Azizim Yakup Kadri Bey Yabanı okudum. Yükselmek ve başını dimdik hayat güneşine vererek yürümek istiyen bir mil - letin duygulu ve içli yaşayışının karşısında, kafasından bir demir kazığa bağlı duran düşüncesiz, iradesiz, benliksiz insanların bi - rer birer geçit resmini seyrettim. Beni bu kitabınız bütün yaz - dıklarınızdan daha çok içlendirdi ve düşündürdü. Masum bir ma - zinin elem ve emel dolu günleri - ni bir daha yaşadım: Bir güzel çocuk yazısiyle dol - muş elindeki defterle sevimli, ter- temiz giyinmiş bir çocuğun Ma - nisadaki Yetim ağa konağında karşıma çıktığını gördüm. O def - teri beraber okuduk ve başma, sanırsam, bir kaç satır da ben yazdım. Çocuğun iri siyah göz - leri sevinçle biraz da şükranla parladı. Çünkü masum gönlüne kadar inen ilk okşayan ve teşvik eden samimi takdir karşısında bulunduğunu anlamıştı. Ne uzun yıllar değil mi? Sa - nırsam sene: 1903 idi. Sonsuz sayısız karalanan o defterleri dolduran, sevimli ve küçüçük yaşma göre bilmem ne - dense çok düşünceli, elemli gö - rünen bu çocuk bize bugün (Eren- © erin bağım) dan sonra (Yaban) ı veriyor, Biz o bağdan bir gül derlemek istiyen abitler gibi derin derin düşünerek ve şimdi onu daha çok - anlayarak takdir ediyoruz. İşte yaban ruhuma Çepni köy - lüsü ile Dere köy Türkünün des - tanımı okuyor. Kara Osman oğlunun şerefli çocuğu, imanla akideyi karşılaş - * 'tırirken, .kanayan bir milli yara - ya kudretli parmağmı basmıştır. Bu dert biraz daha derince deşil « mek ister, (milli mücadele) an- anesinden, dediğimiz gibi bu büyük destanı yaratan Türkün şehametlerle, fedakârlıklarla, fe - ragatlarla dolu an'anesi bir soluk .£ tarih yaprağında sönüp kalsın | mı? Ve niçin? Bunu beraber araştıralım der - dim, Lâkin benim gibi o müca- delelerin her safhasında vazife alarak yıpramış ve yorulmuş bir kocalmış Türk için, bu iş kudre - tinin çok fevkındadır. İâkin siz, henüz genç, veci- © Zerlerinizi sıkan rahatsızlığa kar- şı iradenizle hâkim kesilerek he- müz ateşli ruhunuzla bunu çok iyi yapabilirsiniz. Azizim Yakup Kadri Bey Evet dert tam bundadır, çok çabuk unuttuk! Son baykuşun tünediği saray ö- nünden şehre çevrilmiş kocaman top ağızları... Zencirden boşan - mış deliler gibi sokakları velve - leye vererek dolaşan Singaborlu, Senegallı, İskoçlu alaylar... Ve nihayet her yerde sönen, yıkılan, devrilen bağlantısız bir devletin çatırdayan tarumar ankazı orta - lığı şaşkma çevirirken, bütün bu cehennem tufanlarına karşı hak için, hak uğruna ayaklanmış, ta - rihler yaratmış bir millet vardı. Ve işte on üç yıl içinde neler ya - rattığını, muztarip (beşeriyetin © — sonsuz tarihinde bir eşi bulun - mayan bu ayaklanmanın yaptık « larını çabuk unuttuk. Dert bu - rada, lâkin kabahat kimde a - cap? O acıklı işlerin Anayurtta tu - tuşturduğu bir Türk köylüsü var - İdr, o manzarayı seyredenler | bu köylüyü ne çabuk unuttular? O topların ağızlarını çevirdi - ği yerleri Türk gücünün saldıran - lara boyun eğdirdiği günün ertesi yurduma dönerken bir daha gör - düm. Evleri, sokakları dolduran insan kümeleri Ana yurtta gürle - yen milletin şimşekli sesini duy - duktan sonra bayram yapıyor - lardı, Sonra... Asıl kurtuluş savaşı başladı. En büyüğümüzün deha ve nur do- lu başından asıl kurtuluş hamlesi Anadoluyu sariyordu... Ötede ne görüyoruz? Onun kurtarıcı ham- lelerini ruhlarmda bulanlar ima- nı bütün insan olarak, onun dört yanında yer alırken bu yakın geç- mişi unutanlara bilmem ne deme- li? Bilmem dikkat ettiniz mi? Üç büyük semtin her tarafında yeşil küf kokan selvilerin gölge“ lerinde çöreklenmiş (düşünme İ- nan ve inandığın da benim dedi- ğim olacaktır) diyen yerlerin hâ- lâ Mekke toprağı kokusu burun- larımızı tırmalıyor. İnkrlâbın istihkaksız menfa - atları deviren hamlesiyle kasala - rının kapakları küflenmiş Kara - köy saraflarının uluyan seslerin - de inkılâba karşı hayırhahlık mı arıyalım? Söz sahibi geçindiği günleri e- linden kaçırınca ikinci safa inen şahsiyetlerinin ihmal (edildiğini inkılâp ricaline bir türlü af ede » miyerek her şeyi unutup irticala - şan eski münevverlere nasıl yer ve söz verilir? Milli kurtuluşun ve büyük in - kılabın kaynağı olan Ankara'yı küçük gören, çalışmadan yaşamı- ya alışmış istihkaksız menfaat av» cıları milli mücadele o an'anesini ve Türk köylüsünü unuturlarsa onları düşünmek her halde Anka- ra'nın işi değildir. Milli mücadele an'anesi Türk köylüsünün ruhuna Büyük Gazi - nin damla damla akıttığı imanla, emin olnuz, yaşıyor. Ben onun Türk köylüsü ile nasıl konuştu - ğuna bin kere şahit oldum. Köy lü onu herkesten ziyade anlı - yor ve derin hâdesle seziyor. Köyleri çok içinden eledim ve içlerinde çok yaşadım. Görünüşe değil içine girerek aile ortasında, ya ruhi anlarda onların seciye gösteren gidişleri ile düşüncele - rine nüfuz etmeli, İş çok değişmiş- tir. Osmanlıya bakın eski köylü artık pek zindedir. Şimdi yepyeni bir Türk köylü nesli var. Sakar - yada, Dumluda çarpışarak köyü - ne dönebilmiş Mehrnetçik köyde bunu duyarak yaşarken, ondan ayrılan maziye tapan arta kalan komşulara artık ehemmiyet ver - miyor, Yeni Türk köylüsü eski köy - lüye talkın veriyor ve anlatıyor, İ daha keskin... değil, Galiçyadan, Anafartalar kastan, beyin kavuran ateşli çöl- lerden koparak Sakaryada, Dum- luda çakmak çalan, şuurlu ve duygulu köylü Türkün ya kendisi ya kendi gibi yetiştirdiği çocu - ğudur. O köyünde mücadele ediyor, ve her gün yer kazanırken, ötede yatırlara inanan, yeşil sarıklarda keramet arayan, taputlaşmış ver onun mantıkı hayattan alınmış! Şimdi köy muhtarı eski ayan | iz | kinin öküzüyle yeninin onun ye - dan, damar donduran buzlu Kaf- | rine koymıya çalıştığı atlı sabanı Bugün seyahate çıkıyor 1932 dünya güzellik ecesi Ke- riman Halis H. Amerika seyaha vapurile şehrimizden hareket e - decektir. Seyahatin ilk merha - lesi Mısırdır. Keriman Hanım, Pireden ge - çerken, vapurun Pire limanında durmasından istifade ederek Ati- naya kadar gidecek, Türkiye se - firi Enis Beyi ziyaret edecek, ma- dam Venizelosa kart bırakacak - tır. Ece şubat nihayetine kadar Mısırda kalacak, ondan sonra da- vetli bulunduğu Laypzig sergisi - nin açılış merasiminde bulunmak üzere Almanyaya geçcektir. Mısırdan Almanyaya döner - ken Atina yolu takip edilecektir. Atinada kaldığı günler zarfında Türk - Yunan dostluğunun bir tezahürü olmak üzere Yunan sa- libinhmeri menfaatine bir balo ve- rilecektir. Keriman Hanım 7 martta, Al manyadan Amerikaya hareket e- decektir. Keriman Hanıma bütün seyahat müddetince pederi refa - kat edecektir. Terkos için Viyanalı mütehassıs geliyor ! Terkos ve şehir suları hakkında tetkikat yaptıktan sonra bir rapor hazırlıyacak olan Viyananm sa - bik sular müdürü M. Frans Fenle- re bu ayın nihayetine doğru İstan- bula gelmesi bildirilmiştir. — Mü- tehassısa harcirah gönderilmiştir. tehaselere artık ön ve söz vermi « yor. Bunu bu zaviyeden görmek, içinden sezmek ister. İnanırsınız ki inkılâp an'anesi elektrikli s0- kaklardan ziyade, ter ve toprak kokan köy ortalarında her gün biraz daha canlanarak yaşıyor. Bunün içindir ki inkılâp derinle - şiyor, yürüyor ve adım adım Türk mubhitini fethetmekle meşgüldür. Mazile istikbal hisaplaşıyor, ma - zinin ruh ve fikrinde derinleştir- diği kötü akidelerden bir türlü sıyrılamayanların inkılâba karşı derin bir susmaları vardır. Hâl$ Yesevi dervişlerinin, Birgüvi i mamlarının deruni hayatlarında biriktirdiği inanışlara bağlı kal - mış olan bu eskilerin karşısındaki yeniler, inkılâbın derin felsefesin- den ziyade iyilik ve yeni hayat gidişlerini hadesle (o sezerek yu - dum yudum içiyorlar. O Bunlar köylerimizde baba ile oğlun, ma- zi ile istikbalin (o muvaffakiyetle çarpıştığı bir çok örnekler göster- mektedir. Tarlaların dirilmesi, köyün di- rilmesidir. Aklın daha iyi erecek bir seviyeye erişmekte olduğunu bize eskinin kara sabanıyla köy yeni neslinin demirli sabanı, es - göstermektedir. Görünmiyen kud- rete İnanan babasına karşı susan yeni köylü çocuk gördüğüne i - nanmağa çalışıyor. Bü içtimai bir tekevvündür. — İktısadi tekevvün de bunu takip edecektir. Azizim Yakup Kadri Bey, işte (Yaban) bunun en canlı şahididir. Edirne ik küm edilen bir genç ei İMabikeme salonunda birdenbire düştü, Geçenlerde cigara kâğıdı ka- çakçılığı yaptıkları iddiasile ad - liyedeki dokuzuncu ihtisas mah - kemesinde muhakemelerine baş - "lanan Mustafa Efendi isminde bir gençle orta yaşlı bir kadmın ve kadının kızının muhakemeleri dün öğleden sonra bitmiş, hak - larındaki karar bildirilmiş ve bu sırada beklenilmiyen bir hâdise olmuştur. Davaya dahil bulunan kadınla kızı, Rum iken Müslüman olmuş- lardır. Annenin evvelceki ismi, Elisavi, şimdiki ismi (o Haticedir. Kızın evvelceki ismi Hrisola, şim- diki ismi muazzezdir. (Muazzez Hanım, on yedi yaşında, temiz ve oldukça zarif giyinmiş bir kızdır. Annesile o, mevkuf o olmıyarak muhakeme edilmişlerdir. Dün bildirilen karara göre, Hatice Hanım beraet etmiş, Mus- tafa Efendi altı ay hapse, Muaz - zez Hanım yaşı küçük olduğu için üç ay hapse mahküm olmuşlar - dır. Bundan başka, ikisinden 11 bin 700 kuruş para cezası alına - caktır. Mustafa Efendi, zaten mev - kuf olarak muhakeme ediliyordu. İk kle nba) bayıldı, ayılınca mahpusa götürüldü Muazzez Hanım mevkuf olmadı « ğından mahkümiyet kararile bir- likte, kendisinin tevkifine de ka- rar verilmiş, mahkeme salonuna serbestçe gelen Muazzez Hanım, aradan jandarma refakatinde tev- kifhaneye gönderileceğini öğre « nince, birdenbire irgilmiş, durdu- ğu yerde sendelemiş, yüzü sapsa- rt olarak ani surette boylu boyun- ca yere düşmüş, bayılmıştır. Derhal annesi, mübaşir ve ci- varda duran bir kaç kişi yanma koşmuşlar, kendisini yerden kal - dırmışlar, hâkim Refik Bey, salo- nun boşaltılmasını, adliye dokto- runa haber gönderilmesini em - retmiştir. Salon boşaltılmış, adliye dok- toruna haber gitmiş, doktor he- men gelmiş, Muazzez Hanımı muayene etmiş, ayılması için te- | daviye başlamıştır. Epey uğra - şıldıktan sonra biraz kendisine gelen Muazzez Hanımın, iki ha- | nm koluna girmiş, böylece ya - vaş yavaş yürüterek, Adliye dok- | torunun odasına götürülmüştür. Bir müddet orada dinlenerek baygınlığı geçen Muazzez Hanım sonra tevkif kararı (o mucibince tevkifhaneye gönderilmiştir. Sıra ile kaçakcılar Çakmak taşı kaçakcıları hem hapse hem para cezasına mahküm oldular | muhakeme altında.. Çakmak taşı kaçakçılığından maznun Yuda, kardeşi Nesim, 1 - ranlı Hüseyin, bakkal Sürmeneli Ilyas Efendilerin ve hem çakmak taşı, hem cıgara kâğıdı kaçakçılı- ğmdan maznun şişman oğlu uzun Yorgi Efendilerin muhakemeleri, dün adliyedeki dokuzuncu ihtisas mahkemesinde bitmiştir. Yuda Efendi üç buçuk, Nesim Efendi yedi ,Hüseyin Efendi yedi, Yorgi Efendi dokuz ay hapse mah küm edilmişlerdir. Ayrıca, dördü kaçak çakmak taşından dolayı 11,870 kuruş para cezası verecek- lerdir. Yorgi Ef.den, cigara kâğıdın - dan dolayı da 10,950 kuruş para cezası almacaktır. Küçükmustafa paşada bakkal Sürmeneli İlyas Efendi, bu işte hiç bir alâkası bulunmadığı anla - Amerika elçisi Amerika büyük elçisi M. Sher - ril bir kaç güne kadar Ankaraya gidecektir. —ğm Muhtelit mübadele komisyonunda ihti- lâflı meseleler Muhtelit mübadele komisyonu Türk ve Yunan mürahhasları arâ- sında halledilemiyen bitaraf mü - rahhasların hâkemliğine havale €- dilen elli muhtelit ihtilâflı mesele hakkındaki kararlarını hazırlamış- lardır. Bu kararların iki güne ka - dar iki mürahhas heyete tebliğ e - dilmesi beklenilmektedir. şıldığından, beraet etmiştir. Tütün kıymağa mahsus bavan Gebzenin Aydınlı köyünden Ah- medin tarlasmda tütün kıymağa mahsus havan bulunmuş, Ahmet mahkemeye verilmişti. Dün adliyedeki dokuzuncu ihti- sas mahkemesinde görülen mu - hakemesi neticesinde, bu havanm | tütün kıymak işinde kullanılacak halde olmadığı anlaşıldığından Ahmedin beraetine karar veril « miştir. Kaçak iskambil Kaçak iskambil kâğıdı bulun - durduğu iddiasile muhakeme edi « len polis Ali Rıza Efendinin mu « hakemesi dün adliyedeki doku - zuncu ihtisas mahkemesinde neti" celenmiş, Ali Rıza Efendi beraet etmistir. Abbas Hilmi Paşa Şehrimizde bulunmakta olan sabık Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa perşembe günü Pireye gide * cektir. Abbas Paşa Pirede bekli yen hususi yatına binerek i Fransaya hareket edecektir. 4 e öm Tayyare balosu Önümüzdeki perşembe akşamı Perepalas salonlarında verilecek Tayyare balosu için bir çok mües- seseler tarafından pek kıymetli e$- ya teberrü edilmiştir. Bu eşyanın bir kısmı, baloda çe" kilecek eğlenceli piyangolara kon” muştur. Diğer kısmı da kotiyon meyanmda dağıtılacaktır.