: i VAKIT'ın Tefrikası : 54 , > Ben'hiç bilmece halledeme- dim, — Öyleyse bir rehin ver, bir İY Ver söyliyeyim. — Eve girince veririm. Haydi söyle, — Benim değilmiş. > Manto mu?. > Hayır, mendil, — Kimin?. > Feyhan. Feyhanın mendili. — Feyhan da kimdir?. — Feyhanı unuttun mu?.. Hani Benim bir hizmetçim vardı. Hani| beğeniyorduk. İnce uzun boy- h, daima siyahlar giyen bir kız © “Pk mudur canım. Hanım sultan Ürdik, o kadar kibardı. Hani 82- Ms “Ah şu kızla (o konuşabilsen| Ürdim, — Şimdi hatırladım, ama yü -! görmedim ki... — Yüzünü göstermezdi. >— Sizden ne zaman çıktı?. | öğ Dört mayıs sabahı. O meş; rüyayı gördüğümün ertesi sa»! bahı, Annesinden bir telgarf almış, it i çok hastaymış.. Kalkıp git — Babası var mı?. — Var, ama babası mı, kocası bilmem... — İsmi?. — Rıdvan. — Feyhan Rıdvan . — Evet, Mendilde de F, mar- var, Ayşe mendili tekrar çantasn - dan çıkardı. Müfit aldı. Dikkatle ğ er ettikten sonra başını sal KN ev eee bir menfi) ağ) hizmetçi güzle mendil kulla- Mmı?. m >— O kullanırdı. Diyorum! Sa- ğe Hanım Sultan koymuş- Onda kat'iyeyn hizmetçi hali Yoktan, di öğ sustuktan sonra Ayse de- | İ >> Ne demek istediğimi anla -| dn mı? | > Ne demek istedin. ”— 3 mayıs gecesi, © manloyu Büy, iş bile olsam, her halde, be - olmıyan bir mnedili cebime dımı. n Sak, sevinçle haykırdı: | — Ayşe, buldun! | > Ne buldum?. İ İş © Zincirin bir halkası eksikti, “ söz verir misin?. — Ne sözü?, i yz Bu hususta hiç kimseye bir Maile hemen eve git ve Mi yerine, mantonun cebi - > Peki, iy Yakında, memnun olacağın BY haber alacaksın. Durdu, elini uzattı, k Niye Hayır, gidip Safi Beyle gö - O Safi bey de kimdir?. © | |” Nereye gidiyorsun?. Benim- Yaber gelmiyorsun?. May Henüz tanımıyorum, fakat / anahtarı onda, i —ı— X lük, TELEFONDA İt, Safi beyin evinin önüne » ş, , AHMET SAFI N e ve Komisyon Evi Bezek. 3 MAYIS GECESİ.. Dedi ve yukarı çıktı. Ikinci katla durdu. Kapının zili üstünde: Lütfen çalmız! Yazı- lıydı.* Müfit zili çaldı, kapı derhal a- çıldı. Kapıyı açan Müfide ismini, İ ne istediğini soracak vakit bula - madı, Müfit içeri girdi. Dehlizi geçti, bir odaya başını soktu. Bu- rada iki kâtip yazı yazıyorlardı. O odayı geçti. Yandaki salona a - yak bastı. Iki kişi oturmuşlar konuşuyor- lardı. Biri ihtiyardı. Diğeri çok uzun boylu bir genç- ti. Müfit girince ikisi de hızla yer- lerinden doğruldular.. Mühim bir sohbet esnasında sözlerinin yarı kaldığı yüzlerin - den belli oluyordu. Müfit şapkasını çıkardı, selâm verdi: — Safi beyefendiyle müşerref oluyorum değil mi?. Sonra uzun boyluya döndü: — Kiminle müşerref oluyorum? Ve birdenbire hayretle haykır- dı: — Vay1... Sen misin Caferaka?. Olur şey değil!.. Seni burada gö -| receğim aklımdan geçmemişti.. Gö rüşmiyeli kaç sene oldu... Müfit soğukkanlılıkla, heye - cansız konuşuyordu. Fakat diğer i ki kişi heyecan içindeydiler. Müfidin Caferaka dediği sap - sarı olmuştu. Yutkunuyordu. Safi bey yavaşça sordu: — Bu zat kimdir?... Kimdir bu adam?. Cevap alamaynıca Müfide dön- dü: (Devamı var) see 0 BENDEN 008 40 A Ane Polis Haberleri Kardeşini bıçaklıyan genç yakalandı Ayvansarayda Cemil ve Şaban isimlerinde iki kardeş kavga et- mişler, neticede Şaban Cemili bi- çakla ağır surette yaralamıştır. Buna sebep iki kardeş arasında mevcut kıskançlıktır, Evvelki gün aralarında başlıyan bir münakaşa Müfidin gözlerinde bir şimşek | <ticesinde Cemil. Şabanı tokat- | miş, karşılık teklifi lamış, bundan müteessir olan Şa- ban da biçağını çekerek kemikle- rini parçalıyacak derecede ağır surette yaralamıştır, eksik olan halkayı bulduk, Ba- |Torbaları bırakan kaçakcılar Kemer burgaz yolunda Lütfi ve Ömer isimlerinde iki kaçakçı yakalanmıştır. Kaçakçılar yolda giderlerken nazarı dikkati celbet- mişler, zabıta memurları vaziyet- lerinden şüphelennince kaçakçılar ellerindeki torbaları o bırakarak kaçmağa başlamışlardır. Torbalarda kaçak Bulgar siga- rası, çakmak taşı, sigara kâğıdı Güle güle canım nişanlım!.. | ve saire bulunmuştur. Kaçakçı - ların ikisi de yakalanmışlardır. Az çalmış doğrusu Küçükpazarda berber Yaşar po- lise müracaatla Sıtkı ismindeki Dilimiz ilerileyor Dil anketi biterken, onun ver - | diği yemişlerin toplanması işi baş- j Jamış bulunuyor. Karşılıklar an - | keti, iki kısımda üç buçuk ay sür- | dü; 105 liste içinde 1500 ze yakın söz ortaya kondu. den her birine birer yahut birka - çar Türkçe karşılık arandı. Ankatin başından sonuna ka - dar bir tek söz bile karşılıksız kal- madı. Bu gelen karşılıklar sıraya konarak her söz için bir liste ve her liste için bir dosya hazırlan - mıştır. Cemiyetin bu işle uğra - şan bölüğü, her (söze kaç tane karşılık ileri sürülmüşse onları bir liste kılığında bir kâğıt üzerinde toplamış, bir listeye giren sözle- rin her biri için karşılıklar listesi yaptıktan sonra asıl gelen teklif- parçalarla birlikte (onları da bir dosyada birleştirmiştir. Bunlar böyle sıralandıktan ve toplandıktan sonra kılavuz komis- yonu bunları birer birer gözden geçirmiş, her sözün türlü kulla - nışlarını gösterir o örnekler koy - muş, her kullanışa (göre seçtiği karşılıkları ayrıca bir liste olarak umumi merkez heyetine vermiştir. Bir yandan da derleme fişleri gözden geçirilerek bunlar içinde ankete girmiş sözlere karşılık ola- bilecek gibi görünenlerden ayrıca fişler yapılmıştır. Ankete konan 1500 sözden 400 ü kılavuz komisyonu ( tarafından bu yolda hazırlanmıştır. Kalan- lar da bir yandan hazırlanmakta - dır. Hazırlanan 400 sözden ilk 100 ünde bir takım eksiklikler kal | dığından komisyon bunları ta - mamlamakta ve son 100 ün de kul. lanılmış örnekleri hazırlanmakta - dır. Umumü merkez heyeti 101 nu- maralı sözden işe başlamış, şim - diye kadar 50 kadar sözün karşı" lıklarını koymuştur. Bu müzake - reler de şöyle davranılmaktadır: Her sözün önce komisyonca ile- ri sürülen karşılıkları ile bunlara kullanılış örnekleri, sonra da gel- eri (o Visteleri okunuyor. Bundan sonra karşı” lık aranan sözün “Kamusu Türki,, de anlatılışı, “Kamusu Fransevi,, de de fransızca karşılıkları sözler okunuyor. Böylece karşılanacak sözün sınırı iyice (belirtildikten sonra karşılık olarak ileri sürülen ! sözlerde “Kamusu Türki, de, “Lehçei Osmani,, de, “Çağatay lü- gati,,nda Zenker lügatında, Rad- lof, lügatında ve Divanı lügatüt- türk,, de aranarak ne demeğe gel- diği sağlamlaştırılıyor. Derleme- den gelen karşılıkların fişleri de gözden geçiriliyor. NA sin, börekçi Muharrem ve Şükrü isimlerinde dört kişi esrar içerler- ken cürmü meşhut halinde yaka- lanmışlardır. çocuğun 185 kuruşunu cebinden çaldığını iddia etmiştir. Sıtkı ya” | dirhem esrar bulunmuş, hepsi es - kalanmıştır. Esrarkeşler yakalandı Karagümrükte Neslişah mahal- Ye kapıdaki yaftaya bir göz | lesinde sabıkalı İbrahimin iki nu- maralı evinde esrar içtiği haber a: | ve sokağında 18 numarada aşçı Janmış, ikinci şube memurları ta - rafından tarassut altma alınmış - | ları halde nara atarak halkı rahat: | bir ren keyiği olursa mesele fev - lara emir gelinciye kadar elbet halde Safi bey yalnız | tır... sız ettiklerinden yakalanmışlar - | kalâde müsküllesiyor.. Cezairde | kaçırılmanız çaresine bakılır. k Şekerci Ahmet, döşemeci Tah - Esrarkeşlerin üzerlerinde 7,5 rar içmeğe mahsus nargileleriyle" yakalanmışlardır, Aşçı nara attıysada .. Kadıköy Yeldeğirmeninde Kah- ile arkadaşı Tevfik sarhoş olduk” dır. Klavuz hazırlıkları Bu 1500 söz-| ler, yahut gazetelerden kesilmiş | ai . Kapalı Hi dalları” zi AŞANLAR — “Tek başına olarak köye varır vaziyeti zağın altında kalacak olursam ke- miklerim hurdahaş olacaktı. Ani tabiime kendimi terktemekten baş ka bir şey yapamadım. Yere sol kolumun şiddetle dokunması uçu- rumun dibine vardığımı anlatınca kendimi otoparlamağa çalıştım.. Düşüş o kadar garip olmuştu ki.. Düştüğümüz uçurum takriben beş buçuk altı metre derinliğinde bir çukur. Kenarının dik olmaması sukut şiddetini hafifletmişti. Ay- ni zamanda kızak başımdan aşa - rak benden beş metre mesafeye kapaklanmıştı. İ Aslaka gelince, bir top gibi u- İ çurumun en derin yerine yuvar * lanmıştı. Fakat bir lâstik top gi- bi.. Filhakika daha ben kolumun üzerinde doğrulmadan — Alsakın düştüğü yerden fırlıyarak kızağa koştuğunu gördüm.. Kapaklanmış olan kızağı kendi boyunda bir adamdan beklenmi - yecek olan bir kuvvetle döndür - dü.. Ayağa kalkmış, kolunuu- uşturuyordum. Uçurumun dibi yumuşak turpluk olduğundan bir az sersemlermekten başka zarar görmemiştim. Lâponyalı etrafa bir göz gezdirdi.. Hendeğin ke - narlarından kızağı çıkarmak pek müşkül olacaktı. Hemen hendek içinde ileri doğru seğirtti. Ve çok meyili olan bir taraftan yuka- rıtırmandı.. Arkasından da ben çıktım.. İki ren yuları koparak kızak devrildikten sonra yukarda kalmışlar, hayvancağızlar kaçma - mışlar, turpluk arazide yetişen otlardan bir kaç parça koparıyor- Tardı. Vücutlarının titremesi henüz ne kadar yorgun olduklarmı gösteri- yordu. Aslak hayvanların yanına gitti, kızağın eşya dolabından almış ol- duğu bir bezle vücutlerini sildi.. Sonra kopuk yuları tamire başla- dı. Beş dakika sonra yularlar, dizginler, ve üzengiler yapılmıştı. Bana: — Haydi.. Dedi. Siz birisine, ben de birisine atlıyacağız.. Kay- bedecek zaman yok.. Bu yeni u- sul mekâreye binmek pek te ho - $uma gitmemekle beraber çöl or- tasında kalmak ta istemediğim - den renlerin birinin arkasına tır - mandım.. Laponyalı ötekine atla - dı.. Bunlarm hepsi ancak bir çeyrek saat sürmüştü.. Fakat ren- lere bindiğimiz zaman, troykada iken görmüş olduğumuz siyah nok ta gözden kaybolmuştu.. » $ Doğrusu sukutun şaşkınlığın - dan sonra siyah noktanın ufkun hangi noktasında gözükmüş oldu: ğunu tayin edemezdim.. Benden çok dayanıklı ve bu mıntakanm ' kurdu olan Aslak hiç tereddüt göstermedi.. Öne geçerek ken - dince muayyen bir noktaya doğru reni sürdü.. Oldukça iyi bir sü - variyim.. Maamafiyh beygire bi- le çıplak binmekte zahmet çeke - rim.. İnsanın altında beygir ol - da, yürüyüşü gayri muttarit | dan size bir şey yapamazlar., 0 bulunarak deve ile seyahat etmiş anlarsınız. Ben sizi sonradan bulurum, — ge — i yol alırken yolcuyu bir ileri bir | süren yuvarlanma esnasında hissi | âdeta deniz tutmasına uğradı. 2 ! Kendimi koyuvermiştim.. Kı - | olan bazı arkadaşlarım e br geri sarstığını ve deveye binenin ğını o söylemişlerdi.. “Ren,, üze“ rindeki © vaziyetim bundan ha - yırlı değildi. Mubarek hayvan benim acemiliğimi aldırış etme - den garip bir sıçrayışla yürüyor, bağırsaklarımı birbirine geçiriyor” du.. Kendimi hayvanm e tutabilmek için o kadar dikkat diyordum ki ufka bile b m dum.. z Bu o seyahatimiz ne ka- dar sürdü bilmem. Nihayet As“ lakın reninin yavaşlaması benim kinin de yavaşlamasını temin et- ti. O vakit ufku tetkik | Takriben dört kilometre mesafe de bir küçük kasabanın kömelem diğini gördüm.. Aslak ha y bütün bütüne yavaşlatmıştı. Şim- di dizgin dizgine gidiyorduk. Lâponyalının halinde bir dur - gunluk ve memnuniyetsizlik his - solunuyordu.... Sanki kasaba yaklaşmak onun ve benim için bü yük bir tehlike idi.. Bir müdde yol alındıktan sonra dedi ki; | — Gördüğümüz kasaba şimalt Finlandiyada komünizmin merke- zi olan bir Samoyet kasabasıdır N Orada idare bile (O komünisttir. Helsinki hükümeti buraya bir iki defa askeri kuvvet gönderdi. Som | râ intihabatta ekseriyeti kazanan komünistlere müsamahada b i mağı tercih etti.. — Şu halde ne yapmamız gelir?. — Ben bu kasabaya g e Çünkü burada her kes Lapon Aslakı tanır ve onu dost tanrm Fakat siz girebilir ve böylece yemize hizmet etmiş olursun — İmkânı mı var. Benim b yle ren üzerinde girişim esasen | kesten şüphelenmesi lâzım g halkı şüpheye düşürmez mi? — Haym.. Çünkü bir şey u durur ve oraya niçin renle ğinizi anlatırsmız.. Artık gelen şekli bulmak size ait.. Her halde benden asla bahsetmen siniz.. — Peki fakat sonra?.. — Sonra kendinize yiyecek darik ettirir, yatacak bir yer de bulursunuz... Yalnız sabahle binnisbe erken kalkar ve kas nın ilerisinde bulunan küçük se yola kadar çıkarsmız, ben gelir bulurum.. Doğrusunu söylemek lâzım lirse komünist kasabasını böy! ziyaret asla işime gelmiyordu. rifler beni casus diye yakaalrlar sa kim kurtaracaktı?. Fakat & ğer cihetten yol ortasında kalı yahut ren arkasında uzun bir fer daha yapmak benim için in kânsızdr.. Binaenaleyh çar » Aslakın dediğini kabule # dum.. Yalnız Aslaktan bir cih ti daha anlamak istedim ve sor » dum: li — Ya beni tevkif edecek larsa?. — Zannetmem. Fakat tevki etseler bile merkezden emir 5 (Devamı var)