m .onında bir kadın bulunur ve bu ka-| gi engiz adamı köşkün sahibini buldular. İlki — VAKIT 15 Mayıs 1933 KADIN ll nsan Gambais belediye reisi, ikinci dosyanın altına şu derkenarı ya- parak Mantes adliyesine gönder - mişti: “Gambais hudutları dâhilinde Fremyet ismini taşıyan bir ada - mın sahibi veya kiracısı olduğu - bir köşk veya ev yoktur. Bununla beraber, bundan bir ay kadar ev- vel madam Collomb isminde bir kadının gaybubeti hakkında ize- hat istiyen bir dosya almıştım. Bu “. dosyada da Fremyet isminden ; bahsolunuyordu. Bu adam hak- kında verilen malümata ve eşkâle © göre, kendisinin, bundan bir kaç sene evvel, şehir haricinde bulu - nup Mösyö Trie'e ait bir köşkü ki- ralamış olan Dupout olduğunu zannediyorum. Mösyö Dupout da seli yaşlarında, kısa boylu ve sa -| kallrdr. Kiraladığı bu köşke pekl nadiren gelir ve her gelişinde ya- | © üm her seferinde başka bir kadın-! 'dır.,, Landru meselesi işte bu derke- narla başlamış oluyordu. » v Gambais belediye reisinin ver- © diği bu malümat Mautes adliye - sinde büyük bir heyecan uyandır- muıştı. Derhal tahkikata başlan - mıştı ve polis müdiriyeti faliyete geçti. Polis müfettişlerinden Daw- tel ile Bebir bu işe memur edildi- “ler, Memurlar, kaybolan iki kadının © bütün yakmlarını bulup dinlediler. Hakikat yavaş yavaş meydana çı- ç kıyordu. Memurlar, iki kadma da — izdivaç vadeden adamın aynı a - © dam olduğunu tesbitte gecikmedi- ler. Fakat bu köşk sahibi esrar- nasıl bulacaklardı. Ellerinde bir izi falan yoktu. İ İki müfettiş, Gambais'e gittiler, Mösyö | Tric, köşkü kendisinden tutan a- © damın adresini biliyordu. Bu adam | © Röüen şehrinde Darnetal yolunda | “öturuyordu. ! Polisler rahat bir nefes aldılar, — Nihayet onun izini bulmuşlardı. © Hemen adrese koştular, İ Fakat adres sahte idi. Orada| — böyle bir adamı tanıyan yoktu. © Ortada iki sahte isim ve bir de sahte adres vardı. Bu hadise, baş- Or başma, esrarengiz ihtiyarm suç- Ju olduğuna delildi. Fakat bütün © mesele bu adami ele geçirmekte idi. İste tesadüf kendisini burada | gösterdi. o Nİ nisan 1919 da Madam Buir- “son ile kız kardeşi Madam Bon -! — houre polisin şiddetle aradığı M. © Fremyet'i sokakta gördü. Adam, | i - Rivoli sokağındaki mağazalardan © birisinden çıkıyordu. Kadın, müm- > kün olduğu kadar kendisini gizli- yerek onu takibe koyuldu. Fakat, © Fremyet takip edildiğinin farkına “otobüse atladı ve kaçtı. Madam Bonhoure doğruca Madam Lacoş- * te giderek macerayi anlattı. O da ip Rivoli sokağındaki mağaza - Landrü Ve Nişanlıları ya amli | rahatsız etmediniz?, İ kadmlara bir sir tevdi etmek... ; polise telefon etti ve memurlar gi- rar verdiler. | KATİLİ <p Binyıl a ii e min çayla melerini söylediğini öğrendiler ve | adamım bıraktığı adresi aldılar. Bu adreste şöyle yazıyordu: Lucien Guillet, Mühendis, 76, Rochechouart sokak. Derhal tahkikat başladı. Bu ad- res doğru idi ve adamın eşkâli Mösyö Fremyet ve pek tabii Mösyö Dupout a benziyordu. Ar - tık her şey anlaşılıyordu ve 12 ni- san sabahı kuş kafesinde idi. Nu Bu kafeste, ayni zamanda Mat- mazel Fernande Segret isminde bir kız da vardı. Polisler, bu mühendisten, haki- ki hüviyetini beyhude yere öğren- | mek istediler. O, sadece: — Ben Lucien Guillet im. Ro - croi de doğdum. Diyor, başka bir şey söylemi -| yordu. Matmazel Segret de, aşıkınm hakikaten Lucien Guillet olduğu- nu tasdik ediyordu. Bu kadın sözlerinde samimiy - di. Sonradan da, samimiyeti mu- | hakemelerde tahakkuk etti. Zira, | kadıncağız onu. bu isim altında tanımıştı. Polisler, mühendisin bu sükü - tü karşısında başka yollardan git- tiler, kendisini Madam Lacoste ile muvacehe edeceklerini söyli - yerek Madam Bovissou hakkında malümat istediler. O zaman mühendis, Madam Bouisson ile Madam Collonb'u tanıdığını söyledi. Fakat “ne ol - dular?,, sualine karşı? — Bu kadınlar, diye o cevap! verdi, benim muhfazama veril - miş değillerdi. Onları aramak ta bana düşmez.. Bu vazife, zanne - dersem, polise düşer. Ümit ede - rim ki beni bu noktayı tavzih için Bu müstehzi sözlere komiser : şöyle sevap verdi: — Rahatsız mı etmek?. Siz neyle meşgul olduğunuzu söyleyi - niz?. — İş yapıyorum.. Mühendisin ne işle meşgul ol - duğu, dostu Matmazel Segret'e de soruldu.. Kadınım cevabı tuhaf oldu — Dostum, polis müfettişidir , dedi, bilmiyor musunuz??. Polisler şaşırmışlardı. o Fakat mühendis hiç te istifini bozmadı : — Evet efendiler, dedi, dostu - ma kendimi böyle tanıttım.. Ona asıl ne işle meşgul olduğumu söy - lemek istemiyordum.. Malüm ya, Bu noktayı tavzih etmeden ev- vel polisler, adamdan kaybolan kadınlar hakkında malümat ko - parmak istediler. Fakat müken - dis sadece: MEŞE e Sun't İvtPa | seesrerenirerreerenr see reeseasamene Yüzler mas-Nafi Atuf Beyin Türki keleniyor! Maarif Tarihi hakkın bir denemesi Bu usul umumileşirse, ya- | kında anneler, kızlarını tanıyamıyacaklarmış .. Bir Avusturya gazetesi, son za-| manlarda Amerikada sun'i güzel- lik temini yolunda yapılan teşeb - büslerden bahsederek, Newyorkta» | ki bir “Güzelleştirme müessesesi,, nin teşebbüsüne dair şu malümatı veriyor: “Güzellik ideali, her sene dün- ya güzeli seçilen kıza obenzemek sayılıyor. Şimdiki telâkki, budur. Her kız, veya kadın, bu ideale mümkün olduğu kadar ziyade yak- laşmak istiyor. Bunun için de, ina- nılmıyacak güzelleştirme ( vasıta” larr düşünülerek, onların bu yol - daki arzusunu yerine getirmiye çalışılıyor. Güzelleştirme vasıtaları olarak, satılan ve satmalınan şeyler, artık yalnız pudra, sürme, krem gibi şeylerden ibaret. değildir. Şimdi sun'i kirpikten sonra burun ve du- dak da aranmaktadır. Bu kadarla da kalmıyor: Sun'i tırnak, arıyan- lar da var! Meselâ, uzun tırnakları her hangi bir sebeple örselenen, kırı - lan bir kadın, bir baloya bu halde nasıl gider?. Daha evvel, gülrengi, cilâlr sun'i tırnaklarla örselenen, kırılan tırnaklarındaki eksikliği ta mamlattırıyor. Bu suretle bir gece| için, bir yere çarpmamaya dikkat etmek şartile, üzüntü sebebi orta- dan kalkıyor!. Sun'i dudaklara gelince,... Böy- le dudaklardan maksat, şimdiki halde sadece renk ve biçim deği - şikliğidir. Nasıl renk değişikliği?. Kırmızının derece derece başkalı- ğı. Koyu, biraz daha koyu, açık, biraz daha açık, ikisi ortası türlü türlü renkler! Nasıl biçim değişik- liği? İstediğiniz gibi. Acaip âlet- ler, merhemler ve boyalarla duda- ğın asıl biçimi muhtelif biçimlere sokuluyor. Küçük bir &ğzı olan kadının ağzını biraz büyümüş, bü- yük bir ağzı olan kadının ağzımı biraz küçülmüş görüyorsunuz. A- ma buda, tırnaklar için olduğu gibi, 24 saat teminatlıdır! Sonra, sun'i burunlar.. Bu da zahmetli bir ameliyeyle, asıl bur- nun biçimini değiştirmek, bu ara- da burun delikleri kenarlarma ten rengi bir zar geçirmek suretile ya- pılıyor. Burun muntazamlaşıyor, kalkık kenarları düzeliyor. 24 sa- ! at için! Böyle adeta yüzü maskeletmek, 20 dolar vermekle mümkündür. Yakında, rağbet fazlalaştıkça, bu işleri daha ucuza yaptırmak imkâ- nı bulunacağını ileri sürenler, pa- rası az kadınların yüreklerine su serpiyorlar! Bu yüz maskeletmek, usulü u - mumileşirse, vaziyet ne olacak? o- lacak şu: Kızını anası bile tanıya- — Bunlar hususi kadın mesele - leri... Demekten başka bir şey söyle - İ medi.. Bunun üzerine müfettiş Davtelle Belin evde taharriyat icrasına ka. | Bu taharriyat neticesinde bir n tahkikat yaptılar. Orada me- | şok malümat elde edildi. Bu ara - , eşkâli tarif edilen adamın | da Hanri Landru ismine alınmış p 7 ip üç yüz franklık bir yemek | bir ihtira beratı da bulundu. Niha- tura ile beraber, adresine gönder- takımı aldığını seksen frank pey| yet Guillet'le Fremyet'nin Landru akçesi bıraktığını, takımı bir fa -| olduğu anlaşılmıştı. (Devamı var) mıyacak! Saç hususunda da, Amerikada yeni bir temayül göze çarpıyor: Saçların kabartılması... Tabir ca - izse, “dağ gibi,, kabartılması... Bir i mayile katılaşlırılan ve dik * dur - ması temin olunan “dağ gibi,, saç- ların üzerine, bir de şapka oturtu- lunca, artık kadın başının görünü: ! şünü, tasavvur ediniz. Hele şap * ka uzun tüylü olursa, dağ tepesin- de bir ağaç göğe dal salmış gibi! görünüşle karşılaşacağınızı tah - min edebilirsiniz. Hem hiç müba- | miş muvakkat kanunlardır. Ne a- | kabul etmiş olduğun * Tâğaya kapılmadan”, Maaarifimiz sersem semmmeeee sne seseme semen, Mehmet Ali Paşa gibi bir üm - minin Mısırda ıslahata girişmesini, | Abdülmecide : maarifin neşri hak-| ında maruzâtta bulunmasını o- ! kurken zihnimizde bir takım süal- ler uyanabilir: Gönül, eserde bun- | ların cevabını da arıyor. Tanzımat İ hakkında Anghelhard'dan alınan fikirler de etraflı bir tahlile muh- İ taç. Tanzimatın maarif sahasn -| da en büyük hatası, ilk tahsili yay-| mak esasını kabul ettiği halde bu işi cemaat ve evkaf elinde bırak - ması gibi görünüyor. ehemmiyet vermemekten mi, yok- sa evkaf ve cemaat işlerini mahalli | ve hususi hizmet fikrine mukabil | tutmaktan mı ileri gelmiştir?. Islah haneler ve sanayi mektepleri hak- kındaki tetkikler pek kıymetli, bil- hassa 1869 maarif nizamnamesin- de sanayi mekteplerine yer veril - memiş olması dolayisile ileriye sü- rülen mütalealar çok isabetli. Yal- nız zihin, şu noktaların da aydın- lanmasını istiyor: Bu mektepler, küçük sanaatleri ileriletmek hu- susunda ne dereceye kadar âmil olabilmiştir; Sait Paşanm teklifi niçin yürümemiş, mesleki tahsil, memleketimizde hâlâ üzerinde du. rulan, makineleşme, küçük ve bü- yük sanayi hareketlerile yakından alâkalı bir mesele olduğu için ma- arif tarihimizde geniş yer tutma - ğa değer. Memleketteki ecnebi mektepler rinin ve talebesinin sayisile terbi- ye ve tedris tarzları hakkındaki mütalealar, Osmanlı devletinin a- kibetini hazırlıyan amillerden bi - rini daha göstermiş oluyor. Tanzimattan rücu hareketleri sırasında cemiyetimizde baş gös - teren ahlak bozukluğunun, bilhas- sa hafiyeliğin mektep üzerinde yaptığı kötü tesirler, buna karşı gençlikte beliren aksülameller, ye- tişen vatan severlerin meşrutiyet | davasını başaramamaları da ma - arif ve terbiye tarihimize bağlı ha- diselerdir. Meşrutiyetin ilânında erkek mu- allim mektebi, Çarşambada değil, Cağaloğlunda mülkiye mektebi - nin bahçesine bitişik binada idi. Meşrutiyetten sonra, bir aralık ip- tidai kısmının, Çarşambaya naklo- lunduğunu hatırlıyorum. Sati Be- yin bu mektepte çalışırken ahlâk- ta ve tedrisatta lâikliğe doğru te- veccühü, fikir ve maarif tarihi - mizde mühim bir merhale ifade ettiği için bu nokta, daha ziyade aydınlaştırılsa.. Sonra bu münase- ' betle temas edilmiş olan islim me- deniyetinin ruh ve hikmeti ile Av- rupa medeniyetinin ruh ve hikme- ti meselesi; maarif ve terbiye ta- rihimizin en derin ve çetin mev- zuudur. Bu mukayeseyi lâyik ol- duğu dikkat ve ilmi zihniyetle ya- pabilmek için üzerinde daha çok işlenmesini dilerim: Akıl ve iman veya ilim ve din arasındaki müna- sebet, bu mevzuun en düğümlü ta-' rafıdır. Meşrutiyet devrinin umumi 14- lahatla yakından alâkalı iki mü - him vesikası var: Vilâyetlerin i- daresine ve ilk tedrisata mütaallik kanunlar, Bunların ikisi de neden- se meclisi mebusandan geçeme - cıkhı şey? lik tedrisat muvakkat Bu hata, işe | m fi ı kanunu, kanun tercün acı nümunelerinden biri © i çin tatbikatta geçirdiği m ve nihayet uğradığı akibeti, atrihimizd egeniş bir tetkik“ ğeİ lile değer. , Zirai tedrisatın teşmili , sinde mesleki tedrisat için © i sürülen mütalealar da çok K* lidir. Bizde mesleki tedrisat” ifını gösteren amil, isabetle £ tilmiştir. Darülfünun ! kadın tahsili hakkındaki te” de değerli görüşlerin ifadesi” Milli terbiye ve dolayisil?* hum Ziya Gök Alp Beye * | sahifelerde o kadar dolgun zulara dokunuluyor ki bunle” İçinde Ziya Beyin olgunlu! | ramak pek güçtür: O, İvazeneşini bulamıyan, sistemi mak için kendisini boş yere yan bir muztarip gibi gö Sıkıntılı günlerde selâmeti | kede aramak yolunu göste! ten bile çekinmiyen coşgun ir Ziyaya bu ıstırap pek Esasen cemiyeti her şeyin ©. de tutan Gök Alpın ferdi h* ti de, kendi mesleğine göre yaşadığı cemiyetin bir ider mektir. Hasılı; ister fertçi. “e cemiyetçi olalım Ziyanın yatımızda derin bir iz, kub” de uyandırıcı bir sada bn şüphe edemeyiz. Aziz arkadaşım Nafi Be) erli eseri hakkındaki m rımı bitirirken şu noktayi bi” tespit etmek isterim: Kitab” kuvvetli tarafı; bizi maarif İ de ilmi görüşlerle, sistemli maya davet etmekte © Milli kütüphanemize böyle dan kaygılı bir eser kazan için kendisini ve... Hepimi lularım. Heriyo | iMühim bir makale şi PARIS, 14 (A. A.) — Ha jansmdan bildiriliyor: İnformation gazetesind€ | şingtondaki mülâkatlarının vi yanı suretinden bahseden M- riot, M. Roosveltin ir tınm ecnebi memleketler e İ gitmesinin önüne geçmek yi ları yükseltmek için yer "ali sını terketmesinin zaruret ys almış olduğu izah edildiğini ” maktadır, ir M. Herriot, gümrük tin umumi hüsnü piyetin bi” b en sinden bahsederek M. hürü olmak üzere yalnıZ ile 12 haziran arası ei tareke yapılmasını kl duğunu beyan e! Silâhları bırakma RE ae emnü selâmet meselesi gaye seden M. Herriot, M yi deri M. Mac Donald plânı ön edilmiş olan bi viye me bir bee ile de mesi hususunda kendisi b İ bik kalmış ve ER ! mekte olduğu gile ân müsaade olunması duğuna dair olan F' dır.