me Gini Ki kz Barin İvar Kröyger, geçen ği di öy on ikisinde Pari ğe heç den sonra hakkında GÜ Bu zengi, eni Yeni şeyler ya- 0 hüstnşş ha Ve meşhur adamın İL seyi in araştırıldı. Ta. dıy , Sadmlardan uzun & gesedildi Nihayet bahis 3 Zamanlarda arada si- a an Mmüzayedesine ait i Mahi yor, bunların ne ka zi 5 İvazılıyor, borçlarının © ne derecey, ye kadar ya- hesap ediliyordu. X ing, 0 hemen hemen yıldö- maa gene onun : ahsi tazelendi Bu- i e Sey, Kibrit Kral ” 1 arasında yeni z ) yeni bazı ği, PAN ele geçmesidir. Bu İyi , Yabılan nesi Şriyatta başlı- ii si kadın, ler Ke vi diki e hususi hayatın- AN en T safhaları ay- ktihaç Yazıdan bazı kı-| Old “diyoruz; sıfatile yası» Yoktu, O, bekâr ola- Hişt, Evlenmeğe vakit bu- aman yatinda kadr| ayip, dig hatta Böyle. istemişti. | m O,,,ı, N€ esrarengiz a- ( eti Sanki yalnız dünyaya j iy İYonla, Yen zekâdan, yal- Pi Ali Fen dimağdan * er... Çok ki- ri Dk ediyordu, . Kitap gr lisanile yazılır. bera, 8 sıktı: “var Kröy- kitap, ye Yalayıştm,, isminde yineetnes E- » müstesna, sus yetli kadım.... Bu tam yirmi » Daha f "di ni y nden 1932 NN açıkça onun oarak tanıdığı ta- la 1930 5 ti bir yaşı günü de, Kib- aa Oyma e. Bayan sini Lİ İateney Hem büyük bi bir yoğ” daha büyük ve bei v, yabilirdi! ri yete düşürücü aka çe kendisi za. Kralile evlenmek , Km ag bu teklifini israr. ? tam bir |, Kibrit Kralının Aşkı :1 R Öyger'in yeni aşk 4 mektupları bulundu! seni ne kadar özledim,bilsen.Ne kadar yaz, derhal gönderirim, Beni unutma! ,, iler geçiyor, şehri geceli, gündüz- ilü dolaşıyorlar, bu arada hemen kadar zaman lâkayit durmasını imkânsız sayıyordu.,, Fakat, son- suz da olsa, sabır etmeğe karar vermişti, sabretmeğe muktedir- di, idare sahibi idi. İngeborgu hi- le ile baştan çıkarmak teşebbüsün- de bulunmadı, onun kızlığına say- gı gösterdi. İhtirazma hürmet et- meği ihmal etmedi. Kız, nihayet 1914 senesinde, otuz dört yaşında» | ki erkekle, resmi olmıyarak haya- tını birleştirmeği kabul etti. O za-| man, yirmi yaşında bir kızdı. Elinde bir buket... Vaziyet, müsaitti. o İngeborg. 1913 senesi yaz mevsimini Dani- markada Hornbek'de geçiriyordu. Meşhur edip Ştrinhbergin'de bal ayı seyahatini yaptığı bu şirin yer- de.... Ştrinhbergin Harriyet Bosse ile beraber hoş bir zaman geçirdi- ği yerde... Buradan ayrılmak üzere | iken, Kibrit Kralı Stokholmde idi. | Kıza yazdığı mektupta, kendisini karşılamak üzere Kopenhaga ge- leceğini bildiriyordu. Kopenlhagda buluştular. Ancak, ayrı otellerde oturuyorlardı. Gün- daima birbirlerinden bahsetmeğe fırsat buluyorlardı. Günün birinde Kröyger, “Artık Berline gidelim. Orada mühim işim çıktı. Ne der-| sin?,, dedi; İngeborg daveti red- detmedi, Berline gitiler. İngeborg, yazdığı kitapta Ber- lindeki yaşayışlarını şöyle anlatı- yor: “ Berlinde ayni otelde oturu- yorduk. Bir gece, yatarken kapımı kilitlediğimi zannediyordum. Sa- bahleyin kalkınca, onun kapının es'ğinde elinde bir puket bulundu- ğhalde durduğunu ve bana bak- tığı gördüm. En seçme gül lerden yapılmış buketi, bir kaç adımda yanıma gelip uzattı, son- ra beni öptü ve sessizçe odadan! çıkıp gitti. Biraz sonra beraber kahvaltı ederken, kendisine yor- gun göründüğünü söyledim. Bü- tün gece çok kâbuslu bir uyku w- yuduğu cevabını verdi. Gece s0- yunmamıştı bile... Gündüzlük el- biselerile bir koltuğa yaslnamış, orada saatlerce (kımıldamadan kalmış, nihayet o vaziyette uykuya dalmıştı.,, Döktüğü göz yaşları İngeborgla Berlinde bulunduk- ları sırada - 1913 senesi yazı - Kib- rit Kralı, çetin bir tecrübe geçir- meğe katlanmış, bütün sabrına, tahmmülüne rağmen, bir kaç de-| fa ağlamıştı. Çünkü, sevdiği kız, | kendisine karşı bir hadde kadar| müsait davranıyor, Kröyger, ha- raretli aşkına tam bir mukabele görmek istediğini çılgın bir halde söyleyince, İngeborg, zalim bir gü- lüşle omuz kaldırıyor, sanki onu / yalandan seviyormuş gibi he - men lâkayit ve soğuk bir tavır alı- yordu. Ayni senenin kışında, Kibrit Kralı, sevgilisini Parise götürmek arzusuna kapıldı. İngeborg, razı olmadı. Davetinin reddedilmesi, Kröygeri üzdü. Bununla beraber darılmadı. Kız, bir soğuk algınlığı neticesinde öksürmeğe ( başlayın- ca, onu hemş$iresile birlikte Nor- KIT veçte Boksenkollen dağ havasile tedavi müessesine gönderdi. Bü- tün tedavi masrafını, kendisi öde- di. Paristen 6 şubat 1914 tarihile gönderdiği şu mektup, metrükâtı arasmda en son ele geçen mektup- tur ve Kibrit Kralının hakiki bir âşık olduğunu göseten en kıymetli bir vesika mahiyetindedir. Mek- tup, aynen şudur: Bir aşk mektubu “Benim her şeyden çok sevdi- ğim İngeborgum! Seni ne kadar özledim, bilsen. Bütün seyahat müddetince hep seni düşündüm. Son dakikaya kadar senin bana refakat edeceğini sanıyordum. O kanaatteyim, ki eğer burada ser- hest yaşanan bu şehirde ikimiz bir arada olsaydık, bütün can sıkacak şeyleri unutur, yalnız biribirimizi i düşünürdük. Pariste daha iyi an- i laşabileceğimiz hissindeyim. Her halde, Stokhlomdekinden daha ziyade.. Her nedense, ben orada, memleketimizde çok asahileşiyor, çok çabuk hiddetleniyorum. Fakat, ne yapalım, her istenilen şey, iste- nildiği gibi olmuyor. Kendimi dü- şünmüyor, benim yerime, senin Norveçte rahat rahat yaşamanı ve benim yüzümden son baharda mahrum kaldığın zevkten istifade Gtmeni istiyorum. Hemsşirene Boksenkollende har- canmak üzere verdiğim para, ye- tişmez. Onun için, bir miktar para daha gönderiyorum. İhtimal bu da kâfi gelmiyecektir. Hemşirenin de elbiseler yaptıracağını tahmin edi- yorum, Gönderdiğim para az ge- lirse, bana, Stökholmdeki adresi- me mektup yaz, ne kadar para lâ- zımsa, derhal gönderirim. Kendine iyi.bak, şıhhatin yerine gelsin, zindeleş ve İvarını unut ma.,, likbahar ve yaz Ancak, kış geçip ilkbahar ge- lince, İngeborg, Kibrit Kralınm açıkça sevgilisi olmağı vadetti. 1914 senesi ilkbaharında ikisi be- raber Kopenhaga gittiler, orada kız, vadını, yerine getirdi. Artık tam manasile birlikte yaşıyorlar- dı. Yazın, evlenmeden beraber ya- i şıyan zengin erkekle güzel kadın, Londra seyahatine çıktılar. Evlen- memiş olmalarına rağmen, bu on- lar için hakiki bir bal ayı seyahati oldu. Londrada zevk ve neş'e içerisin- de hoş bir kaç hafta geçirmişlerdi, ki... Birdenbire büyük harp ilân o- lundu. Kibrit Kralı, derhal Stok- holme dönmesi icap ettiğini bildir- di. Lâkin, sevdiği kadın, şimdi Pa- risi de mutlaka görmeği tuttur- muştu. Kröyger, onun bu arzusu- nu reddetmeği düşünmedi bile. Hemen Parise hareket ettiler. Kı- sa bir müddet kalabildiler. Harp, bütün dünyayı yakıp yıkıyordu. Adeta kaçar gibi memleketlerine döndüler. İngeborg, bu seyahati kitabımda çok canlı, çok muvaffak bir tarzda anlatıyor. Yazın son kısmını, Kibrit Kralı nm sevgilisi, Stkholmün Adalar denizi denilen yerindeki Blidöde,.. Ştrindbergin “ Hayal oyunu,,nda Sevinç kşörfezi dediği Furuzunda karşısında geçirmekle, o âşıkına her hafta sonunda Stkholm'dan TÜRKÇ “ GEY e e i i Sayıfı “YAPISI üzerine düşünceler Yazan : Alli Haydar Emir Üçüncü takımın da o grupun- dan kullanmakta olduğumuz se kiz kök şunlardır: 365 Dad — Dada, daday, da- İ daş, dadı gibi sözler bu kökte ço- cuk ve ona müteallik insanlar ma- nası olduğunu gösteriyor. Dadaş, çocukluk arkadaşı demek olacak- tır. 368 dağ — Cebel (omanasına kullanıyoruz. Dağlamak sözü bu kökte yanıklık manası de bulun - İ duğunu gösterir; acemce olması İ yanlıştır. Dağlıç, dağlık yerlerde yetiştirilen ve çok yağ tutmıyan koyundur. Dağar, ağacın oyulma- sile yapılan yemek kabı, dağar- cık deriden yapılmış ( torbadır. Dağılmak, dağınık da bu kökten- dir. 370 dal — Bu kökte sak, suya ve toprağa gömülmüş, çıplaklık gibi manalar yardır: Ağacın da- lı, dalmak, daldırmak dalak, dal- gın, dalga, dalkavuk (sarığını dü- şürerek yalnız kavukla kalmış a- dam), dal kılıç (kılıcını kınından çıkarmış adam) , dal taban (yas ın ayak gezen adam) sözlerinde olduğu gibi. Dalamak, dalaşmak sözleri kökün daha başka manala- rı olduğunu gösterir. 371 dam — Dama, (damak, damga, damgan (şimdi (İranda kalmış bir Türk (o şebri) , damla, damar sözleri bu köktendir. 372 dan — Kökün manası kay- bolmak. Sığır yavrusu ve istişa- re yerlerinde kullandığımız dana ve danışmak sözleri bundandır. 373 dar — Geniş karşılığı ola- rak kullanıyoruz. Fakat (daha başka manaları olduğu dara, dar- gın, darı, darılmak, darmadağın, dardağan sözlerinden anlaşılıyor. 376 dav — Davar, davul, dav- ranmak bu köktendir. Bizim ta- van dediğimize Şark Türkleri da- van diyorlar; Tirek davan geçidi Direk tavan geçididir. 377 day — Bu kökte (istinat manası var: Daya (dâye değil) dayak, dayı, dayamak, dayanmak. Ta grupundan şu kökleri kul lanıyoruz: 379 tab — Tabak, tabaka, tab- la, tabur sözleri bu köktendir. 380 tap — Tapmak, prestiş et- mek. Tapa bir türlü kapak. Tap* şırmak, vermek, mal etmek. Tapı, mal ediş. 384 tat — Lezzet. Tatmak, tat- li tatar, 387 tak — Taka bir türlü ka- yık. Takmak, takım, takır, tak- | la. 390 tan — Tanımak bunun ma- nasını gösterir. Tan yeri, güne - şin doğmasile etrafın ,tanınacağı yer. Tanrı, Allah. Tanik, dost. Tandır sözü de bu köktendir. 391 tar — Tarmak (o mastarı kaybolmuş, ziraat demektir. Tar - la, ziraat yeri. Taran, sürülmüş toprak, Tarancı, çiftçi. Taramak, | tarak sözleri de bu köktendir. tür, Taşmak, tasrm niyet etmek. Tasa, keder. Tasma, o boyunluk. İ Tasarlamak, tasavvur etmek. İ o 393 taş — Topraktan taşan ve çıkan kısım. Taşmak, taşkın. Ta- 392 tas — Çok manalı bir kök- | tavla (hayvanlara bakılan yer) , tavlamak, tavsamak. 395 tay — At yavrusu, 396 taz — Tazı. Ga grupundan tek bir gaga sö- | zü vardır. Ga grupundan hiç bir ! şey yoktur. Türkçenin akışı bu iki ta kök yapmamıştır, Ka oldukça zengindir: 397 kab — Kaba, kabarık, ka- barmak, kabak, kabuk gibi sözler bu kökte şişkinlik gibi (manalar ! olduğunu gösteriyor. o Kabarcık, d hava dolu su damlası. Kara ka- barcık, bir türlü çıban demektir. 398 kap — Kapmak, birden bire almak. Kapamak, kapak, kapı i sözlerinden kökteki (set manası | anlaşılır. Kapan, kapışmak, kapıl- * mak birinci manadadır. Kaput, elbisenin hepsini kapayan O geniş libas manasına (Türkçe bir söz- dür. Kapmak, kaplıbağa (Kap- Tumbağa) birinci manayadır. Kap- lan (kaplağan) çok kapıcı demek» tir, 399 kac — Kullanmıyoruz. 400 kaç — Sayı sorgusu. Kaç- mak, bızlı gitmek, (firar etmek. kaçık, deli. Kaçamak, vazgeçmek çaresi. 401 kad — Kadın, kadana, ka- davra, 402 kat — Biribirine zam ediş ve zam edilen. Katmak, O katıl- mak, katı, katar (Arapçaya Türk- ! çeden geçmiştir) , katık. 403 kag — Kullanmıyoruz. 404 kağ — Kağni, iki tekerlek- li köy arabası. Kağan, hakan şek- linde Acemceleşmiştir. 405 kak — Kakmak, itmek. Kakımak, öfkelenmek, (o Kakım, kürklü bir hayvan. 406 kal — Kalmak, kalmik, : kalay, kalas, kalaç bu köktendir. İ 407 kam — Kama, kamaşmak, | kamara, kamarot sözleri bu kök- tendir. 408 kan — Dem demektir. Ka- namak, kan akmak. o Kanırmak,. zorla eğmek. Kanu, oyulmuş a- ğaçtan kayık, Kanan, oyulmuş bo- ğaz. Kanarya, bir türlü kuş. | Kanmak, ikna edilmek. Kanat ta bu köktendir. ; 409 kar — Karmak, yoğurmak ve karıştırmak demektir. Kar yağ- ması, kara, karı, karşı, karık, ka- ranlık, karakol, kargı, karaman, karın, 410 kas — Kasa, kasmak, kas- ' nak, kasırga, kasap, kasık, kasta» İ na (kestane) . 411 kaş — Manası belli. Ka- şar, kaşık, kaşımak, Okaşanmak. 412 kav — Kavak, kavuk, kav- ramak, kavurmak, kavuşmak, ka- | val bu köktendir. i o 413 kay — Kaya, kayan, (ka- yağan mermer demektir) (kayı, kayın, kaygı, kaymak, kayık, ka- yış, kayisi sözleri (o kökün birçok 2 grup” grupü e” ri si manalarını gösteriyor. (Bi Halkevinde bugünkü konferans Istanbul Halkevi Reisliğinden: Bugün saat (14,5) ta Evimiz. konferans salonunda çocuk hasta- kendisini ziyarete gelmek fırsatını | şrmak, taş gibi ağırlığı altına gir- | lıkları mütehassısı Dr. Ali Şükrü verdi. İki mes'ut çocuk gibi, sevgi zevki içinde başbaşa kaldıkları Blidö, ikisinin de hayatında mü- him bir yer tuttu. Sonu yarınki sayıda mek. Taşınmak, bir yerden diğer yere taşımayi kabul etmek. Taş- ra, taşacak, çıkacaktır. 394 tav — Bakım ve ona ya- kın manaları var. Tava, tavuk, Beyefendi tarafından taben bir konferans » Konferanstan sonra da musiki parçaları çalınacaktır. Herkes ge- lebilir. 3 e hir