Büyük Hikâye : 3 NUN NK Denize Gömülen Aşk Sürprizimde muvaffak olmuş -| tum; fakat Bilkârın hastalığı ne -| şemi kaçırmıştı... Gülümsemeğe çalışarak yürü düm. Muakkar ayakta beni bek - liyozdu ve kahkahayla gülmemek için kendini güç zaptediyordu. Babam: Yeni dostlarımızdan Halük| Bey.. Kızım Aysel, diye bizi ta - nıştırdı.. Muakkar işi meydana vurma - mak için beni dansa davet etti. Kalabalığa karıştık, dönmeğe başladık.. — Muakkar Bey, annem de si;| zi tanımadı mı? — Hayır, hanımefendi de tanr- madı. — Demek yalnız ben sizi unut- | mamışımı. — Ya ben?. mizi unulamazdık Aysel Hanım... | Uzun çocukluk seneleri, çamlıklar da, kumluklarda, bahçelerde az mı oynadık?. Bir az kulak kabart sak Çam limanından ses) Maahaza birbiri» lerimizin | aksini bile duymamız kabil. | Muakkar coşmustu. Ne de sağ- görür görmez tanıdım. I günleri hatırlıyor, gözleri yaşarı - — Muakkar Bey, Bilkârr tanı -| dın mı?, — Elbette... Lâcivetr gözlerini Babamın gözleri dört açıldı: — Muakkar mı?... Babamın hayretine annem de iş- tirak etti.. Birçok güldük. İ Bilkâr, bu satırları okudukça bu yor, hıçkırıklarımı boğazıma dü - gümlüyordu. 20 Haziran Uzun bir uyku, uzun yorgunlu- ğu dindirdi. Kalkar kalkmaz: “Çay!,, Didik. Sabah kahvaltısı yerine akşam çayı içtik. İ Kendimizi toplamıştık. Yalnız | Bilkâr gene hüzünlüydü.. İ Israr ettim: — Neyin var?. Sen hasta değil- sin, derilisin... Bana derdini söy- lemez misin?. Hazin hazin yüzüme baktı: Ne söyliyeyim Aysel?. — Derdini söyle... Anlat... Ben- | rijinal eser devrine göre en Gene orijinal eser yonlarça insan hölâ feodâjlls dev rindedir, karların devdele ekil ii Ve evlendikleri o gece Bizim beşeri bir ihtiras diye ta» nıdığımız kıskançlık orada na Şekspirin, Molye - ruhun mevcuttur. rin, Götenin eseri ileri bi doğacak bir âlemin işaretçisi ol - | devreye girecek orijinal duğu için yeni insanlar tarafından beynelmilel eser diye kabul edi - Fakat bu cins o orijinal eser Kangi tarlarla yetişit?. Bu cins orijinal eser her halde ileri (o tekniğin Sos yal hareketler biribirinden bıçak ve birler. (reflet) inikâsı olabilir - İn kesilmiş gibi ayrılamıyacakları için meselâ feodal devir yaşayan bir cemiyette realist bir edebiyat cereyanını ve yahut ileri bir cemiyetin varacağı (o hamleyi görmek mümkün olamaz. Fakat bu geri teknikli bir ce - miyet orijinal eser çıkarmaz de - mek değildir. Geri teknikli cemi- yetlerin' de beynelmilel eserleri vardır . Nitekim bir Rus, bir İspanyol muharririnden aldığım misaller geri teknikli cemiyetlerin nasıl o- çıkarabileceklerini asi hiafızası var, * Çocukluk” seden İldab: yek Kikadâşm olamaz ki... anlatmak içindi.. Eğer Nurullah lerinin en küçük teferrüatı bile ak- | On bir senelik müşterek bir mek. | Aata yazımdaki (geri i tep hayatımız var. O zamanlar da | cümlesini yazılarımın arasından Danş bitti. Müakkarla beraber | hastalanırdın.. Hastalandığın za . | çıkarmamış olsaydı bu kadar u - | Ida... babamın geldik. Onlar konuşmağa başlayınca ben oda - ma, Bikârı yoklamağa çıktım. Bifkâr pençerenin yanındaydı... yanına | Lâmbayı yakmamıştı. Ay ışığın. içinde yanarken bile gülerdin.. Ne, | yorumu da yüzü bi iğ Gözlerini aynaya dikmiş, ianki 6- na bir şeyler anlatıyordu. Aşnğr- da her kes neşe içinde gülüp söy- lerken, koşup oynarken o, burada ayla dertleşiyor gibiydi.. — Bilkâr!.. raz daha solgun görü-| şiş N | manlar gene ben yanında oturur- dum. Baş ucundan ayrılmazdım.. Fakat hastalandığın ozamanlar dertli durduğunu görmedim. Ateş şelenirdin.. Müvazene ve buhran vergilerinde muaf Üzüm ve incir işlerinde çalışan | amelenin kazançlarının az oldu - teknik) İzun söze lüzum kalmazdı. Il — San'ati muyum, | sevmiyor muyum, Bunu tahlile de lüzum Fakat © şuna Kaniim ki o, bizim için çok emt tdk; 1 seviyor bilmiyorum .. görmi » fa- her sevilen, evi a edilen f kavgadâl”sönra Ayrımmıamıyan bir | sevgili gibidir. £ Sevmiyoruz de- | diğimiz zaman en çok sevdiğimiz anlardır. o Onu birazda iste - diğim elbise içinde sevmeme Nw- rullah Atanm müsaade © ötmesini Derin rüyasından silkindi, kal - | #w müşkül şerait altında çalıştık- rica ederim. bini tuttu: | — Sen misin Aysel.. Birdenbi- | re korktum.. Yaklaştım. İpek saçlarını ok- sadım.. Ondan ayrılmamak, EE la yalnız baş basa kalmak istiyor. dum. Fakat mümkün değildi.. A! tağıya inmiyecek olsam, derhal | yukarı çıkacaklardı. — Bilkâr, dedim, artık dinlen. missindir. Haydi aşağıya inelim, İri lâcivert gözlerini odanm boş luklarında dolastırdı. Bir müddet yüzüme baktı: — İnemiyeceğim, dedi. Yalvardım; —> Kuzum inelim, anlatırsın, a- gılırsın... İnmiyecek olursa meyus olaca - ğımı anladı, ellerini uzallı; — Peki Aysel, inelim. B'ikâr salona girer girmez, et- rafı sarıldı. Geldiğini bilmiyorlar dı. Onu görünce arkada, ladıler.. sarıldılar, şlar şaşa- | Hemen koşup boynuna | vw Eğlence devam ediyor. Ya-| Vâş yavaş lan yeri ağarmağa baş- Jadı. İ Billâr kanapelerden birine u - zanğıış, annemle konuşuyor. Mu. akkar hep yalnız bir köşe arıyor, ve peşimde geziyor.. Benimle baş bam kalmak istediğini anlıyorum, fırsat vermiyorum.. Gün ağardı. Gül kırmızısı ışık- lar etraftan süzülmeğe başladı. Mi safirler birer, ikişer dağılıyor, Baktım Muakkar babamın ya - nında.. Bilkârı sürükledim: kolundan tutup ları İzmir defterdarlığınca nazarı dikkate alınmış ve bunlardan buh- ran ve muvazene vergisi alınma - ması hakkında maliye vekâleti nez dinde teşebbüste bulunmuştu, Maliye vekâleti geçen sene ü züm ve incir amelesinden buhran ve muvazene vergisi alınmaması - nı, yalnız kazanç vergisi alınma - sını muvafık görmüş ve emir gön- dermişti. Tütün amelesi de, ayni müşkül içinde ve az kazançla çalışmakta- dır. Bunlardan da ayni şekilde ver gi alınması için defterdarlıkça ma | liye vekâleti nezdinde yapılan te- | şebbüsler semeresini vermiştir. Maliye vekâletinden İzmir def- terdarlığına gelen bir emirde tü - tün amelesinin vergilerinin ayni şekilde hesap edilmesi ve kendile- | rinin buhran ve muvazene vergi - lerinden muaf tutulması bildiril - miştir. ————mm.. . Yeni kontenjan talimatnamesi Ankara, 24 (Hususi Yeni kontenjan kararnamesi âli tasdika iktiran etmiştir. Kararname Res mi Gazetenin pazartesi nüshasın- da neşredilerek meriyete geçecek- | tir. Afyon Afyon mahsu lü son hafta için» | de İzmirde 700 — 730 kuruş üstün | den muamele görmüştür. Bu fiat| geçen sene 950 — 1050 kuruş üze- | yı Memleketimizin ahvalini | tasvir eden muharrirler şunun için şöhrete eremediler: Maşerin has- sasiyetini kendi hassasiyetlerinde İrmda bulamadılar, yaptıkları sa » dece kendi. ferdiyetlerinin dar içinde kaldı. £ Sonra (1) numarada da anlattık ki mem leket © ahvali ile estetik arasında büyük fark vardır. Gorki ve Blasco bir devrin es - tetik hususiyetlerini, zevk çeşmisini mâ. çerçevesi isterseniz bir İ şeri bir hassasi. yet ve mâşeri muhayyeleden ala - rak verdiler derhal dünyayı tuttu. IV — Üzüm veya incirin husus | siyeti hakikaten yetiştiği yerin | hususiyetlerini anlatmak değildir. Kendilerine mahsus bir lezzetleri ve eserleri yerlerin hususiyetleri lezzeti vermiyor mü?, Her halde dostum evine bir ok: ka incirle, bir okka üzüm olsun almıştır. o Manayvın mühakkak Şu sözleri kulağındadır. “— Kavak inciri?, “— İzmir üzümü?, onlara bu Kavak incirinin, İzmir üzümü - nün insan kafasında uyandıracağı his, mantıki tedailer incirin bün - yesindeki lezzet kadar müessir o- lur. Ben, orijinal eseri incir ve üzüm le mükayese ederken geri teknik. li bir cemiyetin nasıl orijinal mah- suller çıkarabileceğini söylemiş rinden ayni günlerde muamele gör mekte idi. oldum. o Bu benzetişin anlattığı mâna gayet saribti, (o mademki teknikli | müâşerin hülyasını kendi hulyala - | | olmasındandır. Fakat yetiştikleri | -| İ Muğrav acı dudakların: | | büktü: — Muhterem kral dedi, şunu bilin ki, ben artık Gürcistan kralı | Muğrav değilim. Ve hayatımda | bir daha bu iddiada bulunmıya -| cağım. Her hakkım sizin olsun, İ fakat bugün bütün memleketi ha- rap etimye azmetmiş olan otuz bin İ kişilik orduyu başıboş bırakmayı | acı 01z. Teymuraz asabileşmişti: — Muğrav, dedi. İşime müda- İ hale etmiye hakkın yoktur. Şah! Abbas eğer sana bir emir verdiyse yap, askerlerim, şimdi Karaciğay hanı karşılamıya gidiyor.. Muğrav, ani bir kahkaha fır - lattı; — Annenizin, mukddes krali- çenin hatırasını yadetmiyorsu İ nuz, ne çabuk unuttunuz!.. Dedi. Teymuraz, ayağa kalktı. Elini kaldırdı: — Çabuk, dedi, nız, yoksa.. buradan çıkı- —Pişman olacaksınız... Beni | dinleyiniz.. — Bana hitap edemezsiniz... i Aklınıza ihtiyacım yek.. — Siz çok tecrübesizsiniz, iti raf ediniz ki tecrübeme muhtaçsı- NIZ... e 27 çadırın önünde du ran muhafızlara seslendi; — Derhal bu adamı hapsedi - niZ.. Muğrav hiç kımıldamadı. Bir az sonra bir manga askerin muha- Fazasiyle bir çadıra nezaret altına alınmıştı. Aradan bir saat geçmişti ki, Teymurazın çadırının önünde üs - | tü başı kan içinde bir adam Kelir. di: | O Arkadaşlar, aldatıldık, mah ovlduk.. Diye bağrıyordu. Abbas askerini karşılamak üzere geçide giden tabura mensuptu, Asker tıkanarak yanma yaklaşan bir arkadaşma vaziyeti anlattı, Boğaza gittikleri vakit acem asker leri onları geçitten geçirmişler, ö- bür tarafta pusu kurmuş olan şah askerleri hücum ederek bini müte- caviz gürcü askerini kılıçtan geçir- mişti, Bu haber ağızdan ağıza birkaç dakika içinde bütün orduyu dolaş- tı, Muğravın söyledikleri çıkıyor - | du. Herkeste ona karşı derin bir a- lâka uyanıyordu; demek Muğrav hakiki bir valanperverdi, Kral çadırından çıkmış, haberi i almca ne yapacağını şaşırmıştı. O, üste biraz evvel kendisini ikaz e- den Muğravı hapsettirmişti. Çadırın etrafında toplanmış o- | | lan bir sürü asker bağrışarak Muğ dostum tereddüde düşmüş o halde bir daha tekrar edeyim. Mâ | şeri orijinaliteye sahip olan bir e- lezzet orijinalitesi alan üzüm ve incir gis bi ileri teknikli bir cemiyetin in: | sanları arasında kendisine bir yer bulablir ve beynelmilel olur. Sadri Etem Bu bir Gürcü askeriydi. Şah| Yazan : Niyazi Ahmet ravın hapsedildiği tarafa koşuştu- İlar, Birkaç dakika sonra Muğrav serbest bırakılmış ve vaziyet anla şılmıştı. Kahraman Muğrav bunu zaten biliyordu. — Peki, dedi. Şimdi ben gidiyo- rum. Krala söyleyiniz. Bütün as - kerini burada toplasın, benim' gön dereceğim haber üzerine hareket etsin.. Muğrav bunları söyledikten son ra Karaoğlanla Yadigârı yanına sağırttı. Arkadaşları gelince: İyi dedi. Üç arkadaş, şah Abbas ordu - sunun başına geldikleri vakit va - ziyeti anlamakta secikmediler. Binlerce asker, birkaç saat evvel benimle geleceksiniz, «| kılıçtan geçirdikleri Gürcü asker < lerinin cesetlerini toplamış, sarp bir kayalığa doldurmuşlardı. Muğrav, çdırma çekildi. Ve bir avuç askerle otuz bin şah askerine yapacağı hücumun plânını düşün « | meye başladı. | Üç arkadaş akşamın karanlı « ! ğında etrafı dolaşıyor, askerlerin geçeceği yolları, ve hücumun ya « pılacağı noktaları keşfediyorlar « dı. Kulaklarına son süratle gelen bir nal sesi geldi. Biraz sonra bir süvarinin atını çatlâtircasına ken - | dilerine doğru sürdüğ gördü « ler. Süvari yanlarma yaklaşınca, atının üstünde doğrularak sordu: — Karaciğay ordusu çok uzak: ta mı?., | — Hayır yakında.. Nereden ge- liyorsun?.. 1 — Şahtan. — Kimi göreceksin?. — Karaciğay hanı.. Şahın na- i mesi var.. Muğrav, nameyi istedi. Süvari | terbihli olduğunu, Karaciğaydan başka kimseye vermiyeceğini söy- liyerek atrnı sürmek istedi, Fakat Muğrav, ok gibi atılmış süvarinin İ atının dizginlerine yapışmıştı. Süvari silâhma davranmak ü - zereydi, Yadigâr süratle piştavmı | çekerek ateş etmişti. Birkaç saniye içinde cereyan j eden hadise süvarinin ölümü ile neticelendi. Muğrav (o Yadigâra i ra süvarinin üzerini aradı ve şa . hın kendisinden gizli Karaciğaya gönderdiği mektubu aradı. Mek l tup süvarinin koynunda idi, Açtı. lar. Şu satırlar okunuyordu: “Benim kıymetli kumandanım d de muvaffak olacağı - | | nı ümit ediyorum. İnşallah bu se «| fer son olsun. Artık bu Güreii mil. letinden kurtulalım. Muğrav de . nen adamdan sakınmak gerek, mektubumu alır almaz vakit ge - | çirmeden ortadan kaldır... j Şah Abbasın imzasını taşıyan iğ bu mektubu okuyan üç arkadaş, ! bu tesadüften fevkalâde memnun doğru orduya geldiler. Hava tama miyle kararmıştı. Karaciğay, Muğ. rava geldi. Hücumun ne yakit ya- pılacağını -5rdu. Muğrav: — Yarın sabah, dedi, erkenden hücum edeceğiz. j (Devamı var)