edilmiştir. Fen heyetinde, daha ilk muayenede bunun bir tezvir işinden başka bir #ey olmadığı kanaati hasıl olmuş- ,tur, Ray sökülmemiştir. Sadece (Sökülmüş, fakat bilâhare takıl- mış) hissini uyandırmak için bol surette yağlanmıştır. Rayın söküldüğünü görür gör - mez, hat bekçisi Mustafadan al - .dıkları anahtarlarla rayı bağladık- arman servataları sıkıştırdıklarını iddia eden amelelerden, tabiii! sırasında, cıvataları sökülen rayı tekrar r bağlamaları istenilmiş ve i Bunlar Bir” tek cıvatayı bile yerine seçirmeğe muvaffak olamamışlar- odır. Tahkikat biraz daha derinleşti. rilince, kendisinişikâyet ettiği için fen” “memuru Mustafa Beyle arası açık bulünan Halit çavuşun vaka- dan üç gün evel mezuniyet aldığı, kendisine eniştesi Ahmet çavuşun vekâlet ettiği, vakayı ilk olarak ha ber. veren amele Hikmetin Halit çavuşun üvey oğlu olduğu anlaşıl- miş ve bu suretle, Halit çavuşun fen memuru Mustafa Beyde olan hıncını çıkarmak maksadiyle bu üç akrabanın iki amelelerle birlik- te böyle bir tezvirat yaptıkları ta- hakkuk etmiştir. Dediğim gibi ha- dise, şahsi bir husumetin meyda- na getirdiği bir tezvirden ibarettir. Tezviri yapan Ahmet çavuş, Ha- lit çavuş, amele Arif, amele E - min, Halit çavuşun üvey oğlu Hik met, amele Ali isimlerindeki altı kişi tevkif edilmiştir. Hadise bu suretle anlaşıldıktan sonra, tahkikat, bu işte asıl âlet olanın tesbiti safhasına geçmiştir. Gebze müddeiumumiliği bugün de ğilse yarın, bu yukarıda isimlerini saydığım altı amelenin içinden a- sıl elebaşıyı bulup çıkaracaktır.,, Izmit valisinin muha- birimize beyanatı İzmit, 24 (Hususi) — Ray ha- disesi etrafında yerinde tahkikat yaptıktan sonra buraya dönen va- limiz Eşref Beyle görüştüm. Bana şu izahatı verdi: *— Hadiseyi hat çavuşu Halit- le dört arkadaşi yapmışlar, dört gün evel tevkif edilmişlerdir. Son Iradan gelen emniyet umum müdü- rü Tevfik Hadi Bey de suçluların bu adamlar olduğuna kanaat getir miştir. Hadisede kast yoktur. A- meleler fen memuruna eksiklik is- nat etmek, ayni zamanda “Bozuk- ramiye almak hülyasiyle bu işi yap mışlar, suçlarını da itiraf etmişler- dir. İş, adliyeye verilmiştir.,, Dahiliye Vekâletinin tebliği Ankara, 24 (A.A) — Dahiliye Vekâletinden resmen tebliğ edil- miştir: 1— 18 eylül 1933 akşamı gurup tan evel işten dönen bir amele gru- pu Gebze ile Dil iskelesi arasın - da bir raym cıvatalarının söküldü- ğünü amirlerine haber vermişler. dir. Bu haber üzerine mahallinde yaptırılan tahkikat ve demiryolu fen heyeti ile zabıta tarafından ya- pılan teknik tecrübeler neticesinde hiç bir rayın sökülmediği tebsit e- dilmiştir. Bir rayın üzerindeki cr- vatalardan bir ikisinin sökülmesi nın amirlerine vazifelerine dikkat ettikleri hissini vererek kendileri- ne bir ikramiye temin etmek mak- sadiyle olduğu kendilerinin müev- vel itiraflariyle anlaşılmış ve key fiyete mahalli adliyesi vaz'ıyet €- dilmiştir. 2 — Başvekil Paşa Hazretleri- nin Derincede trenden o inmeleri hattın bozuk olmasından değil, yat la Derinceyi teşrif buyuran Reisi- cümhur Hazretlerine mülâki ol- mak içindir. Nitekim İsmet Paşa Hazretlerinin aileleri ve maiyetle- rindeki zevat ayni trenle seyahatle rine devam ettikleri gibi Ankara ekspresinden evel ayni hat üzerin- den mutat trenler arızasız geçmiş- tir. Vakanın cereyan sureti bun- dan ibarettir. Ayağını vinçe kaptırdı bir kaza olmuştur. Bandırmadan gelen vapurda, Bursalı Fatma Sr- dıka Hanım isminde bir kadın vapurun vinçine kendini kaptır- mış, bacağından ağır surette yara- lanmıştır. Fatma Hanım hastane- de tedavi altına alınmıştır. ———— Tramvaydan düştü Şişlide Eski hamam sokağında oturan Simon dün 158 numaralı nesine kldırılmıştır. Şeniz Yangın Evelki gece saat 2,30 da Büyük adada Yaninin sebze dükkânında- ki elektrik telleri kontak yapmış, fakat yangın — başlangıç halinde iken söndürülmüştür. — m... Araba otomobile çarptı Şehit Muhtar Bey caddesinde şoför Sadık Efendinin idaresindeki otomobile Boğoz oğlu Mamparso - mun idaresindeki araba çarpmış, Sadık efendinin yaralanmasına se- bep olmuştur, —— m Marlen'in yeni tilmi Holivuttan bildirildiğine göre Marlen Ditrih'in yeni filminin ismi “Her Regiment of Lovers,, yani: Onun âşıklar ordusu imiş. Filmi J. v. Sternberg idare edecek. Mar- len Rusya imparatoriçesi Kateri - nin rolünü yapacakmış, luğu görüp tamir ettik!,, diye ik-| ameleden isimleri malüm birkaçı «| tramvay arabasından düşmüş, ko-| lundan yaralanarak Fransız hasta- | | Evelki gün Galata rıhtımında | rek müsabakalara ee çıkıyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) Beylerden mürekkep atlet kafile- sinin hareket saatleri ondur. Ken- dilerine federasyon reisi Burha «|. nettin Bey riyaset ve atletizm ant renörleri de refakat edeceklerdir. Balkan oyunları bir teşrinievvel « de başlanacak ve atletler o güne kadar yük yorgunluğunu gider - meye uğraşacaklardır. Bu seneki Balkan oyunlarının daha geniş bir hudutta olacağı tahmin olunmak- tadır. Çünkü bu defa (Bulgarlar da dikkat ve alâkaya değer bir rakip haline gelmişlerdir. Giden atletlerimiz için eşofman elbiseler, koşu pantalon ve göm - lekleri, ayakkabılar, iki asker at letimiz için de ayrıca birer takım sivil elbise yaptırılmıştır. Eşofman elbiselerin (o üzerinde ve diğer koşu fanilâlarından kır- mızı üzerine beyaz ay (yıldızlı milli işaretlerimiz vardır. Aziz, Halit, Burhan Beyler Balkan oyunlarını ogörmek ve ayrıca tetkikatta bulunmak üzere Atinaya gideceklerini haber ver » | diğimiz İdman cemiyetleri ittifakı birinci reisi Erzurum meb'usu A- ziz, ikinci reis Bayazıt (meb'usu Halit Beylerle, kafile reisi Bur - hanettin Beyler iki gün sonra ha- reket edeceklerdir. Sporcu kafileden Tevfik Bey, | mazereti dolayısiyle ilk müsabaka lara girdikten sonra dönecektir . Fransada bulunan Veysi Bey de oradan tayyareyle Atinaya gele » girecektir ki kendisinden iyi dereceler beklen - mektedir, Macar güreşçilerinin ziyaretini iade etmek üzere Peşteye gitme » leri kararlaştıarılan güreşçileri - mizin isimleri şunlardır: Filiz siklette: Küçük Mustafa , en hafifte: Abbas — Yaşar, hafif- te: Yusuf Aslan — İsmail, yarı İ ortada: Saim — Hüseyin, orta» da: Ahmet, yarı ağırda: Büyük Mustafa, ağırda; Çoban Mehmet. Güreşçilerimiz evvelâ (doğru Peşteye gidecekler orada bir mü- sabaka yaptıktan sonra ( Prağa, Pragtan sonra da Viyanaya gide- rek oralarda da iki müsabakadan | sonra tekrar Peşteye dönecekler ve bu sefer Peştede yapacakları i- kinci ve son müsabakayı dır. Bununla beraber bu programım Peştede tadil edilmesi ihtimali de vardır. Seyfi Bey de gidiyor mu? Güreşçilerimize hocaları Peter Efendi refakat ve güreş federas- yonundan Sadullah Bey de riyaset edecektir. Teessürle öğrendiğimize göre federasyon umumi kâtibi (o Seyfi Bey, “kendisine izin temin edile - mediğinden, gidememektedir. Halbuki sporcuların o başımda bulunması bilhassa lâzım olan güreş federasyonu reisi Ahmet Beyin, gidememesi dolayısiyle kas fileye Seyfi Beyin riyaset etmesi kararlaştırılmıştı. Bu son vaziyette Sadullah Be - yin bir tek idareci olmak dolayı - siyle çok sıkıntı çekeceği bilhassa müsabakalarda yapılacak hâkem- lik işlerinde yalnız kalacağı mu « hakkaktır. Bilhassa (idarecileri - nin hükümlerinde bitaraflık nok- Mateş İ klübü güreşçileriyle yapacaklar - | ği çi Yer senem zle e ,# “öğr po mi İn n “Spor kafilelerimiz Artistin Ehemmiyeti * Avrupa filmleri ve bizim filmlerimiz arasında küçük bir fark — Marsel Şantal dert yanıyor Marsel Şantal studyonun açılma Röne Klerin en meşhur filmle - | rinden “Milyon peşinde,, ve daha bir çok Fransız filmlerinde göre - rek tabii oyununa hayran kaldığı- İ mız Röne Löfevr büyük bir mecmu İ aya yazdığı yazılardan birinde şöy le diyor: “Film yapılmasında mümessiller mes'uliyetin büyük bir kısmını 0- muzlarında taşırlar. Rejisör ne ka dar mahir ve zeki olursa olsun on- i lara karşı daima borçlu vaziyette- dir.,, Genç Fransız artistinin bu iddiası yanlış değil. Yanlış değil, zira: Sternberg çe virdiği halde, eğer sarsak profe « sör Unrat rolünü Emil Yannings yapmasaydı, “Mavi Melek,, filmi ayni. muvaffakıyeti o kazanabilir miydi? Şüphesiz hayır, Gene öyle, Lübiç Janet Mak Donald la Moris | Şövalyenin Aşk Resmi geçidinin rağbetini görerek Janet Mak Do- | nald ve soğuk İngiliz * artisti Jak Bukanan'la Monte Karloyu çevir- dığını siz benden daha iyi bilirsi- niz. nın doğruluğu daha fazla göze ba tıyor. Rejisörün bütün hüsnü niye tine rağmen filmlerimizi çeviren de hayatını yaşamak istedikleri İ insanın derisine giremiyorlar. Hoş ! stüdyoya yeni giren, ilk defa mik. rofonun ve objektifin karşısına ge çen artistten çok bir şey beklemek abes olur. Senelerden beri stüdyoya alış - Garbonun film çevirmeden evvel aylarca düşündüklerini, rollerini yüzlerce defa prova ettikten son - ra kabul ve oynadıklarını biliyo « ruz. Pariste Gomon film stüdyosun- da “Kazanova,,yı çevirirken uzun hareket edemedikleri Prağ ve Viyana muhitlerinde bir söylenen | çok idari müşkülâtla karşılaşması ihtimali pek kuvvetlidir. Bu itibarla kafilenin (o başında Ahmet Fetgeri Beyin, mümkün o- | lamadığı (takdirde de Sadullah | Beyle beraber Seyfi Beyin mu » hakkak bulunması lâzımdı. Bu «- hemmiyetli noktanın dikkate a - İmarak kararın değiştirilmesini ; temenni ediyoruz. c artistler olgun değil. Beyaz perde- | ......110rerENANEEEEEEAAEEAEARENEN ARAN eese see. | Suat çiftini merasimi içn şampanya açıyor bilmiyerek bizim bu bahse dokun muş: i — Evvelden filmlerimin senar- yosunu ben hazırlıyor, rejisörle beraber ben idare ediyor ve ayni zamanda oynuyordum. Verilen paranın çokluğuna tama ederek Amerikaya gittikten sonra böyle işlerle uğraşmaz oldum. Ve o gün den itibaren filmlerim eski kıymet lerini kaybetmeğe başladı. Avru « İ paya avdet ederek tekrar film yap mağa başladım, fakat işler değiş- miş sinema seslenmişti. Her şeyi yeniden öğrenmek icap ediyordu. Hattâ Fransızca lisanını bile. “Ka zanova,, dan sonra “Karnaval ço- cuğunu,, çevireceğim, O filmi sa « de ben hazırlıyorum.,. “Alhamra,, müzikholünde oy - narken Vakıt nama locasında zi yaret ettiğim güzel Fransız artisti Marsel Şantal dert yanarken: “Sessiz film zamanmda, kendi- sine verilen emirleri yapan ve bir di. O filmin nasıl bir akıbete uğra | kukladan farkı olmyan aktörün vaziyeti sesli film çıktıktan sonra çok değişmiştir. Şimdi o da tiyat. Bizim yerli filmlerde bu iddia - | yodaki arkadaşı gibi bir şahsiyete | sahptir.,, demişti, Paramunt stüdyolarını gezer « ken konuşmağa muvaffak oldu - ğum Fransızların en fazla iftihar ettikleri artistlerden Piyer Blan - şar: “Ben tiyatro ile sinemayı birbi- rinden ayırt ederim, iki san'atın ayrı ayrı kanunları var. Sahnenin üstünde oynıyan artist hareketle » i rinde bir dereceye kadar bürken, mış bir Konrat Vayt'ın, bir Greta | sinemada eli kolu bağlıdır. Reji « sörün hoşuna gitmiyen bir hareke tiniz makası yer, Ben rollerimin dramatik olmasını ve çok açık ha vada geçmesini isterim.,, Yukarıda okuduğunuz gibi, en büyük artistlerin iddiaları birbiri- ne çok benziyor. Onların bu söz « uzun konuştuğum İvan Mosjukin İ lerine inanmamız icap ediyor. ....EEEEEEEEEEEEE EEE ENNE tasından bizim kadar hassasiyetle | Teniste Romenlere yenildik Bükreş, 23 (A.A.) — Romanya Türkiye çift erkekler (o maçında Poulieff — Schmid çifti Şirin — 6/0, 6/4, 2/6, 8/6 yenmiştir. Türk idman yurdu kongresi Türk İdman yurdu dün senelik kongresini yapmış ve şu zevat ida re heyetine seçilmişlerdir: Reis: Avni, Umumi kaptan: Namık, Umumi kâtip: o Muallim Avni, âzâ: Baha, Celâl, Şevki i Beyler. 3