— 6 — VAKİT 27 Mayıs 1933 217 sene önce oesassame sarasasessmssan 28 Mehmet Efendinin Paris seyahatnamesi a keş Askerliği sever, tedbirli bir zat olduğunu söylemiş. Tuloza bize istikbal için bir memuru mahsus göndermişti. Bu adam gelip biz - den haber sordu. Hal hatır sordu. Yolda, nehir kenarındaki kariye- le?, kasabalar halkına Mareşalin fermanı şu imiş ki Türk elçisinin geçtiği yerlerde bizi karşılamaya çıksmlar, istikbal merasimi yap- sımlar. Askerler tedarik olundu. Çar - samba günü sabah vakti bir ara- baya bindik, kale askeri alay ile önümüze düştü, bize kale kapısı - na kadar götürdü ve orada kaldı - lar, Kale kapısı dışarısmda Mare - şal tarafından tayin olunan kap- tan bayrakdarları ve neferlerile önümüze düştüler, iskeleye kadar | götürdüler. Sonra gene gemilere bindik, Garon nehri boyunca yola düzel- dik. Konak konak uğradıkça kasa - | ba ve köy halkı gelip bize geldiniz derlerdi. Cumartesi günü Bordo şehrine varmak müyesser oldu. Gemiden çıkıp araba ile şehre girdik. Bu şehir de serbestti. Gene askerler hariçte kaldılar, şehre ma as Ler#en kaptanlar neferlerile önü - müze düştüler, hepsi iki tarafta selâma durarak bizi evimize gö- tüzlüler. Bordo şehri gördüğü- müz şehirlerin en güzeli, en na- zirsizi idi. Gerek bina cihetile, gerek eb- na cihetile gayet rana idi. Pek ziyade mağrur nehirdir. -Garon nehri şehrin önünde öyle dehşet - le açılmış ki adeta İstanbul lima - nı kadar büyümüş. Bahrimuhit boğazı buraya yir- mi saat mesafededir. Kırk para top çeker kalyonlar gelip şehir ö- nünde demir atarlar, Biz oraya gidince beş, altı yüz parça kalyon ve Bahrimuhit (gemileri vardı. Hattâ bizim için büyük şenlikler yaptılar. Yarın iki bin parça yel- kenli bu limanda toplanabilirmiş. Bu sebepten ticaret yeri olduğu için bezirgânları çok, ekser halkı zengin olduğundan şehir mamur olmuş. Öteden beri işitegeldiğimiz Ce- zir ve met ahvalini bu şehirde pör- mek müyesser oldu. Bahrimuhitten iki defa cezir ve met zuhur etmektedir. Beş sa - sat cezir ediyor, Met önce Bordo - dan gör beş saat içeriye yürü - mekte cezir edince nebir sür'at ve şidetle denize akmaktadır. Bir - ziradan ziyade nehir suyunun ço- ğalıp azaldığını kendi gözümüzle görmekteydik. Sahile yakın bulu - nan gemiler cezir vaktinde kara - ya saplnaıyor, met vaktinde gene suya çıkıyordu. Gidip gelen gemi- ler cezir ve met vakitlerini gözetip akıntı ile hareket etmekte idiler. Hülâsa buranın vilâyet âyanı ve eşrafı hediyelerile gelip bizi is- © tikbal ettikten sonra beyzadeleri, © kadınları da gelip bizimle konuş- tular, Amma Mareşal Dük Kral safa bir Türk sefiri Biz de ertesi gün kâhyamızı gön- derip hatırını sorduk, Amma ka - rısı ve kızı geldiler. (Antandan) da gelmedi. Bu şehirde de parlâ- mento vardır. Parlâmento erba- bı geldi amma reisleri gelmedi. Bordo şehrini methettiler. Fran- sa memleketinde az bulunur, gör- seniz beğenirdiniz, dediler. Amma biemrullah hava kış olduğu için kar yağmağa başla- mıştı. “Böyle havada seyre mi gi- dilir!” diye rağbet göstermedik. Ertesi gün hava biraz açılınca mihmandarımız olan beyzade ve tercümanlar, diğerlerile gene ka- lenin seyrine bizi teşvik ettiler. — Bahusus kale bütün limanı görür, oradan limanı seyir ve te- İ maşa edersiniz! Diye yağlandırdılar. Biz de | bunda bir sır olmak gerektir, mü- saade edip gidelim, dedik, İki sa- ata kadar arabaların hazır olaca- İ ğını söylediler. Kalecilere haber i verecekler, topları hazırlatacak- lardr. İkindiye yakın araba hazır- | dır, buyurun diyip bizi götürdü- | ler. Bu kale şehir haricinde bina o- lunmuş, gayet müstahkem, koca bir binadır. Biz varınca büyük top şenlikleri yaptılar. Kalenin üs- tüne çıktık, orada bir âlâ bahçe kurmuşlar, bir de köşk yapmışlar ki buradan bütün şehir ve liman temaşa edilmekte idi, Orada otu - rup şehri, limanı ve cezir ve met haletlerini seyredip sonra bahçeye ! çıktık. Meğer kaleci çiçek sever - miş, Tohumdan bir hayli Girit lâ- / lesi yetiştirmiş. Hattâ o mevsimde bile dört tane katmerli lâle açıl -| mıştı. Kesip bize verdi. Ekser i koncalar dahi baş göstermişti. (1) Biz Tulona gelinciye okadar her vardığımız konakta bize sün- bül ve menekşe getirirlerdi. Şehri- mizde bu vakitlerde böyle çiçek - lerin yetiştiği görülüyor. Devamı Var (1) 28 Mehmet Efendi lâle dev- rinin ricalinden olduğu için öteki çiçeklerden bahsetmiyor yalnız lâ- leden bhasediyor. saa 00 00000 100 eye 0e8 8 EKRANA YEKE BENSE YAR) Faşist orduları 2,457,920 kişiye çıktı ROMA, 26 (A.A.) — Büyük Faşist meclisi M. Mussolini'nin riyaseti altımda toplanarak parti kâtibinin raporunu dinlemiştir. Bu rapora nazaran mücadele kıt'ala- rma, gençler kıt'alarına, darülfü - nun kıt'alarına, kadınlar, kıt'ala - rma ve muhtelif cemiyetler kıt'a - larına kaydolunanların oyekünu 2.457.920 kişiye baliğ olmuştur ki, geçen mayısa nazaran 572.162 | fazladır. —— Rusyada ziraat vergisi MOSKOVA, 26 (A.A.) — 1933 ziraat vergisi kanunu neşredilmiş- tir. Bu vergi her Kolhoz'dan eki- len arazisinin mesahasına ve Zzi- rai olmıyan hasılatma nazaran tahsil edilecektir. Plândan fazla! olarak ekilmiş olan arazi vergi- | den muaftır, Kolhoz'lar bu vergi Mutaarrız Bu kelimenin ma- nası araştırılıyor! CENEVRE, 26 (A. A.) — Si - lâhları azaltma konferansı umu - mi komisyonu mutaarrız tabirinin tarifi hakkında dün komisyona ve rilen projeyi tetkik etmiştir. M. Dovgalevski, bu projenin u- mumi bir tatbik sahası bulması - nı dilemiştir. Şili ve Leh murah - hasları projeyi kabul etmişlerdir. Bununla beraber M. Eden bu| projede gösterilen tarifin lüzu - mundan çok fazla kat'i ve otoma- tik mahiyette olduğunu, taarruza takaddüm edecek hal ve şartla - irm bu projede kâfi derecede he - | saba katılmamış (bulunduğunu söylemiştir. M. Eden sözüne devamla pro- jede ileri sürülen miyarların mil - letler cemiyeti meclisi yahut bir karar vermekle mükellef olacak diğer bir beynelmilel heyet için alelâde takdir ve hakem unsurla- rından başka bir şey olamıyacağı- nı ilâve etmiştir. M. Eden basit vak'alar ve hal- lerin hiçbir tarife lüzum ve ihti - yaç göstermediğini kaydederek milletler cemiyeti meclisinin hü » küm ve kararmda tamamile ser - best kalmasını istemiştir. Dörtler misakı Lehistan ve küçük itilâ- fın itirazları Cenevre, 26 (Hususi) — Silâh- ları bırakma konferansı dev adım- ları ile bir çıkmaza doğru gidiyor, bütün murahhas“heyetler endişeli | bir hava içinde bulunulduğunu his” sediyorlar. Fransızların kara kuvvetleri hak | kındaki teklifleri ne Almanlar ve / Karde eler isen ba ne de İtalyanlarca makbul görül - memişti, Dörtler misakınm aleyhine Kü - çük İtilâf devletleri ile Lehistanın bir cephe halinde birleşmeleri şark taki müttefiklerini elden çıkarmak istemiyen Fransayı fazlasile düşün dürdü. Vaziyet bu suretle bir çıkmaza doğru giderken bahri silâhlar hak- kındaki İngiliz teklifi işi bütün bü- tüne karıştırdı. İniliz projesi kar » şısında kara silâhları için uyuşa - mıyan Fransa, Almanya, İtalya "| birleştiler ve bunlara Japonya da katıldı. Böylece konferansın müzakere- leri bir kördövüşü manzarası gös- termiye başladı. En nikbin olanlar yapılan müzakerelerden hiç bir ne tice elde edilemiyeceği hissini bes lemiye mecbur kaldılar. Cenevre müzakerelerinin bir çıkmaza girmiş olması Londra konferansına zarar verecek mahi- yettedir. Son söz Amerikanın ol - duğunu iddia edenler de mevcut ise de bunların miktarı günden gü ne azalıyor. Velhasıl Cenevrede artık uzlaş- | ma ümidi beslenilmiyor denilebi - lir. Cenubi Amerika harbi CENEVRE, 26 (A. A.) — Ko- lombiya ve Peru hükümetleri ara- sında çıkan ihtilâfa nihayet veren mukavele Peru ve Kolombiya mü- messilleri ile milletler (o cemiyeti reisi tarafından imzalanmıştır. Peru ve Kolombiya hükümetle ri milletler cemiyeti meclisinin 18 © zade olduğu için bizimle gelip gö- | müstesna olarak bütün vergiler- | martta tasvip ettiği tavsiyeleri ka- ; rüşmedi. Kâhyasını göndermişti. den muaftırlar. bul etmiştir. hanesi 1933. 237 (dik kısmı dünkü sayımızda)! Burhan Ümit Bey, Fuat Beyin | bahsettiği “Mutasavvıfane aşkın | esraralüt mahiyetini,, anlıyamadı- ğını yazıyor. Burhan Beyin anla- maması bu esrarın mevcut oldu - İ ğuna çok kuvvetli bir delil olmak- la beraber, bunun neden esraralüt olduğu hakkında bir parça malâ - j mat verilebilir. Bu esrar, Yunu - sun bizzat: Yunus bu cezbe sözlerin cahillere söyleme gel Bilmez misin cahillerin nice geçer | zamanesi Beytinde faşetmekten çekin - diği şeydir. Gene başka bir mutasavvıfın: | Pürsid zi men ki âşiki çist İ Güftem ki çü men şevi bidani | ( Benden âşıklığın ne olduğu -| nu sordu; benim gibi olursan öğ- renirşin dedim.) beytile anlat - mak imkânını bulamadığı şey, o esrardır Bir başka mutasavvıf şair de der ki: Mecnune sordular Leylâ nicoldu Leylâ gitti adı dillerde kaldı, Yürü Leylâ yürü mevlâmı buldum. İşte mutasavvıfane aşkın esra- ralât mahiyeti, galiba, Leylâdan mevlâya geçebilmesindedir. “Yunus gibi gözü sade kendini gören bir mulasavvıf...” bu keli- melerle 28 inci sahifede Burhan Ümit Beyin bir cümlesi , başlıyor. | Biz, gözü sade kendini. gören mutasavvıl tanımıyoruz. Hale: Yunusun sözleri hak cümlemiz dedik sadak k cümle vücut- ta bulduk Diyerek kendisile beraber bü - tün varlıkları mutlak varlık için - de fena bulmuş gören Yunus, her İbalde “sade kendini gören bir | mutasavvıf” olamazdı. Bir çok tarafları esasen Köprü- lü zade Fuat Beyle Burhan Ümit i Bey arasında geçen bir diyaloğa benziyen başlangıcın, 31 inci sa - | hifesinde muharrir diyor ki: “Fuat Bfe.nin Yunus Emrenin sanat endişelerile meşğul olmadı- gmı söylüyor. Halbuki ben, di- ivanmda yüzlerce, hattâ binlerce mısra bulabilirim ki üzerinde sa - atlerce, günlerce, belki haftalarca düşünülmüştür... Vakıa ben, Yunusun karihasını daha kuvvetli, ilhammı daha en - gin bildiğim için büyük şairin bir mısra üzerinde haftalarca düşün - düğünü zannetmem. Nihayet, Yu- nus öyle mısralar yaratmış olabi- lir ki biz onların üzerinde hafta- larca düşünmeğe mecbur oluruz. Fakat Burhanın dediği vaki ve doğru da olsa, Yunusun o günkü i sanat endişelerile meşgul olmadı. ğı muhakkaktır. Hiç şüphesiz, kendisine teskerelerinde beş, altı satır tahsis etmeyi bile fazla gör- müş olan insanlarm telâkkilerine uygun olan sanat, Yunusta bir en- dişe olmamışsa, fena mı?. Esasen şair kendisi de, çocukluğum za - manındanberi oezberimde kalan bir mısramda bu sanatla alâkası olmadığını açıktan açığa söyler: “Yunusun sözlerin sanmakim teğbih.,, Ayni sahifedeki “Yunus kafasın 2 Aİ ik el Jel Bm b Sİ i kullanılmış bir ismi koymak # Yeni bir kitaba dair “Yunus Emre divanı - Birinci cilt Burha Ümit. Istanbul Muallim Ahmet Halit ki sayıfa.,, za daki fevzadan ve ihtimal ML lâlardan kurtulmak için şiir —. yordu.,, cümlesinde de gen$ harrirle bağdaşamadım. ve bu fevza ve iptilâlardan “TaP* Emre,, ye ikrar verdiği gün tulmuştu. A. Gide ve Pi hikemiyatı böyle düşünmeğ? ni bile olsa, bu böyledir. Burhan Bey, bir yerde Yun” bize, halkı irşada lüzum gö cek bir şair olarak tanıttıktan ra, bir diğer yerde (sahife * neden bir “tarikat tesis edi sin?.,, diye bağırıyor. Daha ra “Yunus hiç bir şeye inanmiö ti ği için tarikat (tesisine yön görmemiştir.,, diyor Her biri başka adam tarafından yazıl hissini veren bu satırlar, bel” başka başka mütaleaların beni” senişinden vücude gelmiştir. . * m BOSS Burhan Bey, hem “Divanı mini muhafaza etmiş, İ manzumelere divan ismini verdi” ren sırayı bozmuştur. Bir ts" ği tan-bu inkılâbı yapan genç” harrir, öte taraftan çıkacak 7 cilde “Şerhi rümuzatı Yunus re,, gibi âlim katırlar tarâi g rabetini göstermişitr. , Divan tertibinin bozulmasi tiraz etmiyorum. Fakat Yun" K şiirlerine “dörtlüler bulsesl ağ “Söçmek lâzım,, , “Dün gi 5 nü gün olacak) yanarım, bi serlevhalar koymak yadırgadım. Genç bediiyatçı, bir eserin şına konulacak serlevhapı” metni yazmak kadar zor oldi nu bildiğine şüphe olmadığı”. e re, neden Yunusa ait olan bir kı kendi kullanmış? Bilmen Şeyhi Tapduk Emreye Mi odunlar arasında bile iğri bulunmıyan Yunus Emre, i büğri rinin üzerinde bazıları iğri ” yi örseydi. olan bu serlevhaları görse bilir ne diyecekti?. : » Asırlarca hakkı yenilmif bir Türk şairine hakkın! . “ # er “ ns için başlamış olan bir cerey Üni z n z€ bir kuvvet veren Burh8' . di, Yunusu çocuklu sevmiş, bazı parçaların! miş bir adam sıfatile Bir iki noktaya takılışı genç olan üştatdan daha ie eser ve terakki beklediği” Umarım ki hoş met Murat fe Mehmet as see onay ea İngiliz hariciye w İl LONDRA, 26 (A: A) ön, riciye nazırı Sir John Sim gen akşam Kroydon tayY0"* na gelmiştir. v izalt Yeni bir den ek 26 MONFALCONE, 25 © isi Yeni yapılan denizel! ri mülki ve askeri büy deniz? hazır oldukları halde i ui rilmiştir. i ei Nereide, 140 vanil ii de ve 61 metre u7Z0” vE