| 6 Kânunüsani 1933. gir VAKTI VAKIT'ın edebi tefrikası || B6 Tayyare e ile. Dünyanın en CANIM AYŞE sükekleğeleeindi Verdiği cevabım lüzumundan fazla alaylı, sesinin fazla haşin ol- duğunu farketti, İtidalini topladı ve munis bir gülümseyişle, tatlı bir sesle ilâve etti: — Artık gidip yatın Senih bey, Allah rahatlık versin.. Fazla uy - kusuz kalırsanız rahatsız olursu - nuz, Senih evine giderken: “Amma da küstah adam hal,, diye düşü- nüyor, hiddetten köpürüyor, için çin söyleniyordu: “Onu klüpte | terslemeliydim,, Bu köpürmeden, kendi kendine| hiddetlenmeden sonra, aczine ma zeret buluyordu: “İyi, ki ben ter- biyesizlik etmedim. Benim kaba kü görenler, ona hak verirler- İs, Birden gizli bir sevince kapıl- günümü sizinle beraber geçirece - ğim için kazandım. — İstağfurullah, ben size teşek kür edeyim, — Yok; bırak gene ben teşek:! Xür edeyim; kimbilir kimlere da. | vetliydin... — Sabire hanım, Kenan bey, Cemal bey çağırmışlardı. Ba son sözler üzerine odaya gi- ren Ayşe başını ve havada şehadet parmağmı salladı: — Maşallah!.. Allah versin!., Beyefendimizi paylaşamıyorlar.. Kemal cümleyi tamamladı: — ve ben burada kalıyorum. Ayşe bu hazır cevaplığa rıza göstermedi. Buna kani olmadı. Bi- raz dargın gibi, köskün gibi mu - kabele etti: — Yüzünü gördüğümüz yek, keşif yapılacak dı, kalbi, gizli bir ümitle sükün)|ki.. füksekliklere çıkmak İçin buldu. Gönlü rahatladı. İçini tesel- Kemal ses çıkarmadı. Bir şey tayyarecilerin girecekler! İli eti: “Kemal Ayşeye âşık ola - | söylemedi. kıyalet i l maz.,, Şefik beyin baş ucünda duran | (Himalâya dağlarınm zirveleri - Kemal hayattan memnun değil; | bir kitabı alıp açtı, yapraklarını | Bi tayyare ile keşfetmek için ye - ni hazırlıklar yapılmaktadır. Tayyareciler kırk bin kadem yüksekliğinde uçacakları için bun- lara iklimin şeraitine muvafık el - biseler yapılmıştır. Resimde görül çevirmiye başladı. Ayşe fazla ısrar edemedi. Sö- zünü fazla ileri götürmedi. Neye yarardı? Günler ne çabuk geçiyor, za - di. Sözleri, bali, tavrı bunu ispat ediyordu. Acaba Pariste birine mi abayı yakmıştı? Gönlü orada mıydı? Kemalin hayatında bir sır var- dı. Onun umumi ahvalindeki yei- | Dan nasıl çabuk değişiyordu? düğü gibi tayyarecilerin teneffüs- si sörerek Ayşe de şüphelenmişti.| (Kemal geldiği gün, ona: lerini temin için bir oksijen cihazı B» - ne olabilirdi? “Sen yalnız büyümemişsin, ay - | Vücude getirilmiştir. Bundan baş- öunu şimdi Senih de düşünü -|ni zamanda da güzelleşmişsin,, | Ka bu elbise, elektrik ile ısıtılmak- yordu. demişti. tadır, Gece, sofrada, misafirlerin i Tayyareiiler bu elbiseleri giye - 2. ginde: rek, Everest zirvesindeki iklimi Kemalin derdi “... otomobili benim değil, a - | $eraits benziyen şerait içinde bu - .. | sıl senin görmen lâzım; sen ge . | !ünl “lmuşlar, teneffüs noktaina ei 177 Aman. Ay Amanlı, Hür | gecaksini,, diye uluorta sözl mi .İzarii ön güçlük çekmedikleri, yin ağa ne yapıyorsun yayrum.. | ti bundan başka üşümedikleri de an “Canım acıyor. . wi 3 emini edin v im di sakat ” di a her gün, otomobille km gezdireceğini vadetmişti . Bu sözlerin, bu vaatlarm hepsi suya düşmüştü . Acaba o gece, babası ile Kemal ne konuşmuşlardı? Bu konuşmadan sonra Kemal değişmişti. Bambaşka bir Kemal olmuştu. Üç senelik gaybubetin, koca Fransanın, sefih Parisin değiştire- Hüseyin ağa afalladı; — Aman beyefendi, ben paşa - fendilerimize bile bu kadar dik - katli bakmadım. Fikriyar her ikisini de kolladı: — Romatizma böyledir, insa - m dokunulan yeri acır. Şefik bey, bu söze hak verdi: — Sahi öyle Fikriyar. Her ta- rafım sâncıyor... Şezlonga şöyle bir uzandım mı rahat bir nefes a- Ankarada Atlı spor oyunlarına rağbet arlıyor ANKARA, 5 (A.A.) — Ziraat vekâletinin şehrimizde yaptırmış olduğu manej yerinde atlı spora rağbet günden güne artmaktadır. Bü ; ik; | o Devam edenler arasında birçok lebili z mediği Kemali, babasının bir iki) eee iegoi Hi a ile Fikriyar, bir | cümlesi değiştirmişti. Kemal şah- slam ta ve bir çok Türk hanımları da ata binmeği öğ renmek için büyük bir heves ve is tidat göstermektedirler, Tesisi kararlaştırılan atlı spor klübünün nizamnamesi hazırlan - mıştır. Cumartesi günü Ziraat Ve- kili Muhlis Beyin riyasetinde İtal ya Norveç sefirlerile (O Avusturya maslahatgüzarı, Hariciye, Ziraat vekâletleri müsteşarlığı, Ankara valisi, Ziraat vekâleti baytar u - mum müdiriyeti, jeotekni şubesi şefi, Vilâyet baytar ve ziraat mü- dürlerile Atıf ve Zekâi Beylerden müteşekkil bir komisyon tarafın - dan tetkik edilecektir. ——— Italya - Arnavutluk siyetini kaybetmiş, soğuk bir a - dam olmuştu. İ Ayşeye artık: — Canım! Bile demiyordu. Canım Ayşe sözü ağzmdan çıkmıyordu. Kemal, geldiğinin ertesi günü, habersizce, gidip otomobile bak - mıştı. Otomobil almıp kapıya dayan- dıktan sonra da, meşru mazeret icat etmişti: “İşimle öyle meşgulüm, ki ge . zecek bir saat bile vaktim li Ayşenin O senei devriye » sinde de büyük bir demet çiçekle, kocaman bir kutu şokola yollamış, fakat kendisi görünmemişti. ağızdan cevap verdiler: — Rahat edin beyim. Şefik bey etrafına bakındı: — Eksiğim yok ya?.. Tamam.. Yalnız Türk tarihi eksik.. Üçüncü cildi verin bakayım. Fikriyar, safiyetle, hizmet ede- memekten doğan bir hüzünle sor- — İnsanm cildi olur beyim. Cildin de sayısı olmaz.. — Sen içeri git, küçük masanın altında kocaman, kalın bir kitap duruyor. Onun altında eflâtunum- su kaplı bir kitap var, onu getir. iye Hüseyin ağaya dön - Haydi sen git bak kek e a amam yem. yşe, Kemalin ün " a e rl mk e kitap olduğunu| (Bir akşam, genç kız, biraz asa.) (OROMA.5 (A.A) — Siyasi My gördü. bi, adeta ağlar gibi bir senle ser, | mahafil, iktsadi bir birlik vücu - 2g 1 Şefik beye uzattı: | du: da getirmek için İtalya ile Arna- ME) amca, (Devamı var) | vutluk arasında müzakerata giri- Yar homurdandı; silmiş olduğuna dair olan haber - — Herkes gibi konuşan yat, Kahvede uyurken .. ler ve 1921 itilâfr mucibince İtal- Numaralı cildi ne karıştırır. Ticaret yapmak üzere İstan - | Yanın müzaheretini istiyeceği su- retinde Arnavutluğa isnat olu * aralı 1 Hüseyin ağa önde, Fikriyar ar-| bula gelen Ahmet Efendi Arap kada çıktılar. ş camide Mahmudiye caddesinde | Nan tasavvurları tekzip etmek - —— Şefik bey, merinun bir çehre| Halim Efendinin kahvesinde u - | tedir. || © ile Kemalin elini srktı: yurken cebinde bulunan 15 lira- | o Armavutlukta hüküm sürmek - — Bu gününü buna feda ettin | sr çalınmıştır. Şüphe üzerine Bi- | te olan mutlak sükün bir İtalyan demek?.. lâl İsminde birisi & yakalanmış - | müdahalesini biç bir veçhile mu- — Feda etmedim, bilâkis bu| tır. hik gösteremez, YY N mu hazırlamaya başlıyacağım. rika | Senden olarak gelmiştim. çocukların o beni olsalardı belki aylarca zindan oldu. dönünce seni ğa çalışacağım. ecnebiye düşman yaptılar. Vapurumuz Atlantiğe açılıyor. Yirmi gün sonra vatamma kavuşacığım. IV 25 Temmuz Vatan sahilleri göründü. Bu yirmi gün zarfında hemen yalnız bu manzarayı görmek için yaşadım. Yolda hiç bir şeyle meşgul olmadım, biç bir hadise biç bir manzara beni alâkadar edemedi. Istanbula gitmek için Brendi- zide doğru bir vapura aktar- ma eltim. Şimdi içimin çok yeni bir his- le alt öst olduğunu hissediyorum; vatan sevgisinin büyük tadını duyuyorum. Bakalım, vatanım alda kara bir leke taşıyan bu çocuğunu affedecek mi? İşte memleketim göründü. Al- lahını görmüş bir insan gibiyim. Heyecanım yazı yazmama mâni oluyor. 26 Temmnz Neticenin fecaati beni korkutu- dalgacıklarla taşlara çarpan kör- fezin suları bile yüzüme tükürü- yor sanıyorum. Ab, memleketi- me temiz bir kalp, dolgun bir kafa ve lekesiz bir alınla dön- müş olsaydım! Halbuki ben ona, hakkında en şeni iftiralarda, hakaretlerde bulunduktan sonra, pişman olarak zelilâne iltica et- miş vaziyetteyim. Vatanım ve vatandaşlarım beni unutsalar bile ben kendi kendi. me karşı daima ayni sefil büvi- yeti taşıyacağım. Çok feci bir romana benziyen bu defterim biyanetlerimi, rezaletlerimi dalma yüzüme çarpacak bir vesikadır. Şimdi bu defterin ilk sahifeleri- ni okumağa bu bin bir hiyanet- le kararmış olan vicdanım bile tabamm&li etmiyor. Artık duyduğum pişmanlığın samimiliği bile günahlarımı ör- Eğl Yarından itibaren pasaportu- $ Temmuz Elveda Nüyork, elveda Ame vatanıma elim bir takım batıralardan başka bir şey götürmüyorum. Esasen ben sana tamamen fena hazırlanmış Senin bir takım düşüncesiz zehirlememiş ben de sende istifade edecek şeyler bulurdum. Onların yüzünden senden de nefret ettim. Her köşen bana Vatanıma hiç hatırlamama- Cahil misyonerler beni şimdi Içinden bâlâ matem havası dağılmıyan evimizdeyim. İşte da- ba sekiz ay evveline kadar için- de delice ve alçakça bhulyalar kurduğum odamdayım. Dışarıda güzel ve yıldızlı bir yaz gecesi var. Bu saatte bütün şehir uyu- yor. Ben yalnız başıma gözle rimden yaşlar akarak, odamda bu zamana kadar geçen yılları- min muhasebesini yapıyorum. yor. Penceremin altında küçük Yızın. Necmettin Halil temiyecek diye korkuyorum, Geldiğim vapurun güvertesi de memleketimi karşıdan se: derken içimde gafil bir saadet vardı, Bu yalnız kendi hesabıma bolkâmca birsaadetti, Kordona ayak basar basmaz elim bir lâkayitlikle, acı bir ya bancılıkla karşılaştım. Hiç bi yüzde bana eşina bir bakış b madım. Hiç kimse bana ne © hahbetle, ne nefretle baktı. İçi de yeni yeni sevgisini: ve has retini duyduğum memleketi bir yabancı gibi girdim. İstiyor” dum ki ben böyle kalbim p parça olmuş bir halde bü ayak basarken beni karşı ıstırabımı anlıyan, beni affeden bir kaç kişi, hiç olmazsa bir kişi bulansün. Annem bile, bugün geleceğimden haberdar olmadığı için, yoktu. Derbal hir otomobii le eve geldim. Annem ve büyü annem birden bire beni karşi rında görünce tabil bir cın geçirdiler. Fakat bu şaşkın bittikten sonra annem: — Sersem, kimseyi dinle den kalktın, Amerikaya giti Bari çocukluk etmeyipte tab lini tamamlasaydın ve böyle başlı bir zararla geriye seydin dedi. Annem bile, bana en cı olması lâzım gelen bu kad bile çektiğim ıstırabı, daydı azaplı pişmanlığı (oanlıyama Onu ben yalnız başıma çekmiy: mahkümum. ve Yarm çıkıp şehirde dola ğım. Kalbimi evvelce nefretiyle, fakat sonra sevgisi ve basretiyle dolduran bu şehirde dolaşırken her gözde beni zelil gören, ya” hut sadece ehemmiyet bakışları bulmıyacakmıyım? Yazık hayatımı ve istikbalimi ziyan ettim; daha doğrusu ziyan ettiler. Her kesin mu betle andığı temiz ve milliye perver Cevadın çocuğunu yılan olarak yetiştirdiler. Ki yalnız © mel'un Kolece, © yuvasını idare edenlere münl sır kalmıyor. Beni oraya verdi, düşüncesizliğiyle, takdir sizliğiyle bana bu akıbeti b o hazırladı, Bunu düşündül annem için de kalbimde nefrete benzer hisler duyuyo Kolee bende her iyi şeyi dü, bu suretle beni anneme bile düşman etti. Artık bu kadını iyi ve şefkatli bir anne diy sevmiyorum. Yakın kimsem kal- madı. Eğer tahammülüm olsa, bi kat daha zelil olmağa, Ib dayansa hatıralarımı dani çıkarır, kendimi Kolecin meş'ut zaferi diye teşhir ederdim; bü nun ve buna benzer müessesele* rin memleketin bünyesinde nası durmadan işliyen bir yara, bit çıban olduğunu bütün fecaatiyl bir daha gösterirdim. Hissediyorum ki anla; ve sevilmemek bana mukadd olan ve doğrusu lâyık olan bi akıbettir. Burada mesut yaşıyan vatandaşlarımın vatansızlığın. tırabını duymalarına ihtimal tur. Dünyadaki en sefil bir lükun bile böyle bir acıyı masını temenni etmem,