Boşa giden su (e ey m al İki mülkiye müfettişi teftişten avdet ediyorlardı. Beygirlerin ü tünde kasabalardan, köylerden, nahiyelerden geçtikten sonra Kı - zılırmağın mensabıma doğru yol almaya başladılar. Tam bu büyük nehrin şiddetle aktığı bir noktada durarak muazzam manzarayı sey- re daldılar. O sırada yanlarından bir köylü geçiyordu. Müfettişleri gaşi içinde görün - ce: — Ne guzel su değulmu beyim? Dedi. Müfettişler başlarmı sal - lıyarak tastik ettiler. Köylü devam etti. — Neye yarar, bu kadar su bo « şuna gidiyor, istifade eden yoh. O zaman müfettişlerden birisi dayanamıyarak sordu: — Sen su mühendisi misin, yok- sa elektrik mühendisi mi — İstanbulda sütçüyüm. .p ... Adilin alış verişi Küçük Adil köşedeki turşucu - dan turşu alacaktı.. — On kuruşluk turşu... Amma liranm üstünü ver, bozuk paramız vok. Turşucu hemen çocuğun elinde- ki kâseyi alarak turşuyu doldur - du: — Verde bozalrm! Lira nerede küçük bey?, — Kâsenin içinde.. | — Baksanıza matmazel.., — Ben matmazel değilim .. — Atfedersiniz beyefendi diyecektim , — Ben beyefi İlm, Evli bir ka Kazanmak korkusu Lise son sınıftaydılar.. İskambil oynıyacaklardı. Birisi dedi ki: — Bir paket cıgarasıma Oyni - yalım.. — Hayır, cıgarasma oynıya - mam... — Neden?. Kaybetmekten mi korkuyorsun?.. — Hayır kazanmaktan... Elim bir ziya İki ahbap konuşuyorlardı: — Ne derece müteessir olduğu- mu bilmezsin.. Bana yüz lira borç veren aziz bir dostumu kaybettim. — Öldü mü?. — Hayır, fakat yüz lirayı iade etmeye mecbur oluyorum.. yg İl ls Km Eda Hi ni Km Ahmet Fevzi İzmirli bir gençti, Babası zengindi.. Fakat Amerikan kollejinden diploma aldıktan son- ra ona on para vermiyordu. — Bir iş sahibi ol, artık haya - tını kazan !.. Ben sana ölünciye ka- dar bakamam ya... Diyordu.. Ahmet Fevzi - birkaç yere baş vurdu.. Banka, ticaretha- ne, hükümet memuriyeti, her şeye razıydı, amma, bulamadı.. Nihayet babasına: — Bana küçük bir sermaye ver, komisyonculuk yapacağım!.. Doğrusunu isterseniz Ahmet i Fevzi biraz hovarda ve zevkine düşkün bir gençti.. Amma o güne kadar ne kumara, nede kadına düşkünlüğü görülmemişti.. Baba sınm verdiği beş yüz lirayı güya komisyonculukta yedi bitirdi. 'Tam yirmi beş gün sürmüştü, ge- ne meteliksiz babasına yalvardı . , Fakat bu sefer para stmedi.. Ar - tık babası ona on para veremiye - ceğini söyleyince annesinden gün- de yarım lira, bir lira koparmıya başladı. Böylece de beş on ay ge- çindikten sonra baktı ki olacak gibi değil, Amerikada bir ticaret mektebinde tahsil gören eski bir mektep arkadaşının yazdığı mek- tuplardan cesaret aldı. Babası - Da: — Baba, dedi, ben Amerikaya gideceğim ve zengin olarak gele - ceğim!.. Öyle azimkâr, öyle cidi, öyle cesur görünüyordu ki babası razı oldu, yalnız annesi evlâdından ay- rılmak istemiyordu.. Amma oda kocasmın sözlerine tabi oldu ve Ahmet Fevzi yol parasından başka bir de üç yüz lira kadar para ala - rak Amerikaya yollandı.. »» Amerikada Salih Ahmet Fev- ziyi muvakkaten kendi pansiyo- nunda yerleştirdi.. Ona Nevyorku tanıtacak, ticaret âlemini göstere- cek, memleketin o muallimleri ve talebesi delâletile belki bir iş bu « lacaktı., Sıcak bir yaz günüydü. Bir plâj âlemine girdiler. Mahşer gibi kala- balıktı.. Kadın, erkek ve çocuğun VAKTT yy gg ray yy m ll yl pazar tatilinden istifade ederek toplandıklar bu deniz kenarında Fevzi ile Salih Bey müşkülâtla yer buldular. Fevzinin maksadı denize gir - mek, yıkanmak değildi... O Ame-| rikanın meşhur kadınlarını daha yakindan görmek niyetindeydi. Bu | arzusuna nail oldu.. Hattâ bol bol | nail oldu.. Çünkü kumlarm içinde yanı başında oturan kadınlı erkekli bir ! grupla eğlenceli bir bahse bile da: | larak tanıştı. Bir balık gibi yüzme bildiği için denizde onların naza- rı dikkatini celbetti. Bu sayede genç, sarışın bir ka - dınla işi ilerletti. Ona yüzme usul- leri hakkında izahat verirken: — Siz cenublu musunuz?. Sualine maruz kaldı.. “Hayır Türküm.,, dediği zaman kadın o derece hayret etti ki Fevzi bir ara bir çok ümitlere düştüğü bu müsa- habeden birdenbire ümidini bile kesiyordu.. Fakat öyle olmadı... Genç kadın ona adresini verdi ve — Evetlama ona çok paha- lıya mal oldu. — Tabit.. Her esör eskidik- çe kıy.netleniyor. — Ben sana ne söyledim, hani yumurtalar ? — Sana zahmet olmasın diye ben yolda kırdım. mag na yg an em En a yg an MEM aa yanl mayi m 0 Sy yl yy il N ii arkadaşiyle çarşamba günü için onu çaya davet etti.. » # # Mis Meri ismindeki bu genç kı: zın kim olduğunu tahkike bile lü- zum görmediler... Fakat onun ka - pısındafi içeri | girdikleri hayretten dona kalacaklardı.. Bu- rast bir saraydr “ve Mis “Meri bir milyonerin kızıydı. Salonda Mis Meri Fevzi ile ar - kadaşını hararetle karşıladı. Mi - safirlerine takdim etti. Türk oldu- ğu, fakat İngilizceyi bir Amerika- İı gibi konuştuğunu ilâve ettiği za- man herkesi alâkadar etti.Fevzi ile konuşmıya can atanlar arasında bir genç Amerikalı: — Tebrik ederim, dedi, Mis Meri sizinle çok alâkadar oluyor. Bir de dansta muvaffak olursanız işiniz iştir.. Fevzi bir şey anlamadı. Genç Amerikalı söylemek istemedi.. Fa- kat nihayet ısrara dayanamadı; — Mis Meri için belki yüz tane talip vardır.. Bu zengin ve güzel , Kızı kim istemez?. Amma o hoşu- na giden beş on gençle ancak bir iki defa dansettikten sonra kararı- nı verecekmiş. Şimdiye kadar a- yırdığı gençlerin hiç biri dansta muvaffak olamadılar.. Bunlardan birisi de benim.. Fevzi iptida pek hoşuna giden bu mükâlemenin son kısımlarını işidince bütün ümitlerini kaybet - ti. Çünkü dünyada en az bildiği şey yemek yapmak ve dansetmek- ti, Dans başladığı zaman Fevzi şa- pa oturmuştu. Fevzi çar naçar Mis Meri ile dansederken hemen herkesin ken- disini süzdüğünü farkdince büsbü- tün şaşırdı. Genç Amerikalı kızm ayağma belki üç defa bastı.. Reza- let... Fevzi kan ter içinde Misin sarayından ayrıl dr.. Bir hafta sonrası için kendisine bir davetiye geldiği zaman hayret- le sevinç arasmda şaşırmış kalmış» tı. Çarşamba gününü iple çekti... Ve salonda Mis Merinin kendisini | na şu telgrafı çekti: daha büyük bir hararetle karşıla - ması ümitlerini on misline çıkart | bir milyoner kızıyla ev! Aİ Cömert mi ? Kocalarının — âlicenaplığındas ve cömertliğinden bahsediyorlar * dr. İçlerinden birisi dedi ki: — Benimkinin eli o kadar açık" tır ki. Geçenlerde ona bir paket çi“. i kolata getirdim,bir tanesini yedi, ö:” tekileri olduğu gibi bir dilenciye verdi.. Dilini çıkar! Küçük Fikriye hastalanmıştı, A“: teşi vardı.. Annesi doktor çağırdı. Doktor örasmı burasını muaye" ne ettikten sonra Fikriyeye dilini çıkarmasını söyledi.. Fikriye kü * çük dilini bir parça uzatınca dok- tor: — Büsbütün çıkar kızım!.. Dedi. Ozaman Fikriye nemli gözlerini annesine dikerek: — Büsbütün nasıl çıkarayım, anne, dilim ağzıma bağlı... Beş perde Genç muharrirlerden biri Darül- bedayie beş perdelik bir piyes tak» dim etmişti.. Eserinin oynanıp oy» namıyacağını üç beşay beyhude sordu.. Nihayet bir gün rejisör ona haber verdi ki: — Tetkik heyetinde beş âza vardır. Her biri piyesinizin bir. perdesini atmakta ısrar ediyor. 4 — Senin yanında kendimi yirmi beş yaşında sarıyod” rum. — Halbuki o kadar görür” müyo'sun. —şm an mıştı.. Ona bir hafta evvel Mis Mer ri için izahat veren genç: — Tebrik ederim, muvaffak o” dunuz!., — Nasıl muvaffak oldum, ne 4* nuvaffak oldüm?. ii. —Dansta... — Peki amma ben dansetmesi” bilmem, o kadar ki matmazelin * yağına bile bastım.. i muşsunuz ya!.. Mis Meri sizin pi hareketinizi kasti sanıyor V€ defa bastığınız zaman “geyiy” rum,, , ikincisinde “şiddetle seri” yorum,, , üçüncüsünde “son dee? rece seviyorum,, demek i kani bulunuyor.. Şimdi sen se er kızı Mis Merinin nişanlı#* caksın.. i pi Fevzi bu teklifi Mis Merini” gesi” zından da işidince bayanl di. Bir ay sonra büyük babe” sarayına yerleştiği zaman e ai wv “Muvaffak oldum ve