imi ii e Tefrika N12 — . KİMSESİZ VE Nisan 1933 — ——— Nakleden: Selâmi izzet öyle z var. Bende hep) © Herkes konuşuyordu. Gülüp e seyler söylerim. Mae kendinize iftira etme- Y bile emeziniz ve bir yabancı: medyunu şükran SE yardım etmesini bi - teki ve te - için etmek Keti bulduğum yan büyük bir vakarla söy- fiş > aklarını ucunda ha- ekiş gsm vardı. Nâsır sözü — Sefika Hanımdan * mektu mii : me en a2? > Alıyorum... Oturmaz mis - Olurdu, biraz ötede, bülbül gi- kipa hanmet iendi, beylerden onları işaret etti: rebbiye küçük © hanıma haç, Mü Sü herkesten kaçan Nâsırı avu- öle almıya çalışıyor. A - Anima onmuz — EN, bazı vaziyetlerde, insa- Sai olması, güzel olmama - da güzel kız demek sözleri ii Muhsin Bey ii pin Şadiye hususunda nr istemedi ia i belli ediyordu. Fakat bülbül Bakaya hanımefendi, Muhsin da, Yüzüne dikkat bile etmiyor- e gözleri o Şadiyedeydi. in ğe Beyin sesindeki bile farketmedi. Muhsin wi d Şadiye zannettiğiniz vaziyet- deg; dir; 6, benim akrabamdır! ay efendi tuhaf bir kahkaha e. m mi?.. Tuhaf şey?. Kö a hiçbir tuhaflık yok.. hanım öksüz kaldı, onu an- Nm verdim. Kızma bir kazandırdım. Eğer sıkıl - e. burada istediği kadar otu- Way © halde biz canı sıkılmama- ln ediyoruz. o Kendisini hissettiğini U istemiyoruz. ız onunla konuştuğu, ona a hissettirmemeze ça- za zaman, müteşekkir kalı - İamefendi güldü: Pak Anlaşıldı azizim beyefendi. biribirinden saklıyor « iye, birkaç defa, yaprakla- öl yanından, üstün » gözlerini (aradı, mean nir çalıştı, Muvaf - amadı, ii g2 evvelki müşfik, muhab - eser kalmamıştı. di 7 ırçın, kimseyi sev - le alâkadar olmıyan söylüyorlardı. Yalnız Şadiye sessiz duruyor, tek kelime söylemiyordu. Halbu - ki, yanında oturan Nâsırla konuş - ması lâzımdı. Döndü, dedi ki: — Canınız sıkılıyor değil mi beyefendi?. İnsanım yanında ko - nuşmıyan birisi olursa canı sıkılır. Fakat son aylarda yapayalnız ya- şadığım için konuşmasını unut - tum. Nâsır, samimi bir sesle cevap verdi: — Rica ederim hanımefendi, siz bana ehemmiyet vermeyiniz. Canmız konuşmak istemiyorsa ko- nuşmayınız... — Ben sessizlikten hoşlanmam. Benimle konuşan olursa sevinirim. Açılırım. Sessizlikten kurtulduğum için adeta mes'ut olurum.. Sessiz- Ekten kurtulmak, dertten, elem - den kurtulmak demektir. Bu sözü ağzından kaçırıvermiş- ti. Şadiye birden bire susup du - daklarını ısırmca, Nâsır bunun farkma vardı. Fakat belli etmedi: — Sessizliğin aleyhinde bulun mayınız banrmefendi. Bazan öyle sözler söyliyen, öyle konuşanlar var, ki onları dinlerken, sessizliğe hayran oluyorum. Beni “insandan kaçan,, diye tavsif ederler. İsmim vahşidir, Fakat kaçmamın sebebi gene kendileridir.. İnsanlarm bi- ribirlerine oynadıkları komediyi seyretmek daha hoşuma gidiyor. — Bu komediyi zevkle mi sey- rediyorusnuz?. — Bazan zevkle, bazan da nef- retle seyrediyorum. Fakat alelek - ser ilk duyduğum zevk, sonradan nefrete inkılâp ediyor. Size şim - diden haber vereyim; çünkü, na - sıl olsa anlıyacaksınız; benim çok eksi huyum vardır. Bu sözümü, mütevazı bir itiraf olarak kâbul ediniz, Şadiye gülümsiyerek, fakat ge- ne dalgın sordu: — Siz buna mütevazı itiraf mı diyorsunuz ?. — Ya ne diyeşim?. — Mütekebbir bir itiraf deyi- niz. İtirafınız, kabahatlerini sak - İıyan aslanın sözlerine benziyor. Güldü: — Her halde dostlarımın, düş - manlarımın, bana lâkayt olanlarm beni olduğum gibi tanımalarını is- terim.. Her halde hayatta müsa * mahakâr değilim. — Hayat insanı bazan ister is- temez müsamahakâr yapıyor be - yefendi. — Her halde beni henüz yap - madı. Şadiye, hayata kahramanca gö- ğüs germiş olan, halâ da geren bu mücadeleci ruhlu adama bir kere , | daha hayran oldu. Bunu düşünür. ken Nâsır sordu: — Ne düşündüğünüzü sorabilir miyim ?, Gülümsedi: — Sizin hakkınızda bana söyle- nenleri düşündüm. a şk e v. - ilserilkemme ilemrdki || ticareti Vaşington, 19 (A.A) — Ameri- kanın 1933 Martı esnasındaki ih - racatı 108 milyon dolara, ithalâtı da 95 milyon dolara baliğ olrmuş - tur. 1932 Martında ise ihracat 154.876.000 ve ithalât 131189000 dolar idi. Dilimiz ga 38 ıncı ANKARA 19 (A.A) Cemiyetinden verilmiştir: Karşılıklar aranacak arapça ve fars» ça kelimelerin 36 #umaralı listesi şudur: -1TDT. 1 — Tebeil 7 — Tecessiüm 2 — Tebeyyün (O(8 — Tetesslis 3 — Tebliğ 9 — Tecrübe 4 — Tebşir “Testibe- 5 — Tecivüz O 10 — Tel 6 — Tecerrüt O1i — Ticaret Yeni 12 sözün karşılığı ve kullanılışları 1— Tebeil: ululandırmak. (Spinoza'nın 300 üncü yıl dönü- mü dolayısiyle kendisi insanlar arasında bir yol daha ululandı - rildn) 2 — Tebeyyün: Meydana çıkma, açığa çıkma, (Mahkemeye gittik, sonunda hakir o olduğum meydana cıktı.) 3 — Tebliğ: U- laştırma, eriştirme, (Askerlik için verilen buyruğu köylere jandar - malar ulaştırırlar.) 4 — Tebşir : Müjdelemek. (Sınıftan geçtiğini ben sana müjdeleyeceğim.) S5 — Tecavüz : Geçmek, azıtmak, sar - kınttılık etmek, taşkınlık. (Bir çok savaşlarda ordular savaş ilân o- Yunmadan smırları geçerler. Bu serseriler artik azıttılar. Kadmla- ra sarkıntılık edenler yakalandı - Jar Taşkınlık etmeyiniz.) 6 — Te- cerrüt: Ayrılma, bökârlik. (Her şeyden ayrıldı. Bekârlığı evlilik - ten üstün buldu.) 7 — Tecessüm: Kılıklandırma, göz önünde can - landırma, (Bu çizgiler göz önün- de canlandırılmea bir kadın san - ki insanla konuşuyor gibi oluyor.) 8 — Tecessüs: Gözetleme, araş - tırma. (Eskiden bazı kadınlar komşularını kafeslerin arkasın - dan gözetlerdi. Bu çocukta a- raştırma sevgisi ne kadar çok?.) 9 — Tecrübe: Deneme, sınama. (İpekişin gömleklerini bir yol de- neyin ne kadar sağlam olduğunu öğreneceksiniz. Bir de bu İlder sı- naym belki iyi gelir.) 10 — Tevil: Evirip çevirme, (Evirdi çevirdi söylediği sözün altından kalkiz.) 11 — Ticaret: Alış veriş, alım, satım, aksata. (Bugün sabahtan akşama kadar alış veriş olmadı. Alem satım işlerinde bir durgun- İuk var. Bulgar sütçüyle aksata - yı kestim.) Yabancı sözlerin rı Kodıköy lisesi hocalarının bulduk- ları karşılıklar: Şafkat: Tan, © alacakaranlık, uşmak. (Tan atmca gün doğur. Alaca karanlıkta yola çıktık.) Şeffaf: Duru, işik gösteren. (Ha- vuzun suyu çok duru, bütün “dibi gözüküyor. Mika ışık gösteren ol « duğundan cam yerine kullana - bilir.) Şafkat :Acıma, esirgeme. Zavalhlara acrmadılar, Esirgeme dernekleri yoksullara yardım e©- der.) Şiar: Nuran( Lehçe) Ölçü. (İyiliği kendisine ölçü edinmiş.) Şiddet: Peklik, (sertlik / seklrk. (Çocuklara karşı peklik gösteril - memelidir. Ben bu kadar sertliğe gelemem.) Şifa : Arılma, kurtul - ma, (Hastalıktan arrldı, bir geyi kalmadı. Bu hastalıktan kurtulma- nı dilerim.) Şifahi: (o Ağızdan. (Kendisine ağızdan (söyledim. Yazmıya lüzum görmedim.) Şu- at: İşek. (Bayrağımızdaki yıldı - zmbeş ışığı var. Güneşin ışık tel - D İLİ İ Mİ Z. / leri en küçük bir aralıktan bile st- zar.) Sule: Dal, budak bölük, kol. (Bu iş dal budak saldı. Lise son | sınıf iki bölüğe ayrıldı.) Derleme Bi söz kolunda çalışıyorum .) | Şule — Alev, parıltı. (Mum etra- İ fa parıltı saçar. Hava gazınm ale- vi mavimsidir.) Şuur :* Analyış, biliş. (Çocuk her işi o anlayışla yapmaz. Büyük Türk inktlâl hi - lişli bir kmmıldama işidir.) Şüphe: | Kuşkullanma. o (Ben o adamdan çok kuşkullamyorum.) İstanbul onuncu mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Tabi - Uyan, kahveci çırağı. Tabut - Dört kollu. Tali - İkinci, Tarih - Geçmişi yaşadan, gün bil- diren. Tecil - Arda kalış. Tedip - Yola getirmek. Teemmül - Oluru- nu düşünmek. oTeenni - Ayağını denk alma. Teessür - Acı duyan. Teessüf - Yazık olsun, acımak. Teessüf - Yazık olsun, acımak, Te- essüs - Kurulma, Tehir - Geciktir- me, Tekit - Üstelemek. Telif - Bir- leştirme. Temin - İnandırmak, Te- sir » Yer etme, içinde işleme. İstanbul 4 üncü mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Şahıs - Adam. Şahit - Gören. Şahsiyet - Benlik. Saibe- Leke. Şataret - Sevinç. Sevk» İstek. Şart - Bağ, Şayia - Sözyayıcı. Şer - Kötülük, Şeref - Ün. Şeriat - Din. İstanbul 42 inci mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Zait - Çok. Zat - Kişi adam. Zebun « Düşkün. Zebunküş - Düş - kün adam. Zeval - Öyle. Zından - Karanlık yer. Ziyan - Boşa gitme, Ziyaret - Yoklama, Zümre - Parça. İstanbu 54 üneli mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Zait - Çok. Zebun - Düşkün. Ze bunküş - Düşkünlüğe alışmış. Zer- re - Diyir, ufak parça. Zeval - Bit- me, bitiş. Zından - Bodrum, kodes. Ziyaret - Gitme. Zümre - Parça. İstanbul 53 üncü mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Özür « — Ufuk - —Ukde - Üs te alma. Ükde - Düğüm. Ulvi — Yüksek. Umum - Herkes, hepsi. Unsur — Unvan - At, san. Ücret- Aylık, günlük. o Ülfet - Tanışma. Üstat - Usta. Uzlet - Yalnızlık. İstanbul 56 wcı mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Adap - Türe. Aferin - Yaşa. Afet.— Agâh - ilgiç. Ahenk - Dü - zen. Alâyiş - Gösteriş. Alet - Ta - kım. Amade - Hazır. Aman - Yal- varma, Amir - Buyurgan. Asayiş - | Dirlik, düzenlik. Asude - Kaygısız Vrk. Ati . Gelecek, ilerde. Ayin « Tapmma. Ayna - Gözgü. Azade - Bağsız, Istanbul 19 uncu mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Zait - Artık, artan. Zaman -— Zat - Kendi. Zebun . Düşkün, bit- | kin. Zebunkeş.— Zekâ - Bilgi. Zer re « Çok küçük. Zeval - Tükenme, bitme. Ziyaret - Gitme. Zümre - Topluluk İlk tedrisat mütetlişlerinden Tevfik Beyin bulduğu karşılıklar Tabi - Uyan. Tabut - Ölüketesu. Tali - İkinci. Teemmül - Düşünce. Teenni - Yavaş. Teessüf - Acınma. Teessür - Duyma, Teessüs - Yerleş- me. Tehir - Geciktirme, Tecil - Geri bırakma. Tekit - Sağlamlaş - tırma. Telif - Uzlaştırma. Temin - İnandırma, e İst, 15 inci ilk “mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Tâbi - Bağlı. Tabut - Ölü kutu su. Tâli - Sonra gelen. Tecil - Ge- ciktirme. Tedip - Uslandırma, Te- enni « Çekinme, Teessür - İçlen - me. Teessüs - Yerleşme, kurulma. İstanbul 54 üncü mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Tabi - (Tabiiyetten) Uyan. Ta- but - Şal. Tali - (derece) - İkinci, Tecil « Geri atmak. Teemmül » Dü- şünme, Teessüf - Acıma. Teessür - Acı duygulanma, Teessüs - Yerleş- me. Tehir - Geciktirme. Tekit - Sağlamlamak. Telif - Uzlaştırma, kitap basma. Temn - Sağlama bağ lama. Tesir - Dokunma, İstanbul 12 inci mektep hocalarının İ Buldukları karşılıklar Özür - Eksiklik, yarlığaç. Ufuk Ufk . Görüm sonu, “kozmoğrafya, , Uhte - Becerme. Ukde - Düğüm (tp) uymru. (Kozmoğ) o düğüm. başı, düğüm kuyruğu. ma. Umum - Bitevi. Unsur - Öz. | Unvan « Ün. Örfü « Yasalı, Uzuv « i Bölük « Gövde bölüğü. Ücret - E- i mek karşılığı. Ülfet - Alışma. Üs- İ tat » Usta. Uzlet - Yalnızlık. İ #stanbul 11 inci mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Uulvi - Yüksek, Umde - Dayan- Tabi - Uyan. Tabut - Sal, Tali - Uğur. Tecil - Geri bırakma. Tedip- Uslandırma. Teemmül - Düşünme, Teenni - Ağır davranma. Teessüf- Acıma. Tessüs - Temelleşme, ku - rulma. Tehir - Geri bırakma. Te- kit - Sağlamlaştırma, Telif - Barış" tırma. Temin - Sağlama bağlama. Tesir - Dokunma. İstanbul 16 ıncı miöktep hovülarının Buldukları karşılıklar mu. Celâdet - Yiğitlik. Cemaat - Cemyet - Dernek, birlik. Cenaze « Ölü, Cennet - Uçmak, Cenin - Doğ- mamış çocuk. Cenüp - Alt yön. : İstanbul kırkıncı mektep höctlarinın Buldukları karşılıklar 5 Efsane - Uydurma söz, düzme, li. Elbet - Öyle, hayhay. Elim - A- cıklı. Emanet - Ismarlamak. Ema » re - Belirti. Emel - İstek. Emin * yet » Güvenmek (Ona, sal venme). İstanbul 77 inci mektep hocelarnın İ bulerkları karşılıklar Zait - Artan. Zaman »« Çağ. Zat- | Kendi. Zebun - Bakımsız. Zebun- : küş- Acımıyan. Zekâ « Keskin dü- i şünce, Zerre « Azıcık. Zeval - Yok- luk. Zindan - Karanlık. Ziyan» Yazık. Ziyaret - Yoklamak. Züm - re - Topluluk parçası. ————— Süt ve mama çocukları arasında müsabaka Istanbul Halkevi Reisliğinden: İ — Çocuk haftasının üçüncü güs nü olan 25 nisan (| salı günü saat (15) te evimiz salonunda süt ve mama çocukları arasında mükâ- fatlı birer gürbüzlük müsabakası | yapılacaktır. Arzu edenlerin her gün idare memurluğuna müraca- atla çocuklarını kayderttirmeleri, im y Milli bayramda Iş bankası | Türkiye İş Bankasmdan: Milli bayram münasebetile 23 Nisan 933 pazar günü İstan- bul ve Beyoğlu şubelerimiz kapa- İı bulunacaktır. Can - Oz."Cefa - İncinme, Ceht- 'ğ Didinme, çalışma. Cehennem - Ta- | Kalabalık. Cemile - Gönül alma, Ehemmiyet - Becit. Ehil - Becerik- Güvenen (Size güevnirim..) Emni-