kesil BEM A OSMANLI DEVLE ÖLÜRKEN... Muharriri: Celâl Nuri * İtibar, nakfl, tercime hakları mahfuzdar, Çok alaturka bir sefir Fazla alafranga bir evkaf nazın Bir insan asla tababet, eczacı - lık, kimyagerlik, çarkçılık okuma- sa ve; — Gangren olmuş bir bacağı hart hurt kesmeğe başlasa; — Bir eczahane açarak aklına gelen ilâçları karıştırıp hastalara satsa; — Bir lâboratavar ihdas edip madenleri, mayileri (o biribirine haltetse; — Vapurun makinesini tesellüm edip kendi keyfince işletse.. Buna, Avrupa maarifinin bize intikal ettiği gündemberi hükümet müdahale eder, Böyle bir işi gör- mek için lâzım gelen diplomayı göstermiyen san'at © icrasından memnudur. Fakat dikkat ediyor musunuz ?. Eski devirde devlet işlerini görmek için bir tahsil, bir şabadetname, bir staj aranmazdı., Meselâ kazalarda, ekseriya as- Ja okuması yazması olmıyan zapti- ye mülâzimi müddeiyumumilik işi- ni görürdü. Kaymakamların çoğu mektepten çıkmış değildi. Muta - sarrıflar, valiler arasında mektep- liler kaymakamlardan daha az- dı. Bundan başka bir işte mahir, yahut tecrübeli olanlar artık her işte muktedir addedilirlerdi. Kısaca bir hikâye nakledeyim: Berlin muahedesine göre Bulga- ristan Osmanlı devletinin mümtaz bir eyaleti idi. Oraya prens unva- nile bir beyin tayini padişahın hu- kukundandı.. Şarki oRumeli ise muhtar bir vilâyetti. Oranın vali « sini, hıristiyandan olmak üzere, padişah nasp edecekti. Bir Alman prensini Bulgaristan tahtma oturttular. Sonra Bulgar - lar bir küçük yürüyüş yapıp Şarki Rumeliyi zapettiler. Padişah ses çıkarmadı.İki eyalet birleşti.Babı- âli, hiçbir vakit, bu derece miskin- lik göstermemişti. Uzun müddet Babiâli prens Fetdinand'ın sıfatı- nı tasdik etmemişti. Sonunda bir takım karagözlükler oldu.. Abdül- hamit prense müşirlik rütbesini, Bu tevcihatı bir fermana rapt- etmeli.. Fermanı da büyük rütbeli biri Sofyaya götürmeli. Sebebini bilmiyorum.. Prens Ferdinand bu Fermanı pek halük, gayet na - muskâr, ziyadesile tecrübeli, lâkin yol4 çıkar, ertesi gün, maiyetile birlikie Safyaya varır. Büyük merasim olur.. Bu ciheti uzatmağa hiç lüzum görmem. © Bulgar beyi hazretleri kimdi? Bu ciheti biraz hatırlatalım: Ferdinand baba tarafmdan bir Alman prensidir. Ana cihetinden ise meşhur Fransız krahr Louis — Philippe'in torunudur. Hem Al - man, bem Fransızdır. O zamanki karısı (şimdiki çarın anası) pek maruf Bourbon — Parme haneda- nındandır. Bu iki aile hemen bü - tün Avrupa kral ve imparator ai- lelerile akrabadır. Karı, koca alaf- ranga teşrifatın bittabi ustasıdır - lar. Fazla olarak prens gayet atik, keskin, kendisini pahalıya satma- smı gayet güzel bilir ve gerçekten akıllı, ifratla diplomat biridir. Wezir paşaya tabii büyük ve res- mi bir ziyafet verirler. Gene tabii,ba ziyafette nutuklar söylenmek mecburidir. Prens Osmanlı müşürü ünifor- masmı giyer.. Yemeğin sonunda a- yağa kalkar.. Matbuu olan Osman- kı padişahını uzun boylu sena ©e- der. Onu karşı doğru yanlış duy - duğu büyük tabiiyet hislerini res- mi dille anlatır, ve: — Padişahımızım sıhhatine bar- dağımı kaldırıyorum; der.. Herkes şampanyayı içer. Lâkin mürahhas paşa şampanya içmek gibi kocaman bir günah irtikâp e- demiyeceğinden kadehine, daha evvelden, ıhlamur dolturtur. Biri şampanya kadehini, öteki ıhlamur kadehini kaldırıyorlar.. Paşadan nutuk beklemeyiniz. Prenses de kadehini kaldırır, paşayla tokuştu- rur.. Zavallı mürahhas bir iki ke - lime söylemek, hiç olmazsa pren - sese bir teşekkür etmek, onun gön- Jünü almak lâzım geldiğini düşü * nür.. Evet, bir iki kelime söyleme- li. Aynen şu sözleri sarfeder: — Toka, kokona's. Halbuki, o devirde,, Sofyada değil, Avrupanın en büyük sara - yında, an'aneleri en eski tarihi ai- leler nezdinde devleti (o hakkiyle temsil edecek adarılar yok değil - di.. o Bunlardan, meselâ, Turhan Paşa o zamanlar evkaf nazırıydı . Evkaf nerede, Turhan Paşa nere - de?. Bu zatm su katılmamış bir freakten farkı yoktu.. o İş hususu bertaraf. Lâkin ziyafet, balo ver: mek, ecnebileri oyalamak husu - sunda met areti fazlaydı. Bir gün kızlarağasma gitmiştim. Uzun boylu ağa efendi bitkin bir halde. Hasta.. Hep öksürüyor, hep dinliyor; ara sıra kendi lehçesiyle hastalıklardan bahsediyor.. İçeriye Turhan Paşa, ondan bi- taz sonra cemiyeti rüsumiye âza- sından Yusuf Ali Bey girdi. “İöğlen olmuştu.. o Uşaklar içeriye sofrayı getirdiler.. Ağa efendi #of- raya oturuyor, amma yemek yemi- yor. Bize yemek veriyor, yemeği- mize İimon stkıyor.. Meşhur ve yavan şakrabanlar - dan olan Yusuf Ali dedi ki: — Ağa efendimiz! Evkaf nazırı Turhan Paşa bendeniz sizlere ö- mür.. Ağn gülmekten katıldı: — İşte paşr.! Paşa nasıl ölür?.. Turhan Paşa: — İftira etme, Yusuf Ali Bey, işte ben buradayım, sağım... Yusuf Ali: — Yalan buyuruyorsun, paşam, Sen vefat ettin.. Ağa gülüyor. — Nasıl oldu; söyle Yusuf Ali Bey. Yusuf Ali Bey ağzımı açtı: — Ağa efendimiz. Turhan Pa - şa geçen gece vefat etti. Hepimiz Il | Fransızca olarak: Kaçakçılık mahkemedetevkit Tıbbı adli raporu,duma Davaları Yaşlı bir Hanım, dün tevkif edildi; ği ği rahatsızlığını teyit ettiğinden, mütekait Osman Nuri Bey serbest bırakıldı Adliyedeki ihtisas mahkemesin- de dün akşam üzeri yaşlı bir hanım | cigara kâğıdı kaçakçılığı iddiasile muhakeme olunmuştur. Yaşı altmıştan fazla olan Ser - vet Hanımın evi aranmış, bir oda- da bir mikdar cizra kâğıdı bu - lunmuş. Tutulan zapta göre, “ne yapayım? Aldığım maaş yetişmi - yor, geçinemiyorum. Bunlari ta - nrmadığım birisi getiriyor, ben de satıyorum, demiş. Servet Hanım, temiz, siyah bir çarşafa bürünmüş, kalın peçeli bir hanımdır. Kolunda atkısı, mahke- me karşısında durayordu. Sorguya çekildi, zabıtta yazılan ları inkâz elti: — Ben, böyle şeyler söyleme » dim. Memurlar eve gelince, aklım başımdan gitti. Hele cigara kâğıt- ları meydana çıkınca, büsbütün şaşırdım. Bende böyle şeyler yok- tu ki... Onları başkası koymuş, ben, evimin bir kısmını kiraya ver dim, bir katında oturuyorum. Kim koymuş? Bilmem ki.. Cigara kâ - ğıtlarını görünce, baygınlıklar ge- girdim. Servet Hanım, mahkemeye ma- ————ş—————— cenazesinde bulunduk. Paşayı Sul- tan Mahmut türbesine götürdük, gömdük; ağladık.. Gece yarısı, sesler kesildikten sonra, iki melek' paşanın karşısına geçtiler. Bildi * ğiniz sualleri sordular.. Paşa, — Je ne sais pas. “Bilmiyorum!,, diyordu.. Melek ler hiddete, gazaba geldiler. Müs- lüman halifesinin evkaf nazırı... Nasıl olur da müslümanca bilmi - yorsun?. Bize kâfir lügatinde ce - vap veriyorsun?. Diye paşayı faz- laca sıkıştırmışlar. Bütün camile - rin, medreselerin, tekkelerin, i- mam ve müezzinlerin, hacılarm ve hocaların işine bakan zat kabirde cevap veremiyor.. Münkir ve Nekir nam melekler gibi bizzat Cenabı hakka şikâyet ederler.. O da Turhan Paşayı hu zuruna celbeder. Paşadan sorar - İar, müslümanların vakfının hesa- bını isterler.. Lâkin paşa, Fransız- ca olarak, mütemadiyen ben bil - mem, ben Türkçe anlamam, ben müslümanca konuşmam! deyip duruyor. Bütün ahret halki hayrette. ... Derken huzura bir frenk melek celbederler.. Kanatir, koca şapka- hı, korseli bir melek... Soran soruyor: — Tercüman melek! Şu paşaya meram anlat.. Kendisini yer yüzü- nün halifesi, Allahm gölgesi ev - kafına nazır tayin etmiş.. Hesabı: nı isteriz.. Bunca yıldır müslümati- ların parasını ne yaptı?. Şaka edi- lecek zaman değildir.. Ya hesabı verir, yahut esfeli safiline iner. Turhan Paşa: biraz kırıtır. A - lafranga terbiyeye tevfikan iğilir ve pürüzsüz bir Fransızca ile der- İer ki: — Benim Türkçe bilmediği - mi, işe karışmadığımı, bostan kor- kuluğu olduğuğmu bilmiyor musu- nuz? Evkafın hesabımı benden de- ğil, muhasebeci beyden isteyiniz.. Celâl Nuri İm lm mama şam mlm mmm See m ma amala ra ğin azami Miyiz aamir mailime almam halleden aldığı ilmühaberi verdi. Bunda kendisinin böyle işlerle uğ- raşacak bir kadın olmadığı, hali, vakti yerinde, kendi halinde, afife bir hanım olduğu yazılmıştı. Müddeitumumi muavini Reşit Beyden mütaleası soruldu, “hanı mm tevkifini isterim,, dedi. Hâ - kim Refik Bey, tevkif kararı ver - di ve evdeki kiracı hanımla ara - mâ yapan memurlar dinlenilmek üzere muhakeme, ayın yirmi beşin ci gününe bırakıldı. Servet Hanıma hakkında tevkif kararı verildiği bildirilince, “siz bilirsiniz, efendim. Başüstüne!., dedi, jandarma refakatinde mah- keme salonundan çıktı. Osman Beyin tahliyesi Adliyedeki ihtisas mahkemesin- de, Beşiktaştaki evinde bir kaç bin tane çakmak taşı ele geçen müte - kait Osman Nuri Beyle bu çakmak taşlarını satmağa derece derece delâlet etmekten maznun bulunan ların muhakemesine devam olun- muştur. Bu davada, Osman Beyin veki- li, müekkilinin rubi zaafından, muhakeme noksanlığından bahset miş, bu hususta mahkemeye rapor göstererek, kendisine cezai mesu - liyet gelemiyeceğini ile ileri sürmüş- tü. Mahkemede; Osmün “> tbbi adliye göndermişti: Dün tıbbradliden ie rapor 0- kundu. Raporda, Osman Beyde “tasallübü şereyin,, hastalığı bu - lunduğu, “tedaii efkârı müşevveş,, olduğu yazılıyor, hafıza ve muha- kemesi bir görüşte salim intibaını vermekle beraber, esaslı tetkikte bariz tagayyürlere uğradığı neti - cesine varıldığı bildiriliyor ve va- ziyetin ceza kanununun 46 mcı maddesindeki ahvale uygun oldu- ğuna işaret ediliyordu. Gülhane hastahanesinden gelen cevapta da, Osman Beyin evvelce “tasallübü şereyanı dimağı,, den rahatsız olarak hastahanede yattı ğı ve tedavi olunarak çıktığı kay - dediliyordu. Osman Beyin Vekili Ethem Ru- hi Bey, tasallüp dimağa tesir edin- ce, muhakemede selâmet kalmı - yacağını izah ve rapora istinat e - derek, müekkilinin serbest bırakı- larak muhakemesini istedi. Hâkim Refik Bey, müddelumu- mi muavininin de iştirak ettiği bu isteğe göre, karar verdi, Osman B. serbest bırakıldı; Muhakeme, kaçakçılığa dair ih- barda bulunan Hüseyin Efendinin maznunlardan kunduracı Tevfik Efendi ile karşılaştırılması için ya- rın saat on dörde bırakıldı. Vinç Istanbul Beledi Darülbedayi Şehir Temsilleri * Eu aksam saal 21,30da yanıleybek yi Ke X Ufak | kadır Opereti (ilim me ll birk Umuma il Ba Als yaşmdan aşağı Ke twvatroya vabul ei —< Kacı söy Hale sin Bak 24 Kü sani Sah gkşamı "Türk - Yunan ardstleri nin ilk müşterek gala temsili ; OTEKELLO Gavrilidis e Othello Pazartesi 23 K. sam 76 Ramazan Gün doğuşu Gün isti Sabah Bamazı Öğle namazı ikindi Mamazı Aşım esmanı Ya sı amazı 18,49 sak 535 Yılın geçen günleri — *3 kalan m 24K. 71. Ramaz 7l9 1715 a 26 15.00 13 HAVA — Yeşilköy Askeri rasat kezinden verilen malümnta göre bügü kapalı olacak ve Karayelden rütgür Ür. akr yağınası da mühtereldir. ; mi Dün en fazla aecnklık 4, en azl co hava tazyikli ön 760 milimelre idi Radyoda | ——şşş. a İSTANBUL — 15 den 18456 m Vedik Rıza Hanım, 15,45 ten 10808 Orkastın, 10.85 ten 20 6 KAZAP dora mahsus), 20 den SÜ “gi katar Yesmri Asım Bey, 3030 dan kadar Safiye Hanım ve dnn 22,30 a kadar Orleestre; Ağına ve #4 haberi, anat ayarı, 22,30 dan 2480 n dar Darütlalim. Er # rom gelen i Basamssrnsszassesnesasam Matbaada akşani Genç galelerimizden Reşat Feyzi “Matbamde akşam, , isimi şir işer etmiştir. Dört formalik, arif bir içinde intişar eden bu öner oluz kadar ibüva elmekledir. “Matbaada akşam, senelerin en güzel gükleridir. tavsiye ederiz. Tevd merkezi Sühulet tüphanesidir. Yiatı 30 kuruştur. ilân Osmanlı Bankasının Galata, ni Cami ve Beyoğlu devairi bayramı münasebetile kânun ninin 28 ci cumartesi ve 29 wf Pazar günleri kapalı bulunacak tur. Teşekkür İstanbulspor birinci takımı! esaslı uzuvlarından Hasan B Cerrahpaşâ hastahanesinde vaffakiyetli bir fıtık ameliyati pılmıştır. Hasan Bey bir kaç kadar hastahaneden çi di Kendisi, gördüğü kolaylık ve katten dolayı hastahane operati lerinden Avni, muavinleri fa ve Galip Beylerle sertabip Ri tü Beye hararetle teşekkür ediyo ilânı Karaağaç Müessesatından : Mezbeha ve pay maballi iskelesi Özerine yaptınlacak olan ve keşif bedelleri cem'atnı 900 lira bu'unan iki adet ei İle kulla” bilir vinçin imal ve yerine vaz'iyle işler bir sürette teslimi kapali zarfla ve yirmi gün müddetle münakasaya konulmuştur. iba'e 7 Şubat 933 Perşembe günü saat 14 de Mürssesede yapılacaktır, Münakaşsaya girecekler teklif edecekleri fiatın yüzde yedi huçe ğu nisbetinde teminat akçesini makbuz veya mektep sütetile teklif mektuplanna lef edeceklerdir. Keşfini ve şartnamesini | girene İl Mİ yi w