ii rü > ây m Marikulâde Aşk ve vaad ez No.30 EREM ay Dekeder Kendi kendine mırıldanıyordu: — Ne-diyordum, az kalsın ağ- zımdan kaçrracaktım, Bu sırrı yal- nız efendim ifşa edebilir. Selma, parmağındaki yüzüğe baka kalmıştı. Garip ibtiyarın söz leri, hareketleri, hiddetleri aklımı altüst ediyordu. Ne düşüneceğini, ne diyeceğini şaşırmıştı. Bu işin doğrusu neydi?. Albümdeki resminden daha gü- zel olduğu söylenen adam, onu seviyor ve kendisine bir servete değer bir elmas hediye O ediyor, © karşılık ta bir şey istemeden. Mae Sakm bir tuzak olmasın. İhtiyar ona yalkaşarak haber veriyor: — Merdivenin sonunda bir kadi- fe perde göreceksiniz. Açınız. Ge niş bir sofaya gireceksiniz. Sağ ta raftaki büyük meşe kapıya gidi - niz, kapı açıktır. Oradan bir bah- çeye çıkacaksınız. Bahçede bir ge- mici sizi takip ediyor. Çekinme « den onu takip ediniz. Sizi, bir li- mana kadar götürecek.. Oradan büyük bir vapura binerek İstan - bula dönersiniz.. A.. affedersiniz, az kalsın biletinizi vermeyi unutu- yordum... İşte.. birinci mevki bir kamara... Selma uzatılan şeyi alıyor. Ha- kikaten bu birinci mevki bir ka - mara biletidir. İhtiyar, gittikçe sö- nen bir sesle devam ediyor: — Unutmayınız... Sağdaki ka- pı.. Zira, öteki tarafta, solda tıpkı yi ona benzer bir kapr daha vardır. adli NY O Bae ŞAÇ bağli ri SAMAN We ça m vi VE © Bu kapı (İltiyarın sesi gittikçe a- zalıyordu) efendimin dairesine a- çılır. Efendim, birinci salondadır. Size hususi olarak söyliyeyim ki, kapımın üzerinize kapandığını duy mak istiyor... Bu ses onun kalbin - de büyük bir acı uyandıracak.. A» deta, bir sevgilinin üzerine kapa - nan bir tabut sesi gibi.. Bu ses, o- nun beslediği büyük bir ümidin kâybolduğunu bildiren bir ses o - lacak.. Çünkü.. Sizin kendisini derhal tanıyacağınızı ve kabul edeceğinizi ümit etmişti. — Bunu nasıl ümit edebilirdi ki kendisini hiç görmemiştim, — Öyle mi zannediyorsunuz?, Gözlerinizi kapayınız.. Bir saniye durunuz... İşte karşmıza çıkan o - nun hayalidir. Selma gözlerini kapıyor. Bu hareket, ihtiyarın sözlerine itaat i- çin mi, yoksa yorgunluğunu gider- mek için mi?. bilinmez.. Ve Selma, ihtiyarın bir mırıltı haline giren sözlerini dinliyor. — Kendi kendinize benim için “Ne deli!,, diyorsunuz değil mi?, Fakat bana inanınız... Bana ina - nmiz diyorum size, zira, kadın hulyalarınız bir şekil aldı, mev - cuttur.. Yaşıyor. Odur. Ve hâyali- nin peşinden ihtirasla iç çeken bu yegüne âşık, yalnız sizi düşünüyor Selma Hanım!... Yalnız sizi.. yalnız sizi... Ses gittikçe azalıyordu.. Sönü- yordu... Tuhaf şey.. Bu ses mevcut muydu, yoksa Selma düşünüyor ve düşüncelerini ses halinde mi du - yuyordu?, Selma, bu noktayı ay - 'dmlatmak için başını biraz daha #leri uzattı ve haykırarak kapalı tuttuğu gözlerini açtı. Yüzü, ölüm “gibi soğuk bir cisme temas etmiş- «. & ti, Selma, bir adım geri çekildi, ve yüzünün mermer bir sütuna te- maş ettiğini gördü, Fakat ihtiyar neredeydi?. Ortadan kaybolmuş - tu. Selma, bu esrarengiz evden bir an evvel kurtulmak için merdi - venleri koşa koşa indi. İşte ihtiya- rm tarif ettiği kadife perde.. Ve perdeden sonra, gene ihtiyarın söy lediği sofa... Geniş ve sessiz bir sofa,. Sağ tarafta da kapr.. Selma gene koşa koşa bu kapıya gidiyor ve açıyor, gayet güzel bir bahçe görüyor... Çiçek ve yeşillik dolu bir bahçe.. Biraz ilerde, arkası ka- pıya dönük, yüzü denize doğru © turmuş bir gemici... Demek ihtiyar yalan söyleme » miş. Serbesttir. Tamamen ve şart- sız serbest... Selma hemen bahçeye fırlamak istiyor. Fakat o dakikada, sofanm öte tarafmdaki kapının arkasında, meçhul ve esrarengiz adamın bek- lediğini düşünüyor. Selma duruyor. Şimdi artık serbest olduğu için, burada kapa - tılışmdan doğan bütün kini bit - miştir, (Devamt var) A AN AKI Cami hırsızı Ayasofyanın halılarını denk yapip götürürken.. Evvelki gece Ayasofya camisin- de garip bir hırsız yakalanmıştır. Bir kaç gecedenberi Ayasofya camisine girerek çıkmıyan bir a- dam zabıtayı şüphelendirmiş ve evvelki gece bir memur bu hırsızı cürmü meşhut halinde yakalamış- tr, Hırsız gece yarısına doğru ha- Iları toplıyarak denk yapmağa başlamış, bu esnada zabıta me- murları bu meçhul hirsızı derhal yakalamıştır. Bu şahıs tahkikat esnasında is- minin Sabri olduğunu yersiz yurt- suz ve garip İduğu için ocamide yattığını hırsızlık etmediğini söy- lemiştir. Kurşunla ölmüş bir adam cesedi bulundu Dün Edirnekapı mezarlıkları arasında başına isabet eden bir tabanca kurşunile ölmüş bir adam cesedi bulunmuştur. Üzerinde bu- İunen nüfus tezkeresinden 29 yaş- larında Bahaettin olduğu anlaşıl- mıştır, Zabıtaca tahkikat yapıl - maktadır. Beşibirlik Alıyor! Köprü başında kıyamet koparken Yapı başında bir komedi oynanıyor !.. Bir paket içindeki deste deste Tiralar meğer bomboş gazete kâğıtları” imiş. Evvelki akşam Köprü üstünde Matmazel Suzan faciası devam ederken beri tarafta İstanbul Ba - lıkpazarında da açık gözün biri bir komedi oynamıştır. Tam köprü üstü cinayetinin vuku bulduğu bir saatte kılığı kı - yafeti düzgünce biri Balıkpaza - rındaki sarraflardan Aram Efen - dinin dükkânı önüne geliyor ve tam bir alıcı gözü ile Aram E- fendiye: — Bana, diyor, biraz beşibirlik lâzım! Aram Efendi bu, akşam müş - terisine lâzım gelen sarafça 'lti - fatları savurduktan sonra soru - yor: — Kaç tane kadar beşibirlik iktizadır zatınıza! — Sekiz tane kadar! Sarraf hemen camekârımı açı - yor, oradaki sekiz tane safran renkli, çil çil, ve pırıl pırıl beşi - biryerdeleri kalantor müşterinin önüne koyuyor. Bu nal gibi altmlarır karşı - sında gözleri karanşan müşteri, sanki kimse görmesin! Gibi yap - macık bir tavmla etrafını süzerek koymundan dolgun bir cüzdan çıkarıp açıyor ve cüzdanım için - deki deste deste banknotları bi - raz karıştırıyor, sonra beşibiryer - deleri eline alıp biraz muayene e - diyor. Onları muayene ederken cüzdanını o sarafın eamekânnm üstüne bırakıyor. Şimdi müşteri altmların ve sarraf bu banknot destelerinin karşısında ağızları sulanmış bir halde birbirlerine bakarken müş * teri: — Acaba bu altmlar tamam mı? — Ne gibi? — Afa dirhemleri eksik falân olmasın? — Ne münasebet efendim! Bak- sanıza.. Mübareklerin hepsi de şimdi çarktan çıkmış gibi! — Öyle amma, ben bir kere gene böyle altın para alırken al - datılmışım ! Onun için bunları iyi bir anlıyana göstermek lâzım. — Gösteriniz efedim, istediği - niz yere gösteriniz! — Kime göstereyim, ben bura - nm acemişiyim! — Nah, yanımızdaki sarraflara gösterin, daha olmazsa * götürüp bankalara da gösterebilirsiniz. Bunum üzerine yağlı müşteri: — Öyleyse şu sarraflara birer birer göstereyim bir kere! Diyip altları alıyor ve: — Cüzdan sizde dursun hele! Diyip alt taraftaki sarrafa doğ - ru yollanıyor. Fakat, yollanış o yollanış ha! Aradan dakikalar geçiyor, gelen giden yok! Neden sonra sarraf Aram Efendi bir de cüzdanın içindeki banknot deste - lerini açıp bakıyor ki, bu desteler, sade üzerleri birer kâğıt lira ile i- yice sarılmış eski gazete kâğrtla - rından ibaret değil mi imiş? Zavallı Aram Efendi altınların peşinden: “Siz gittiniz, şimdi sizin peşi nizden benim göz yaşlarım gi- der!,, diye gar, — va başlıyor. Hamalın başı yaralandı Hasköyde Cami sokağında 5 numaralı hanede hamal Hasan o - turmaktadır . Hamal Hasanin Mehmet Ali ile aralarında bir o - dun kavgası çıkmış bunun üzeri - ne Mehmet Ali keserle hamal Ha - sanı başmdan yaralamıştır. Meh - met Âli yakalanmıştır. ev ii > Gandiye Tutgun | 3 KADIN iz e Gandiye âşık ikinci kadın A - merikalı Mis Nila Cooktur. Bu kas dm, Mis Madlene benzemez. Onu bir gün, “Delhi, nin “Prensler meclisi,, samileri arasında gören bir muharrir şöylece tarif ediyor: “Prensler içtimamda müzake - reyi dinlemiye gitmiştim, Samiler locasmda bana tahsis olunan san- dalyeye krem renkli bir kostüm gi yen ve kostümünü kırmızı çiçek - lerle süsliyen bir kadınm oturdu - ğunu gördüm. Kadının hali tuhaf- tr. Dikkat ettim. Saçlarını kırmızı kurdelâlalarla bağlamıştı. Elinde de kıpkırmızı bir çanta taşıyordu. Ellerinin ve ayaklarınm trnakları kıpkırmızıydı. Ayaklarının tırnak» ları dedim. Çünkü çorapsızdı ve ayağında ayaklarının parmakla” rını ve tırnaklarını apaçık göste - ren bir sandal vardı. Sonra yanak ları kıpkırmızı, dudakları kıpkır - mızı idi. Hemen shneye çıkacak bir rakkaseden farksızdı. “Onu seyrettikten sonra hade - meyi çağırdım, ve yerimin boşal « tılmasını istedim. Bu kadının gü - rültüsüne payan yoktu. Bağıra ba- ğıra itiraz ediyor, söyleniyor, söy- leniyor ve herkesi rahatsız ediyor- du. Onun bu gürültüsü, bu patırtı- sı tam iki buçuk saat devam etti, Çünkü celse o kadar sürmüştü, genç kadın herkesin nazarı dikka- tini üzerine topladığı bu sırada kıpkırmızı çantasını açıp yüzünün ve dudaklarının kırmızısını koyu « laştırıyor, hademe geçtikçe onu a- zarliyor; yerinden memniün olma- dığını, rahat etmediğini, bir şey görmediğini, mütemadiyen söylü- yor, ayni zamanda Gandinin mü » ridesi olduğu için kendisine bu muamele tatbik olunduğunu anla- tıyor ve herkesi sıkıyordu. Onun Gandiye tarfatar olduğunu söyle- mesile bütün gözler ona hayretle dikilmiş, herkes Gandinin oböyle sapsarı kostümlü, kırmızı çantalı, kırmızı yanaklı, kırmızı dudaklı, kırmızı tırnaklı, çorapsız ve kırmı- zı ayaklı bir müride bulmasına şaşmış kalmıştı.,, Gandinin âşıkı olan ikinci ka - dın budur. : Mis Nila, Hindistana muvasa » latından birkaç hafta sonra az kal- dı bir iğtişaş da çıkaracaktı. Çün- kü kendisi Hinduların Ruhanile - rinden birini bulup dinini değiş - tirmiş, Hinduluğa girmiş, ondan sonra kollarını sallıya sallıya Hin- duların her mabedine girmiye, her ayine iştirak etmiye başlamış- tr. Halbuki Hindular böyle bir şe ye tahammül edemezler! Çünkü onların dinine girmek, bütün mabetleri açmıya kâfi de - ğildir. Hinduluğa kabul olunan her insan, dini âyinlerin hepsine iştirak edemez! Fakat Mis Nila bu merasim ve teşrifata aldırış et- miyerek günün birinde bu âyin - lerin birine iştirak eder. Sen mi - sin iştirak eden?!.. Hinduların kı- yameti kopar. oMutaassıplar Mis Nilanın mabetlerine girmekle o - nu telvis ettiğini söylerler. Kadın! şaşırır kalır. Onun mabede girme»! sile, âyine iştirak etmseile ma - bedi ne diye telvis etsin?. Kendisi pis, mülevves bir kasim değil ki... Bilâkis, Hinduluk uğrunda hıristi- yanlıktan çıkmış, adam kizi nevver, medeni, hem de yâ” genç bir kadın!.. Münakaşa başlar. M Hinduluğa son derece payi itikatla girdiğini, uzun tet tetebbülerden sonra dinini ? kıp bu dini kabul ettiğini, ların bütün mukaddes kitap” okuduğunu uzun uzadıya Fakat dinliyen kim?. j Çünkü (OHindulara (gör insan, tetkikle, tetebbüle, ka” le, Hindu olamaz. İnsanm #* olabilmesi için, onun Hindu doğması lâzımdır. Hindu 0” doğmıyanın Hindu olmasın!” | kân yoktur. Hindular, nasıl Mis Nilans? zünü anlamazlarsa, Mis onların bu cevaplarını havs#” na sığdıramaz. Mesele büyü" taasıplar kudururcasına b v ğurır, mabedi telvis ettiğini tathir edilmesi lâzım gediği” dia ederler, v Hindistanda bir mabedin © vüs etmesi pek mühim bir ledir. Bu yüzden arbedeler #* kanlar dökülür, ahali isyan © Netekim öyle de olmuştur. Mis Nilanın mabede git”” onu telvis ettiğini haber ala" dular derhal dükkânlarmı K9f lar, işi gücü bırakırlar ve m tathir edilmek üzere kapanı”. nı isterler, bununla 'da iktifa miyerek hükümete bir heyet # dererek vukubulan hareketi P testo ederler, hükümet be essüf ederek bu hadisenin telf$ etmemesi için tedbir al: lân eder ve bu sürelte kapar, 4 Amerikalı Mis Nilayı mac sevkeden nedir?. Mis Nila, Jorj Kram Cook mında Amerikalı bir muha”” kızıdır. Babası, (o Provin bir tiyatro tesis etmiş ve W retle piyes muharrirlerinin W masını temin etmek istemiştir” j ter Jorjun bu teşebbüsü , m fak olmuş, onun tiyatrosu de birçok muharrirler, şöh “ zanmışlardı. Bunların biri bi dındı ve adı Susan Gospelldir jun üçüncü zevcesi de bu dır. Tıp talebe cemiyetin” konferans ve ko Himayeletfal cemiyetindö” Nisanın 20 sinden 30 un€ akşamına kadar postahan rilecek adi mektuplara 1, t lü ve kıymetli mektuplara #,, grafnamelere 3 kuruşluk ve lara 20 paralık Oklimayeietfğ kat pulu) yapıştırılması 1 maralı kanun iktızasındı V Muhterem halkımıza p9* tularma atacakları mektup pullardan da yapıştırmalı tırlatırız. Posta ve çocuklar Trp Talebe Cemiyecindeti 16 Nisan Pazar günü di A ta Halkevinde müderris M0 zade Mehmet Fuat Bey dan (Türk edebiyatında! İf edip ve şairler) mevzulu * ferans verilecektir. Koni gi sonra san'atkâr Tami p Bey ve arkadaşları taraf” konser verilecektir. Mesl€” rımız davetlidir. ; e ei 7 a a en in ei A eki m ay