AKIT'ın Tefrikası :39 Memenin s0as0n sese saran mananann Fakat genç kıza yaklaşmıya ce edemedi. Nahide tekrar etti: — Rica ederim gidiniz! — Nahide, bana karşı haksız - ediyorsun. >> Hiç de haksızlık etmiyorum. Msodiyorum, anlıyorum, arkada- Sa Müfit bey beni mahküm etti» lik — Böyle sey söyleme Nahide, Hissediyorum, anliyorum. Korkuyorum... Sizden korkuyo - — Benden korkacak ne var? — Müfit bey var. Beni mahküm Mtirecek, Bu esnada gardiyan odaya gir nde kaldı. Ok Neriman, tevkifhaneden çıktık- sonra, hemen eve gitmedi. Saat dörttü. Bu saatte belki bir Misafir gelmiş olabilirdi. Bunun in evine gitmek istememişti. Fil Yaki bugün kabul günüydü. Hiz - Metçisine tenbih etmişti. Gelenle - *©, müstacel bir iş çıktı, gitmek Şi miriiede kaldı diyecekler - Yürümeye, derin nefes almıya iyacı vardı. Tevkifhane oda - tında bunalmıştı. Çınarların göl - #eliğinden aşağıya doğru inmiye ladı. , s Eve çok geç gitti. Odasma irdi. Biraz sonra Ayşe geldi. — ihpyet gelebildin?, - mi, , — Nerelerdesin?, — Gezdim. — Bugün kabul günündü. Ade: merak ettim. : Neriman cevap vermedi. E — Bugün b'“”- © r gel di. Ev işgal plt e ei — İyi ki çıkmışım. ekmek hoş bir şey değil. — Sana kim kafa tuttu?.. Kim: *tmiştim, — Evet ama, beni görmek isti: Yenleri de kabul etmemelerini ten: etmemiştin. b — Sahi. Senin canını mı sikti: 'ar kardeşim. Yok. Benim asıl canımı sıkan şey, a hissettikçe nasıl muaz - İp oluyor, tasavvur edemezsin. Neriman, masanın üstünde du- an mektuplara baktı: Herkes havadis almak, dedi- yapmak istiyor değil mi?. Gil kodu — Zem türlü hareket edemezdim. — Peki, onlara mazeretini söy- Veseydin, yım. “yler miydin? — Demek mühim bir şey?, — Görürsün, — m in a man İnel di e na S2 Ve e e Sk ili Sam, di. Neriman, Nahideyi tesikn ede-! Neden odadan çıkmak mecburiye- | 3 MAYIS GECESİ.. , — Odanın içinde dolaşma, bir yere otur da anlatayım. — Oturamam. — Seni dolaşırken gördükçe yoruluyorum, rica ederim otur. — Oturdum işte. Ayşe, kendini bir salıncaklı is- kemileye attı, sallanmıya başladı. Neriman kardeşine baktı. Ayşe, pembe yanaklı, etli canlı, güzel bir kızdı. Bir de gözlerinin önüne Nahidenin kansız yüzünü, solgun güzelliğini getirdi. Ayşe ayağımı yere vurdu: — Beni daha bekletecek misin? — Hayır. Biraz evvel sorduğun i suale cevap veriyorum. Tevkifha- neye gittim. — Ne yapmıya gittin. — Nahideyi görmiye gittim. — Nahideyi mi?. Kerime hanı- mın katilini mi?. — Evet, daha doğrusu hayır. Onu haksız yere itham ediyorlar. İ O senin ve benim kadar masum bir kız. — Peki, onu ne diye görmiye gittin?. Seni neden alâkadar etti?. — Ya ben?; Ben akşama kadar Patladım. Herkesin kafa tutması *€yi kabul etmesinler diye tenbih —Neyse, bunun ehemmiyeti ,*nin halin. Senin nen var?.. Ba - ta hiçbir şey söylemiyorsun. Hal- i ki bugüne kadar aramızda giz bir şeyimiz yoktu. Bir haftadan- beri tamamile değiştik. Sefaya ne “ldu?... insan kendini bir esrar — Tabii. Hele sen ellerine ge $erten halin haraptır. Sana fena halde kızıyorlar, Çok müteessifim. Filvaki gitmemiştir. Fakat baş - — Sana anlatayım da, söyle Bu mazereti sen olsan — Sana her şeyi açık söyliye - yim. Kolay değil ama ,söyliyece - ğim. Safa benden şüpheleniyor. Kerime hanımı güya ben öldür - müşüm. Bunun için evden kaçıyor. İşte bunun için ziyafet vermekten vazgeçtim. Bunun için tevkifhane- ye gidip Nahideyi gördüm. Ayşe artık iskemlede sallanmı- yordu. Olduğu yerde donup kal - mıştı. Mırıldandı: — Neriman anlıyamadım.. Söy- lediğini arılamadı — — Anlaşılmıyacak bir şey söy - lemedim. Söylediğim söz çok va - zıh... (Devamı var) sanan sna Hilâliahmer cemiyetinden: Hi - lâliahmer cemiyeti Kadıköy şube- si tarafından her sene yapılmakta olan sünnet düğünü bu senede -10 ağustos 1933 perşembe günü ya- pılacağından, kayıt muamelelerini yaptırmak üzere, çocuk velilerinin, Cumartesi, pazartesi ve perşembe günleri saat -10 dan - 12 - ye ka dar Kadıköyünde kumluktai cemi» yet merkezine müracaat etmeleri. zmlaimğlkmm, Harp maldllerine, şehit yetimlerine İstanbul harp malülleri cemi - yeli umumi merkezinden: 1 — Şehit yetimlerine ait inhi- sar ikramiyelerinin dağıtılmasına yakında başlanacaktır. Tevziat günü makamı aidi tarafından ilân edilmek üzeredir, 2 — Harp malülü tabirinin de- recei şümulü bu defa B, M. Mecli- since tefsir ve resmi, yevmi ga - zetelerde neşredilmiş olduğundan bu tefsir mucibince harp malülü olmıyanların tefriki muamelesi bi- tinciye kadar harp malüllerine a- it inhisar ikramiyelerinin tevzii 3 — Harp malüllerine müteal- lik tevziatın dahi azami sürat ve intizamla yapılması için M. M. Vekâleti fevkalâde mesai sarfet - mektedir. Merkezi tmumimizde bu işlerle sıkıca o uğraşıldığından Ankaradaki murahhasımızdan alı» nan malümata göre gazetelerle derhal tebliğat yapılacağı için ar- kadaşlarımızın muhtelif vasıtalar- la kâtibi urmumiliğe müracaatları» na hacet kalmıyacağı ilân olunur. Sünnet düğünü Dilimiz Ankara, 24 (A.A.) — T.D.T. Cemiyetinden: Karşılıkları aranacak arapça ve farsça kelimelerin 98 numaralı lis- tesi şudur: 1 — Haddi zatinde 2 — Mümkün mertebe -mehma- 3 — Kabil değil - gayri kabil. 4— imkânı yok -gayri mümkün- 5 — Fazla olarak. 6 — Lâalettayin. 7 — Behemehal -mutlaka, ber halde, muhakkak- 8 — Ceman yekün. 9 — İcabı hal -icabı maslahat - 10 — Emri vaki, 11 — Keenlemyekün 12 — İlâmaşallah. 13 — Heman 14 — Kâmilen. Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 68 inci liste 42 inci mektep: Maarif; Milgüler, bilgi işleri — Mabet; Tap- Bin yeri — Maun; Bulama — Marifet; BU- gi — Maruf; Tünmmış — Sinslnlnt; iş — Matbant; Baskı işleri — Mazbata; Toplu di- tek — Mazbut; Derti toplu — Mazeret; En » gel — Mâanun; İşim, — Mashariyet; Eriş - me, kavuşman. 1 inci mektep: Maarif; Bilgiler — Mabet; Kulluk yurdu— Macun; Em, Yuğurum — Marifet; Bilgi & gösterimi — Maruf; Bülinmiş, tarımmaş, bel- W — Masiahat; İş, kurum, düzen — Masuni - yet; Soçtuzluk — Matbunt; Basilanlar, bas- taa İşleri — Mazbut; Kapalı, Toplu, bir yer- de olun — Mazim; İç, öz — Mezmun; Sa - , malmey Suçlu 49 uncu mektep: Mabet; Tapımdan yeri — Macun: Ağda — Marifet; Ustalık — Marit — Tanman — Maslahat; Iş — Masumiyet; Sağlamlık — Ma yeiyi e geşilinie — Machariyet; Kayaş - 69 uncu Liste 9 uncu ilk mektep; Tehallik: Çubak terme Tenhih: V- yandırma — Tensikati Diz .. Teyahku Korkma — Terali: Birbiri Ardinea — Tere tür; Yayma — Tevazl: Alçak gönüllü — Terarün: Denk gelme — Teybih; Azarlama Tevcihi Xi çevirme — Tevoceüih; Yüzle- me — Tevekbüm: Ürkme — Tevkif: Der « durma, 48 inci ilk mektep: Tehalik; Atılma, Köşuşmu — Tembih: Uyandırma — Tenslknt: Sıralama, Tüzelt - me — Tevahhuş! Ürkme, Korkma — Teva- U: Sürekdik — Tevatür: Yayılma — Tevsrst Alçak gönüllülük — Tevartin; Denk gelme, Tartı birliği — Tevbih: Azarlama — Tev * <ih: Doğrultma, Yüzü Gevirme —. Tevsoclh: Doğrulma, Yanaşma, Yüz çevirme — Teveh- hüm: Kuruntu: Korkma — Tevkif: Durdur - ma, Alıkoyma, Zinciilk mektep: Tehallik: Üzerine düşkünlük — 'rembih: Uyandırma, Dalgınlıktan kurtarma — Ten- sikat: Düzeltmeler, Düzene sokmalar — Te- vahiuş: Ürkme — Tevali; Birbiri ardmen gelme — Tevtür: Bir dayuğun ağızdan ağı #a yayılması — Tevazı: Alçak gönüllülük Terazin; Denk gelme — Tevbih: Paylama Teveih:: Yöneltme, Doğruma — Teveeelihi Yüzünü bir yüne şevirme — Tevehhtimi Ku. Tuntu yapın — Tevkif: Durdurma, Aliköy» ma, E. M. Mulhak Tatbikat M. Tembih: Uyandırma — Tensikat: Ayık- tana — Tevahiış: Ürkme, Korkma — Te- Tovamu: Alçak gönüllülük — Tevazün: Denk vali Ardı arda — Tevntür: Söylenegelen olma — 'Tewbih: Paylama — Tevehhüm: Kuşkulanma — Tevkif: Durdurma, Alkoma. Yeşilköy: Tehalik: İstekle atılma — Tembihi U- yandırma (o Tensikat; Düzelime — Tevah » huş: Ürkme — Tovnli: Arasız, Arası kesil meksizin — Tevatör: Yasylmı, Söyleniş — Tevazu: Alçak gönüllülük — Tevazlin: Denk olma — Tevbih: Azarlama — Teveimi Çe wirme — Teveeelih: Yüz gevteme — Teveh- him Korkma, Kuruntulanma — Tevkif: Trt. ma, Durdurma, inci kısmın listesi Cn 5 — VAKIT 26 Haziran 1933 mm © Kapalı Hudutlarız! AŞANLAR -2 i Nihayet esrarengiz cemiyetin iki numa- ralı âzasile karşı karşıya bulunuyordum —13— « Elli derecelik soğukta vücutla- İrı donuyor. Mumyalaşıyor ve bu İ zavallı piç çocukların cesetleri, na muslu kadınların çocuklarınkin - den uzun müddet kalrbını muha - faza ediyor. Skolt köyünün ötesinde Kolta - kongas lokantası vardır. Garip de- ğil mi? Bu İokantadaki müşteriler betbaht yerlilerle taban tabana zıt bir manzara gösteriyorlar. Hep- si zengindirler. İçlerinde bir çok ingilizler var. Hani kışı Meksika körfezinde güneşin tatlı şuaıdan istifade ederek, yazı da bu kutup toprağında semiz Salmunların bif- teğini yiyerek vakit geçiren zen - gin kaçıklardan.. vi Skoltlerin mezarlığında Müşahidi olduğum şu esrarlı ma cerada hadisat gülünç denecek de- recede tabii geçiyor. Vak'a kah - ramanları da esrarlı iş görenlere benzemiyorlar. Dün halis bir züppe kumandan Persival bayağı bir kaptan; Kurt kaba bir alman; Cim sporcu bir profesör, bakalım şu Patriçya Klanfergüs nasıl? O da - kika bütün merakım bu noktaya mıhlanmıştı. Onu otelin salonunda bekliyor- dum. Masalara kurulmuş (birkaç / ihtiyar ingiliz bir taraftan viski içiyorlar diğer taraftan “Salmon,, oltalarmı hazırlıyorlardı. Gelecek kadmı ağzı kıpkırmızı, bakışı zehirli bir mahlük olarak göreceğim kanaatini ( taşıyordum. Bir ses: — Hello! gazeteci efendi! diye seslendi: Patriçya Klanfergüs (o şüphesiz balık tutmaktan geliyordu. Aya - ğında uzun konçlu kauçuk çizme - ler, yamalı bir külot, karaca deri- sinden kısa bir ceket vardı. Siyah saçları ensesi üzerine (gelişigüzel toplanmıştı. Çocuk yüzü gibi saf yüzünde ne pudra nede düzgün görülmüyordu. Yalnız (bakışında ayrıca bir mâna görülebilirdi. Eğer o bakışı olmasa pek zevksiz bir şey sayılabilirdi. Halbuki içleri pırıl pırıl pırıldıyan kadife gibi gözler kendisine büyük bir cazibe veriyordu. Kendisine o uzattığım mektubu açıp okur okumaz bir kahkahadır kopardı. Sonra özür diliyerek dedi ki: —Tim sizden korkmuş, fakat bu korkusunu anlatış tarzı çok ga- rip!. Okuyunuz da görünüz. Garip mi?, Mektubun O aynini okuyucular görsünler de sporcu rıyaziyecinin benim hakkımda ne- kaba bir mütalea yürüttüğünü an- lasınlar. Mektubu aynen şu idi: Madam, Size bildirilmiş olan gazete pa- ketini gönderiyorum. Allah vere de işlerinize halel getirmesin, iki numaranın zekâsile bu noktayı tet- kik edeceğine eminim. Emrinizi İ beklerim. Tim Demek şu mahut iki numaralı! zat, kendisine yanaşılması pek güç olan meçhul zat, tavırları erkeğe! benziyen bu genç kızmış öyle mi? Patriçya: — Time gücenmeyiniz, dedi Persivale de kırılmayınız. Onun da bir kabalık etmiş olması muh- temeldir. Ayı gibi bir adamdır. Kısaca sözünü kestim: — Kumandan < Persival gün görmüş bir zattır. İnsanı bir pa kete benzetecek kimselerden de » ğildir. Olsa olsa gazetecileri fille- re teşbih eder, Z Bir kahkaha daha kopardı. Son- ra sakin bir tavırla dedi ki: , — Ona gücenmeyiniz. Zaman yaklaştı, en küçük hareket muvaf- fakıyet veya ademi muvaffakıyeti, hayatı veya ölümü tevlit edebilir. Zaten Dün taliin kendisine bahşets tiği yeni yardımcıdan emindir. Bi- ze hizmetinizin dokunacağını zan nediyor. En büyük kârınız düş- manlarımız tarafından tanınmamış olmanızdır. Bu (düşmanlar çok. yaman, müthiş şeyler olacaktı. On- lardan bahsederken genç kadının " gözlerinde endişe belirdi. Bakışı Dançizde Persivalin bakışmda gör i düğüm korku donukluğunu aldı. Zengin yolcular için açılmış © lan zarif otel. lokanta ile sefil. Skolt köyünün arasındaki me safenin hemen ortasında Skolt me- zarlığı görülür. Burada kim bilir kaç asırdan kalma bir küçük mabet vardır.Sefil balıkçıların me- zarları asırlık akça ağaçlarının als tına dağılmıştır. Bu mezarlıkta çok hazin bir şiir vardır. Ölülerin ce - setleri ince toprak tabakasından | dışarı çıkmıştır. Mezarlarının üze” rine bırakılan zıpkın ve baltaları | iskelet haline gelmiş elleri yanımda yerde yatar. Burada bu ölülerden başka bi zi işitecek kimse yok. Patriçya i lanfergüs bir şenlik projesi anla lir gibi yeni talimatı bana veriyor. Artık esrar inkişafa başlıyor, Ser» güzeşt cazip veiç ürperticidir.. Patriçya bana diyor ki: a — Size söyliyeceğimi hafızanı * za hâkkediniz. Yarın Bahrimünce | mit sahilinde Kirkeneste buluna - caksınız. Orada Aranda isminde küçük bir Fenlandiya vapuru var dır. Vapur yarın Kirkenesten Vai» tilahtiye hareket edecektir. Vay * tilahti balıkçılar | şibihceziresinin bir köyüdür. Köy kızıl hududun şimalindedir. Yy Vapurunuz perşembe günü at on beşe doğru orada demir atas' ? caktır. Limanda bir Sovyet sahi muhafızı gambotun demir atmış olması lâzım. Bu sahil muhafaza © gemisine iyi dikkat ediniz. Eğer o radaysa bir saniye kaybetmeyiniz' hemen karaya çıkarak köyü geçi niz, Fenlandiya hudut karakoluna giden yolu takip ediniz. kimsenin geçmesine müsaade et « mez. Maamafih o sırada bulunmıyacağını o zannediyoru Her halde nöbetçi olsun olmasın hududu geçmeli! ğ 1 Bu söz büyük bir azimle söy - lenmişti. Saf yüzlü bu kız, bir er « kek kadar ciddiyete malikti. De « vam etti: etçil çi — Sonra seri, pervasız, müte - arrız bir hal takınacaksınız. D ru gayeye yürüyünüz. Gaye So U hudut karakoludur. Oraya gider < ken bataklıklı çayırlar vardır. Bi « taraf mıntakayı teşkil ederler. Som ra hududu teşkil eden bir ırmak gelir. İrmağın Rusya ti nda baş olmas: icap eden bir kulübe vardır. — cap eden diyorsunuz. (Devamı Var)