» vü | İ | i İ | - “Aş ve Vakıt'ı Lâmbanın pembe abajuru, ©- daya tatlı bir renk verdi. Günay, Aynaya baktı. Halinden korktu, Gözleri yerinden oynamıştı, Du - dakları titriyordu... Gayri ihtiyari kendi kendine mırıldandı: — Affet Kaya... Yatağının ayak ucuna diz çök- tü, Başını şilteye dayadı, uyuya kaldı. 28 Kazanın hatırası, Günayı uyan” dırdı, Yerde yattığını görünce he- men kalktı, Masanın üstünde du - ran küçük saatine baktı: — Eyvah, dedi, altı yarım saat şonra annem uyandır- mıya gelecek. — Hemen soyundu. geceliğini giy di, yatağa yattı. f Yatağın serinliği asabını biraz teskin etti. Fakat annesinin ner- deyse 752'5: düşünerek artık gözüne uyku girmedi. Gözlerini tayara dikti, geçen gsceyi düşünmeye başladı. Kanlı elinin bileğini tutan Kayanın ba - yali gözlerinden gitmiyordu... Bu hayali görmemek için gözlerini kapadı, Fakat hayali, kirpiklerin- den süzüldü. Kendi kendine söylendi: — Kaya, sana karşı haksızlık ettim! Birden ürperdi. Bir kapı açı- lıp kapandı. Annesinin ayak sesi buçuk; rildi. — Bonjur kızım! Zinı sğeyglirirdi. Günay doğruldu: — Ani'ie., Anneciğim.. Boynu: ma sarıl, beni sıkı sıkı öp! Kızımın titriyen sesinden ürk- tü. Onu kollarının arasına aldı. Altın, Altın Yer yüzünde ne kadar istihsal var? 1492 den 1930 tarihine kadar istihsal olunan altın miktarı 59,000,000 kilogram olarak tah - min olunuyor ki bunun 20 milyo- nu 1900 — 1932 otuz sene zarfın- da istihsal oluduğuna nazaran son zamanlarda istihsalât nişbetinin fevkalâde arttığı anlaşılıyor. Bu istihsalât geçen asrın nısfına doğ- ru senede ancak 25 bin kilo iken| son senelerde senevi 600,000 kilo- Ya vasıl olmuştur. Altın istihsalâtınm yüzde (95) ini atideki memleketler yapıyor: Cenubi Afrika müttehit memle » ketleri 53.1 Kanada 13,6 Amerika 10,4 Rusya (Sibirya dahil) 59 Meksika 3,2 Rodezya (cenubi) 2.6 Avustralya 21 Afrika (şimali) 13 Kongo (Belçika) bi ilipin adaları dn Dünyada henüz çıkarılmamış olan altınların en çoğunun Trans” valde olduğu ve bunun 7,34),000 ilogram miktarında bulunduğu tahmin olunuyor. Buradaki cev - erlerin beher tonilâtosunda 10 &ram altın bulunuyor? ve beher ki. saf altının istihsal masarifi 83 türk lirasma mal oluyor. debi tefrikası: 39 uyg Ay yy yy ya Selâmi yaklaştı, Kapısının tokmağı çev -| Her sabah erkenden kalkar, kı- | tuzağı | Izzet ww . — Nen var yavrum?» Ne ol - dun?... Dün gece neredeydin?. Günay, başını annesinin omu - i zundan kaldırmadan cevap verdi: —- Tiyatrodaydım. İ — Yavaş yavaş kendini topluyor- du. d -- Neden bu kadar renksiz- sin?.. Neden solgunsun? Tiyatro -| ya kiminle gittin?. İ — Ada ahbaplarımla.. Tanı-| mazsm ki isimlerini söyliyeyim. — Peki şimdi nen var?.. Dün | gece #enin canını sıkmuışlar.. Has- tasın... | Günay, başından geçenleri an- nesine anlatmıya cesaret edemi - yordu. Hayır, izzeti nefsinin, a - | yaklar altina alındığını itiraf ede- | mezdi. Annesi gene sordu: — Söyle bana yavrum, ne ol. ! dun?.. Günay irkildi: — Hiçbir şeyim yok anne.. Ne- İden hasta olayim?... Seni sev-| dim, kendimi okşattım diye mi?. Dikkatli dikkatli kızının yüzü- ne baktı. — Gece gezintisi sana yarama- mış... Uykusuz kalmışsın.. Sarısın. | — Şimdi yüzümü gözümü yı » karım, bir şeyim (kalmaz... Geç yatmıya alışık değilim de.. — Tiyatro güzel miydi?. — Güzeldi. Çok eğlendim. Polis Haberleri emananana erse orana area . Bir oda arkadaşı Otelde gece yarısı | baskın yaparken j Sirkecide, Karadeniz otelinde misafir bulunan Mudanyal Ali Ri- | za efendi evvelki gece odasında u- | yumuş, gece yarısı, aynı odada yatıp kalkan İnebolulu Halit ya *| vaşça odanın kapısını açarak içe ri girmiş. Elektriği yakarak oda arkadaşının mışıl mışıl uyuduğu - nu görünce, ayaklarının ucuna ba- sarak arkadaşının o duvarda asılı olan ceketinin tam altında bulu - nan iskemleye doğru gitmiş ve ©- turmuş. Bu esnada iskemleden ha- sıl olan gıcırtı, uyumakta olan A- li Riza efendiyi uyandırmış, E - tıyı işiten Ali efendi ayak ucun - daki iskemlede birinin oturduğu- nu hissedince hiç sesini çıkarma - dan gözlerinin arasından gözetle- miye başlamış. Gıcırtı üzerine arkadaşının uyanıp wanmadığını anlamak i- çin hareketsiz olduğu yerde bek - liyen Halit, Ali Riza efendide ba- riz hiçbir hareket göremediğinden uyuduğuna kanaat getirerek faa - liyete girişmiş. İhtiyatla ayağa kalkarak du - varda asılı duran ceketin cepleri - ni araştırmıya başlamış ve iç ce - basının öz malıymış gibi kendi ce- bine indirmiş. Sonrada bir şey yapmamış gibi rahat rahat soyu - Dur da kalkayım anne, geç kala- cağım. Acele acele giyindi, yemek o- dasında çayını içti. Annesi sordu: —Reçel peynir yemiyor mu - i sun? ş — Hayır, hiç aç değilim.. Oğ- leye gelir daha iştahlı yemek ye - rim. (Deran var) , Cinayetler Amerikada neden . bu kadar çoktur? | Londrada Wünteşir Telgraf ga- zetesine “Amerikada cinayetlerle Ii mücadele milli cemiyet reisi M. | Moos,, şu beyanatta bulunmuştur: | Amerikâda senede: 12,000 ka- Gİ, 3,000 çocuk ve insan kaldır- ima, 10,000 tecavüz vukua gel- İ mektedir. Cinayet miktarı 40 senedenbe- ri mütemadiyen artmıştır. 40 sene evvele nisbetle Amerikada cinayet ler yüzde 350 artmıştır. İ Cinayetin bu kadar çoğalması- na sebep, en meşhur bir câninin, en meşbur avukatların müdafaa - larını temin etmiş olmalarıdır. Bir çok erbabı cinayetin senelik ücret ile en meşhur avukatları angaje | ettikleri muhakkaktır. z İ “Bundan başka câniler, bazı mür İ tekip adliyecileri, bazı polisleri ve bir cok ahlâksız fırkacıları kendi- lerine ortak yapmış olmaları, cina yetleri bu kadar kolaylaştırmakta ve çoğaltmaktadır. a Kalabalıkta yankesici Evvelki gün 17 de Karaköy dö- inersecinden geçmekte olan Beşik- taşlı Ohanes oğlu Murat efendi rişi yanına yaklaşarak cebinden cüzdanını aşırmış ve narak elektriği söndürmüş ve ya - lağına girmiştir. Oda arkadaşının her hareketi- İni aralık gözleri arasından seyre- İ derek sesini çıkarmıyan Rıza e « İ fendi, ne yapacağını bir hayli dü- şündükten sonra nihayet sabaha kadar beklemiye ve sabahleyin işi olduğu gibi polise anlatmıya ka - rar vermiş. Fakat, vak'a üzerine, gözüne bir türlü uyku girmedi - ğinden dayanamıyarak, daha or - talık ağarmadan gecenin saat üç buçuğunda karakolu © boylamış.. Hadiseyi olduğu gibi anlatınca za- bıta işe müdahale ederek tahkika- de etmiştir. Becerikli oda arkada" $ı evrakıyla birlikte adliyeye tes - lim edilmiştir. $ Pangaltıda Eşref efendi soka- ğında 15 numarada oturan Elimois minde biri zabıtaya bir şikâyetna- me vererek ayni evde oturan Ed - garın kendisine hakarette bulun - duğunu iddia etmiş ve Edgar hak- kında takibata başlanmıştır. $ Ortaköyde Palanga caddesin- de 16 numârada müteferrika komi seri Mehmet beyin evinde misafir bulunan 10 yaşlarında Selâhattin isminde bir çocuk evvelki sabah sa at 18 buçukta Fındıklıda tramvay- dan atlamak istemiş ,fakat bece - remiyerek yerse ( yuyarlanmıştır. vücudunun muhtelif yerlerinden yaralanan Salâhattin tedavi edil mek üzere Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır. $ Dolapdereden geçen 3754 nu- maralı Azizin idaresindeki yük a- rabası Edvar isminde bir çocuğa çarparak yaralanmasına sebebi - yet vermiştir. Arabacı yakalan mıştır. ; kaçmıya başlamıştır. İşin farkına kalabalık arasında ilerlerken, bi-| yaran Murat efendi feryadı basın- cü olarak kalmanızı muvafık bul- ceketinin! ca kaçmakta olan yankesici Kâ -| muyor. Artık Gürcistanı unutacak mil yakalanmıştır. lektriğin yandığını gören ve gıcır- binde bulduğu on lirayı sanki ba» | ta girişmiş ve on lirayı İnebolulu- | nun üzerinde bularak sahibine ia- | get yi e — Muhterem güzel kraliçem... dedi, Sizin için ölüm mevzuubah- | solmaz. Çünkü bu emri hiçbir el infaz edemez, Yalnız ölümden 'kur | tulmak için fedakârlık lâzımdır. Karaciğay çok dolambaçlı ko - nuşuyordu. Bu suretle (o Ketevana i tahakküm etmek, o kurtaracağını ihsas ederek emellerine rametmek istiyordu. | — Ketevan, bunu hisseder gi - İ bi oldu: | — Siz dedi, şah Abbasın çok söyliyecektiniz.. / uzun emirlerini Bekliyorum .. Karaciğay, sah Abbasın emir - | lerini hiç de söylemek niyetinde değildi. O, şu anda güzel kraliçe- | yi emeline rametmek istiyordu. Bunu nasıl ihsas Ooedecekti?.. Ketevan gerçi şah Abbasın bir re- hiniydi. Fakat gene saraylarda kraliçe azametini muhafaza edi -| yordu. Yanında bulunmasını arzu | | ettiği akrabalarını çağırtmış, kırk kadar akrabasi ile kendi sarayın - daymış gibi yaşıyordu. Şah Abbas o vakte kadar onun kraliçe haşme- tne halel getirmiyecek vaziyeti | ihzar etmişti, Fakat, bunu artık! devam © ettiremiyecekti. Çünkü, oğlu Teymuraz uslanmamış, gene! asker toplıyarak istiklâl davasın - da bulunuyordu. Peyker sultandan gelen bir mektupta Kahetinin Gürcü askerleri tarafından istilâ edildiği bildiriliyordu. Şah Abbas, kraliçeyi rehin tut- maktan bir fayda hâsıl olmıyaca- ğini anlamıştı, Bunu (o anladıktan! sonra da kat'i kararını vermiş, o- nu tüyler ürpertici ve şimdiye kâ- | dar görülmemiş bir işkenceyle öl- dürtecek ve bütün ordusunu Gür- cistana tabrik edecekti. Karaciğay han, bunları söyle. meden kraliçeyi avlamak yolunu tutmuştu. Ketevan kraliçe, dindardı. Ba- pasını bir an yanından ayırmaz, hemen her gece dua ile meşgul o- lurdu. Hayatını Yatanına vakfet - i mişti, Vatanından başka bir şey düşünmüyordu. Din ve vatan aşkı onu müteassip yapmıştı. Karaci - ğay hanla fazla meşgul olmak is- temedi: — Siz söyliyeceklerinizi unut - muş olacaksınız... Düşününüz., ha- tırladığınız vakit söylersiniz.. de- di ve kapıya doğru yürümeye baş: ladı. Karaciğay, - birden ayağa kalktı. Elini kılıcına götürmüştü: — Şah Abbasın kumandanını tahkir mi ediyorsunuz? Diye sordu, Ketevan, bu küstah kumanda. | nın yüzüne bakmadan: İ — Bir kraliçeye karşı yaptığı - | nız muamelenin farkında mısınız.. İ | dedi. Harp sahasmda bile kadına | silâh çekilmez. | Karaciğay sarsıldı. Gayri ihti- yari yaptığı hareketin çok ayıp ; olduğunu kendisi de farketmişti. i Fakat iş işten geçmişti. Bu hare - ketini tamir edemiyeceğini anla - dı. Ok yaydan çıkmıştı. Hedefe | varıp varmıyacağını düşünmeden Şiraza gelmesi sebebini söyledi: — Şah Abbas, dedi. Sizin Gür- : sınız, ve Gi em HÜKÜMDAR Yazan: Niyazi Ahmet insanları gibi onların din ve âdet- lerini kabul edeceksiniz... Kraliçenin yüzü bir saniyede ölü rengine dönmüştü, — Ne... diye haykırdı.. — Gürcistan (o unutacaksınız artık., Ketevan gülmek istedi. Dudak- ları kımıldamıyordu sanki.. — Şah Abbas buna ihtimal ve- riyor mu?.. — Zannedersem... Şunu bilin ki Şah Abbas her şeyi oyaptırabilen bir hükümdardır. — Fakat bunu yaptıramıya « cak. — Aldanıyorsunuz.. Belki boş bir ümide kapılıyorsunuz. — Hiçbir ümidim yok.. Fakat bu boş bir tekliftir. Milleti ve va: tanı için ölümü gözüne alanlar tehditten korkmazlar.. Karaciğay sert adımlarla kapı- ya doğru döndü: — Size yarına kadar müsaade, dedi. Yarın bu saatte fikrinizi de- ğiştirmiş bulmayı temenni ederim. Aksi takdirde netice hiç tahmin etmediğiniz şekilde olacaktır. Fazla bir şey söylemeden ka » pıdan çıktı. Ketevan, bacakları titriyerek olduğu yere yığıldı. O halde ne | kadar kaldı, kimse bilmiyor. Ken- dine geldiği vakit havanın karar- | mış olduğunu gördü. Ağır adım » larla odasına çıktı, Papaş «Görgi j Hazreti Meryemin, tasviri önünde diz çökmüş, dua ediyordu. Ken - dinden geçmiş ihtiyar ikide bir: — Gmerto.. Gmerto (1) diye inliyordu.. Tamara, ağır adımlarla bir ha- yalet gibi odaya girdi. O da tas - virin önüne geçti, Bir müddet dua ile meşgul olduktan sonra; | — Görgi, Görgi... | diye papasa seslendi. | Ihtiyar papas, kraliçesini kar- | şısında görünce, sevinçle: i — Evlâdım.. dedi. Neredey - | din? Merak ettim. | Ketevan, tebessüm ederek: — Muhterem peder, dedi. Rü- | yam hakikat oluyor. Karaciğay | bizi ölümle tehdit ediyor. i Papas titremiye başlamıştı. Ke- | keliyerek: — Niçin?. Biz ne yaptık?.. di- | ye sordu. | — Bir şey yapmadık.. Fakat | Şah Abbas öyle istiyormuş. | — Sebep nedir?.. sevgili ev - | lât.. | — Sebep Gürcü olmamız.. Şah Abbas Gürcülüğü ( bırakmazsak | bizi öldürtecek., 4 — Siz ne cevap verdiniz?... Kraliçe, anlamamış gibi pa - pasm yüzüne baktı: ğ — O dakikada allahin kalbime verdiği ilhamı... i Biz Gürcistan için yaratı! . dık... Gürcistan için öleceğiz.. de- dim. Papas farkedilir derecede tit » | riyordu. Dili dolaşarak sordu: i — Şimdi ne yapacağız?.. — Yapacak bir şeyimiz yok.. Bana bir gün müsaade verdi. Ya- v rın tekrar gelecek.. Tabii (gene ayni cevabı vereceğim.. (Devanu var) (1) Gürcüce Allah demektir. | | | | a ci