5? Sat'ın edebi tefrikası: © My Muhakeme Ya Ryu Selimi İzzet ur a İ etmek istemediği birl O Günay sordu: ih, , viyetsizlik keyfini kaçır -! — Hala, adaya kaçta gideriz?. yy Birahane sahibi kaçakçı mı? “ Novotni ,, birabanesi sahibi AŞK DELİSİ | 7 HÜKÜMDARc İva başi gf > | Yani Novotni efendi aleyhindeki bek, Hamıştr. Halasınm halini) — Bir saat sonra, evinde kaçak içki SAİD Yazan: Niyazi Ahmet hı, <Remiyordu. Meçhul bir Genç gülümsedi: davasına sit hak dün m ilğ v “ğe isti ile mücadele etmesi lâzım) — Maalesef yol bir buçuk saat | agi; era A e Muhafızı ben öldürttüm.. Cina-/ bir bis bu adamdan çok istifade ii adliyedeki o dokuzuncu ihtisas yete sebep benim.. Sen kurtul | edeceğini ilham ediyordu. hi seziyordu. Bir an... Bir — İşin: İma arm altı vapuru ile gidiyo - İn, *di, sen sandığı hazırla Gü - fir ye alaşıp çıktı, Ardında ağır | va bıraktı, Kimse, bu havayı ii, #mek odasının i *İki, birinin üzerine atılmış duran | Yin mavi elbisesi, bütün o a - ke yi letlerin yanında, yetim, fa- | Nağ beslemeye benziyordu. ire Hanım onu aldr, katladı ğ “ordu, > Gü, sin may'ım, bu esvabı ne ya - 9 lar, ı Odama, yatağımın ayak ucu v için Mağa, aldırmadan, etrafma bak - odadan çıktı. 4. iç Allaha ısmarladık ânneci- m, > Allaha ısmarladık babacı - 5 Arada sırada ben inerim, ge Börürüm... Siz de gelirsiniz mı? > Güle güle yavrum... Sen eğ - '#, we bak, bizi düşünme. İ Ödüytüler, 1 e. zihe ile Günay vapura girdi A sonra vapur isekeleden ty dr. Sanki uzak bir seyahate çı- 19 e Sibi, Günay o pencerede “il or, annesile habasile men- mukabele ediyoralrdı. W,, PU, Sarayburnundan dönün- beklediler. Nihayet Na , bir rüyadan uyanmış Gidelim mi? Dedi. Gidelim, p ç : li j i- e, | ai ağır merdivenleri çıktılar. ağ m tramvayını bek- ar. | kanar, annesile babasmı göz - ta, Ybedinciye kadar pencere - şt. çantasından rujuyla e mene boyanıyordu. reden ayrılıp, koltu - Yay Ak, duktan sonra, gayri ihti- ay idaresinin basit vapur- i ola, hag > kuruş fazlasile otu - ii Sen kamarasını yadırgadı. iy çevirip arkandaki ; Nk ana... Sen, dünyanın ağı, etlerinde yaşamak için a Ru işsin,, i N ni salona bir genç gir- ni, Ü Ylu, sarı saçlı bir “bi zerinde şık, kül rengi iy z Vârdı.. tüy Gür, doluydu. Yalnız Nezi- i bi, Koi yn oturdukları masada Miş Oştu.. Genç biran te- Müş enra yaklaştı: de eder misiniz?. Pareme y ia, öz ucu ile genci süzü- Ta kesi dd gözüne, erkeğin a Sebi tırnakları ilişti. Son- ti. İlin e avatına uyan | xy, Zarife Sarptı.. İpek gömle- a Sarr iskarpinleri : Li &ibi duruyordu. Ço i ma uygundu. Nezihe, — Vee, sürüyor Hanımefendi. — Sahi.. yoruz.. Bir sessizlik oldu.. ğır ağır Kınalıya yaklaşıyordu. Bu uzun boylu, sarışın adam, bütün şıklığına rağmen Günayın hoşuna gitmemişti, Hele damdan düşer gibi söze karışmasına hayret etmişti.. Fakat Nezihe sanki kırk yıldır konuşmaya hasretmiş gibi sözü uzattı. — Ziz de Büyük adaya mı?. Bu tarz karışıklık ancak Büyük ada — Şişli medeniyetinin son se neler garabâti idi.. Genç cevap verdi: —Evet efendim, klübe gidiyo « rum.. (Devamı var) Bir kaza (Baş tarafı 1 inci sayıfada) ores adalarında Horta Mov'vda denize inmiştir. Bizzat Jeneral balbo tarafından idare edilen ikinci takım Ponte del Gada istikametinde (uçuşuna devam etmiş ve Roma saatile 18,30 da bu limanda denize konmuştur. Filonun bu suretle iki ayn yerde denize inmesine 24 deniz tayyaresinin mahdut bir su sa- basına ayni zamanda konmasına imkân görülememesinden dolayı lüzum hissedilmiştir. Gerek horta Movva'da ve ge- rek Ponta del Gadada Italyan tayyarecileri coşkun tezahürlerle karşılanmışlardır. Limanda de- mirli bulunan gemilerle bütün resmi daireler bayraklarla dona- tılmış, kilise çanları uzun akiş- lerle etrafı inletmiştir. Ponte del Gada. 9 (A. A)- Balbo filosuna dahil deniz tay- ri ister birinin uğradığı ka- Za imsenin boğulmadığı, yalnız tayyare içinde Lai 4 kişinin bir kaç hafif yara ile bu kazadan kurtuldukları şimdi öğrenilmiştir. Tayyarelerin üçü Ponte del Gada'da kalmıştır. Öteki 20 tayyare, uçuşlarına devam et- mektedir. Ponte del Gada, 9 (A. A.) - Kazaya uğriyan tayyarenin ya- nında kalan üç deniz tayyaresi de biraz sonra havalanmışlardır. Kazaya uğryan tayyare şimdi sökülmektedir. Italyan deniz tayyaresinin uğradığı kaza Lizbon, 9 (A.A) — Kazaya uğrayan İtalyan deniz tayyare- sinin içinde dört kişi bulunuyor- du. Bunlar yüzbaşı Ranieri, mü- lâzım o sguaglia iki oçavuştan ibaretti, Bu iki zebit sadece beyin sar- sıntısıma o uğramışlardır. Çavuş" lara ise hiçbir şey olmamıştır. Diğer taraftan Ponte del go- da'dan alınan bir telgrafta bil dirildiğine göre kazaya uğrayan tayyareye yardım için bırakılan üç tayyarede saat on beşe kala bavalanmıştır. Havanın gayet güzel olduğu beyinleri sarsılan zabitlerin sıhhi O vaziyetlerinde gitikçe memnuniyeti mucip bir hal aldığı bu telgrafa ilâve edil- miştir, Bütün adalara uğrı. Sucunun, simitçinin, gazozcunun ve kahve- cinin sesi eksik olmıyan vapur, a- sirile olduğunu söylüyor, mahkemesinde devam olunmuş" tur, Novotni Efendi, evinde bulu- nan içkilerin kaçak olmadığını, bazı şişelerin üzerinde “bandrol kâğıdı bulunmamasının, bu şişelerin mahzende ıslanmaması ve bu suretle bandrol kâğıtlarının düşmesi te- “” bu düşen kâğıtlar yerde duruyordu. Aramayı yapan memurlar, kâ- ğıtları yerde gördüler,, diyordu. Dinlenilen memurlardan bir kısmı, bu ifadeyi te'yit etmişler, dünde bazı şahitler dinlenildik- ten sonra, muhakemenin tabki- kat safhası bitmiş, müddeiumu- mi mütaleasını bildirmiş, ceza istemiştir. Muhakeme, müdafaa yapılma- sı ve karar verilmesi için, başka güne kalmıştır. Kaçakçılık davası Dava muakkibi ve lisan mu- allimi Asaf Beyin muhakemesi- ne, dün adliyedeki Dokuzuncu ihtisas o mahkemesinde devam kâğıdı, ecnebi sigarasi bu- laomasından dolayı yapılan bu mubakemede, müddeiumumi, ce. za verilmesini istemiş, muhake- me müdafaa için kalmıştır. Kadriye'H.— Hikmet B. Kadriye Hanım » Hikmet Bey davasına ait muhakemeye dün Istanbul ikinci ceza mahkeme- sinde devam olunacaktı. Davi, müstacel iş mahiyetinde görül mediğinden, tatilden sonraya bı- rakılmıştır. Kadriye hanımın, hakkında suikast meselesinden tahkikat yaptığı sırada yakışık almıyacak sözler söylediği kaydile müstan- tik Hikme bey aleyhine açtığı bu dava, İstanbul ağır ceza mah- kemesinde görülüyordu. Tatilden sonraya bırakılmasına göre, ağır ceza mahkemesince neticelendi- rilecektir. İmar Bürosu Belediyede mühendis Nebil beyin riyasetinde bir imar bü- rosu teşkil edilmiştir. Büro mü- tehassıslara lâzım olan iptidai malümatı hazırladığı gibi kendi- lerile muhabere ve temas ede- cektir. Profesör Ağaş ile diğer mü- tehassısların raporlarının yakında geleceği tahmin edilmektedir. Imar bürosu İstanbuldaki inşa- atı da kontrol edecektir. Trakyalılar şehrimizde Evvelki gün şehrimize gelen Gümülcüne belediye reisi M. Komminos ile Trakyadaki Istan- bullular birliği reisi M, Şeytanidis dün vali ve belediye reisi Mu- hiddin Beyi ziyaret etmiştir. Be- lediye reisi İstanbulun belediye işleri hakkında tetkikat yapa caktır. eş İsviçre ve tütünler İsviçre hükümeti tütünlerden almakta olduğu gümrük resmini yükseltmiştir. ve intikamı al... Ben artık bu sa- rayda bir şey yapamıyacağım.. An lıyorum.. Artık eski Kübra deği - lim.. Seneler beni unutturdu. Şa- hın gözü şimdi Ketevanda.. Muğrav * son cümleyi duyma - mıştı.. Dışarı çıktı. Büyük salon- dan girince, teşrifatçınm kendisi - ni beklediğini gördü.. Doğru Şah Hazretlerinin huzuruna çıkarıldı.. Muğrav heyecanlı idi. Nasıl karşılanacağını, ne cevap verece - ğini düşünemiyordu.. İşi oluruna bırakmıştı. Fakat her halde hüs- nü kabul görmiyeceğine emindi.. Şahın huzuruna çıktığı vakit vücu- dü ter içinde idi.. Şah, ümidin fevkinde memnun görünüyordu... Dudaklarımda ha - fif bir tebessüm vardı, Muğrava iltifat eder gibi bakıyordu. Fazla vaktin geçmesini de bek- lemeden, adeta lâtife eder gibi: — Muğrav... Dedi.. Benim sa - yayım her kesi şaşırtır.. Kadın parmağına dolanan senin gibi ba- ba yiğitler de en nihayet böyle o- lur.. Muğrav bunlardan bir şey anla mıyordu.. Şah Abbas ne demek is- tiyordu.. — Kübra seni nasıl tanıdı, diye sordu.. Müğrav, verecek cevap bulama- dı.. Ne diyecekti?, Sahip vaşıta- | sile mi tanıdım demeli idi?.. Utanma söyle... O şeytan gibi bir kadındır.. Her istediğini ken- dine esir eder.. Senden çok isti» fadeler bekliyordu. Fakat yapa - mıyacak.. Kendi ayağı ile ökseye girdi.. Muğrav susuyordu.. Verecek ce vap bulamıyordu.. — Bir daha yüzünü göremicek, Sen görmek ister misin?. Muğrav, bir az evvel Kübranın söylediklerini hatırladı.. Şah Abbas onu öldürtecekti. Bu sarayda Kübranın öldürül - mesi bir hadise değildi.. Kübra gibi yüzlerce güzel kız öldürülebi- lirdi.. Kim bilir Kafkasyanın ne- relerinden bu sarayın soğuk duvar ları arasıda hapsedilmiş genç kız lar, zlıraplı o gecelerinde, ha- raretlerini (o dindirmek için içtik- leri birer yudum şerbetle kas katı | kesilmişlerd.. Fakat Muğrav, her ne pahasına olursa olsun Kübranın ölümüne mani olacaktı. Bu ölümün, kendi yüzünden olmasını istemiyordu. Şah Abbas tekrar sordu: — Niçin o kadar düşünüyorsun? Kübrayi unut artık.. — Kübrayı unuturum, fakat | Kübra ölmemelidir.. — Ne demek?. Bunu ne sıfat. | la söyliyorsunuz.. Bu sarayda kim senin ölümü kimseyi alâkadar et» mez.. — Fakat beni alâkadar ediyor. Şah Abbasım yüzü korkunç bir şekil almıştı.. Birden ayağa kalk tı.. Artık bu küstah Gürcünün söylenmesine müsade etmiyecek » ti.. Bu, ikinci defa oluyordu ki karşısında saygısızlığı tekrar edi» yordu.. Fakat Şah Abbas bu adama karşı bir zaaf hissediyordu. İçinde Muğrav, gayet sakin bir sesle cevap verdi: J — Şah Hazretleri Kübra sara. yınızın eski bir cariyesidir.. Ben Tamara için tahtımı bıraktım, o « nun peşinden koştum.. Hiç bir ka dın beni alâkadar etmez... Sarayı nızda, emrinizde istediğiniz gibi çalışacağıma söz verdim. — Kübrayi niçin müdafaa edi « yorsun?. — Benim yüzümden zarar gör- | mesini istemiyorum. Başka bir s6 | beple olsaydı size karşı söz söyle. menin haddim olmadığını takdir. ederdim.. İ Şah Abbas gene eski halini ale mış, hiddetini dindirmişti, i (Devamı var) Türk kadını (Baş tarafı 1 Inci sayıfada) muallim mektebi ihzari kısmın- dan mezun oldum, 1338 - 1339 seneleri zarfında Adana kız mu- allim mektebi Türkçe muallim- liği, müdür muavinliği ve mü- dürlüğünde bulundum. Bu vazi- feden istifa ederek Parise git- tim. Orada yüksek tahsil yap- mağa karar vererek fen fakül- tesine kaydolundum ve Maarif Vekâletine müracaat ederek ev- velâ muavin bilabere asli talebe olarak bükümetimiz (hesabına tahsile başladım. 926 - 927 sonunda tatbiki ve | 928 de hayati | umumi kimya, kimya sertifikalarını alarak li. sapsımı yaptım. 929 senesi de umumi fizik sertifikasını alarak Vekâletin emrile memlekete dön- düm ve Erenköy kız lisesi kim- ya muallimliğine tayin edildim. 930 senesi nihayetinde tekrar Parise giderek profesör M. Pas- j .calın idare ettiği Sorbonun ma- | deni kimya labaratuvarında ça” lışmağa ve metafosfatlarla hbamız metafosfor hakkında bir tez has arlamağa başladım. 3 932 senesi nihayetinde tabsi- limin kâfi görülerek geri dön- mekliğim icap ettiği hakkında | Vekâletten bir emir aldım. Fa- kat profesörüm Paris sefaretimiz vasıtasile Maarif Vekili Beyefen- diye müracaat ederek mesaimin aldığı şekil hakkında lüzim ge len izabatı verdi ve doktora im“. İ tibanımı geçebilmek için sene | sonuna kadar tica etti. Bu rica isaf edildi ve bırakılmaklığımı | 13 Haziran 933 tarihinde üç | profesör ve bir de akademi mü | fettişinden mürekkep juri beyeti huzurunda alelusul tezimi mü- dafaa eltim. Imtihanın sonunda reis M. | Pascal “fiziki ilimler rütbesi,, nin “Mention tres ho- doktoru morable et felicitations du Jury,, ile verildiğini bildirdi. Remziye Salih Hanıma teşek- kür ediyor ve şahsında bir kere ğ daha tecelli eden “Türk kadın- bülün vatandaşlar gibi sevinis yorum, A. Sırrı