Gen, ti : vi ğımız edebi müsabaka de - e 0 tak al Bu müsabakaya işti - Hikaye, ik Sok 800 kelimelik bir bir maş Ut en çok 15 misralık m z Pisi me gönderebilirsi yazılar arasında en a . ti, Onlara müküfar Bu 3 att 12 inci hikâyeyi ve 12 “PZümeyi basıyoruz, ii €rs kaçakları iin imi Abdi hoca. Tale- Rüştü, ek Orhan, Melih z tep müdürü Haydar b., Mami i Bey, hademe Memiş ekte Mümeasili Nâzım. raf, ta P büyük taş bir bina, et- maf, 3 7 arla Şevrilmiş. Bahçe, irani *t sıra, iki kara tahta, im kürsüsü, Li Sin » 4 Ye oi 6 socuk öğle yemeği te- Bunla, © İçerde kalmışlardı. MM içinden bir ses; der ÜMesei Dere 1 — Ahmet efendi ilk deydi. ; Ah in?, Sili Arka sırada Hayri ile «, #yorduk. der, m — (Sert bir sesle) Hep bi Yağ : Mim ge zdan —Din.. İZ. çok verilecek - va iniye, dizdi, Biz, tün çocukları sevin - büyük bir SİN din dersi demek Hep ie Yram demekti. Maliin,; Seber — Çocuklar din Selmiş ol Selmedi, hiç korkmayın, Par, o, a bile bir muziplik ya - Unftan kaçırırız. Mal pie ri biç diniye hocası dedik- idi, Yiy, teyden çakmıyan biri düşe, Dİ, karısı, çocukla- ş, yekten başka hiçbir N Zaten kendi, kara ku- ii i > batmış, gözler İçi, Ağını andıracak de - “© çökmüştü. Uzun cüp- Pabuçlu bir ihtiyardı. : Sın, fta pe Sina küm sö. 2 büyük bir” gürültü hü - Socülg, , ordu. Ders zili çalmış, klar içe Mİ Mümeyeir girmişlerdi. kürgü, il büyük bir azametle du. Bizde adet du. p, ders hocası yapar- han, “renin dibi aç heleç, inde oturan Or- pi anla bağırdı: di, aklar pir geldi pir gel. Tece Peli ie pan her çocuk hoca- yakalayıp acaip aca- e rar, onu kızdırırlardı. Ula, Yni vaziyet hasıl oldu. bizi âydi gidin başımdan? i Saç ovar, ondan sonra de- rini €s alıp (lâhavlevalâ) keli. toparlıyarak kavuğunu İçeyç a feri be çizgi dorda er so atır hizli hizi odadan - Bu esnada yukardan Kniygi seldi. Bu ses müdür beyin Eğ Yaz <ndiler, haydi te » haydi sınıfa, hı demeyi sakın onu p al kızdırayım Alimallah hepinizi ektept, ğ . e en hoşumuza gi- e, “tek kor! an şey falaka Y, erleri; hu si Oturduk, çocuklar Sul olacaktı, Şimdi ho- ! terek gezdirdi. , BAŞAK Başak beni görünce, Dedi ki bem olmasam, Yaz gelince Ben sararıp solmasam Nerden elimek bulursun, Biraz dinle beni şair, Bir şiir yar bana dair, Ben söyleyim hayatümü, Sen yar benim beratımı Ekilirim sonbahurdn, Görünürüm fik baharda, Yaz gelince biçilirim, Demet demet seçilirim. Fakat öyle bil ki şair, Meth istemem bana dair Bana köylü veriyor dil, Onu sana efendi « bil, Enver Kurta; İ caya ne yapalım da sınıftan kaçıra | İm diye herkesi bir düşüncedir al- dı.. Kimisi: — Yahu ne düşünüyor- sunuz?. Derste hepimiz birden öksürür ve yahut hap$şırırız, o da, | çıkar gider.. Öteden biri: — Öyle amma ya işi çakarda bi- Sınıfta en akıllı ve çalışkan fa- kat çok muzip olan çavuştan ses işitildi: — Yahu ne düşünüyorsunu ?.. Benim aklıma bir şey geldi.. Fa - kat bir şartla ve yaptığımı kimse - ye söylemezseniz.. O vakit bu iş o- lur, dedi... ». Zaten hakkında bir lâf yetişti- rici oçcuk olduğu (hissedildi mi, hemen o çocuğu kenara çekip bir güzel döverlerdi. Hep beraber: — Hayır hayır söylemeyiz. Sen hiç korkmadan yap. O araklık ça- vuş biraz dışarı çıktı. Beş dakika sonra elinde bir kaynamış tutkal | çanağı ile içeriye girdi. Bütün ço- cuklar hayretle bakıyorlardı. A - caba ne yapacaktı: Çavuş, elindeki çanağı hocanın oturacağı sandalyenin üstüne iğil - Hemen aklıma İ geldi. Tutkal hocanın o cüppesine yapışacaktı. Hiç vakit geçirmeden işi yoluna koyduk. Kapının dibin- ne bir nöbetçi koyarak hepimiz dersimizle meşgul olmıya başla - dık. »... Kapıdaki nöbetçi koşarak ye - rine oturdu. Ve çocuklara!.. — Muallim geliyor... o muallim geliyor, diye seslendi. Biraz sonra sınıfta hiçbir ses | ğında mes Apti hoca girdi. Hepimiz kıs kıs Hoca ağır ve büyük adımlarla | kürsüye pür şiddet oturdu. Bu işin farkında olmıyan adamcağız, yor- gun olmalıdır ki sandalyeye hızla oturdu. Bu oturuş bizim çok hoşu- muza gitti. Çünkü dökülen tutkal n cüppesine kaynak olmuş” tu.. ».. Yarım saat içersinde hoca ev - i velki verdiği dersi aldı. Ve öbür ders (liilâfi kureyşin) suresini ve- riyordu. Jai falakaya yıkarsa ne yaparız?.| din..| O da olmadı.. İ dıktna sonra yerine oturdu. Evve- i ki verdiği dersi almıya başladı. bile yoktu. Kapmın tokmağı ağır senelik müsameresini verdi bir gıcırtıyla açıldı. İçeri başında | | beyaz bir takke, kolları sıvalı aya- İvi orta mektebi mektep salonun gülüyorduk. | verdi. Müsamereye istiklâl marşı çler için açtığımız Edebi müsabaka devam ediyor Bu esnada hoca gözlüğünün üstünden baykuş gibi gözlerini ar- | ka sıralardan birine dikti, kuru ke mikli avurtlarını sıkarak: — Ülen buraya gel kârata di - yerek ayağa kalktı. Kürsünün al « tından hemen yarım metre yüksek- liğinde bir set vardı. Hoca ayağa kalkmasile iskemle ile beraber a- şağıya yuvarlanması bir oldu. Za»! vallı adamtağızın gümüş gibi ka - fası trak... diye yere vurdu. Hepi- miz ayağa kalkıştık, fakat hiç bel» | li etmiyorduk. Zaten adamcağız i- şi çakmamıştı. Düşmesile kalkma- sı bir olan Abdi hocaınn arkasın - da cüppesine yapışık olan iskem * le de sürükleniyordu. Kapının tokmağını zor bulan ihtiyar can havli ile dışarı fırladı. İskemle halâ arkasında sürükleni- yordu. Bunun üzerine kimde can kaldı, Hepimiz kahkahayı attık ve korkumuzdan mektebin arkasın - daki odunluğa girdik. Odunluğun kapısı olmadığı için içersi ayna gibi görünüyordu. * # # Biraz sonra içeri müdür, Apti hoca, Memiş ağa, girdiler. Bizim hocanın cüppesine gözümüz iliş - ti. Adamcağız sandalyeyi çüppe - sinden bin müşkülâtla çıkarmış 0- lacaktı ki, arkasında kocaman tab. la şeklinde sandalyenin üst mu- şambası yapışık duruyordu. Bu va- ziyete gülmek değil hepimiz kah - | kahayı bastık. En küçükleri ben| olduğum 'için'eh önde yani kapı“ nın önünde duruyordum. Müdür bey bismillâh deyip benim kula- ğıma dışarıya fırlatıyor ve şöyle söyleniyordu.. A kâratalar... Hocanın cüppesi- ne sandalyeyi yapıştırmasını bilir- siniz de ben de sizin tabanlarını- za falakayı yapıştırayım da görün haylazlar diye içerdeki bütün ço - cukları dışarı çıkardı, Kirişi kıran çocuklar soluğu sı- nıfta alıyorlardı. Biz hemen ye - mekhanenin yolunu tuttuk ve ta - sıraların altında son dersi (astık) : 5 * Ertesi gün üçüncü dersimiz dindi. Hoca bu sefer cüppesini çi - karmış, elinde falaka sınıfa öyle girdi. Doğru sandalyeye iğilip dik- katle baktı, Gözleri iyi görmediği için elile de yokladı. Fakat nefsi- ne de itimadı yoktu. İğilip acaba tutkal kokuyor mu?. diye kokla - Ertesi gün Apti hoca mektepte yok ta, Kadıköy lisesi Nihat Ali Gelenbevi orta mektebi 214-933 cuma günü Gelenbe- da senelik büyük © müsameresini ile başlandı. Bundan sonra andr- mız (Canlı tablo) monoloğu, çe- cuk şarkıları, İsveç dansı, şiir ve bunları müteakip Beyaz Kahraman isminde © bir perdelik fen ve san'at piyesi ile Baha Hulâ si Beyin bir (Cesaret rekoru) na- mındaki bir perdelik komedisi ni oynadılar. Gençler çok muvaf- fak oldular. Bilhassa Baha Hulüsi beyin bir Cesaret rekoru hazurunu çok gül- dürdü. Bu eseri bütün amatör sah nelerine ve mektep müsamereleri ne tavsiye ederiz. — Sahneye ne zamandanberi çıkıyorsu- | muz?. — 1997 senesi mayasında idi. Çöl iyi ha- tarleyorum, © Vefa Hi sesinin o verdiği o bir| mlisamerede © * “İmaan | sarraf, namındaki | köthedide ilk de -| (4 mühim bir roll almıştım, © Bu kome- die mavaflak ol - Bİ dağumu süyliyenler beni ayni - zaman du teşei etmiş oldu Amatör Baha B. lar. Tiyatroya karşı | sonsuz bir aşk hissetmiye başlamıydamı. Ara- dan birkaç sene geçti. Bu heves sevkiledir ki, daha şuurlu bir tiyatro sanatı elde ede - | bilmek gayesile 1929 senesi kânunusanisin - de Ertuğrul Muhsin beye bizzat müracaat ettim. Yukat me yalan söyliyeyim, mürucaatimin müsait bir kabul göreesğinde katiyyen mü- tereddit bulunuyordum. | beni kendine has mutat nezaketle kabul et dinledi ve Muhterem rejisör, 6, Arzularımı bir baha gefkatile bu suretle Durülbedaylin nezih sanat yuva- sna girmek bahtiyarlık ve gerefini kazan - | dım. Sanat varlığımı aziz Üstadn medyunum. O hem bir rejisör ve hemde müsteit ve ateş- li gençiiğin nüzrmıdır. Anketinize cevap ve- rirkön muhterem üstada minnet ve şükran hislerimi de bu vesile ile İzhardan men'inets edem, — Amatör ve profesiyönellerden kimleri be | genir ve tarırsnız?... | — Amatörler de Sadi, Nurullah, Vahdi, Ali Zühtü, Haha Beyler muvaffak oluyor gürü- yordum, Müçteba Rey bu muvaffakıyelleri | nefsinde toplryan sanatkâr ruhlu bir arkm- daştır. Profesiyünellere gelince: Şüphesiz ki bazın- du Ertuğrul Muhsin olmuk üzere Hazım, Vasfı, Behiat, Galip, Kemal, gençler içinde Msamimer ve Tolât ve kadın sanatkârlar icindn edin, Halide, Münire, Şaziye Hanımı- ları velhasıl ne bileyim bütün Dartilbedayi mensuplarını beğenirim, Nu sanat ve aile yü- yasın bir ferdi sefatile güyet büyükleri bir ağabey ve küçükleri de hakiki bir kardeş sev- gisile tanır ve severim. — Son senelerdeki filim imali hakkındaki Kadıköy Gençleri düşlineeler ; “ — Hakiki sanata yer veren ba has top raklarda filim sanatimizin kuvvetli bir tezm- hürü ut ve telâkki ettiğim - İpek film - std yosunun memleket mam ve hesabını kıymet Wi bir müessese olduğuna kanilm, O kadar kuvvetle eminim ki, Pek yakın bir mazide bu san'at milessn- semiz Mahsin beyin irgde ve çok yüksek sanat bilgisile belki Avrupadaki eşleri gibi bir şekil alacak ve bu sayede de duygulu halkımıza birçok şaheserler hediye edecek - tir, — Son zamanlardaki operet salgını hak- kındaki düşünenler; — Operet; dekor mebzuliyeti, artist te - nevlili, ve müzik hususiyeti Güüberile van — hakkaktır ki caziptir. Bu cazibe tiyatro sa - bu re, halkın zevkine matmı belki alâkadar etmiyebilir. Ve böyledir de... fakat ne ve arzasıma hizmet edilecektir. Muvaffakı - yet de bununla kabildir. Halkım öpereie te - mayilö, operetin bizde yeni olmasından İle » ri gelmektedir. Besinkir ve kuvvetli bir müzik noksanlı- ğı ve mahrumiyeti içinde kalan tiyatro sah- nemiz. bize dalına piyesler vodviller ve eti- sali gibi eserler veriyordu. Tabirimi mazur görün: Halk, sewelerdenberi sunulan bu ağır ve muttarit yemekten usanmış diyemiyeceğim 8 ma.. fakat doymuş olan gerek. . Halim bunu hazmedip tekrar neikması ieap ediyor. Opsret salgını, zannetmem ki üzün müğ- det devam etmesin. Bir an gelecek halk ağır esorlere ayni rağbeti gösterecektir. Her seyde olduğu gibi sanalta da çeşmi lAzımdar, bi muhakkaktır. Melih: Nazmi” —Z—ğ—ğ—ğZ—Zğ—————ğşğb iü Fatih Gençler mahfelinde i muvaffakıyetli müsamere Geçen cuma günü Fatih Genç- ler mahfeli “Kör,, piyesini temsil ettire.Diyebiliriz ki şimdiye kadar hiç bir amatör sahnesi bu pyiesi ce saret edemiyerek oynayamadı. Bu na rağmen Fatih gençleri ufak te- fek noksanlıklarına rağmen bu e- seri çok büyük bir muvaffakıyet le başardılar. Rol sahiplerinden Musa, Alâettin, Tü ve Basri beyler âti için bize çok büyük ü- mitler veriyorlar bu gençleri can- dan tebrik ederiz. r.a eee ETE REENEEEAEEN EEE EEEEEEEENESENEENEEAEE Kanama seseaaEEeEEA, nasıl çalışıyorlar? Musiki ve temsil işlerinde daha ileri gitmek için binaya ve hocaya muhtaç bulunuyorlar Kadıköy Gençler birliği âzasından bir grup Cümhuriyet Halk fırkasnın hi- | larına rağmen alaturka ve alaf - | mayesile tetssüs ve teşekkül etmiş | olan Kadıköy Hasan Paşa genç - ler birliği, reisleri Zeki Beyin ida- | resi altında fikir ve musiki saha -| sında olduğu kadar beden terbiye- sine de ihtimamlı surette çalışmak | ta ve muhitte canlı bir varlık tesis | etmiş bulunmaktadırlar, Perşem - be akşamı kendi mütevazı binala- rı dahilinde evrdikleri ilk konser - de çok muvaffak olmuşlardır. İki | aylık kısa bir maziye malik olma- | ranga musikideki istidatları cid » den takdir ve tahsine lâyıktır. Biz- zat kendi içlerinden bir arkadaşm yazmış olduğu bir piyesin temsili / de yerin darlığına ve dekorsuzlu * ğa rağmen muvaffak olunmuş ad- dedilir. Gençlerde müşahede olu - nan musiki istidadını inkişaf et * tirmek için bir muallime ve müsait bir binaya ihtiyaçları olduğu gö rülüyor. N 7 Gençleri tebrik ve devamlı mu- vaffakıyetler temenni ederiz. ..