VAKIT ilâvesi — Öteden Beriden — Gün görmiyenlerin diyarı Eskimolar, senenin altı ayında güneş yüzü görmezler Eskimo İlkbahar gelip de, ortalık gü | neşlendiği zaman, içimize bir se vinç dolar. Neşeleniriz. Çoluk ço - cuk, büyük küçük, herkes sokak - lara, kapılara yayılır. Ya, altı ay güneş yüzü görmi yenler, güneşe kavuştukları za - man ne yapmazlar?, İşte Eskimoların acınacak hali güneşsizliktir. Bir teşrinievevl ak » | şamı, saat üçle dört arası, güneşin, yakın ufuktan battığını görürler ve bilirler ki, ertesi günü bir daha bu koca yıldızın yüzünü görmiye « cekler, Bazı kimseler, şu suali bilirler: — Peki ama, esikmolar neden kutupta yaşıyorlar?. Bu suale uzun uzun cevap ver * sora « Eskimo balıkçıları balığa gidiyorlar mektense, kısaca şunu söyliyelim: b k Günkü başka iklimlerde yaşıyamı - İ yorlar. Bünyeleri çok soğuğa alış» ; mış. Çocukları da, irsen ayni bün- © yede doğuyorlar. Onları bizim memleketlere getirmek mümkün i değildir, çünkü daha yolda ölür - © — Eskimelarm içinde bir müddet f yaşıyan biri, onlara: i — Bizim memlekette her gün peş var! demiş. İnanmak istememişler. vi yalan söylüyorsunuz! — | apne wrar etmiş, Gene inan - « mamışlar.. Bir Eskimo demiş ki: — Eğer güneş her gün görün - seydi, ışığı kalmaz, sönerdi. # # » “ — Eskimolar diyarmın bir hususi- ç yeti de, güneşsiz olmasına rağmen, | çok karanlık, zifiri karanlık ol - İ mamasıdır. Her taraf bembeyaz İ karla örtülü olduğu için, sema ile . yerin İmtizacmdan, garip bir ay - kadınları dınlık hâsıl olmaktadır. - l Gündüzleri de, ortalık, bizde, güneşin batmasını müteakip hasıl olan aydınlık kadar aydnılrk. Ya - "ni türkçesi gündüzleri alaca karan- *İliktır. Kanadalı jandarmalar, Eskimo hudutlarmda oOmöbet beklerler. Bunlardan birinin hatıra defterin- de şu satırları alıyoruz: “Bugün teşrinisaninin 17 si. Gü neş battı. Marta kadar bir daha görmiyeceğiz.,, Ayni defterin başka bir sayıfa- sından: “Bugün martın 24 ü. Güneş doğ- du. 17 teşrinisanidenberi görme - miştik.,, Hazin bir dünya değil mi?. » » Li O diyarda, güneşin doğduğu gün bayramdır. İhtiyarlar, güneşin doğacağı sa- ati evvelden haber verirler. Her - kes hazırlanır. Güenş doğar doğmaz, Eskimo- lar, en yeni elbiselerile — yani fok balığı derisi tuvaletlerile — orta - i İığa yayılır. Dansedilir. Ziyafetler | çekilir. Balık çorbaları pişirirler ve içi- ne ancak bir tutam tuz atıp iştiha ile de içerler. Güenş bir kısım buzları eritir, Balıklar meydana çıkar, Eskimolar diyarında başka bir hayat başlar.. Güneş müddetince canlılık de- vam eder. Güneş bir kere grup et- ti miydi,. Eskimolar gene derin uy- kularına dalarlar. Hayır, sahiden uyumazlar, fakat hayat söner. Kar- dan mamul kulübeletde, cansız bir | ömür sürülmeğe başlan. Sinema şehri Şu İstanbulu bir türlü seyyah şehri yapamadık. Ama, son günle- irin gidişatına bakılırsa, şehrimiz si İ nema şehri olacak. Don Joze Mojika, arkadan Güs- ! tav Frölih geldi. Musevi, ermeni, rum valandaş- larımız — genç kızlar — bu iki j artistin gece gündüz peşlerinden | ayrılmadılar. Şimdi de, işittiğimize göre Villi i Friç geliyormuş.. | doğdu, demektir. # 4 # Lâtife bertaraf, İstanbul seyyah şehri olamıyorsa, sinema şehri ol- mak istidadındadır. Avrupada i buhran var. Stüdyoları iş yapamı- i yorlar. İpek Film, stüdyoyu biraz da - ha genişletse, biraz daha rslah et- se de ,Avrupa san'atkârlarına ki - ralas... Şaka değil, bu makul ve akla yakın bir tekliftir gibi geliyor. bir film çevirmiş olurlar, hem on - ların vereceği para ne kadar az ©- lursa olsun, gene bizim stüdyo için çok para demektir. Bitçek figü - ranlık edeceklere de iş çıkar. Ko- İ ca bir film, altı figüranla çevril - miyeceği içi,n vatandaşlar iş bu * lurlar. İstanbulda'da sinema canlanır, hayatı Buna ne e dersinin? Endülsü güzellik kraliçesi, ay - ni zamanda da meşhur bir tayya- recidir. Yalnız yer yüzünü değil, gökyüzünü de fethetmek istiyor. Senorita Adelian Borza, Sevilde, Aero klüp tarafından şerefine ter- İ tp edilen müsamereye riyaset e - derken, tayyaresinde görünüyor. Groenland'da buzlarla çevrilmiş Frederiksdal'dan bir manzara Bahsettiğimiz genç kizlara gün Avrupa san'atkârları, hem ucuz! Paskalye gecesi; İstanbul kili - seleri sabaha kadar, durup dinlen- meden çan çaldılar. Uzaktan, ya - kından, çan sesleri ortalığı velve - leye verdi. Bazan derinden derine, bazan kulakların dibinde çan çan- da, çan çan!.. ha bire çaldı. Pek çok kişi sabaha kadar uyku uyu - Fransanın Marsilya (o meb'usu, meclise bir kanun teklif etmiş. Çok enteresan bulduğumuz bu teklifi yazıyoruz: 60 yaşını bulan bir kimse, an - cak müesseselere meclisi idare a - zası olacaktır. 65 yaşından sonra, yalnız bir meclisi idare azalığında bulunabi- lecektir. 75 yaşında bir kimse, hiçbir mü- essesede meclisi idare azası ola » maz. Biz kendisine bir akıl öğrete - lim. Meclisi idare âzalarını ağaca çıkarsın, armut silker gibi silksin. Düşenleri ıskartaya çıkarsın, düş- miyenleri işlerinde bıraksın. » » Pariste, Don Kişot filme çekil - di. Don Kişot rolünü oynıyacak ar- tisti bulabilmek için hayli güçlük | çekmişler. Nihayet galiba Şalyapin bu ro - lü yapmış. Acaba bizde güçlük çekilir miy- di? İ , ». Pariste bir İyoven Prentan bir ! de Şasa Kitri vardı. Bunlar karı kocaydılar, Ayrıldılar. İ l | Ama ayrılıncaya kadar, İyoven| | £ | P---tan kocasının yazdığı eserleri İ tewsil ederdi ve daima muvaffak du. gi Ayrıldıktan sonra başka biri -| nin eserini oynadı. Muvaffak olamadı. Ama, Saşa Kitri bir eser yazdı ve eseri muvaffak oldu. İşin asıl garibi, bu eserler, ayni zamanda başka başka tiyatrolarda oynandı. Paskalyâ N gecesi kafamız tut | yamadılar. Herkesin dinine | met ederiz. Fakat acaba, Kğ ibadet edenler, etmek mecbi” tinde olmıyanların rahat ve" İ larına, istirahatlerine, uyk” hürmet etmezler mi?.. Davuldan şikâyet edenli Takları ınlasm!. |! Kulaktan kulağa jf Saşayı methettiler. İyoveni metetmediler, Bu ayrılıkta kim kay? meydana çıktı. ** » Mojikaya en fazla hüsnü gösterenler musevi kızları © Hatta şöyle bir fıkra anl?" Biri: d — Kızlar, artistin ağzın? parmak bal çaldılar, demi$* Başka biri gülmüş: — Hayır, demiş ,Bal... al » Li » Sinemada, şehrimizde bi gün kalıp giden Oo sinem& Don Jose Mojika © bir konser veriyormuş.. Bir k3€ Fransızca şarkı söylemiş. Salonu dolduran binlere sevi vatandaş, başlamışlar dice bağırmağa: — İspanyolca şarkı is ef e Bu yahudi samatası ? | kalın, sert, dik bir ses di — Hitler geliyor! . Tıs!., Ses sada kesilmiş! in — a yokken Günd 8 — Teyezmin kızı geldi” fendi... — Teyzenin kızına sor daha piposu ile bütünlüğü masın!