vti: Tk Fr UR ÇA > A ER VR VU YE ER. — SR © Bu ona yaptırmışlardır. Şiddetle kapıyı açtı, odaya gir- di, aynalı dolabın karşısma geç - — Artık, dedi, son defa samimi olacağım. — Evet ama, cigara içmemeğe karar verenler de “Sonuncu olsun,, diye bir paket daha alırlar, ve bu sonuncuların birincisi olur. — Benimki öyle değil.. — Sonra, meselâ, eğer kutudaki kibrit ile paketteki sigara ayni za- manda biterse, bir daha içmiyece- ğim diye en küçük vesilelerden im dat umarlar, ve tesadüfen sonuncu kibritle sonuncu cigarasını yaksa bile kendi kendine, sırf tesadüfün meselesi yaparlar va irmekta da - vam ederler. — Hayır!, — Maçtan!.. Şimdi onu bırak, bak sana anlatacağım hikâye, e - min ol ki, uydurma değil, başım - dan geçmiş bir vakadır, bugünkü maç, bana, artık samimi olmama» ğa karar verdirdi, çünkü.. — Saçmalıyorsun.. Nedir bun « lar? Maç... Hikâye filân.. — Ey.. Sözümü kesme, sen za « ten bir şeye inanmazsın, her şeyi uydurma zannedersin.. Hattâ ha- kikatleri bile.. — Etme canım!.. — Misal mi istiyorsun: Sana so ruyorum, sabahleyin gözlerini açın ca ne olur?, — Uyanırım. . — Bu hadiseye ne dersin? — Uyandım derim. — Hayır. Seni uyandıran a izinsiz kalırdım.Bir haf değilsin, cemiyettir ve senin şah - sında uyanan bütün bir cemiyettir, biraz düşün. İşte hayat da böyledir | İnsan bir şeyi “Yyaptım,, zanneder. Halbuki bunu o yapmamıştır. Bu- — Kelime üzerinde oyniyorsun. — Öyle zannet. Ben devam edi- yorum. Yalnız bazan öyle hareket ler vardır ki, insan, bunu cemiyet telâkkilerinin haricinde, sırf kendi iradesile yapar, fakat cemiyet onu katiyen affetmez, Bir gün gelir, bu | hareketini onun suratına bir tokat gibi vurur. — Canım, git, biraz yüzünü yı- sn Kendi Kendine TE aksine hareket etmek ve ona ram | olmamak için bunu bir izzeti nefis | kes metrük çadırın içinde teşhir e- dilmiş olan konserve kutuları, pan süman paketleri ve limonata şişele rinden birer tane aldı ve sınıfa çı- kıldı. Biraz sonra mektepte büyük bir havadis ağızdan ağıza dolaşıyor - du: — Hilâliahmer sergileri yağma | edilmiş. | Müdür iki sınıf talebesini çağır- İdı ve bu i işi kimin yaptığını sordu. Kimse cevap vermedi. O zaman| | mubassırlar istişare ettiler. her st- inıfın yaramazlarndan beşer kişi ayırdılar, sorguya çektiler: . — Kim yaptı? — Herkes, bütün sınıf. | Hayır. Bu olamazdı. Müdür iki| sınıfı birden cezalandıramazdı. Muhakkak mahdut bir adet lâzım- dı ki, cezanın şiddeti o nispette artsın. — Felâket te servet gibi mah - dut kimselerde toplanır! — Sözümü lüzumsuz hakikatler le kesme! dinle.. Nihayet ayrılan * lardan 10 kişiye birer hafta muvak kat tart vermiye karar verdiler. Bu haberi alan çocukların hepsi « nin başları önlerine düştü, hepsi ev lerine ne yüzle döneceklerini, ba «| balarıma ne diyeceklerini düşündü- ler. Birisi müstesna. — Kimdi bu? — Bu düşünmiyen çocuk en genç ve en yaramazları olan ben dim. Çünkü babamı sekiz senedir görmiyordum, babam evde değil - Ji harpte idi.. Mektebe tatil sonun da girer, öteki tatilde çıkardım. ta muvakkat tart benim için âdeta bir nimetti, Arkadaşlarım benden daha bü- yüktüler, daha kurnazdılar. Neşe « mi farkettiler ve etrafrmı sardılar, İçlerinden biri, ötekilerin hesabına | bana. | “— Nasıl olsa hepimiz gidece giz. Hiç olamzsa bizi kurtarsan?.. deli. Hemen sevindim. Öyleya. ar? “daşlara iyilik edebilecek, ken dimi sevdirecektim. Sordum: “ — Nasıl? “ — Müdüre gider: Onların ka-! bahati yok. Yalnız benim, dersir! —E? l ka, bak kıpkırmızı.. — Evet, hiddetliyim, sinirliyim. Hattâ. Hattâ bu anda bir adam! öldürebilirim. — Sahi! Hakikaten gayri tabii- sin. Ne oldu? Anlat bakalım. — Onu anlatacağım zaten.. Bun dan tam on iki sene eveldi.Mektep teydim. Bir sabah, yatakhaneden kalkıp, bütün talebelerle beraber bahçeye indik. O günlerde mekte- bin bir kısmına, Hilâliahmer bir sergi yapmış ve bir hayli kişi ziya ret ettikten sonra kâpanmıştı. Yal- nız çadırların henüz bir kısmı kal dırılmamıştı. - Bahçeye inen tale- be iki smıftı, birisi iptidai üç, öte- ki dördüncü sınıf. Talebeler bahçeye dağıldılar, ve kim teşvik etti bilinmez, çadırlara | daldılar. Çocukluk merakı ile her Orhan Bey ralık odalar vardır. Talip olanlar VAK “ — Sen de zaten nasıl olsa bi - zimle beraber kovuldun. Bizi sü - rüklemekte ne mana var? Evde ba ban yok.. Halbuki biz.. Sahi.. Anlamıştım. Evet, ne çıkar? Arkadaşlarıma bir küçük! yardım! Kabul ettim ve müdüre çıkarak: “ — Efendim, dedim, bu işi yal nız ben yaptım. Arkadaşlarımın kabahati yok. Müdür küplere bindi. Nihayet gazebini boşaltabilecek birisini bul ! muştu. Kükredi, bağırdı ve: “ — Yağmacı, hırsız, alçak, sen vatanın evlâtları cephelerde çarpı- şırken onların ilâçlarını, yiyecek « lerini, içeceklerini çalıyorsun ha?.. Derhal gidip bana bir polis çağı « (Sonu yarın) Fikret Adi hanında ki- rın,. IT idaresine müracaat e Sayıfa: ir Meb birliğinin dünkü toplanışı (Birinci sayıfadan devam) landığımız yuvadır. Burada yalnız | Türk gençliğinin arzusu hâkimdir. Nitekim bugünkü toplantı da tale- be birliğinin arzusile değil, Türk gençliğinin arzusile yapılmıştır. Bugünkü Türk gençliğinin memleket için büyük vazifeleri vardır. Bunun başında toplanmak ve el ele vermeyi öğrenmek geli - yor. Bu suretle duygularımızı bir ağızdan söyliyeceğiz, dertleri - mizi, sevinçlerimizi ayni şekilde ifade edeceğiz. O zamanbu öz yurdun Türk çocuklarından iste » diği husul bulacaktır. Talebe birliği gençliğin heye - canımı ifade edecek bir milli şarkı ile bütün talebenin giyeceği bir biçimde kasket hazırlamaktadır.,, Hatip bundan sonra talebe bir- liğinin yapacağı bir çok işlerden bahsetmiş ve nihayet demiştir ki: — Gençleri Anadoluya götü mek, Anadoluyu sevdirmek için| | kasaba, kasaba seyahatler İ edeceği Muhiti öğrenerek yarmki mil- tertip İlet davalarımıza daha hazırlıklı gireceğiz. Biz, Anadoluyu görmiye mee - buruz. Zaten Anadolunun öz ev - lâdıyız. Fakat onu münevver genç olarak görmek ve kağnı arabasın- da köylüyle birlikte Darülfünunlu kız kek talebeyi görmek en büyük inkılâp olacaktır. İnkılâp Türkiyesi yeni bir in - kılâba o zaman başlamış olacak - tır. Bir de gençliğin dili olarak mecmua çıkaracağız ve davaları - mızı buradan haykıracağız. Me - selâ (Analar, babalar, memleke - tinizi seviyorsanız yavrularımızı ecnebi mekteplerine vermeyiniz) diyeceğiz.. Bugünkü toplantının sebebine | gelince; Türkiye inkılâp yapmış ve inkılâp içinden kurtulamamış bir millettir.inkrlâp kolay kolay de hitecek değildir. Biz bunu ileri götüreceğimiz gibi yavrularımız da inkılâbı bizim (bıraktığımız yerden daha ileriye götürecektir. İşte bugünkü toplantımızın se - bebi de içinde bulunduğumuz bü - yük dil inkılâbına Türk gençliği - nin alâkasmı bir araya getirmek, dinlemek ve inkılâba yapacağımız iyilikleri ve faydaları birlik vası - tasile yapmaktır. Tevfik Beyin hülâsa olarak yazdığımız nutku gençleri çok he- yecanlandırmış ve sözleri bir çok defalar sürekli alkışlarla kesilmiş» ! tir. Edebiyattan bir H. söylüyor Tevfik Beyden sonra edebiyat» tan Fahriye Mustafa Hanım kür- süye gelmiş ve çok alkışlanan bir nutkunu şu kelimelerle bitirmiş» tir: — Dil savaşında yeniye iman eden gençlik herkesten dahs çok döğüşecektir. Gençlik her istediğini yapar. Bu işi de sen yapacaksın.. Öz di- linle konuşacak ve öz dilinle ko- nuşturacaksın.,, Bundan sonra hukuktan Ihsan Bey “gençliğin dil işinde yapaca - ğı işin,, “ilme, hakka, mantığa is - tinat etmesini, intizam âmmenin çizdiği yoldan dışarı oçıkmaması lâzım geldiğini söylemiş ve mer » haba, bonjur, Türkçe kullanılmasını ve arapça İmesini ve İ “Gün aydın, Tün aydın,, bonsuvar yerine! kafalardan kafalara uzanan, fikir- lerden fikirlere uzanan ve müte - âddit fikirleri ve müteaddit züm - veleri biribirine bağlıyan en kuv - vetli rabıtadır. Bize verilecek vazifeyi yapa | cağız. Bilhassa (“çay içiyorum, | yerine “Te alıyorum,,) denilmesi - | ni istemiyoruz.. Türk vatandaşı o -| lan her Türk Türkçe konuşmalı - dır.,, demiştir. İ Muzaffer Bey de, “Dilimize hürmet etmiyenleri, benliğimize hürmet etmiyor addedeceğiz.,, de- miştir, Yusuf Beyse gene ayni maksat- la söz söylemiş, Osman Nuri Bey de: “Ben Yafes'in oğlu Türküm... Bana çalap yalnız bir dil verdi. O da Türk dilidir. Her tarafında Türkçe konuşulacak, ber tarafta Türk hâkim olacaktır,, demiştir. Hukuktan Muhiddin Beyle di- tir. Gençliğin inkılâp yolunda şu urlu bir mesaiye atılmış olduğu dünkü toplantıda söylenilen hita * belerden anlaşılmaktaydı. Gençlerin istekleri, bilhassa noktalarda toplanmıştır: 1 —'Türk dilinin güzelliğ korumak yolunda çalışan Tü dili tetkik cemiyetine bütün Türk gençleri yardım edecektir. ; 2 — Gençler, konuşurken, ya: zarken arap, acem dillerinden lımmiş yabancı kelimelerle bera” ber sahte bir alafrangalık edasi veren frenkçe kelimeleri de mec- © buriyet olmadıkça kulanan | karar vermişlerdir. : 3 — Geneler Beyoğlundaki bâ- zı müesseselerin Türkçe olmıy isimleri etrafında da konuşm lar, yataklı vagonlar hâdisesindi sonra bazı müesseselere isimle: üç güne kadar değiştirmedikl b ğer iki genç daha söz söylemiş, bundan sonra verilen bir takrir o- kunmuştur. Gün aydın, tün aydın Bu takrirde selâmın halledil- bugünden itibaren denil- mesi isteniliyordu. Takrir çok şiddetli alkışlarla kabul edilmiş ve herkes bu şekil - de selâm vermekte ahdetmiştir. Son olarak Milli Türk talebe birliği reisi Tevfik Bey tekrar kür- süye gelmiş ve demiştir ki: “— Biz genciz. Genç demek kuvvet ve sağlamlık demektir. Biz i Türküz. Türk demek, kuvvet, kudret, ve yaratmak demektir. Hem genç, hem de Türküz. He tuttuğumuz - şeyi” başaracağız.. Yoktan var edeceğiz. oSilâhla, yumrukla başlıyan inkılâp, kafa - Jarımızla ileriye doğru koşuyor. Dün kucağında çocuğu ve sırtın - da mermisile İstiklâl harbini ka - Zanan ânanın temiz kanmdan do - ğan bugünkü Türk çocuğu inkılâ bı muhakkak başaracaktır.,, Hatip bundan sonra tarih inkı - lâbından bahsetmiş ve demiştir ki: 1 — Bize Cengiz al kanli bir vah - şi olarak gösterildi, 'Timürlenk barbar diye, Helâgü çirkef o - larak tanıttılar. Bugün anlıyorum ki, Yıldırım gibi Atilâ, Cengiz de Türktür. Bende bu Türklerle dünya durdukça iftihar ederim. Türkler dünyaya vazifeler &l- mak için gelmiş büyük ve insanlardır.,, Milli Türk talebe birliği dünkü içtimada bulunan arkadaşlar na-| mına Büyük Gaziye, Millet Meclisi reisine, İsmet Paşaya, Maarif vekili Reşit Galip Bey ile Türk dili tetkik cemiyetine, gençli -İ ğin bu yeni inkılâpta sonuna ka -| dar çalışacağını gösteren telgraf - lar çekilmesine karar verilmiştir. Nihayet eski Türkçülerden Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, ressam Rifat Beylerin hatırasını taziz | için ayakta bir dakika durulmuş ve alkışlar arasında büyük toplan- tıya nihayet verilmiştir. Gençlerin dünkü toplantısı pek temiz bir heyecan içinde geçmiş - Yeni T Her sınıf tarih k Tarih imtibanım geek i takdirde şöyle yapılacağı, bö yapılacağı yolunda mektup gönderildiğini işitmişler, bu imz İse mektupların münevver gençlerine atfolunduğunu od duklarmı, Türk gençlerinin umür mi intizamı bozacak hareki bulunmıyacaklarnı o söyle dir. ağn 4 — Gençler, Türk tabiyetini ve Türk sıfatmı almak şerefini © kazanmış vatandaşların Türk dili: ni kullanmak şerefini de Ka; malarmı temenni etmişlerdir. Çençler, bu vatandaşlarm Tü yi konuşmamaları, dilimizi iyi bils memelerinden ileri geliyorsa Hal kevlerinin Türkçe kurslarmı nişletmesini ve bu suretle bu künr hazırlamasını istemekte ler. Doktorlar | Dr. Mehmet Ali idrar yolu hastalıkları mütebassısı Ktprütaşmda Eminönü Fianmda No. 2 Ber gün öğleden sonra Diş Tabibi Elie Hayon Meşhur Diş tabibi müteveffa Davlâ Ha, yöon'un oğlu diş tabibi ELİB HAYO kastalarmı artık Beşiktaşta değil yeni taşındığı Perapalas karşısında malı Mescit sokağı No. 63 Kamhi 3 Dumaradaki muayenehanesinde kı etmektedir.Telefon: 41603. Adrese dikkat, Doktor Hafız Cemal Dahili hastalıklar mütebassım ç Divanyolu Na. 11A Telefon; 222398 | Göz hekimi doktor z | Süleyman Şükrü Birinci sını? mmütebasnş Babı (Ankara Caddesi Numara 60) Diş doktoru Mustafa Zeki Muayoncbane: Usküdar Atlamataşı Na. 8j Diş doktoru Zeki Nuri Her gün basta kabul edilir. Her pevi rahatarzlığı tedavi olunur. Mutyeneb Usküdar Ahçıbaşı Mektep sokak Na arih itâbının. bel dgai