Nes, i Stvelki sene bir salı günü Süa- NN” bir dostuma gidiyordum. m dan çıktım, otobüse bindi - yg, nan içeride üçdört kişi Ağu” Bir de sarışın kadınla ço- a toprağı geçince otobüste ay çocuğundan ve benden 2 kimse kalmadı. daikin değildi. Fakat güzel'de ezdi... Bir kaç kere başı - İk, “virip bakmakla iktifa ettim. nk panorama bana daha deki li geldi.. Erenköy önün - m yolda akıp giderken Mi aki kız çocuğunun feryadı- Acı acı bağırıp ağlı - mein bir şeyler mı- ordu. Li ara yerde duran iki parça ! eline alarak bana baktı: N Sen yaptın... d,, “! ve gene ağlamağa başla - ndeki parçalar bir balonun iş parçaları idi. Şaşırdım... dönerek: Ni Afedersiniz, acaba bir sey rim. iy © sordum. Genç kadın ço- teselli etmeğe çalışarak: UN Hayır, hayır... Sizin kabaha- <yitek., Mi Afedersiniz efendim.. zararı var efendim, Şeyi. han elimdeki sıgara ile pat- MA tamamen kani olmuş - hi ki Şok canım sıkılmağa baş- on « Yaz er ben yaptımsa emin olu- lar, © deki vi hayır... Ne ehemmi - Sy rum. Küçüğün ne kadar Kı ılıyor... Mig hil zırlayor, annesi bir ta- ağı, onu teskine çalışıyor, bir Mordyi beni temin etmeğe uğra- Ke balon alev almıştı. Bu bir "Aciası kadar ehemmiyet fi a Ben bu faciaya nasıl se- Non Bumu bilmiyorum, Yalnız İp enkazını gördüm ve ka - ta bang atından büyük facia - üne M sigaram yüzünden ol - Sa, ii anladım., va —Yede otobüsten indim. On indiler. Yolumuz bir imiş e * #ttim ve küçük kıza çok a, ir hediye vereceğimi söy - i Zaman?. diye sordu. Almanyada kitapları Mizmetçi - Kömürcünüz geliş ; kışlık kömür ister misiniz diye soruyor, | — Hayır, bu sene kitapçımdan alış veriş edeceğim. yg yayaya yy © Bir hava faciası G EĞLENCELİ ALEZ: yakıyorlar — Yarm... Kızm suratı değişti. istanbuldaki adreslerini vermiye mecbur oldu ve ertesi gün gülen, ağlıyan, gözlerini kapıyan, yürü - yen bir bebek alarak verilen ad- vese gittim, kıza hediyeyi verdim. Barıştık. Fakat bir kaç gün içinde bu genç dul ile pek ziyade sıkı fıkı | dost olmuştuk. Güzelce idi, çok zarifti.. Annesinden başka kim -| sesi yoktu.. Evlerine serbestçe gidip geliyordum, o da bana gel- miye başladı. Beş on gün sonra be- raber oturmaya başladık. Arada bir annesini, çocuğunu görmiye gi- den bu Zehra ismindeki kadının bir tek tasavvuru vardı: Para, para yemek, para sakla- mak... Ah, bu Zehra ve bu Zehranın! para hırs... Karilere tavsiyem ol- sun... Çocukların balonlarından sakınınız. Bir sene içinde mahvolacaktım. Zehra varımı yoğumu yeyip biti - riyordu. Kararımı vermiye mec - bur oldüm , münasebatımızın ke- Annesi ! isim | - © Meselesi Bir seyyah uzun seyahatler: es) nasında bir köye uğramış ve yol-| da bir köylü çocuğa rastgelerek sor | muş: — Senin adın ne yayrum?. — Anneminki gibi.. — Peki annenin adı ne?. — Babamınki gibi.. — Peki ama, sizi yemeğe çağı- rırlaken sana ne diye bağırırlar?. — Bağırmazlar, Ben herkes - ten evvel giderim. İZ Siz. Konyalı bir zat hayatında ilk de fa deniz görüyordu. Hayretle ya - nındaki İzmirliye; — Ama çok su ha!.. Dedi. İzmirli bütün denizlerin sahibi imiş gibi azametle cevap verdi: — Sen sade üstünü görüyorsun, ya dibini görsen,, yg yy yy — Havalar daha soğ su buz gibi.. — Keşke yün mayonu uk sildiğini kendisine haber verdim.. i Kapıcı ve hizmetçi tenbihli idiler. gelince evde olmadığımı söylemiş lerdi ve o da israr etmedi. Yal- nız bir gün acıklı bir mektup al -| dım: “Sevgili Hâdi, senden ayrılık bana kocamı kaybetmekten çok acı geldi.. Seni ne kadar şiddet- le sevdiğimi şu üç gün üç gece uykusuz geçirdiğim saatlerin asır- lar kadar uzun gelmesinden anla- dım... Yaşıyamıyacağımı sanıyo » rum... İlah.,, Bu mektup beni sarstı, hemen bay Mü Mein hn EZ iİ gidip Af istiye * “yyytiiiyygatltayyyaliy, i cek oldum, fa- kat dişimi sık - tım, sabrettim, Altı ay sonra Yeşilköye giden bir trende yan - daki kompartı - mandan acı aci bir çocuk sesi i - İ şittim. Çocuğun i feryadı Yediku - leye kadar de vam etti. Tren durunca içerden bir kadın sesi: — Zararı yok efendim, nee hemmiyeti var ... On kuruşluk ba lon... o Diyordu. Bir erkek sesi: — Aman iyi ki alsaydın !.. 160 yy Ayyy gg yy — Vah vah... Acaba sigaram- la mı balonu patlattım? — Ne ehemmiyeti var efendim, üzülmeyiniz, yenisini alırız.. Çocuğun feryadı devam edi - yordu.. Başımı eğdim, yandaki kom - partımana baktım, Zehra ile ço - cuğu, karşılarında bir genç adam. Ancak o zaman anladım ki kı- zının balonu ona &vlıyacağı ena- yiler için yem bizmetini görüyor- du... siz de geldiniz Fuat Eey, ya yy yy Ty yoksa bir eşekle çok canım — Size aşkımı anlatmak için yanınıza geldiğim za- man neden gözlerinizi kapıyorsunuz ? — Söyliyeceğin fena sözleri işitmemek için .. yy gg gg yg yy ayyy © Kısa fıkralar © Komşu Hanım Nâfi Bey doktorun muayeneha- Utangaç kadın Malike soyundu, tam yatağa gir nesinde yarım saat kadar bekle - | *€C€ği sırada telefon çaldı. Koşa - mişti. Tam nöbet kendisine gelip te doktorun yanıma gireceği sırada bir hanım acele acele geldi, Dok- tora ricaya başladı. Nafi Bey mu - ayene odasına girmişti. Doktor o « nu çıkaramadı, hanımı da içeri al- dı. o Nafiden bir saniye rica etti. Genç hanımı muayeneye * başladı. Nihayet reçetesini yazarak hanıma verdi: — Hanımefendi, bundan sonra kat'iyyen piyano çalmaymız ve şarkı söylemeyiniz!. Kadın çıkıp gittikten sora Nafi merakla doktora sordu: — Bu hanıma neden böyle ga - rip bir tavsiyede bulundunuz, yo - rulmaması için mi?. — Hayır, kendimi dinlendirmek için... Benim komşumdur.. Kendine gel Gayet çirkin bir avukat bir ala- caklının davasını almıştı, Borçlu borcunu inkâr ediyordu. Mahke - mede avukat ayağa kalktı, Borçlu- nun imzasını inkâr etmesi karşısın | da hiç te hayrete düşmediğini söy ledikten sonra borçluyu gösterdi: | — Bu suratta bir adamdan ne | beklersiniz! Ben dünyada bir in - san üzerinde bu kadar çirkin bir tesir bırakan mahlük görmedim. Dedi. Hâkim hiddetle avukatı | susturdu, ve: — Avukat efendi, kendini unu- | tuyorsun.. Dedi, Içtima Havay ada - larmda umumi meclis o içtimaı | vardı. Nasıl - sa (meclise bir! köpek O girmiş ,| ulumıya başla - İ mış . Müzakere kesilmediği için devam etmiş. Fakat (O kâtibin tutuğu zabıtlar okunurken Baş -| vekilin © izahatı arasında şu ka - yıtlara tesadüf e dilmiş; “ Muhtelif sş- ralardan Oulu» malar..,, rak telefonu açtı: — Burası Memduh Beyin evi, ben zevcesiyim.. — Alo, alo.. siz kimsiniz?. — Alo... Ben kocanızın arkadaş larından Nail Bedri.. Efendim, siz den ricam var.. « — Affedersiniz şimdi dinliye « mem, — Bir kelime ile anltacağım fendim.. — Kabil değil, olamaz., — Bir kelime müsaade ediniz e- fendim... — Kabil değil, diyorum, kıyafe- tim müsait değil... Bu kıyafetle si- zinle konuşamam. Ve Malike hemen telefonu kapa» dı. Müdafaa Berbere müşteri kemali hiddetle sordu: — Birader, başka (bir usturan yok mu?. — Var efendim, ne yapacaksı- nız?. Müşteri yüzündeki kanları gös « tererek cevap verdi: — Kendimi müdafaa ğim.. edece « Bir eşekle.. Köylünün biri arabasına yükle- tebildiği kadar buğday yükliye « rek şehirin yolunu tutmuş. Fakat son yağmurlar malüm.. Her tara- fı sardığı gibi köylünün geçtiği bütün yolları da kapadığı için yarı yolda bu tek eşekle çekilen küçük arabanın tekerlekleri ça - mura saplanıp kalmış... Köylü kırbacı savurmuş eşeğin sırtına. Vurmuş.. Vurmuş. Arabayı ve rinden kımıldalmak kabil «eğil, Derken oradan bir at üstünde gezmeğe çıkan kibar bir za* köy- lünün haline acıyarak hayvandan inmiş, eldivenlerini çıkarmış, ve köylünün arabasına dayanmıya başlamış, tekerlekleri çevirmiş, & rabayı bataktan kurtarmış. Köylü yoluna devam etmek ü- zere kırbacı eşeğine savururken ba şmı çevirip kibar zata: — Eksik olma efendi, demiş.. Ben zaten bir eşekle şu bataktan kurtulamıyacağımı anladımdı ya..