AKIT'ın Tefrikası : 32 3 MAYIS GECESİ .. > Bu halin fecaatini tasavvur e Refika. O kızcağız se - v8 bınim kadar günahsız, ma Onu katille itham ediyorlar ©nu bu ithamdan kurtaracak ça Vi bu bulamıyorum. Her şey onun, Bevhine... Yahut da ben becerik - izine, > Heyecanlanma Cemil, kuv - di Mâneviyeni kırma. > Bazı günlerim oluyor, bu işi fimdan atmak istiyorum. >— Sakın ha. Belki de bu dava! istikbalini kurtarır. > Ne yapayım Refika, el amor. Fakat buna rağmen © Ma tek başına, kimsezi bırakmak Memiyorum. Onu benim gibi hiç Kia müdafaa edemez. Onu kur- rmalıyam, kurtaracağım da... >— Cemil, bu Nahidenin erkek ağn isterdim. 7 Bu da ne demek?: Genç bir a duğu için daha fazla acına - Sik halde ya! > İyi ya işte, ona lüzumundan | acıyorsun. — Yani ne demek istiyorsun?. >— Söylemek istediğim şey mey- a. Eğer böyle devam ederse, Nahide hanima âşık olacaksın. A- dm öldürmekle müttehem olan Birine gönül vereceksin. n >— Biraz ciddileş Refika. Son- e kafana koy, bu kız ma- adık. Fakat sen istediğin | bağa masum olduğunu iddia et.| Henüz ispat edemedin. > Maalesef, -- Hayır, evvelâ sana haber ver mek istedim. Ama annem razı o - lr, Sana yardım etmek için bu işi göreceğimi söyliyeceğim. — Bu Hasan Sıtkı bey ne biçim adammış. — Aksi, lânet, inatçı bir adam- mış. — Senin için hoş bir şey değil. | — Merak etme, ben insanları yola getirmenin ususlünü bilirim. Yirmi dört saat kalmaz, beni yar | nmdan ayırmak istemez. — Kendine pek güvenme, — Bana inanmazsan doktora | İsor. — Benim yüzümden sıkıntıya katlanmana üzülüyorum. Eğer ev- velden söylemiş olsaydın mani ©- lurdum. — Ben de bunu hissettiğim için evvelden sana bir şey söylemedim. — Maahaza sana minnettarım kardeşim. Bana büyük yardımın İ dokunacağına eminim. nk Nahidenin ikinci defa istintak edileceği gün geldi. Tevkif edileli on gün olmuştu. Gazetelerin verdikleri hâvadisler, müthiş bir alâka uyandırmıştı. O gün, adliyenin önü hıncahınç kalabalıktı. Nahide getirilmeden bir az ev- vel, kapıda bir otomobil durmuş, iki kişi inmiş, yavaş sesle konuşa- rak müstantiğin odasına çıkmış - lardı. Biri ötekine diyordu ki: > Odaya girdiği zaman, ora - bir kadın-olduğunu sö7r- mA? Evet, mavi eşraplı bir kadın. > O kadıhı bulup meydana çı- lâzım, — Elzem. — Bu kadını bulmak için ip ihtiyacın var. Bu ip uçla” w ancak Hasan Sıtkı beyin evin- vz abileceğini söylüyorsun.. Fa €ve nasıl gireceğini bilmiyor * Ben bu işi görecek birini tanı- >— Kimdir?. N— Ben. eğ, >Sen mi?. Bunu nasıl yapar- ren Sıtkı bey yaralandı... * unu yaraladı. « I — Evet, kazara yaraladı. Ta - elindeymiş... ' Ro inde bir şey söylemedim. Ya- yYa şimdiye kadar iki hasta ba - ii Biri dün gitmiş. i hasta bakıcı benim arkada - ır, ilen kendisini gördüm. E- i Para alıyormuş ama, kat'iyyen istemiyor. Hasan Sıtkı bey » Onun yerine ben lr >— Sen hasta bakıcı mısın?. İ Sen bunadın mı ağabey?... kle pm hasta bakıcıyım. ie öm. gideceğim, gözlerimi âçacağım. Eğer enteresan bir | az aber alır veya elde edersem dethal haber veririm. — Teşekkür ederim Refika. akin 7 Hacet yok. Nahideyi kurtar: ti, isin canını vereceğini anla - N En anlamışsın Refika. Yarız sabah i işime başlıyo - >— Acele etme. Nahide hanımın | — Demek hiç bir şey bulama- dın ha?. —— Allah belâlarıni versin, hiç bir şey bulamadım. — Kimin allah blâsını veriyor. — Hepsinin!.. Müfit, eğer onu tabliye etmezlerse, çığırımdan çı- kacağım.. — Sen zaten çığırından çıkmış- sın. Bugün Nahideyi serbest bı - rakmalarına imkân yok. Seni bir duyan olsa, bu işlerin tamamile acemisi zanneder Cemil. — Evet ama... — Aması falan yok. Meğer ki Nahidenin masum olduğunu isbat edesin, — Senin Nahideyi sevmediğin belli oluyor. Ondan bahsederken hep müstehzi bahsediyorsun. — Müstehzi değilim, bedbinim. Hem ben senin gibi heyecana ka- pula KE var) Polis Haberleri Ayasofyada esrar Ayasofya avlusunda Ahmet is- minde birinin esrar içtiği görülmüş tür. Ahmedin üzeri aranınca bir kama ve bir miktar esrar bulun - muştur. Bunlar müsadere edilmşi, kendi si yakalanmıştır. $ Dikilitaşta oturan 8 yaşlarında Muzaffer ismindeki küçük çocuk çıktığı dut ağacından düşerek ko- lundan yaralanmıştır. Yaralı ço - cuk hastaneye kaldırılmıştır. $ Mehmet isimlerinde iki şoför a rasında iş yüzünden kavga çıkmış, her ikisi biribirlerini dövmüşlerdir. Neticede iki Mehmet de yakalan - mıştır. $ Beyoğlu Suterazisi sokağında oturan Mustafa efendinin odasına hırsız girmiş, 20 liraya yaptırdığı bir elbise, bir palto ve bir gümüş saatıni çalmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde bunları Panayotun çal- dığı anlaşılmış ve Panayot yaka - | Dilimiz Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 63 inci liste 9 uncu mektep: İsabet: Yerinde — İskân: Yerleştirme — İsnat; Üzerime atina, o dayanmak — İsrarı Zoriama, dönmeme — Hstırapı İnelnme, acı, «ra — İşsat Yayim — İşaret: Gösterme — İşgal: Uğraştırma — Maat: Saygı — İtmi- nan: İaandırma — itirat: Uygunluk. 44 üncü mektep: İsabet: Çarıma — iskân: Yerleştirme — İsnat: Daysmak — Ister: Direnme — İste - rap; Aci — İsami çıkarma — İşarei; Gös - terme — İsgal: Kapıamı — itant; Boyun eğme — İtminan: İnanış, Tatbikat mektebi: Istırap: Sıkıntı — İşan: Yayma — İşareti Göstermek — İşgal: işten alıkama uğraştır. | mu kaplamak — İtaat: Söz dinleme — İtmi- İ nan: İnanmak — İtırat: Biteviye. 49 uncu mektep: İsabat: Yerinde — fekân: Yerleşme — İsnat; Uydurma — Israr; Sıkıştırma — İs- talak; Bilgi Bft — Katırap: Acı düymak — Bityrar: avalldk — Işan: Yayma — İşaret: Gösterme — İSEN: İşten ulıkoymu, uğraş - tırma — İtaat: Dileme, uyma — İlminan: İnanma — Itrat: Düzgün. 5 inci mektep: İsabet: Tasi gediğine koymak, yerine var mu, yerini bulma — iskân: Yerleştirme — Asnat: Dayak, birinin üstüne atmak, yük - eme — Israr: Ayak diremek, üste düşme — Ustılah: Anlaşılması güç söz — Istırap: Sekin İ te, teprenti — Istırap: Umuksuzlnk — İşan: | Yayma, duyurma, üçiğa vurma — İşaret: Göz, kırpma, bebilk, benlik — İşgal: Oya Tama, şaşırimı — İtant; Bayun eğme — İt minan: Kanıp ilama, kanma — Ittırt: Sakmtı, teprenti — Tstrrar: Urmuksunluk — Işan: Yayma, duyurma, açığa vurma — İşaret: Göz kırpma, bedlik, benlikli — İş - gal: Oyalama, şaşırtmı. — İtant: Boyun eğ- me — İtminan: Kanıp inanma, kanma — It- tıratı Süren, tutunakdı, Z inci mektep: İsabet: Üzerine kondurma, deydirme — İslim: Yerleştirme, ev bark gösterme — İs nat: Takmak, takıştırmak, Üzerine atomak — Israr: Ayak direme .< Yetrap: Sekmti — Istirar: Yoksulluk — ifşaa: Yoyma, öteye Deriye duyurma — İşareti Parmakla, gizli gn — İşgnl: İste bulundurma, uğraştır — Jant: Kuyruğu yapma, dinleme — iile Kuşku — Htrat: Ara sera gelme, düzenli yürüme, 10 uncu mektep: İsabet: Yerini bulma — İskân: Yerleştir. me — İsnat: Üste atnn — arap; Üstünde durma — Istırap: A“ — latrar: zorlukla yapmak — İşna: Açığa vurma — işaret: İz koyma — İşgal: Kapımı — inat Boyun eğme — İlminan: oİnsadırmak .. Yitirat: Düzgün. 1 inci mektep: İsabet; Tutturmak, yerine dokunmak — İslâin: Yerleştirme, ev barklandırma — is nat: Daymak — Israr: Üzerine düşmek — Istırap: Gerekli olmak, siler btemez — İşa Yapma, ortaya atma — * Elile günter- mek, iz çizmek — İsgak Doldurmak, yerleş mek, işten alıkoymak — İtaat; Uymak, söz dinlemek — İtminan: GÖNÜL kanması, inan mak — Ittıratı Bir düzüye olmak 35, 57 inci mektep: İsnbet:Tutma, dokunma, düşme — fskün: Oturtma, yerleştrme — İsnat: Uydurma — Istilah: Dönmeme, oyak dreme — işa: ça- resbılik — İşaret: Yayma — İşgal: Göster - me — İtant: Kaplama, tutma — İtminan; saykı — Mirat; Inandırmı — 37 inci mektep! , İsabet: Deymek — İskün; Yerteşmek Hs- nat: Birisine atmak — Tras; zorlamak — im Ağ — Istırap: Acı — Hütirar: Ala — saa: Yapmak — İşaret: Güsler ik —Ayenir Yer doldurmak — İtaat: Din- lemek — İtaninan: İnanmak — Jtturatı DO zenii, 14 üncü meklep: İsibet; Erişme, dokuma — İskin: Yere leştirme, oturtma — İsnat: Yalan uydurma, atma, yükselme — Israr: Direnme, direnm— Istıdah: İnce, derin İŞİ sözü — iatırap: Bi kıntalı mer, sıkıcı gc — İstrar: zorla bir mes neye aldırış — Işaa: Ortaya atma — İşaret: Gösterme gür kırma — İşkal: Doldurma — İtaat: Dinleme, sayma — İtininan: Yürelde imanma, yürekten inanma — Mirat: Biribiri ne uyma, bir dizide olma, 18 inci mektep: — İskân: Yerleştirme — : çevirme — Istrapı Açı cekme — Is — İsen: Deldürma — Mantı Saygı — israr: zörlama, 12 inci mektep: İsnbet: Yerini bulma, düşme — İskân Yerleştirme, otutrma — İsmat: Uydurup at - ma — İsrur: Ayak direünelk — stalnh: İş sö- me, güce kalma — İşan: Yaymak, duyur - mak — İşmret: İni — Aygül: işte alıkoymak — İaat: Dinlemek, uymak — İtminan: 1» nanma — Ittırat: Biribirine uymak, 40 ıncı mektep: İsabet: Düşürme, tutturma — Takdır: Yer leştirme — İsnat: Atma, dayama — Israr: zorlama, — Istırap: Acr, sıkıntı — Tstırari Gösterme, darıçnlama — İşgal: Alıkoyma, Kü bağlı kalma — İşaa; Yayma — İşaret: iskân: Yerleştirme — Israr: yorlama —| Ka Çi kit ne büyük bir talie konmuş ola- caktım, Ben İngilizin sözlerine kar şı lâkayt bir tavırla Dünün öyle seylerden korkmıyacağını söyle - dim ve dedim ki: — “Macar,, da ne oluyor. Dün Hicazda rus doktor kadını öyle bir gtlatış atlattı ki.. — Demek Arabistanda nasıl ça| i luştığını gördünüz ha!... Hakikaten yaptığı bir harikaydı. l Centilmen bu sözleri adeta hür- metkâr bir tavırla söylüyordu. A- daleli ve dört köşe yüzü, donuk gözleri emin bir tebessümle şevk - lendi. Beni “Bir numaralı mösyö,, nün oturduğu Eden oteline götür meyi teklif etti-. Kendisi şimal ka- filesinden “üç numaralı mösyö, imiş... Bu dediklerim pek kısa bir za- manda oldu. Sırf tesadüf eseri o - larak en esrarlı bir işe karışmış, bulunuyordum. Ancak bu tesadü - fü hazırlamakta benim de himmet ve dikkatim sebkat etmişti, 3 3 # Lâkayıt, yakışıklı umursuz Dün das odasma girdiğimi görünce bir hayret çığlığı kopardı. Mat ve na- rin yüzünde hiddet ve endişeyi gös terir bir hal peyda oldu.Acaba “üç numaralı Mösyö bir hata yapmış olduğunu anlamış mı idi?, Hemen kapıyı sürmeliyerek önünde dur - du. İnsan böyle şeylere girişti mi hayatının daima tehlikede olduğu- nu hatırdan çıkarmamalı. Bereket versin mütebessim bir tavırla de - dim ki: — Azizim! Kolonyadan başka şeyden yapılmış bir koktayı içmek için Avrupada bulunmamızı söy - lememiş mi idiniz? Hem de buna yemin etmiştiniz.. Bu sözüm üzerine Dündas gül - miye başladı: — Ah mel'un Fransız ah! De - di, böyle ciddi şeyleri karıştıraca- ğınıza eczacılıkta kalsaydınız da- ha iyi değil mi idi? Benim nerede bulunduğumu na sıl keşfettiniz? —Bittesadüf azizim Dün. AŞANLAR Bir numaralı Mösyö vedaa lüzum gör- meden yola çıkmış ve talimat bırakmıştı Uzunca görüştük ve aramızda bir mukavele aktedildi. Dün; bir muhabirin heyeti seferiyeye kat” - iyyen zarar verecek bir halin zuhü runa kadar heyete refakat etmesi- ni kabul etti. Ben de bana söylene | ne çalışmamak vaadini verdim. Ya ya ademi muvaffakıyetle netice - lendikten ancak üç ay sonra gör - Şu satırları yazdığım sırada üç ay lık müddet çoktan geçti, lil Kızıl Hudutta “Bir numaralı Mösyö, yahut etmiş. Nereye gittiğini bilmiyor - tutma — İtminan: İnanma — Itırat; Bir düziye, de- Zişiksiz. cek şeylersn başka bir şey keşfi- | le homurdandı: pılacak teşebbüs muvaffakıyet ve- | du . düklerimi neşretmiye söz verdim. | dandı: “Dündas Dugal, o gece hareket Hepsi öteki dünyayı boyladı... dum. Estesi sabah Eden oteline| nı Macarın “Gepeü,, ti n gittiğim zaman “3 numaralı Mös- | istihdam edilen bir memur oldu yö,, beni karşılıyarak talimat ver- | dunu ikinci tröst gibi bir teşkilâta di. “İki numaralı Mösyö,, ve gelin | girerek onu mahvettiğini ce onu ilerde göreceğim ima ile | mekle iktifa eyledi. anlatıldı. “3 numaralı Mösyö,, ne | güzel seyahat temennisinde bulun garip bir adamdı, İddiasınca ismi | du, Kızıl hududun buzlar arasın Kalyon kaptanı Persival imiş.. Ma | da nihayetlendiği mağmum ve İtaat: Saynıs, saygı, dinleme — cekmiş. 5 — VAKTI 18 Hağiran 19335 a alı Hudutla 3 amafih “Arkaik, yüzü, kaba — ve, doğru tavrı, iri elleri onu bir bah - riye zabitinden ziyade bir yük ge- misi kaptanına benzetiyordu, Al- dığın: talimat gayet kısa idi: — Beş güne kadar Estonya'da Reval şehrindeki Rein otelinde bulununuz orada mühim haberler. alacaksınız. ş Adamcağız bu kısa programı i* zah için kendinden bir şey ilâvesi- 3 ne lüzum gördü: — Gazeteci efendi. Dün sizi sat tığına çok üzüldü. Fakat ne yap” | sın! Pire ile fil ayni vagona bine - mez ki.. Fil uzaklardan görülür. Pire ise gözükmeden seyahat etme yi ister. Tabirim mazur görülsün bu meselede siz fil sayılabilirsiniz. Böyle nazik işlerde açıktan açığa bulunacak kadar henüz tecrübe - miz yok. Velhasıl Dün bir gün evvelki mukarreratımızdan dönmemiş fa- kat telgrafla plân tayini usulünü tatbika karar vermiş. Beni menzil den menzile sevkedecekler. Her “ menzilde yeni bir telgraf nereye gideceğimi bildirecek. Bu usul ga A yet mahirane idi. Meselâ bir bol şevik casusu olsam kimseye birşey haber veremiyeceğim.Çünkü ertesi günü nereye gideceğimi bir gün evvel bilmekliğim (imkânsızdır. Beni yolda tarassut etmek ve en küçük şüphe hâsıl olunca yanlış bir yola sevkederek “ekmek,, ka - dar kolay bir şey yok. Kalyon kaptanı Persival kabalı ğına rağmen hissi oldukça ince bir adam, Böyle bir emniyetsizlik bes nim için nasıl bir zül olduğunu an lamıyor değil ve diyor ki: — Ne yapayım bunlar meclisi z tedbirlerdir. Düşmanlarımızın ne- 4 yaman olduğunu bilemezsiniz ga - zeteci efendi. Giriştiğimiz teşel büs gibi mühim teşebbüsleri gizle- miye hemen hemen imkân yoktur, Bakınız siz bile Pariste iken | bir çok malümat edinmişsiniz. Felâ ket hep gevezelikten gelir. Maa - mafih çürük ve sefil ruhlu adam- lar da yok değildir. Ah! Moskovada plânrmızı öğre nebilmek için ne fedakârlıklar et- mezler, Etrafımızda dolaşıyorlar. İçlerinden biri izimizi bulmuş. Bu sözleri söylerken Persival'in sakin yüzü karardı. Boğuk bir ses- — Dün onu görünce kanım don — Macarı mı? *“ 3 numaralı Mösyö, — Allah verede ona yukarda tesadüf etmiyelim, Bu adam ka « dar müthiş ve vahşi tabiatli tasay- vur edelim, Bir numaralı i mensupları onunla karmıleştli Suallerime karşı Kalyon söyle Sonra bana uk şimalde o da bize iltihak ede » (Devamı var)