m Vi ğim.. Meyhaneci, şoförün sesini ta - nımıştı. Hiddetli bir sesle: — Bana bak, dedi, eğer dışarı Sayıfa: 8 Harikulâde Aşk ve Macera Romanı Kadınlara Hâk MEME Nakeden ie Meyhaneci doğruldu, ve ciddi bir sesle; — Hayır, dedi, Hem saat on bire geliyor, kapama saati geldi. Sonra masadan kalkarak, bah- çedekilere: — Kapanıyor... dükkân kapa - nıyor.. Ay başı geldi, hesap göre -| lim.. Diyerek dışardaki sandalye ve Mas saklıyamam. masaları içeriye taşıdı. şoföre dönerek: | — Haydi, dedi, kır bakalım. — Ne olursun yahu,. Şuracık - | lere dikkat et, diyordu, bir tara -| meğe ve emniyete ihtiyacı vardır. ta beni saklayıversene.. — Haydi, diyorum, yoksa.. | Meyhaneci iri ellerini açarak, | “Bir piliç için, diye homurdandı, ! b yakasmı tu Şi tup ayağa kaldırdı. Şoför, herifin | ızbandut gibi bir (o kuvvete sahip olduğunu anlayınca, boyun eğ .| mekten başka çare görememişti. Kalktı, arkasından kendisini iten | meyhaneciye, kapıya gelince: — Ama adamsın?. Bir gün bel! ki senin de işin düşer.. O zaman | görürsün.. İ Diyerek bahçeden caddeye doğ ru yürüdü. Meyhaneci, içerdeki — elektriği de söndürerek kapıya geldi, ora - da, etrafa kulak kabartarak öyle- ce bir müddet durdu. Sonra, ka - pıyı kapatarak (hususi loca) ya « zılı odaya yürüdü: Orada üç heykel buldu. elbiseli delikanlı sordu: — Ey?1. —— Kaç kişi olduğu belli değil ama, her halde on on beş kişi var. Matmazel Luiz: — Yarabbim.. Diye mırıldanıyordu. Kadın, titriyordu. — Suat otomobili nerede br -| raktın?. İsminin Suat olduğu anlaşılan npor elbiseli genç cevap verdi: — Her zamanki gibi biraz iler- de,, Meyhaneci omuzlarını silkti: — Peki ama, bizim için oldu - ğu ne malüm, belki başka bir iş için gelmişlerdir. — Sahi.. Bir süküt oldu. Fakat Suat: — Ne olacağını beklemek doğ- ru değil, dedi, hemen kaçmalıyız. Luiz heyecanlı bir sesle sordu: — Geceyi burada geçirsek da - ha iyi etmiş olmaz mıyız?. şoförün ensesinden Spor Bu aralık, pencerenin kepenk - | leri vuruldu. Dördü birden olduk- iarı yerden sıçradılar. Suat: — Vay canına, dedi, dışardan duydularsa mahvolduk.. Meyhaneci, pencereye sokula - rak sordu: — Kim 0?.. — Açınız... bir sey söyliyece - çıkarsam (kemiklerini Haydi defol.. Dışardan ses cevap verdi: — Canım, aç diyorum, herifler burada olan genç bir kadın için gelmişler.. Bunu haber geldim. Meyhaneci, kapıya giderek ça- Zırdı: — Gel bakalım, fakat eğer bizi | mantara bastırdıysan yandın.. Soför, içeri girdi. kırarım.. vermiye İhtiyar | — İşte, dedi, dışarı çıkmca, —— kenarda hendekten iğilerek - mğe başladım. Sen lâmbaları sön dürdün. O zaman her taraf ka - ranlık oldu. Biraz ilerledim, iler - de yapılan yapının o temellerine doğru geldim. Ayaklarım çamur - | landı. Bak.. Adam ayaklarını gösteriyor - du. Hakikaten çamur içindeydi. Devam etti.. — Sonra, binanın duvarların * asına | dan birini siper ederek geceyi ge-! muş olduğu heyecanm hiçbir su - abanmış, yalvaran gözlerle bakan | girmek için bir yer aradım. O ara-| retle telâşa düşmeği muhik göster» | lık, memurların O birisinin sesini duydum, bir arkadaşına “hendek- fın kırılmasın,, sonra, kendisi ga - liba bir çukura batmış olacak ki: bu kadar da tedbire ne lüzum var- dı yahu!,, Matmazel Luiz sapsarı kesil - sandalyeye çökü - verdi. Şoför, onun heyecanmı gö - rerek sordu?. — Siz misiniz küçük hanım?. Suat, meseleyi kısa kesmek i - çin: — Hepsi bu kadar sordu. mişti. Hemen mı7?. diye Evet.. Bu kadar. Bunları duyunca hemen gidip size haber vermek istedim... Belki buna mu- kabil, beni mahzende bir köşeye saklarlar dedim.. Suat, meyhaneciyi bir köşeye çekmiş, yavaş yavaş konuşuyordu. Nihayet: — Evet, dedi, bir pantalon, bir baştan geçme fanile.. giydirirsek kimse tanrmaz... - Var.. var.. şimdi getiririm.. Meyhaneci dışarı doğru çıkar» ken, dükkânın kapısı vuruldu, ve dışardan bir ses: Açınız! Diye emretti. Hepsi birden dona kalmışlardı. Suat, gözüyle bir işaret edince meyhaneci sordu: — Kim 6?. Sesin sahibi cevap verdi: — Polis, Şoför: Yandık. Diye fısıldamıştı. Matmazel Lu- iz bitmişti. Meyhaneci vakit ka - zanmak için: Şimdi, dedi, giyineyim de geli- yorum... (Devamı var) Bir günde üç kaza Şehirde evelki gün üç kaza ol. | sisatının ittifakla kabul edilmesi - la ısıtıyordu. Şu halde kamarayı du. 1 — Aksarayda Tevekkül istas- yonunda 58 numaralı tramvaya binmek istiyen bir çocuk birden - | bire müvazenesini kaybetti. Tram vayın altına düşerek yaralandı. Kazaya uğrayan çocuğun ismi Mehmettir. Kendisi 11 yaşında - dır. 2 — Andon isminde biri 16 nu- maralı motosikletle Taksimden Harbiyeye giderken tam Belvu bahçesi önünde hüviyeti meçhul bir kadına çarptı. Kadınm yarası çok ağırdır. İfade veremiyecek bir halde bulunduğundan kendisi Fransiz hastanesine kaldırıldı. Suçlu Andon yakalandı; hakkım- da takibata başlandı. 3— Samatyada Süleyman Meh- met isminde biri dıvar üzerinden | atlarken dıvar yıkıldı; Süleyman Mehmet düşerek ayağı bata başlamıştır. VAKIT Fransa ve devletler Iki blok Bu bloklara mani | “olmak için | İ gayretler | , SENT ENYAN (Şer) —24 (A. | A.) — İntihabat dairesinde bir nu İ tuk söyliyen M. Pol Bonkur, Fran- İ sanın birçok fedakârlıklarına hiç | | de tekabül etmiyen cebir ve şidde- | te müstenit mücadelelerin bais ol- İ memekte olduğunu söylemiştir. Memleketin nefsine itimat et - zaruri 16000 metreye çıkın Böylece pencereden her baka - | bildikçe bol bol istifade ettim. Kendisi durmadan ölçtü, Yalnız | bir defa telsiz ile vaziyetimizi bil- dirirken etrafa bakabildi vaziyetim daha müsait idi. Çünkü | kılavuzdum, Nerede olduğumuzu bilmek vazifemdi. Bereket versin mevkiimizi tayine yarıyacak bir takım göller vardı. İnsan bir gölü ! görünce mevkiini tayinde zahmet Benim İ Memleket, bunları bütün İ çarelere baş vurarak ve sulhü tens t bütün fırsatlardan istifa * | de ederek ve beynelmilel muadil | | emniyetler elde etmedikçe kendi i emniyetinden zerre kadar feda «| kârlıkta bulunmuıyarak istihsal et-| miye çalışacaktır. | Cenevrede henüz her şey kay -| bolmuş değildir. Çünkü devletle - | rin ekserisi Fransız plânmı kabul İ etmiş, hatta İngiltere de bu plânın | | başlıca prensiplerine kısmen mu «| İ vafakat etmiştir. İ Hatip, Mösyö Heryonun Va -! şingtona (o muvasalatını selâmla -| dıktan sonra dört devlet arasında | bir itilâf yapılması tekliflerinden | bahsederek geçenlerde avam ka - marasında yapılan müzakere ve İ münakaşaları hatırlatmış ve bun * İlarm Frnsanım bu meselede almış | olduğu vaziyeti muhik göstermek olduğunu söylemiştir. Fransanın almış olduğu vaziyet şudur: Avrupanın yekdiğerine rakip i- ki blok haline gelmesine mâni ol - mak için zuhur eden son fırsattan | istifade ederek bunun için de Av- | | hâlâ çekmiyor. Zürih ve Valense gölle- ri boyunca gittik, Grizonlara var- dık orada biraz sağa cenuhu şar - kiye döndük. Ve bütün Kanton'u baştanbaşa geçtik bu yükselmemiz teferruat itibarile ilk yükselmemi- zin tamamen zıtlına oldu. İlk de - ! fasında balonumuzun bir yıldıza | benzetildiğini söylemiştim. Dest - larımız balonumuzu Zühre zanne- | derek bu Zührenin bu yeni seyri- da çok ısınmıştık. Bu defa çok 1 - | sınmamak icin kamarayı tama - men beyaza boyamak istemiştim. | Mösyö Koznis demişti ki: ! — Tamamen beyaza boyanırsa | üşürüz, Ben üşümek istemem. | Ona dedim ki: İ — Anlaşılan şimdiye kadar ko | ca bir günü kırk derecei hararette geçirmediniz, yoksa böyle söyle - mezdiniz. Ben geçen senedenberi vücudüimu ( soğulamadımi. (Kahkahalar). Kamaranın bembeyaz olmasına karar vermiştim. Hareket ettiği - miz zaman hava soğuktu. Serian yükseldik, Soğukluk devam edi - rupayı hercümerce düşürmek ve| i müşkül ahval için muslihane usul- i ler bulup kullanmak suretile kur - | tarılması ve (kuvvetlendirilmesi matlup olan sulhü haleldar etme: | mek, harici siyaset sahasında a -| İ ralarında yrılık bulunmıyan ir) ile Fransayı biribirine yaklaştır « mak ve bu iki memleket arasında- ki müşterek hatıra ve menfaatler- den hiçbirini ihlâl etmemek. M. Pol Bonkur, netice olarak, böyle bir şeyin müşkül olduğunu, fakat imkânsız olmadığını söyle - miş ve ahiren milli müdafaa tah - İ nin Fransanın sulh arzusunu onun zaalına hamledenlere karşı en iyi i bir cevap teşkil etmekte olduğunu i söylemiştir. Rusyadan çıkanlar! EZ iliş z ilngiliz mühendisler mem- | leketlerine vardılar | İ LONDRA,24(A.A.)— ingi- | liz mühendiselri dün akşam Lon - | draya geldiler. | yona geldiği zaman halk alkış ko- i parmıştır. Kadmlar, çiçek buket -| leri vermişlerdir. Milli marş çalın - | mıştır. Mühendislerin ailelerine ka | vuşmaları müessir sahnelere vü *| cut vermiştir. Hepsi de memleket- | lerine avdet etmiş olduklarından | kırıldı. | dolayı bahtiyar olduklarını, yal - Moriç, Maloya, göllerini velhasıl İ Kendisi tedavi altma alındı. Her | nız iki arkadaşlarını arkada bı $| alpçıların iyi tanıdığı bu kıt'ayı ta. üç kaza hakkındada zabıta taki- | rakmı$ş oldukları cihetle mütees -! nıyordum. Bu sirada dostlarımıza İ sir bulunduklarını söylemişlerdir. | e va ! sırada müşahedelerimi kaydedi - yordu. Meslektaşıma dedim ki: — Göreceksiniz güneş yükselir | yükselmez ısınacağız.. İ Güneş birdenbire doğdu. Ka - maramızın içi billür gibi pırılda - muya başladı. Civarları kırağı ile | örtüldü, Manzara çok güzeldi. Fa kat hararet derecesi yükselmiyor - du. Bilâkis düşüyordu, Kamara nın yukarı tarafmda tahtessıfır sıfır ilâ bir iki aşağıda tahtessifır 8 ilâ 12 derece idi. Bereket versin iyi gitmiştik. Böylece bir mesele- yi halletmiş oluyorduk. Beyaz bo- ya fazla üşütüyor. Siyah boya faz- | gri renge boyamalı idi. Bundan sonra yaplıracağımız kamarayı si yah ve beyaz çizgilerle boyıyaca- ğız böylece güneş daima hem si - yah bem beyaz satha isabet ede - cektir. İlk yükselişte nerede olduğu » muzu bilmiyorduk. Bu defa veçhe tayininde müşkülât çekmiyorduk. | Grizonların üzerinden geçtiğimiz veçhe tayini ile Ara sıra orta nt görülüyordu. yordum. Fakat meşgul olma Alplar, ve Gle: rette biliyordum. Öğleye doğru| Mösyö Koyns'e dedim ki: — Şimdi belki Angadin üzerin- bulunuyoruz. Bakirm, Epeycedir hakmamış - tım. Gözlerimin önünde bir harita üzerinde imiş gibi, Angadin, Sen de telgraf verdik: Samaden'in alt ta- neler öğreniliyor £ Profesör Pikar'ın konferansından nakleden ! “. e m lik yükselişte nerede olduğumuz!!! miyorduk; bu defa güçlük çekmiyor” | İp crvanın içinden geçiyo | dık ayni zamanda cenub# a rafından Angadini geçtik” rafrmızı alarak cevap “İmkânı yok yanılıyor. görüyoruz. Nasıl olur da : de bulunur?,, Azsonra graf daha gönderdik: “Gaf nü görüyoruz, Adriyatiğ€ i varmamak için yakmds ğiz.,, Arkadaşlar gene sof” dı: “Nasıl olur canım ke” İ rada,,, Neden sonra anlı ! ki gördükleri şey Zühre imiş. Bize erişmek için YORAR lar, fakat geciktikleri için X* gece geç vakit Desenzan! rabildiler. » Öğle vaktine kadar oradt Bu sırada müşahelerimiz * Ağ Biraz fazla üşüyorduk. Bur” k zerine inmiye başladık. İ9' ii İ sıl olacağını çok merak İ ni takibe dalmışlardı. İlk defasın- | dum. Süpap faaliyete g' Bu defa süpabın ipini © © tanzim etmiştim ki, U bir borudan kamaraya yordu. Boru cıva ile dolu rometreye benziyordu. D yik cıvayı bir taraftan İ liye Cıva diğer taraftan yükse” Tayin ettiğimiz bir and8” tarak süpapı çekmiye o” Ne kadar müddet çekmek * deceğini bilmiyorduk. Be$ kadar çektikten sonra baktık bir tebeddül yoktü iy rar çekmiye başladık. Pek *” fik Yamız olduğundan çok © lüzum yoktu. Mümkün kadar yukarı çıkmak içir mızı yükselirken atmıştık: dakika müddetle çektik bu" İon inmiye başladı. Sonra yükseldi. Henüz karara Ğİ nesini bulmamıştı. Güne$ i ta devam ediyordu. Yü büyük bir meyil gösteriy0” pabı dakikalarca gekmiye / gir” bur olduk bu bizi âdeta © düşürüyordu. ir; Saniyede dört, beş nih3j.. metre süratle iniyorduk. d her kapayışımızda balon du k du. Tekrar süpabı çekiy hayet muntazaman inmiY€ 5. gidiyorduk. O vakit önümüri, dukça garip şekilde bir si dük. Bu göl “Gart,, gölü iii ritalarım fazlasmı göste” du. İsviçre için büyük © i haritalarım olduğu halde memleketlerin haritals"” mikyasta idi. pe an” / hi Vaşington topl NEVYORK, 24 (A: | Kendilerini getiren tren istas *İ Nerede olduğumuzu takribi bir su- | Dün sabah buraya geler pe yo, biraz sonra Vaşingto?. i ket etmiştir. Mumaileyb: gi, ile mülâkat yapmağa 8“ we tecilere Amerikanın alt” We sını terketmesinin Vaşinsis kâlemeleri üzerinde hasıl akisler hakkındaki mi Yİ söylemekten çekinmit, ?.. öf, Ruzveltin bu kararının © tm esasmı değiştirmi$ kabul eylemiştir.