10 Kânunusani 1933 ee VAKIT'ın edebi tefrikası e CANIM AYŞE Selâmi Izzet sağdı. Kemale hüsnü kabul gös- terdi. Hafta başları Kemali, ev - lâdını bekler gibi bekliyordu. Ayşe, henüz bebekti, ; Kemal, bu büklüm büklüm saçlı, kıvır kıvır esmer kızı kar - deşi gibi sevmiye başladı. Kona - ğa geldiği zaman en büyük zevki Ayşe ile oynamak; onu oynat - mak, güldürmek, eğlendirmekti. Mektepte de arkadaşları onu çok seviyorlardı. Kemal şık, za - rif, dürüst ahlâklı bir genç ola - rak yetişiyordu. Babasına ben - zememek için, bu korku ve endi - şe ile nezaketini, namus bakkın- daki düşünce ve telâkkilerini if - rata vardırıyor, bu (hususlarda hiç kimseye, hiçbir o müsamaha N10 Bu, ne müthiş, ne işitilmemiş, ne tüyler ürperten, nefret uyan - dıran bir facia olmuştu. Kemal, o zaman çocuk dene * cek bir yaşta idi. Ondan gazetelere saldırmıştı. Fakat bütün bunlara rağmen, Kemal muhakeme safahatını ta - kip etmişti. Mahkemede söylenen sözler - den, şahitlerin ifadesinden, avu - katların müdafaa ve ithamların - dan, müddeiumuminin cümlele - rinden pek bir şey anlamıyor, meseleyi vazıh bir şekilde, mü - fekkiresinde (o canlandırıyordu. Amma; gene kalbinde bir eza, de- rin bir yara acısı hissediyordu. Babasının hâkim huzurundaki hali gözlerinin önüne geliyordu | göstermiyordu. Reis hükmü söylediği zaman, Askerliği ile hukuku ayni za - manda bitirdi. Kemal on beş sene mahkümiye * tin ne demek olduğunu tamamiy- le kavrıyamamış, fakat buna rağ- men, bu mahkümiyetin dehşetini anlar gibi olmuştu. Bir daha babasının yüzünü görmemişti. Yer yüzünde kimsesiz kalmış- Avukat mı olacaktı ?, Herhalde, adli bir mesleğe in- tisap etmesi makuldü. Fakat Kemal bu (meslekten, kendini cezbeden adliyeden uzak Taştı. Adliye koridorlarında baba - sının feci hatırası (o vardı. İhtiyar hâkimler, eski kâtipler, kıdemli mübaşirler, bu katil hadisesinin fecaatini unutmamışlardı. Koridorlarda dolaştıkça kula - ğına: — İşte katilin oğlu! Dedikleri gelecek. Bir dosya tı. Mısırdaki dayısı Ahmet Rah - mi bey, çocuğu yanma aldırtmak istememiş, katil babanın oğluna yüz çevirmiş, yalnız pek az bir para göndermekle iktifa etmişti. Kemali bir gece yatısı mekte- bine verdiler. VAKIT Fakirtalebe Lokanta açılamı- yor, yiyecekleri temin ediliyor Halkeyi içtimai muavenet şu - besi, yüksek mekteplerdeki fakir talebeler için bir lokanta açacak- tı. Lokantanm hazırlıkları uzun süreceğinden şimdilik talebe lo - kantasının açılmasından vazge - şilmiş, fakir talebeleri doyurmak için başka bir şekil bulunmuştur. Bu işle uğraşan içtimat muavenet şubesi reisi Müştak Bey dün şu izahatı vermiştir: “Mektepleri toplu bulunduğu bir semtte bir talebe lokantası aç- mak şubenin esaslı gayelerinden biridir. Fakat bir çok talebeleri alabilecek bir bina bulmak, sonra lâzım gelen tesisatı yapmak bü - yük bir zamana mütavakkıf ol - duğu gibi bir hayli masrafı da i- cap ettirmektedir. Diğer taraftan tahsilde bulunan fakir talebenin yemek ihtiyaçların bir an evvel temini zarureti vardır. Esaslı bir tedbir almmora kadar talebeye Sirkecide ve Beyazıttaki muhte - lif lokantalarda serpiştirme sure- tile ve birer karne mukabilinde günde bir öğün yemek yedirmeyi kararlaştırdık. Fakir talebelerden manasile yersiz ve bakımsız olan talebele- re yurtta ayrıca birer akşam ye - verdik. Sirkecide Şen lokanta sahibi Mehmet Bey böyle bir teşebbüs « yurtta yatan ve her meği verilmesine karar acuze durmaktadır.) reye gidiyorsumuz? sı açmış, oraya gidiyoruz. biz'de burada bekliyelim! (Hacıyvat gider.) ra kırk yıl işin rast gitmez! Karagöz — (Kendi karısma) Mahalle kavgası Yahut LE Bir yıldız vi namzeti (Perde açılmea Hacıyvat 801 - da... Karşısında genç ve şık bir kadın, arkasında da altmışlık bir Hacıyvat — Vay efendim, vay efendim, vay efendim! Vay be - nim ruhurevanım, servi birama - bir çekirdek, nereden gelip, ne- Genç kadın — Haberiniz yok mu Hacıyvat Çelebi? Gazetenin biri sinema yıldızlığı müsabaka - Çelebi! Lütfen siz haber (verin, Karagöz — (Pencereden ba - karak karısma seslenir): Abla! bak bize misafir geliyor, kapıyı Koca karı — (Karagöze ba « karak) Herif galiba bizi birileri- ne benzetti. Aman nede ne su - ratsız, gudubat herifin biri. Kız, sakm yüzüne bakayım deme, son- Abla, bak gördün mü? Sen halâ beni beğenmez, pinpon herif! di- Sayıfa 5 ER </ EZ sana tenezzül etmez ki... Oğlu mun cepleri bugüne bugün Ro man Novaroların, Greta Garbola. rm Brigit Helmlerin k dolu!, . Kocakarı — Benim (kızım cepleri de Moris (o Şavalyelerini Jorj Bankrofların fotoğraflarili lebalep! Karagözün karısı — Hayd haydi.. Moris Şavalyeler, Jo Bankroflar, kim, senin ki kim? Düztabanla Bastıbacaktari ne haber? Onlar bile senin kızı nin yüzüne bakmazlar! Kocakarı — Haltetmişsin sen şimdiye kadar benim kızıma çı kan talipler elele verseler bura dan Şişlideki film (fabrikası bulurlar. 4l Karagözün karısı — Benim luma çıkan talipler de el verirlerse buradan Holivuda uz: nırlar. Kocakarı — Ah, ah, ah!... nerde şimdi o, Ferhada yedirdi ğim lokma? Karagöz — Olsa da yesek de" dil mi? Karısı — Alık herif, ben demedim mi, bu karı afsuncu d ye! Bak, vaktile Amasyada âşık Ferhada yedirdiği afsunlu lokn dan bahsediyor. Karagöz — Afsunlu mafsun * lu, bu parasızlık zamanında olsa 7 da bir tepsi atıştırsak! Kocakarı — Siz dun edin, in- şallah kızım yıldız olsun da ben ye alay edersin! Halbuki elâlem bak nasıl methediyor. Karısı — (Pencereye koşa « ten haberdar olunca şubeye mü- racaat etti ve çok mutedil bir fi- atla 60 talebeyi her gün doyura - aradığı zaman ona sanki soracak- lardı: “sir Babanızm dosyasını mı a- Bir gün mektebe Şefik Nuri bey geldi. Şefik Nuri bey, aile dostu idi. Kemal, Şefik beyin eline” doğ- ta cağı taahhüt etti. Yazın Jokan- | rak) Kimmiş © elâlem bakayım! | size yalnız lokma değil, kadayıf ne ör rr 2 vr arm raşel riyali ya il Mmuştü. Mektebe gittiği gün, görüşme salonunun kapısından, zayıf na - hif, mahzun tavırlı, hüzünlü ba - kışlı, boynu bükük duran, çocu - ğun girdiğini görünce, yeisli bir heyâcana kapıldı. Bu mahzun, boynu bükük çocuğa karşı, yeni bir muhabbet duydu. Bu biçare, masum (yavrunun gönlünü almak, onu mes'ut et - mek, insani bir vazifeydi. Şefik bey bu vazifeyi yapmıya karar verdi. Kemale hayatın saadetini tat- tıracak, ona öksüzlüğünü unuttu - racaktı, Çocuğu öptü. Uzun uzun ko - muştu, Sordu: — Mektepten memnun mu - sun? — Memnunum efendim. — Cumaları ne yapıyorsun? Kemalin boynu bütün bütün büküldü. Gözleri yaşardı. Dudak- ları titriyerek cevap verdi: — Hiç. Şefik bey de Kemal kadar müteessir oldu. Onun da sesi tit- redi: — Bundan sonra cumaları ba- rise gitti. Pariste yaşadığı hayat, ömrü - nün en mes'ut zamanı oldu. Üç sene kaygusuz, endişesiz, düşüncesiz yaşadı. Pariste babasını bilen yoktu. Kimse onun katil oğlu, hem de karısını öldürmüş olan bir katilin oğlu'olduğunu tasavvur bile et - miyordu. Fransız arkadaşları, Kemali pek çabuk benimsediler. Kendi - ni yabancı muhite sevdirdi. Kemale, bu zeki, çalışkan, dü» rüst türk gencine, bir çok fran - sız aileler kızlarını vermek iste - diler. Bunlar da Fransanm tanınmış aileleri idi. Böyle bir izdivaç Kemalin lehine olurdu. Fakat Kemal kabul (etmedi, bir ecnebi ile, ecnebi bir diyarda oturmak işine gelmedi. İçinde vatanının danssılası vardı. > İstanbul gözlerinde tütüyor - dı Katanala kavuştuğu gün asıl saadete kavuşacağını hissediyor- du. Amma bu hissinde aldandığı- na gel olmaz mı? nı, İstanbula ayak bastığı ilk ge- Kemal, hayatında ilk sevinci | ce anladı. o an duydu. (Devamı var) Heyecanla sordu; — O gece sizde mi kalaca -İ” mearet odasında İstanbul Ticaret Odası idare i bugün son içtimamı yapa - heyeti içti. ae İstersen kalırsın. — İsterim... O hafta, Kemal, evlerine, ai- ne giden arkadaşlarının ar - | ma ruznamesini hazırlamıştır. ala baka kalmadı. Bu ruznameye göre yarın topla- O da çıktı. nacak olan oda umumi heyeti ev - Mektebin dış kapısmda Şefik | velâ 1933 senesi idare heyetini s€- çecek bundan sonra 1933 kongre“ vr si için hazırlıklar yapacaktır. Şefik beyin karısı © tarihte le İstanbul eihetindeki lokanta sahiplerini Halkevine davet ettik. Kendilerile görüşerek yemek üc - retlerini tesbit edeceğiz. Diğer ta- raftan kukuk, fen, edebiyat, fa - külteleri reislerile yüksek ticaret, dişçi ve eczacı mektebi müdürle- tine de mektup yazdık. İki gün zarfında fakülte ve mekteplerin - deki fakir talebenin birer listesi- ni hazırlıyarak hemen gönderme- lerini istedik. Nihayet Cumartesi gününe kadar bütün hazırlıkları dağıtacağız. Lokantalarda ekmek bir çorba, bir sebze ve haftada iki defa tat- bitirerek karneleri kı da vevilsesletir,., e—— iş vadederek para koparanların mah- <2 kümiyeti Belediye temizlik işlerinde ça- lışmak istiyen bazı kimselerden iş bulacakları vadile 63 lira al - maktan maznun Adalar beledi - yesi temizlik işleri ambar me - muru Mehmet ve temizlik onba - şısr Ali Galip Efendilerin muha- kemeleri, İstanbul ağirceza mah - kemesinde dün neticelenmiştir. Mahkeme, ikisinin de altışar ay bapse konulmalarını, ellişer lira para cezası vermelerini ka - rarlaştırmıştır. — izmirde doğanlar, ölenler Kânunu evvel ayı içinde İz - mirde 309 kişi ölmüştür. Geçen sene bu ayda 381 kişi ölmüştü. Gene Kânunu evvel ayında doğan çocuklar 105 tir. Geçen sene eyni ayda 142 idi. Ölenlerin 25 şi veremlidir. Ge- çen sene 28 kişi veremden ölmüş- pid ancak böyleleri lâyık! Kocakarı — (Kızma) O çene si düşük şırfmtı da kim öyle? Pencereden bize taş atıyor! Kızı — Tanıyamadın mı an « neciğim? Yedi mahalle palyaço « su, elâlem maskarası Karagözün karısı olacak kırk ev kedisi!, Karagöz — (Karısma) Beğen din mi nasıl, aldın mı paymı? Karısı — Ayol, menşur ke - lâmdır: Herkes lâyığını söyler! Ona atla sanla afsuncu Rabiye - nin kızı çaçaron Esma demişler! Kocakarı — Afsun afsun a - fansm da, iki gözlerin kapan - sm! Karagözün karısı — Nereye böyle bakalım gece vakti ana kız, gene kime afsun (o yapmıya, kimin karısını kocasından âyır - mıya, kimin ocağına incir dikmi- ye gidiyorsunuz? Kız — Onu sen affedersin, biz yıldız müsabakasına gidiyoruz! Karagözün karısı — Hay gök- te ne kadar yıldız varsa taş ol - sun da başmıza insin! Kocakarı — (Kendi O kızma) kız “epçete çıktım heceden,, i o - ku da, şu, şom ağızlı karının yü - züne doğru üfle! Karagözün — karısı — Yıldız müsabakasına gidiyorlarmış... E - hem! Dünyada bu kadar güzel tazecikler dururken yıldızlık, ka- İn kala, senin şalgam suratlı kızı- na kalmış! Kız — Onun İçin, geçen sene yalvara yalvara oğlumuza istedi - nizdi beni de varmadımdı. Karagözün karısı — Oğlum nıdım... Tanıdım... Afsuncu Rabi» yeyle torunu Çaçaron Esma! (Kocasma hitaben) Hah, işte tam bulmuşsun lâyığmı! Sana da Karagözün karısı — Ayol, ses nin kızın, olamaz ya, ezkaza yıl dız olsa bile, haftasına varmaz, gökyüzündeki ayı baştan çıkarır, adamcağızı etrafındaki çoli dan çocuğundan eder. , Osman Cemal Köylerde posta te lerinin çabukluğ Heber aldığımıza Umum müdürlük bu arada yetlere de bir tamim göndermiş köylere seri tevziat yapılm nelere mütevakkıf bulunduğunu sormuştur. Vilâyet bu hususun tet» kikat yaptıktan sonra ( neticesin Posta umum müdürlüğüne bildire- cektir j Bir isveç kruvazörü geliyor Feliko isminde bir İsveç kru zörü bugün limanımıza gelecek ve bir hafta kalacaktır. Gemi süvari" sinin mihmandarlığına binbaşı Nahit Bey tayin edilmiştir. Resmi ziyaretler gemi erken geldiği tak * dirde bugün yapılacaktır. g Feliko bir mektep gemisidir. Merbum Cema! Beyin ailesine ikramiye . Vefat eden Belediye muhase * becisi Cemal Beyin 33 senelik memur bulunduğu nazarı dikkat: alınarak ailesine ikramiye veril mesi için Belediyece Dahiliye kâleti nezdinde teşebüste ; nulmulşur, a”