ini. seni 1933 y v VAKI P'ın edebi Me x7 CANIM AYŞE Selâmi İzzet — Kararın kat'i mi? — Kat'i, Şimdi siz de gördü - Büz. Hakkım yok mu? Mısırlı dudak büktü: — Fena kız değil., Kemal bozuldu.. Dayısının Ay * Seyi sadece fena bulmaması onu üzdü. Ayşe harıkulâde bir kızdı. Ahmet bey gordu: — Beraber Mısıra gelmeğe ra - 2 musn?, — Razıyım... Kemalin sevincine payan yok -| tu. Nihayet bülyaları tahakkuk €- diyor.. Hakikat oluyordu. Baruni bey ilâve etti: — Çünkü Katerin Daragonu ik na cttim, Mısma gelecek.. Kemal sa“ece uzun bir : — Ya!... Dedi.. — O da fena kadın değ'l.. Gü- zel sevimli ve zeki.. Tahsili de iyi. Şu 'ransiz kadınlarının üstüne ko in olmaz vesselâm.. Ahmet Barıni bey bir nefeste Fi. 3sız aktrisi methederken, Ke - m düşünüyordu: “İle sersem adam.. Fransız ka - dının kart olduğunu farketmiyor - da, Ayşeye sade fena değil diyor.,, Nihayet sordu: — Benim evlenmem ne olacak? — Sahi.. Senin evlenme mese ler. de var.. Sabırsızlanıyorsun de » gil mi? Yarmdan itibaren kanuni muamleye başlıyalım.. Ben vapur- da lâzım gelen istidayı yazdım. Kemal iş adamıydı. Görülecek iş, yapılacak şey derhal görülüp yapılmalıydı. Fakat bu iş başkay - dı. Bu meseleyi adi bir 4 işi malak elemeği Dern ii ğaz etmekte mâne yoktu: — Henüz yorgunsunuz.. Bu ka dar acelesi yok.. —Aferin sana iki ayağımı bir pa puca koymuyorsun. Bu mesele ile gelecek hafta meşru! oluruz. Esa sen ondan sonra da gitmek fikrin- deyim. Uzun müddet İstanbulda kalmıyacağım. Vişiye, Dovile git- mek istiyorum. Kemal ses çıkarmadı. Ahmet Baruni bey gene Katerin Daragon'dan bahsetmiye başladı. Bu Fransız artistine hayran olmuş tu.. Bir kaç ay sonra, Kemal, dayısı- nın iki ayağını bir papuca sokma” dığına, bir daha ele geçmiyecek fır satı kaçırdığına pişman olacaktı. ei Is çrialiaşıyor Beyoğlu nikâh memurluğu hınca hınç dolu idi. Leylâ ile Cemalin nikâhları var dı, Binlerce gül, lâle, yasemin etra- fı süslemişti. Davetlilerin kahka - halarr çmlıyordu. Nikâh masasının bir yannda, nikâh şahidi kemal ile Ayşe yan ya na duruyorlardı. Bir şey söylemiyorlar, fakat iki- sinin de aklından ayni şey geçiyor du. Yakında, onların nikâhı bu ma sanm başında kıyılacaktı. Kaderin acı cilvesinin ne olaca ğını tahmin edemediklerinden iki sinin kalbinde de, bu yakın istik - balin neşesi, sevinci vardı, Nikâh memuru yerine oturdu. Kemal, Ayşenin elinden tutarak ilerledi. Sanki herkese: “İşte bu güzel kız benim nişan ım, canım, karım!,, demek isti - yordu. Herkesin gözü onların üstünde idi. | Yan yana; ideal bir çift teşkil ediyorlardı. Kemal uzun boyu, ge- niş omuzları ile, esmer, nahif Ay-| şeyi muhafaza ediyor gibidi. Ayse, gizli sevinci ile bütün bü - tün güzelleşmişti. Şefik Nuri Beyin etrafında her - keş fısıldıyordu: “Ayşe ile Kemal biribirlerine ne kadar çok yakışıyorlar!,, Ayşenin babası, bu sözleri duy- i dukça çatlıyor, surat asıyor, işit * memezlikten geliyordu. Ayşenin güzelliğini gördükçe, kızını zengin, parlak bir gençle ev lendirmek arzusuna kapılıyordu. # ? # Nikâhtan sonra Kâmile Hanı- mın büyük aparlmanına geldiler, Ayşe ile Kemal biribirlerinden ayrılmıyorlardı. Leylâ, Ayşenin | sırrını bildiği için, onlara bakıp! şeytan şeytan gülümsüyordu. Cazbant fokstrotla işe başladı. Çiftler dönmeğe başladılar. Bittabi Kema! Ayşe ile dans e » diyordu. Fokstrotu iki defa tekrarlattılar, Danstan sonra, Kenan bey Ke - male yaklaştı; — Daymızdan ne haber? — Geziyor. — Amma yalnız değil, — Ahbaplar mı bulmuş? - — Bir ahbap bulmuş amma, pir bulmuş., — Kimi? — Fransız aktrisini. Hergün v iigün de rast geldim. Otomobilde idiler, Sişliye doğru gidiyorlardı. Bir Hanımefendi bu sözlere ku- lak m'safiri olmuştu. Yaklaştı: — Benim bildiğimi siz bilmiyor sunuz gal:ba? dedi. Kenan bey sordu: — Siz ne "iliyorsunuz? — Çok şsy. — Meselâ. — Ahmet Baruni bey Katerinle eyleniyor.. Kemal itiraz etti: — Olamaz... — Siz benim deti”ime bekmız Daymız © akirizle evleniyor. — Garip bir şey olur. — Belki fakat evleniyor. — Kim söyledi? — Bizzat kendisi. — Nere?e? — Ferdi beyler geçen gün onun şerefine bir çay ziyafeti verdiler. Orada söyledi. Bu muhavere burada kesildi. Fakat Kemalin içine kurt düş - müştü. Ayşe yaklaştı. — Belma nanımı nasıl buluyor. sun? Belma, sefaret kâtiplerinden bi: rinin karısı idi, Kocası, Cemalin mektep ve sınıf arkadaşı idi, — Fena değil, — Amma Avrupada çok beğe - niliyormuş. /Deram sar) A Lepin'io Öümunün 9uncu yıl dönümü Sovyet konsoloshanesinde bu ak şam Leninin ölümünün dokuzuncu yılı münasebetile yalnız Sovyetle- re mahâuş olmak üzere bir müsa - | lanmış ve evlenmişlerdir. Bu yeni | Çarlık Rusları tamamile yerleşti- mere verilecektir. kimlik sznbibela ildem ee İ helde dayak atanların elinden a - İmiş; Cerfahpaşa hastahanesine y d Paye mma e KA Sabıkalı Medresedamından kurşun çalarken.. — Damda yakalanınca birisine bir demir vurdu ve kendi de yara andı Evvelki gece Hasekide bir hır » sızlık ve bir cerh vakası olmuştur. Arabacı Beyazıt mahallesinde otu ran sabıkalılardan İbrahim oğlu Mustafa evvelki gece saat üçe doğ ru Hasekiye gitmiş, Kavurmahane medresesinin üstüne çıkarak kur- şun çalmak istemiştir. Mustafa kur şunları elile sökemeyince cebinden bir demir çıkarmış, btınunla kur- şunları sökmiye başlamıştır. Gü - rültüyü medrese odalarında otu - ranlar duymuşlardır. Bunlar biri - birlerini sessizce haberdar etmiş: ler ve hırsızın kaçması muhtemel olan yerleri bir kısmını tuttuktan sonra diğerleri medresenin üzerine | sıkarak Mustafayı yakalamışlar - dır. Mustafa yakalanınca elindeki demiri kendisini kollarmdan tu - tanlardan birinin kafasma indir * miştir, Bunun üzerine medrese sa- kinleri fena halde kızmışlar, med- resenin üzerinde buldukları taş * larla Mustafanın kafasmı yarmış- lar, fena halde dövmüşlerdir. Bu arada Mustafanın kalbi üzerine bir de biçak saplanmıştır. Medrese üzerinde cereyan eden vak'âyı gece devriye gezen polis - ler görmüşler ve hırsızın imdadma yetişmislerdir. Mustafa baygın bir maznun olarak Saim, Osman, İb - rahim Aptüllah isminde dört kişi yakalanmıştır, &ibrıs müslümanları Ne istiyorlar ? Kıbrısta Lefkoşada intişar et - mekte olan (Söz) gazetesinde Kıb #18 müslümanlarının Lozan muahe- desinin Kıbrısa git kısımlarının hakkile tatbik edilmediğinden ba- his edilmektedir. Söz gazetesinin talep ettiği esas- tar, islâm evkafınm islâm cemaa - tine terkedilmesi, şer'i mahkeme - lerin ihdası, ve müftülerin intihap- Ie. nasbı keyfiyetidir. Kıbrısın İngiliz valisine verilen muhtıraya İngiltere tarafından ce- vap verilmiştir. Bu cevaba naza - ran İngiltere evkafın hükümet ta- rafından idare edilen kısın lehi - ne olarak hükümet tarafından ida» | re edileceği, halka tevdi edilemi - yeceği bildirildiği gibi şer'i mah - kemeler esasına muhalefet edilmi- yeceği de müzakereye zemin ola- bileceğini bildirmiştir. ingiltere hü kümeti siyasi ihtilâflara vesile teş - kil edeceği mülâhazasile müftü - nün intihapla değil hülcümet tara- fından tayini suretile mevkii işgal edebileceği hildirilmistir. İRİ #vlenme Geçenlerde nişanlandıklarını tebrik ettiğimiz, mütekait binbaşı Âdem Beyin kızı Darülfünun me- zunlarından o Hürriyet Hanımla, Almanyada tahsilini ikmal eden güzide muallimlerimizden Osman Faruk Bey evvelki gün Âdem Be- yin Kalamıştaki evinde (nikâh - aileye sonsuz sandetler dileriz. Sırbiy gayeleri Diktatör idaresi Hırvatlar, Sırplık hegemonyası Dünkü sayımızdan devam ve son Bu hâdiseleri takip eden Fran- sa hükümeti krala bir an evvel ta- bil ve meşruti vaziyeti iade ile mil- lete hükümetin maliyesini kontrol edebilecek şeraiti ihdas etmesini tavsiye etti.. Malâmdur ki Yugoslavya haki minin bütün devlet işlerinde üç şahıstan mürekkep iki grup müşa- viri vardır.Bunların bir grupunu 3 jeneral diğer grupu da sabık radi- kal fırkası siyasiyonundan üç ki- şi teşkil etmek'edir. Kral Fransa- nım bu tavsiyesi üzerine müşavir- lerile temastan sonra millete hür riyetinin iadesi tavsiyesini yerine getirmekte tereddüt etti. Müşa - virleri kralı böyle bir fikirden u « zaklaştırmak için ellerinden gele- ni yaptılar. Çünkü millete hürri - yeti bahşedildiği takdirde hükü - meti bugünkü ağır vaziyete düşü- ren bütün kabine erkânı ve bil - hassa Maksimoviç, Nikola Uzu - noviç ve Milân Sreşkiçten müte - şekkil siyasi müşavirlerin hayat- larr mevzuu bahsolacaktı, Yalnız Fransa hükümetine karşı mahcup olmamak için bu müşavirler krala zahiri parlâ - mentarizmin tatbikını tavsiye et- tiler, Bu teklif hükümdar tara » fından da tamamile kabul olun - du ve işitilmemiş ve tarihte şim - diye kadar görülmemiş bir şekil - de milletin arzusunu taklit ede - rek 3 eylül 1931 de bir gösteriş - ten ibaret olan intihabatı icra et- tirdi. Fakat bu meclis de bugün ne hükümete, ne de millete faydalı | olamamıştır. Ve on aylık hayatı esnasında otuz günden fazla ça - | lışmamıştır, Hakikaten meclisin millet için bir gayesi yoktu, Kral arzusu ü- İ zerine R. 5, D. K. namı altında güya bir Yugoslavya fırkası ola - rak meydana çıkan bu fırka dik - talörlük idaresinin yaptığı işlerin bütün mesuliyetini kabul edecek- tir, Ayni zamanda bu meclisin bir vazifesi de bütün ecnebilere ser- best ve meşruti idarenin memle- kette iade edildiğini göstermekti. Tasarruf maksadile bazı hare - ketler yapılmış ve bu arada kü- çük memurların maaşları da bir hayli azaltılmıştır. Hallâ gene ta- sarruf maksadile bir çokları da işlerinden çıkarılmışlardır. Fakat diğer taraftan idarenin dostları için yeni nezaretler, yeni memu- riyetler ve yüksek makamlar ih - das edilmiştir. Ayni zamanda fa- sılasız icra edilen resmi geçitler, resmi kabuller ve merasimler için bol bol paralar dökülmektedir. © Memur kadrolarında yapı - lan tenkihat ta yalnız Hırvat ve müslümanlara tatbik edilmekte - dir. Tasarruf bahanesile işlerin - den çıkarılan Hırvat ve müşlü - İ alılar i törler resmi deirelerde yaptıl yasetlerini devam ettirecek bütün yeni Sırbistan müm 1918 senesinden evvelki yani Si tuko vaziyetinin tamamen t sinden ibaret olan kararlarını el kârı umumiyeye ilân etmişlerdir. prensleri Milo olduğu halde . leketlerinin istiklâllerini arzu et tiklerini bir çok beyannameleri ilân etmişlerdir. i lavyanın manların yerine ise yeniden me - mur alınmakta ve bunlar da he « müz işsiz olan Sırplardan ve Çar- lık Ruşlarından seçilmektedir. Bu suretle memleketteki işsiz Sırp ve rilmiştir. Devlet işlerinde bulu » olduğu alenen görülmektedir. kü daha bidayette Sırplar bi Yugoslavyanın teşkilinde ga; mimi hareket etmişlerdir. vaziyetinin tetkiki pek nazik b mesele haline gelmiştir. * ın siyasi ve ruhu ve müs'ümanlar, . nan Çarlık Rusların adedi 32 b den aşağı değildir, Bunlar Sırplar rm en emniyetli ve ( salâbiyetti ir unsurunu teşkil etmektedir. Rus » lar da Sırplar nazarındaki m lerini çok iyi bildiklerinden yeni Sırbistanda istedikleri gibi ü» küm icra etmekte Hırvat ve müs- lümanlara karşı şiddetle ha etmektedirler. Hırvat ve Müslümanların mesi ve takip edilen rejim d tin ittihadını parçalanacak vaziyete getirdi. Ve devlet n yesinin ekonomiye gayri mu bir şekilde idaresinden dolayı gayri kabili içtinap bir iflâsa sev ketti, Umumiyetle 6 Kânunusani da başlıyan örfi idare kaldırılm değil, bilâkis yalancı bir millet mi messilliği altında teşdit edilmiş » tir. Krali idarenin mutlekiyeti ya parlâmentodan müstakil kendini gayet iyi göst Krali idare el'ân bütün işlerini meclisi meb'usana 60 ğa lüzum görmeden yapıyor v. böyle bir izin almağa kat'iyyen ih tiyaç duymıyor. Meclis de bu vazi yet karşısında ne bu idareden ne de nazırlardan hiç bir şey sora mıyor ve onları mes'ul tutmak gi « hetine gidemiyor, Çünkü .nazırlar yalnız krala karşı mes'uldürler, © Bunun için kral idaresile mel ve Senat araşında, biribirlerile & ması menneden, öyle hir vardır ki millet vekilleri ve $ Zİ hüki müdahalelerde hiç bir otorite w kudret gösteremiyorlar.. Bu da b zevatın idare sahipleri n : yalnız bir hayal ve bir şekild baret olduklarını gösteriyor. Bugünkü kabinenin si sin tamamen sukut etti meb'us ve Senatörler mill züne çıkabilmek için dört na ayrıldılar. Fakat haki kimse kimseyle değildir. Kabine milletin ve hakiki mümessillerinin tarzı idareyi tepdil edemediği gib hükmü de elinden bırakamıyor, Ve hayatları pahasına meş'um nilletir devleti aleni bir felâkete sü yecektir. Sabık Hırvat mümesşilleri Karadağlılar da Bütün bunlara nazaran Yu bir sukut Bunun için Yugosla vyanm ös