OSMANLI DEVLE l ÖLÜRKEN... ME. Muharriri : Celâl Nuri * İktibas, sakil, tercüme hakları mahluzder, R Bir mıktar bozuk, çürümüş beyin... 33 yıl devleti idare etti Mühim bir arkadaşım, kendisi- le dostluğu olan bir Avrupalı pro- fesörden naklen anlatıyor: — Darülfünun tarafından bir büyük İügatin yazılmasına memur edilmiştim. Böyle muazzam bir eserin vücude getirilmesi için ru- avinler buldum. Fazla olarak bu bapta malâmatr, ihtisası olanlarm bana yardım etmelerini rica için gazetelere fıkra verdim, ve, mat - buat vasıtasile ortaya bir kaç me- sele attım. Çok cevap geldi. Bunların ço - ğunu sepete emanet etmek iktiza ediyordu. Lâkin aralarında hiç ismini duymadığım bir zattan öyle ehemmiyetli bir cevap geldi ki hâyran oldum. Acaba muhabirim kim? Bir çok âlimlerin uzun sene- lerde halledemedikleri meseleleri bü meçhul zat kahramanca hallet- miş. Binlerce, belki Oo milyonlarca ciltlik kütüphanelerde yardımcı- larımızın bulamadıkları vesikala - rı bu zat bize bir bir gösteriyor... Tabii kendisine teşekkürler yaz- dım, ve, vakitleri müsait olursa filân gün bize çaya gelmelerini ri- ca ettim. Cevap: Teşekkürler. Benim bu- olunduğum yerden ayrılmam müm- ve falan günler siz bize çaya teş rif buyurunuz... Ben gittim. Gösterilen sokak ve numaradaki daire ne idi ? Bilir mi: siniz? Bir tımarhane.. Evet: Bir deliler evi. Bu zatın burada mü- © — dür, müdür maavini, dektor gibi © — birmemuriyette olduğun sar- dım. Muhatabımın ismini verdim; soruyorum. — Efendim, bu adamı göremez- siniz; çünkü zırdelidir! Hayretler içindeyim. Böyle â - lim bir zatı velevzır deli olsun görmek lâzım. Merakım bir kat daha arttı. Müdüre müracaat et - tim. İşi anlattım. —Öyle ise buyurunuz. Lâkin bu hasta bağırır, çağırır, ısırır, insa- nın üzerine hücum eder. Onun için, lütfen, yanında on dakikadan fazla kalrsaymız. Çılgın âlimin huzuruna kabul edildim. Gerçek - ten derya gibi engin ilmi var. Ya- nında bir çeyrek saai kaldım. Çok şükür ayıklık zamanı idi... ği Amiyane bir taksime göre deli - ler dört çeşittir: Deli, zrzm deli, vaz e deli... iki sene memleketin mu- kadderatma şeriksiz hâkim olan p AMA kelimenin tıbbi ma- © Ç pasiyle hakikaten deliydi. Hangı © Oksımdan?, Beşinci bir kasam açı, yoruz: Cahil deli. Ağabeysi be- >şinci Murat gibi olsa (yani zırde - li) iş kolaydı.. Saraym biri timarhane addedi - gin Mir ve oraya tıkılırdı. Lâkin Abdül- hamit ekseriya dürüst iş yapardı, plân kurardı, vezirlerinin kusurla- rını bulacak derecede iyi hareket ederdi. Bunun içindir ki süslü asır tahtında herkese galebe etti, Deli- ! nin bu kısmı pek fenadır. (Cahil deli) dedik.. Maksadımı- zı ispat edelim.. Abdülhamit yirminci asrın ba- şında padişahtı. Yirminci asır?. İl- min, irfanm, edebiyatın, san'atin, “endüstri,, nin bu derece münkeşif olduğu, telsiz telgraf, röntgen, in- filâk motörü, gramafon asri, Eins- tein'in nazariyelerini ortaya dök - tüğü bir devir. İşte, eski padişah, Edizon'ların Marconi'lerin muasırı olduğu bal- de bilği itibariyle çöl şeyhlerinden ileri değildi.. Evet! İrfan ve medeniyet eser - İ lerini görüyor; lâkin bir çocuğun, beş yaşında bir mahlükun görme- si kabilinden... Kocaman bir impa- ratorluğa konmuş; fakat idare il minin elifbasından bihaber. Kötü bir imlâ. Okuduğu, daha doğrusu okuttuğu munhasıran polis ro- manları ve hafiye jurnalları.. Di- mağında kofluktan başka bir şey bulunmıyan zenci harem ağaları ile çetrefil dilli çerkes karıların e- linde. Efendiliğinden menkul ve zirleri bep sabık uşaklardı, ağa lardı.. İsimleri lâzım değil, çünkü onları herkes bilir. Fakat kafası enirika ile dolu.. Tehayyüz etmesi kabil olan herkesi atlatmak en bi: rinci işi. Abdülhamit entrika ile tahtına geçmişti. Mithat Paşayı öldür - müsştü.. Onun içindir ki en büyük korkusu tahtından yuvarlanmak ve katledilmekti. Bu iki korku padişahın sinirleri- ni iyiden iyiye bozdu. Rüzgârm es- mesinde, Amerikada bir zelzele - nin vukuunda, Transwoal muhare- besinde, Çinde cümhuriyet ilânm- da kendisinin bal"ı, katli mukad- dimesini görürdü. Otuz iki buçuk senede bir gece olsun rahat uyuyamayan bir zaval- I.. Bu hastalığa Fransızca Manic de la Pedsecution, doktor Türkçe- sinde (daül - itisaf) derler. Hükümet sisteminin esası bu - dur. Millet, uzun müddet, bu has- talrk tarafından idare edildi. Tek adamın hükümetine ( Monarchie) derler.. Hayır, Abdülhamit idare - sine bu ismi veremem. Haydi garp kamusuna ben de bir kelime hedi- ye edeyim, Bu idare bir (Trelar- chie) kaçık hülümetiydi. Meselâ Almanya elçisi gelmiş. Tatlı tatlı görüşüyor. Lâkin padi - şah da birdenbire bozulmakta... ' Gözlerin feri uçmuş, eller terliyor. Vücut soğumuş. Padişah güçlükle lâkırdı ediyor.. O sırada ne oluyor- du; bilir misiniz?. Sultanhamidin önünden (Taif) hapishanesinin, Mithat Paşanın hayaleti geçiyor - Padişah hazırlanmış. Senede bir köprüyü veya denizi aşacak, eski saraya gidecek.. Peygamberin hır- kasını ziyaret edecek ve ettirecek. Herkes huzurdan geciyor, lâkin pa dişahın rengi boz uk.. Suratı asıl - mış.. Hep sabit bir noktaya bakı yor, ne düşünüyor: — Sultan Murat Çırağanda... Bu vazife, onun vazifesiydi.. Ben | gasıbım, saltanatım yalandır. Ya: | rın, yok yarın değil belki bugün, belki şimdi, Muradın târaftarları benim yakamdan tutacaklar; beni ! Çırağana, onu Yıldıza göndere - cekler.. Tezkereler bu gece bana değil, ona arzedilecek. Unutmaynız ki Abdülhamidin vücudunda otuz mecnun dedenin ruhu yaşıyor.. Kardeşlerini, yeğen- lerini, evlâtlarını katleden padi - şahların çılgın Sultan İbrahimle - rin, bepsinin varisi bu adam. Ve bu adamdır ki 3 Omilyondan fazla halka 30 seneden (ziyade hükmetmişti!. Milleti idare eden kendi iradeti, kendi meb'usları, ya İ hut kendi akıllıları değil, bir imsa- İ nm kafa tasınm içinde bir miktar çürük ve bozuk dimağ.. 5 5 #5 Sultanhamidin işlermde rttıralerz lık vardı. Bunun da sebebi, doğru dürüst düşünürken birdenbire gö - İ zünün önüne hayaletler çıkmasıy- dı. Şahidi olduğum bir vak'adır: | mam Yahya ısyan etmişti. Yemen vilâyetinin merkezi olan “San'â,, - yı zapt, vali ve kumandanı hapset- miş, saltanat sürüyordu. Padişahm telâşını tasavvur edi- niz. İmam kendisine halife ve pa- dişah, hem galip ve muzaffer hü- kümdar derken bir gün “Menaha,, kaza merkezini ve telgrafhane - sini basar, Abdülhamide şu telgra- fı çeker: “Efendim, münafıklar a- ramıza girdi. maruzatım vardır . . İ Galip bir düşmandan gelen bu i telgraf üzerine sarayda hayretle / karışık bir kargaşalık oldu. Büyük babam Cezairi Bahrisefit valisi A- bidin Paşa Yemen işleri için İstan- bula çağırılmıştı. Reislik ettiği komisyonda ben | kâtiplik ediyordum. Süveyşe yak - laşan bir vapur Hüdeydeye ge- acele vasıtayla alındı. Vapur için kanal ücreti telgrafla irsal kılındı. Biraz sabırdan sonra vapur göründü, demir attı, evrak saraya geldi. Tercüme komisyonu: Ebülhüda, | Arap İzzet, büyük babam.. Arap: | lar dikte ediyorlar, ben de yazı - yordum. Her dakika mabeyimciler ve siyahi müsahipler içeriye giri - ayak üstünde bekliyor! diye hey - eti sıkıştırıyorlardı. Tercüme sonuma geldi. Ebülhüda Efendi üstünü süpür- dü. Sakalını taradı.. Başına gayet ağır bir koku sürdü. Zarfm içine yerleştirdiğimiz tercümeyi aldı, nan Abdülhamit nerede?. Yok .. Ebülhüda Efendi kendisini kova - iyor, kuvalıyor, bulamıyor. Abdülhamit şeyh efendiyi ka « bul etmedi. Getirtilmesi için ka - naldan Hüdeydeye vapur, Mena - İ ha'dan Hüdeydeye asker müfre - | zesi gönderilen o mühim mektu - İ bu Sultan Hamit okumadı! O mek | tubu ki bir an evvel tercüme edil - | mesi için dokuz doğuruyordu. — Neden, niçin?. sebebini bana sormayı - | nız. Bu hususta sizin muhatabı - | nız olsa olsa pek muhterem dek - torlar olabilir, gene toplanmıya başland Silâhları a içir .Anlaşamamazlıkları dağıtmıya Fransi,, Nasıl ve ne suretle bildireyim?.., ? bütüm ri gönderildi. İmamın mektubu en | plânı muvaffak o CENEVRE, 3 (A.A.) — Silâhla | rı koruma konferansı, reis M. Hen derson tarafından dün açılmıştır. M. Henderson, silâhları azaltma hakkındaki umumi Oo mukaveleyi konferansın iki aya kadar kabul! etmesi temennisinde bulunmuştur. | Fransız mümessili M. Massizgli alâkadar hükümetlerin iki aydan beri uzun uzadıya tetkike vakıt buldukları Fransız plânı hakkında delillere müstenit mütalealar, ya- | hut isabetli ve açık tenkitler yürü- tülmesini rica etmiş ve demiştir ki: “Müzakere esnasında ortaya çı- kabilecek eksikleri tamamlamaya ve anlaşamamazlıkları dağıtmağı M. Pol Boncur pek yakında imkân bulacaktır. Bu işi bir neticeye bağ lamak zamanı gelmiştir. Fransız ' plânı ise bu meseleyi neticelendir- mek maksadını gütmektedir. Bu sözlerden sonra M. Massigli | Fransız plânmın başlıca noktaları- ni hatırlatmış, her devletin hususi şerait altında silâh kuvvetlerinde yaptığı tenzilâtla emniyet ve se - lâmetin — Sulhu yeni temeller üs tüne kurulması suretile — artıp kuvvetlenmesi arasmda çözülmez bir bağlılık bulunduğunu israrla beyan etmiştir. M. Massigli, sözlerine şu suretle devam etmiştir: “Fransız plânı hukuki vaziyetçe n e sölelmetiyii te: min edecek'bir'rejim dahilinde vl- mak şartile — beraberlik esasmı muvafık surette temin edecek bir rejim dahilinde olmak şartile —be raberlik esasına muvafık surette vücuda getirilmiştir.,, YY Gün doğuşu Gün hs Sabah namar Öğle samazı #efndi samaşı Akşım dümaze Ya m samazı irssak Se Yıla çeçen günler HAVA — Veşiltön askeri “rasat merkezinden. verilen malümata göre, bu- gün hava temamen kapalı ve garbi isti. | olacaktır. - Yağış ih“ ü sieklik en fazla O, en 47 $ derece, hava tasviki 762 milimetre idi i Radyoda ISTANBUL, — 18 den 1845'e ku dar 567-(nci Hanım ve Melek Hanım), 1845 ten 19,3) a kadır orkestra, 10.35 den 20 ye kadar ransızcr drees (müp- tecilere mahsus), 20 den 2030 a kadar Hazım Bey tarafından Karsyöz, 2040 dan 21 & kadar siz (Müterref Hanımi, kapıdan çıktı. Ayakta sabırsızla -| 2( den 2130 a kadar Hafız Ahmet Beş, i 21.30 dan 2730 a kadar orkestra, Ajans ve haberi, sanar ayan VAKIT Fevkalâde heyecanlı bir roman Suanalı Astımızın en meşhur ediplerinden Gerhart Hauptmann"ı | eseridir. Bir papazın fevkalâde heyecanlı, meraklı” coşkun aşkını, san'atkârane bir şekilde anlatır. f Tevzi yeri: Ankara eaddesinde inki” İl !âp kütüpanesi. Flatı 25 kuruş... j | i İN gi > ili İ rim. Basri Paşa zade İ Kemal r neşriyatı Ta r g .. . münkir |: lacaktır, deniyor !“* M. Massigli Fransanm alâkadi içi memleketleri büyük gayret ve ce di di göstermeğe davet ettiğini de | bhemmiyetle kaydetmiştir. Fransiz plânını “ hatırlatıyorlar ! £ CENEVRE, 3 (A.A.) — Silâh ları azaltma konferansının ilk iç manda M. Massigli Fransız plât gi nın havi olduğu umumi esasları | tırlatmış, bu plânın 23 temmuz 9' nı tarihli beyannamede kaydedil ç, neticelerin yerini tutmak değil € kat onları tamamlamak gayesi rç güttüğünü tekrar etmiştir. M. Massigli kontrol, hava naki K yatmın beynelmilel bir hale kon m ması ve silâhlanma masraflari ol tahdit edilmesi meselelerine Fra b sız murahhas heyetinin en büyi xe ehemmiyet verdiğini de söyledik & ten sonra beyanatına şu suretle r hayet vermiştir. “Silâhlarr azaltma hakkında y b i pılacak mukaveleye askeri bütçe €: lere doğrudan doğruya teallük et fi cek hüküm ve maddeler ilâve ed # memesi aklın almıyacağı bir ba İt reket olur.,, PARIS, 3 (A.A.) — Journal gı d zetesi silâh kuvvetlerini azaltım b konferansının tekrar açılıp faali d yete geçmesi münasebetile neşre tiği bir makalede ihtiyatlı ve iht Ö razlı bir lisan kullanmıştır. u “Bü gazele; KönTerans müzâKEr ». lerinin, Almanyanın intihâbat'di resi dolayısile tereddüt halinde k lacağı 5 mart tarihine kadar fai ç ve müessir bir surettee cereyan € demiyeceğini ehemmiyetle kaydi h mektedir. d Istanbul Belediyesi h Darülbedayi Şehir Tiyatrosu Temsilleri : i? Bu akşam ATAN BEL vi Üpereti Umuma Sarı Zeybek Operetinin son haftasıdır. $ Bir güne mahsus ös ! üzere pazartesi akşamı üç p delik piyes Renkli Fener o nacaktır. Teşekkür Bozüyük tapu memuru Mestala ni Devin vazifesine karşı gösterdiği sasiyet ve alâkava alenen teşekkür