K o—ö.— VAKIT 10 Ağustos 1933 İzmir ve Seyyahlar © Bir Italyan Profesörü İzmirin istik- bali için ne diyor ? İzmiri bir turizm merkezi haline getirilmek fikri şimdiye ka- dar hatıra gelmiş midir?. o Ticari © önüne getirilmesine, ve böylece menafii daha ziyade umuma şamil © olan yardımcı refah kaynaklarının kurulması suretiyle en ziyade hür ve ileri milletler (o arasında yer al. ipinin nâil. iz olan bir memleket ve rejime kar şı yeni ve daha (kuvvetli sempati cereyanlarının ihdasına fırsat bı- takmış mıdır? Turist artık, vatanına avdet et- © tiği zaman, iktiham © ettiği müş- külâtı mübalâga ile nakleden ve bu suretle kendisini emsali nadir verlik göstermiş duygusiyle © hurafe perdesi © kahraman bir istisna olmamalıdır. Geçmişin abide ve hatıralarma i vaziyetleri iktizası ekseri- ya önüne geçilmesi imkânı olm - © münasip veçhile yapılacak bir ta - nıtma propagandası ve elde edilen gayenin kıymetini ( arttıran sıhhi yorgunluğu değilse bile şahsi te - şebbüsten mahrum alelâde turistin © cesaretini kıran ve Anadoluda bir “ seyahat yapmaktan vazgeçirerek ziyaret imkânları itibariyle Ana- » dolunun benzeri olmakla beraber ekseriya temin edebileceği alâka itibariyle daha aşağı olan memle- ketlere sevkeden mahzurları izale için yapılacak muntazam müna - © kaleteşkilâtı sayesinde hemen kâ milen tashih edilebilir. Mevzuumuz olan İzmire döne- © Jim: Şarkım bir başka limanı var © mıdır ki tabii (o güzellik ve cazibe #ibariyle, tarihi hatıraları itiba - “riyle, yalnız münferit değil, ayni “ zamanda toplu abideleri itibariy - “ le, emsalsiz ve ilhamkâr bir gü a © zellik kadrosu içinde yer bulmuş birinci derecede ehemmiyeti haiz merkezleri (o itibariyle bu kadar mucizeli derecede zengin ve deği- — şik bir hinterlanda malik olsun? Bergama gibi Helenistik hane- > danlarından en ışıklı birinin kud- reti, Asyanın Roma devrine ait payitahtı olan Efezin siyasi (o $a “şaası, Didim ve onun şubeleri o - lan Apollon Klaros ve Nisa Pluto- “ mion gibi omabet ve kâhinlerin di ni've ruhani (o cazibesi, ilk hıris tiyan eemaatleri için ne meşhur o- lan yer ve vakaların © hatıraları, © pilus kayasında nakşedilmiş olan büyük”Anadolu ilâhesinin dev asa hayali, ve bütün bunlara ilâveten © Latmosun zevkten kaçınan yaşa- © yışı, “Hierapolis (o kaynaklarınm binlerce senelik tedavi şöhreti, az tanınmış Selçuki sanatının Sel- çuk ve'Balat camilerinde emsalsiz nümupeleri görünen abidelerinin insana yeni ufuklar açan zenginli- ği İzmiri, Anadolunun diğer hiç bir mıntakasında bulunmıyan hu- © dulsuz ve hurafevi bir şiir ışıklariy ” le yıkamaktadır. Buna göl ve ba- — taklrklarm O panoraması, yüksek | mak için şimdiden bütün evsafı ha | | meclüp münevver turistleri cezbe | iyade müsait olan merkezlerin | © yan — iklim ve hayat şeraitinden | nünbais — bazı hafif güçlükler! — milletin müsterâlekeci dehası, Si- | dağ ve düz ovaları, sinesinde bir- sinin taşa dönmüş şelâlerinin haş- meti gibi Jeoloji hadiseleri, dağ- zaruretleri diğer imkânlarında göz| lar, ormanlar ve nehirlerin, deve yi mandayla, kartalı leylekle, kar gayı kaplumbağayla karşılaştıran hayvanlar bolluğu, büyük ve kü- çük avcılık ve balıkçılık imkânla - rı, deniz plâjları ve ılıca merkez- leri mükemmel atlar, yelkenli ve motörlü (deniz sporları imkân- ları ilâve edilirse daha söylenecek bir şey kalır mı? Fakat bu uğurda irade ve teşeb. büsleri birleştirmek, (faaliyetleri birleştirecek ve vasıtaları müşte - rek gayeye doğru nizam altına ala İ cak bir cemiyet kurmak ve mem - bulur ve bazan da hiç bulunmaz | leketi bütün cazibeleriyle tanıtmak bir nezaketle kendisine misafirper | lâzımdır. olan memleket | © etrafına bir emniyetsizlik ve korku | tur. Meselâ Bergamada mükemmel karışık ürkek o bir! geren kıymetli ve | Şimdiden iyi bir yol tutulmuş- bir otel inşası, Hierapolise gidilme sini kolaylaştırmak için Likus üze rine bir köprü atılması düşünüldü- ğü gibi omodernbirkafa ve ce- sur bir yenici olan Vali Kâzım Pa- şa da memleketin her türlü turiz » ma faaliyetlerinin inkişafı için ana şart olan' yolla umumi hizmet lere, mekteplere (o ve her tarafta hükümran olan asayişe ait ıslahata azimkâr bir elle devam etmekte - dir. Müşarünileyh arkeoloji için, tecrübeli, sarsılmaz iradeli, ge - niş fikirli bir o adam olan, İzmir toprak altını aşk ve sebatla araş- tıran ve bu sayede meçhul kalmış hazineleri güneşe çıkaran Salâhat tin Bey gibi Obirzatın (şahsında yorulmak bilmez ( bir mesai arka daşı bulunmuştur. Mumaileyhin idaresi altında, leri zengin olan İzmir müzesi bü- tün şarkın en zengin heykeltraşlık ve kitabe müzelerinden biri olmak üzeredir. Bununla beraber (bu sahada belediyelerle hususi şahısların re- kabetini tahrik ederek belediyele- ri kndi salâhiyetleri dahilinde he- men imkân dahilinde olan ve bir kaç günlük iş ifasından başka bir fedakârlığı istilzam etmiyen abi - delerin düzeltilmesi ve taharri sa- halarının hafri, yol ve köprülerin tamiri, yollar üzerine (işaretler vaz'ı harabeler etrafında ağaçlık ve gölgelik sahalar tesisi, batak- lık yerlerin kısmen sıhhileştirilme- si, taksimetre ve tren saatlerine tâbi olan aceleci turist için arkeo- lojik mevkilerin ziyaretine başlıca mânilerden biri hususi o emakine dubul teshilâtı © gibi hususatta is- lahat icrasına sevketmek lâzımdır. Bu hususta bir kanun lâyihası tan- zim edilmek üzere olup Reisicüm- hur Hazretlerinin memleketin şa- nını teşkil eden abideler hakkında ki heyecan verici alâka ve himaye si kimsenin meçhulü değildir. Diğer cihetten vapur, şimandi- fer ve otomobil kumpanyalariyle yapılacak anlaşmalar süratli müna kale imkânı hazırlıyarak şimdi tatbik edilmekte olan seyahat sa- atlerini ıslar edecek (o ve bugünkü halde ancak yalnız başına seyahat | turistin tahammül! eden zengin edebileceği seyahat ücretlerini de ucuzlatacaktır. Hususi otel sana- yii ile teşekkülü nasıl olsa gecikmi yecek olan salâhiyeti (o ve vukuflu kılavuzlar heyeti de kalite ve fiat şimdiden abide- | Gözümüze ilişti / l Kanunlar, nizamlar önünde .. Yerli mallar sergisinde teşhir | edilen eşya ile alâkadar olma - dan sergiyi gezen hanımların ar - kalarından dolaşarak, önlreine ge- çerek, çok kalabalık, sıkışık yerler» de hattâ sürünerek; (osade kaşla | gözle değil, el ve ayakla da terbi - yesizlik yapanlar... Tramvaylarda; oturulacak, or » İtasmda ve arkasında ayakta du - rulacak boş yerler varken, vatma» nın araksındaki kapının önünde | ve kadınlara verilen iki sıra kane- | penin yanında ayakta duran er « kekler... liçinde un çuvalları dolu, ku * lakları parçalıyan bir gürültü. ile ! şehrin en kalabalık caddelerinden gelip gidenleri pudralıyarak bütün sür'atiyle geçen demir tekerlekli arabalar... Durdukları yerde, sebepsiz, mü- | nasebetsiz kornesini öttürdüğü hal de sokak köşelerinden sesiz, seda- sız çıkıveren otomobiller... Sokaklarda kaldırımları, iske » | lelerde, vapurlarda, trenlerde dö- şemeleri aksırarak, öksürerek pek | iğrenç bir şekilde telvis edenler.. Binlerce kaza kaydedilmesine, binlerce memnuiyet ilân olunması- na rağmen hâlâ tramvaylara ha- rektteyken atlıyanlar, akşam tram vaylarma kandil kandil asılanlar.. Gözümüze ilişti ! BABAKO süse esarete ceran semer sd itibariyle srkı bir kontrol ve zabtı rabt altına alınmalıdır. Bundan başka halıcılık, el iş-! Geçen gün bizim Vakıt gazetesi yazmış. ama, bunu, bizim balıkçılar oku- muşlar, yahut okuyan bir başka- sından duymuşlar.. İstanbulun balıkçılar (o yatağı olan Kumkapı ve Yenikapı sahillerinde yaz akşamlarının o kendine has çeşnisini almıya gitmiştik, Üstü ya. İri kahve, yarı çardak, — altı yarı kahve, yarı kayıkhane, yarı kaya- lık bir viranenin üst katında bizim gibi birkaç müşteri, alt katta da üç dört balıkçı vardı. Biz yukarı- da kahve, narkile içiyor, karpuz | kavun kemiriyorduk; onlar da aşa ğıda eski ağları tamir ediyorlardı. Biz bu sahillerde yaşıyanların pisikojilerinden dem vuruyor; on- lar ise bir, bir buçuk ay sonra yağ- İ leri, çinicilik v. 8. gibi Türk halk | sanatlarının renkli (vecanlı bir surette gösleren ve içeride yaşıyan | köylüler için bir kazanç kaynağı olduğu gibi hariçte memleket için en kuvvetli bir propaganda olan binbir çeşit eşyaya ait el sanatları- i nı mutlaka himaye ve teşvik etme İ lidir. Nihayet İzmirde kolayca erişi- lir merkezi bir kütüphanede mın- takaya ait en mühüm kitapları top layıp (o buranın idaresiyle beraber şarkı öteden beri şüpheli alış veriş memleketi addeden ( ecnebilerce bilhassa hoşa giden ücretsiz malü mat itaşına pratik ve zeki bir zatı memur eylemekte muvafık olur. İskenderiye, Kıbrıs, Rodos, İs- | tanbul, Pire arasında gezen transatlantikler neden İzmir li- manında da durmasınlar ve neden i yolcuları için Bergama, Sart, Efes, ve hatta şimdiki yolun hafifçe ta- mir ve tashihi sayesinde (Didim, Millet ve Priyene gitmek imkânı i hasıl olmasın? Kâfi miktarda turistin gelmesi temin edilince diğer teşebbüslere de girişilebilir. Ben (bunlardan sadece Bergama veya Efeste eski Yunan piyeslerinin temsilini, gece tenviratı içinde (yapılacak gece eğlencelerini hatırlatayım ki bunla rın cazibesi az zamanda memleke- tin hudutlarını aşarak bütün dün- yaya yayılacak bir şöhreti taşıya- bilir. Memleket içinde kaynaklarını ve ahalisini şevkle bizzat tetkik et tiklen sonra İzmire (çok samimi olarak temenni ettiğim parlak tu. i rizma istikbali işte bu merkezde » dir. Ginlio Jacopi İtalyada müzeler ve Arkeoloji hafriyatı müdürü lanmıya başlıyacak olan palamut- ların fiziyolojilerinden bahsediyor lardı. Derken bir aralık alt katta» ki mübahese gele gele geldi, balık- ların da tıpkı insanlar gibi konuş- , maları meselesine dayandı: — Ey Aşot ağasenne dersin i bu işe? Caponyalı i denizdeki balıkların da tıpkısı bi- muş he? — Öyledir, konuşurlar köpoğ- lular, he mi'de keyifleri yerinde olunca öyle kıyak o konuşurlar ki deme gitsin! Genç bir yamak atıldı: — Divane olmayın be, balık ko- nuşur hiç? Aşot ağa gülerek: — Konuşur ama, onun dilinden ağnayacak kafa ki lâzım! — Sen ağnarsın onların dilin - den? — Maşşallah! — Konuşurken bunlar ses çı - karırlar? — Yok, dilsiz oyunu oynar gibi işaretlen halleşirler ! — İşareti ne ilen verirler kim? — Ne işareti be budala? Bas - bayğı insan gi kelâm ederler! — Atıyorsun be Aşot ağa! — Ne atacağım yahu? (Eliyle Marmarayı göstererek) : Kaç keret şu deryada kulağımla işitmişim on ların neler konuştuklarını! — Öyle ise de bakalım, neler konuşurlar? — Ne konuşacaklar? Meselâ palamut uskumruya der ki: “Oy- nama balık yutarım seni!,, Uskum. ru da ona cevap verir: “Hamsi da- ha körpedir bırak beni!,, Bu sefer yanlarına yeni gelen — — — İN Balıklar nasıl konuşurlafji Balıkçı Aşot Ağanin söZlüL-— PAMUK uskun runun konuşması—Çam limanında köpek b larının sohbeti— Balıklar gülmezler ama ağlarl& Kümkapı ve Yenikapı kenarlarından hoş bir akşam manzara Ben farkında olmadım | lâfa karıştı: Dün akşam,| ulemalardan birisi | İzim gibi konuştuklarını söylüyor «| Na Halit reis isminde yaşlı bir b — Aşot ağa gene mi mi — Masal değil iki gözüm, olsun ki doğrudur. Hatta hiç nutmam, bir tarihte bizim ti lik kel Mıgırdıç ilen birli yaz gecesi Çam limanında sa yorduk. Uzatmıyalım - efen tam sabahın seher vaktine bir de baktık ki haşa minel runuzdan biri erkek, biri di tane koskoca ayı balığı kay larm üzerine kurulmuş biribi mahbet etmiyorlar mi? Halit reis — Ne muhabbeti bu Aşot — Ne mahbeti olacak, koca mahbeti! Aman bir seniz erkek dişiye ne diller dö yor, ne diller | döküyordu! 8 ağnıyacağınız, hey karıcığım. yordu, bele şimdi suya (bir yım, bak göreceksin, suyun dan sana neki rengârenk gıçlar, ne iskorpitler, ne çin lar yakalayıp çıkaracağım! Lâkin hanımefendi naz edi ben bunları yemem, benim n ağrıyor, ben ille barbunya ile! ya isterim! diyordu. i; — Vay anasını be? desenfk iy, balıklar da tıpkısı insanlar gili — Ne sandınya ağam! yalı ülema boş lâf etmemi radaki alıklar ne ise, denizd lıklar da odur. ii — Aşot ağa bu balıklar üçi konuşurlar mı, gülüp ağlı a mı? — Güldüklerini hiç duyn sım ama çok ağlarlar! — Ağladıklarını nereden yorsun?, — Zo görmiyorsun, bu deniz deryaları dolduran tu? lar hep balıkların göz yaşlı avg nda H ve ” ru, e, Üs “koy K di p* taç vöz Yaz akşamları, Kumkapı kapı sahillerinin o kendine "/ ett, sus yosun kokulu ve babaya” H, nisi, yalnız bu balıkçı kah ti, de ve yalnız bu kahvelerin * rında duyulmaz. Bu çeşmiyi “ labilmek için o sahillerin kö varları üstüne kurulup M K nın bütün güzelliğini içleri” b dire sindire seyreden kadın » * , Mİ > | Mi ik A iz rasında dolaşmak ve ken?! yah kayalıkların ortalarınd mer havuzçukların içinde © nıyan çocukların yanınd dalla geçmek lâzımdır. Osman ©