| vi il A AN NE li setirmive Muya No.15 — Kadınlara Hâkim mm ŞE nakleden - ta Esasen yemekler, Selmanın mahpus hayatınm yegâne hadise- lerini teşkil ediyordu. Yemek ha- ricinde, Selma, mecburi bir atale-| te mahkümdu ki, bu, onun sinirle- | rini harap ediyor, sıkıntılardan patlıyordu. Nihayet bu sabah bir karar ver- di. Bir kâğıda şu cümleleri yazdı: “Bana İstanbul gazetelerini ve birkaç kitap gönderiniz.,, Daha sonra kâğıdın altına şun- ları ilâve etti: “Bu vesileyle de beni kaçır- | mak gibi alçakça olan hareketin sebebini bana yazmız.,, Selma, kâğıdı kapının altından | dışarı sürdü. Kendisine gazetele- rin gönderileceğine hiç şüphe et - miyordu. Daha şimdiden “San'at namma büyük bir kayıp, diye başi'klar altında kendisinden bah- sedildiğini okur gibi oluyordu. Fakat cevap büsbütün başka ol - du. On dakika sonra kapmın al “| tından uzanan kâğıtla, Selma şu) cümfeleri okuyordu: “Madem ki sevgilim beni bek- liyor, hayal ve güzellik bendedir. Selma bu cümlenin, son Oyna dığı piyesin son cümlesi olduğunu (meçhul Aşıkın güzel yüzlü deli - | kanlı olmamasını da can ve gö - pülden ümit etmek istemiyor da.. Selmanın günleri böylece g yor, ve her geçen gün onun iç bir yeni işkence oluyordu. Zaman zaman bir kenara saklanıp hiz - metçilerden birisini ele geçirmek istedi. Bunun için dikkat etti. Ken- disi yemek odasma girince, tok « | makları olmıyan kapılardan biri- si kendi kendine, şüphesiz elek * trikle müteharrik olarak kapanı “ yorlardı. O zaman, içerki odada hizmet görülüyordu, ve Selma yes meği bitirene kadar kapı açılıyor, bu sefer, yatak odasına veya otur- ma odasına geçiyor, yemek oda - smın kapısı kapanıyordu. O za - man da yemek odası toplanıyor, sonra her taraf açılıyordu. Selma düşündü. Muhakkak bir çaresini bulup bü adamlardan bi risini yakalıyacak. İşte akşam o * luyor. Güneşin bir huzmesi, pen- cereden, konsolun köşesine aksedi yor. Selmanın yanında saat yok- tur, oda da yoktur, fakat biliyor ki, alelekser bu zamanlar, yemek odasının kapısı kapanıyor, yemek getiriliyor, sonra gene açılıyor. hatırlıyor ve okumakta devam e «| diyor: Ne diye kitap © istiyorsunuz. Kendinizi sevgilinize mevut bil « diğiniz halde yalnızlığnıza hayal mi katmak onu düşünmek mi? Selma, hiddetle kâğıdı yırtıp demir parmaklıkların arasından fırlatıp atıyor. Bu adam iddiala - rında ne kadar emin ve ne küstah bir emniyet bu! Zaten ilk yazdığı mektupta da kendisinin, asırlar- rsunuz, size kâfi Sadece değil Hemen kararını vererek yerinden sıçrıyor, yatağının içine, oturma odasından getirdiği birkaç yastığı koyuy-r, yatakta yatıyormuş his“ sini veriyor. Sonra, ucuna basarak yemek odasına gi - diyor, masanın altma girip sakla" nıyor, Etraf alacakaranlık olduğu için şüphesiz bu hareketlerini kimse farketmemiştir. e Masanın örtüsü yerlere kadar uzandığı için orada da göremezler, . Selma bekliyor. —. (Devamı var) danberi bütün kadınların rüyala - rına giren olduğunu söylemiyor mu?, Selma düşünmeğe başlıyor. Bu- | raya hapsedildiğinin ertesi günü, sabahleyin kalkıp giyinirken, kom binezonunun üzerinde, hayretle bir dikiş iğnesi bulmuştu. Bu di- kiş iğnesi nereden gelmişti?. Sel- ma, bu küçük hadiseyi, biraz iler- de, bir koltuğun üzerinde, kendi” sine göre yapılmış yeni bir kombi- nezon görerek izah etmişti. Doğ- rusu, kendisini buraya hapseden adam her şeyi düşünüyordu. De- mek gece, 0 uyurken birisi içeri gelmiş, kombinezonunun ölçüsünü almış, bir yenisini dikerek getir « mişti, ve dalgınlıkla, iğneyi üze- rinde unutmuştu. Onun kadınlara karşı çok bü- yük vir vukuf sahibi delâlet ediyor. Ah... Kendine ebedi ve tam â sık ismini veren bu adam kim? Kim bu kendinde bütün güzellik. leri ve hulyaları topladığını söy -| liyen”? Kim? Selmanın aklına albümdeki re- | simler geliyor. Acaba o kurt su-| ratlı dişlek herif mi?. Yoksa kafa- sı şalgam gibi sivri, çeneleri dışa- rı yayılmış, burnu ilâhi bir yum * rukla yamyassı kesilmiş o salyalı gudubet mi? Yoksa... Fakat her! seferinde bu korkunç yüzler kay- boluyor ve altından gamlı bakışla- rı, geniş ve mermer alnı ile ilâhla- ra benziyen güzel delikanlınm ha yali yükseliyor. Bununla beraber Selma, büyük bir irade kuvvetile, Her seferinde bu hayali siliyor ve onun yerine Ali Ramizin hayalini oluyor, ve bu olduğuna | dan gayet sarsa aran eaava ren sss aaa sarsa amaaa Kadınlarımız ve ecnebi kadın teşekkülleri Türk kadın birliği, Temmuzda Şikagoda toplanacak olan kadın - lar kongresine de resmen davet e- dilmiştir. Birlik, bu kongreye de murahhas gönderecektir. Marsilyadaki kadınlar kongresi- ne giden birlik ikinci reisesi Lâmia Refik Hanımla Seniha Rauf Ha - nımlardan mektup gelmiştir. Gelen mektupta, kendilerinin Marsilya konsolosumuz tarafın - iyi karşılandıklarını, Fransaya nazaran kadınlık hakla- yını tanımakta daha ileri giden Türkiye hakkında birçok suallere maruz kaldıklarını yazmışlardır. Lâmia Refik H. Seniha Rauf H. Nisanın beşinde şehrimize dönmüş bulunacaklardır. pimi. ib Şimendifer gişesindeki Sui istimal Şark şimendiferlöri idaresinde yapılan suiistimal tahkikatma ikin ci şubece devam edilmektedir. Dün de Murat isminde bir me - Mur isticvap edilmiş bundan baş- ka şirketin hareket müfettişi M. Antomarinin de şahit sıfatile ma- lâmatına müracaat edilmiştir. angel Yankesici iki kadın! İpek film stüdyosu lâboratuvar şefi M. Hofman Galatasaraydaki postahanede mektup verirken iki yankesici kadın tarafından içinde 40 lirası bulunan cüzdanı çalmmış tır. Yankesici kadınlar aranmak - tadır. . Dört devlet misakında neler var ? Musolini'ye göre bu misak ile silâh rekabeti ortadan | kalkacak Deyli Ekspres gazetesinin ver - diği malümata göre yeni “Dört devlet misakı,, beş sayıfayı doldu- ran dokuz maddeden müteşekkil- dir. Misak Lokarno misakını teyit etmekte ve Amerikayı Avrupayla i alâkadar saymıyarak iş harici tutmaktadır, Fransayı memnun etmek için Versay muahedesinin ancak Mil- letler Cemiyeti tarafından tadil o- lunabileceğine dair bir madde ko - nulmuştur. Ren sahasında bitaraf mıntaka meselesiyle İtalyanın Balkanlarda ki vaziyeti de düşünülmüştür. Sinyor Musolini, bu (omisakın imzasile İtalya ile Fransa arasın - da silâh rekabetinin artık gömüle- ceğini söylemiştir. Teslihat beş sene müddetle ta- til edilecek © ve siyasi meseleler bertaraf edilecektir. Mister Mak - donald bu noktalar üzerinde bir Ticaret müesseselerinin neşri- yatı suizan altında bulunmadık - larından daha geniş bir yayılma» ya mazhar oluyorlar, ve bunlara yardımımız işe yarıyacak eserlerin neşrini, cidden, teşvik ediyor. “Dieğr tevzi vasıtamız hik o- kuma odalarımızdır. İstanbulda büyük bir okuma odamız günün her saatinde erkek ve çocuklarla doludur. Buradaki kitap ve mec - mualar mübalâgasız binlerce kişi tarafından okunur. Talas ve Mar - dinde de okuma odalarımız vadır. i Bir de Adanada...,, Rapor buradan itibaren elimiz- de bulunmiyan bir sayıfaya geç | mektedir. ş # » Elimizde bulunan vesikalar, 1930 senesinde hendese dersinde muallim Çatdvvell'in, kendisinin, müdür Reed'in müdür muavini Vrooman'ın ve muallim Lavren - cein misyoner olduklarını tekide lüzum göstermiyecek bir vuzuhla Türkiyede bulunan mektep, hasta- ne ve buna mümasil Amerikan itilâfname yapılabildiği için mem nuniyet izhar etmiştir. Deyli Telgraf gazetesi bu mü * şu sözleri söylüyor: “Dört devletin itlâfı teklifi, Sinyor Musolininindir. İngiltere - nin teklifinde Amerikayla Rusy: nın itilâfa alınmaları mevzuubah « Solmuştu. Fakat Rusyaya itimat caiz değil, Amerikanm bu işi hüs- nü niyetle karşılıyacağında şüphe yoktur. Fakat sulhün tehlikeye düşmesi takdirinde o Amerikanm ne yapabileceği peşinden tahmin olunamazdı. “Dört devlet itilâfı, belki de birçok kulaklara hoş gelmiyecek. Birçokları Avrupanın harpten ev- velki vaziyete döndüğünü söyliye- ceklerdir. Halbuki yeni itilâf an- cak Lokarno misakma © Avdettir, Şayanı dikkat olan nokta Italyan teklifindeki beş senelik silâh mü - tarekesi esnasında Avrupayı muz- tarip eden meselelerin halline e - hemmiyet verileceğidir. o Esasen sulh de ancak bu ıstırapları ber - | Marsilyada Fransız kadınları ve| taraf etmek sayesinde kuvvet bu- lur. “İngilterenin gerek Fransa rek Almanya, gerek ftalyadan bir şikâyeti yoktur. Onun bütün umduğu Avrupada sulhün sağlam- laşmasıdtt. Onun İtalyayla teşriki mesai etmesinde bütün hedefi bu - dur. ihtimal ki Fransa ve Alman - ya, ilkönce, İngiltereyle İtal - yanın müzakere etmesinin mahsu- lü olan teklifi kabul etmekte te - reddüt edecekler, Fakat İngiltere ile İtalya yeni ve açık hir görüşle | tetkik etmiş bulunuyorlar. Fransa ve Almanya efkârı da yeni plânın esaslarmı tetkik ettikçe tngiliz -İ- talyan teşriki mesaisinin kendile ri için bir tehlike olmadığını, bi - lâkis bunların emellerini lâyıkile tatmin ettiğini göreceklerdir.,, “Taymis,, gazetesi de bu me - seleye dair uzun bir (o başmakale yazmış ve yeni plânı tasvip ettiği- | ni, onun Avrupa için son derece! faydalı olacağını söyledikten son- ra şu mütaleaları ilâve etmiştir: “Sinyor Müsolini tarafmdan tek - lif olunan yeni usulün Mister Mak- ge- müesseselerinin misyoner teşek - külleri olduğunu anlatmaktadır. ayaklarının | Dasebetle yazdığı bir başmakalede Cenupta vukubulan bir hudut de- ğ ğişikliği esnasında Türklere terke- dilen arazideki bir mektebin Tür- iye misyonerliğine devredilmesi ibi şeyler, bunların iddia ettikle- ri gibi, biribirlerile hiç alâkası ol- mıyan münferit birer teşekkül de- gil bilâkis derhal vaziyete uyan bir idare altında (birleştiklerini pek güzel gösteriyor. Bütün bu müesseselerin misyo- ner yurtları oldukları Missionary Herald ve sair mecmuaları karış « tırdığımız zaman bulacağımız bin bir delilden açıkça görülüyor. Bül- ten ismindeki o meçmuanın 35 ve 36 rakamlarını gösteren yaprakta Bulgaristanın misyoner teşekkül - İleri sayılırken Yakm şark kolej cemiyetinden Sofya (Amerikan mektepleri de hesaba dahil edil - diğini söylemek bile maksadımızı lemine kâfidir zannediyoruz. Elimizdeki vesikalarda Türki - yede tanassur ettirilenlere ait bir | kayıt yoktur. Maamafih yukarda i geçen bir tercümede “Geçen sene | zarfında Dr. Maccullum Türk ar. kadaşile incili tercüme ile meşgul olmuştu.,, cümlesi ve Missionary Heraldın teşrinievel 1927 sayısı - nın 362 inci sayıfasmda Amerikan mütalea salonu müdürü ve “İsmen müslüman,, denmesi bu adamla rm Türkiyede de gün geçtikçe da- ha fazla taraftar ve İsa” muakibi kazanmıya çalıştıklarını gösteri - yor. Bunlardan başka 1930 - 1931 senesinde İzmir Amerikan köleji- ne Mardinden nakledildikleri söy- lenen iki Türk gencinin nüfus tez- -) kerelerine bakıldığı zaman dinle rinin protestan olarak o kaydedil- dikleri görülmüştür. Memleketim! donaldın fikirlerine uygun olduğu anlaşılıyor. Mister Makdonald da bu teklifi Fransayla müzakere e- decektir, Hiçbir tarafta unutulma- malıdır ki Alman teslihatının kuv- veti, yeni misakla o alâkadar olan devletlerden bâşkalarını da âlâ - kadar eder,,, tiyanettiler ve ediyorlar? Muharrirleri : Muhittin Abdurrahman ve Mecdut Sait zin herhangi bir tarafında pro tanlığın mahalli din olmadığı di şünülecek olursa bunlar, söyler diği gibi, orada bulunan bir Am rikan misyoner yurdunda tana! ettirildiklerine muhakkak na le bakmak icap eder. Bu iki ge cin her nedense İzmir kolejine n killeri münasip görülmüş ve bu! lar diğer talebeden ayrı olar mektep çiftliğinde yatırılmışlardı! Bunlar, bütün talebenin gözleri 6 nünde pazar günleri kilisede ya pılan âyine iştirak ederlerdi. Gene ayni sene ayni mektep talebenin birisinin dolabında Cİ: ile beraber) isimli bir kitap bu lunmuştu. Mesele İzmir maarif İ daresine aksedip kitabın sahibi izahat alınmak üzere, maarif mü düriyetine celbedildiği zaman, e / sasen diğer talebeler (tarafında! | daima şüpheli nazarlarla — bs i kılan bu efendi, kitabı mektepte l almadığını, oturdukları evde da | ha evvel bir hıristiyan ailesi ot duğu için onların bırakmış old larını ve sene başında mekteb gelirken diğer kitaplar içine bu nun da nasılsa karışarak geldiği ni söylemiş, bu suretle çok sevdi i Amerikan misyonerlerinin m uliyetlerini yüklenmişti. Buluna' kitap halen İzmir maarif müdür * lüğündedir. (Devamı vari Bir vatman Delirince zorla araba durduruldu Geçende, Avusturyada bir şe hirde bir tramvayı idare eden val man, birdenbire çıldırmış ve ar# bayı son süratle sürmiye başla” mıştır. Bütün durak yerlerini di sızın geçen tramvay arabası için deki müşteriler, bu vaziyet sında fevkalâde korkmuşlar, ba ğırıp çağırmışlar, hatta o bazıl Meimvaydın atlâmıya davranmış larsa da, araba, çok hızlı gittiği den cesaret edememişlerdir. Nihayet, bir polis memuru teli likeli gelişi bir anda farkeder uzaktan durma isareti (o vermi; başlamış, çıldıran vatman, nasıl * sa, polisin işareti üzerine gayriii tiyari olarak arabayı yavaşlatm ve polis, yanından geçen arab sıçramış, deli vatmanı, tatİr sözl güler yüzle ikna ederek, freni line geçirmiş, arabayı durdurmuf tur. Bu suretle yolcuları muhak kak bir kazadan (kurtaran ce polis memuru, deli vatmanı tım haneye götürmüş, akıl hastası t© davi edilmek üzere orada alıko * nuimüstur, Beşiktaşta Demircilel sokağın da Mehmet Sıtkı Efendinin keref” te deposunda amele Ali ağa düf ikinci kata kereste çıkarırken ğı kaymış, alt katta taşlar üzerin düşmüştür. Bu düşme neticesi: Ali ağanm ayakları Yaralı hemen bir otomobille B” yoğlu hastahanesine kaldırılmıf itar,