1933 cep takvimi Rifat Efendi, yeni senenin bi « rinci günlerine mahsus berbat bir baş ağrısile gözlerini açtığı za- : man paslı ağzmı zorla açarak seslendi: — Feride!.. Feride!.. Soğuk bir süküt. Feridenin bir akşam evvel giydiği suvare el- bisesi, yerde, yeni yıkılmış bir taç hüznile duruyor, saten iskarpin - lerinin birisi kanapenin altında, ötekisi masanın üstünde, müva - zenesini zorla temin edebilmiş. Hi y, Feridenin de, oldukça yı çekmiş olduğunu gösteri - yor. Fakat ortada kimse yok. Rifat Efendi elini uzattı, ma « sanın üzerinden saati aldı, ça * paâklı gözlerile baktı. Saat üçe geliyordu. Sabaha karşı eve dön « düğünü hatırlıyan Rifat Efendi, iyi ve rahat bir uyku uyuduğuna memnun olmuştu. Hem, midesi de o kadar bozuk değildi. Bununla beraber, yemek yememeği müna- sip görüyordu. Rifat Efendi, gerinerek yatak- ta doğruldu. Kalkarken, sallan- dı, düşmemek için masaya tutun- .du. » O aralık, masanm üzerin den yere bir cep defteri düştü. Rifat Efendi, kazan gibi kafasını | tutarak eğildi, takvimi aldı ve ilk | sayfasında “saat dörtte, Hamdi, diye yazılı olduğunu okuyarak şaşırdı. — Saat dörtte, Hamdi? Bu Hamdi de kim? Tanımıyorum? Onunla ne işim olabilir? Kendi- sine herhalde randevu vermiş o- lacağım.... Feride bu meseleyi | bilir.. Seslendi: — Feride., Feride. | Cecap yok. Rifat: Efendi, bir türlü işin içinden çıkamıyordu: — Acaba kim, bu Hamdi? Ne adresini biliyorum, ne de yazıha - nesini?... Kimbilir adamcağız randevuşüne gitmedim diye nasıl kızacak?. Haklı da doğrusu! Rifat Efendi, başını elleri a - rasina alarak ağlamağa başladı: — Hamdi, azizim, canım.. Be - ni affet! Göz yaşları, biraz aklını başı - na getirir gibi olmuştu. Etrafına "bir bakındı, kendisini yatak oda - smda, görünce şaşırdı. Hâlâ “Maksimdeyim,, zannediyordu. Aynaya baktı, suratı berbattı, saçları dikilmiş, gözlerinin altı sarkmışlı. Banyoya gitti, suyu açtı, girdi. İ Şimdi, ılık suyun verdiği bir rahatlıkla daha açık düşünebili - yordu: — Feride muhakkak beni bek- lemeden annesine gitmiştir. Şim - di, orada beni çekiştirir durur. Ona bir cep takvimi de hediye ettim ama... Yok, hayır, o bana hediye etti. A... Acaba ben mi| Nakleden fa, ! du. Lâkin sade yazıhanesinin te - lefonu vardı, Açtı, Harıdi Beyin o gün evde olacağını, yazıhaneye €zelmiyeceğini, evinin Şişlide ol-- düğunu öğrenerek adresi yazdı, çıktı, bir otomobile atlıyarak git - ti, Apartman kapıcısı, Hamdi Be- yin üçüncü katta olduğunu söyle- mişti. (Rifat Efendi, merdiven - leri çıktı, üçüncü kata gelince iki kapı gördü. Acaba hangisi? İlk önüne gelen kapıyı çaldı. İçerde bir hareket oldu ve bir ses: — Sen misin, canım? Geliyo - ram.. Diye seslendi, Rifat Efendi: — Aman ne tuhaf adam, diye düşünüyordu, ne de çabuk senli benli olduk. Sonra cevap verdi: — Evet, benim, Rifat! Açmız. | Kapı açıldı. Hamdi Bey şaşkın | ve yüzü bembeyaz kapıda görün - | dü ve kekeledi: — A... Siz miydiniz, . sadüf?,. — Tesadüf mii? Nasıl tesadüf. İşte randevuya geldim Hamdi Bey her şeyin meydana çıktığını görünce artık daha fazla saklıyamadı: — Mademki özle, peki... Nasıl isterseniz, yalnız size şunu söyli- yeyim ki, Feride Hanım... Rifat Efendi bir türlü anlıya - mıyordu. — Feride Hanım ile bu işin ne münasebeti var? Niçin ondan bah sediyorsunuz? Bu sefer de Hamdi Bey şaşır - mıştı, Acaba Rifat Efendi çıldır- mış mıydı? Bereket versin bu a - ralık merdiven başında Ferideyi gördü. Feride henüz gelmiş, ve mü - kâlemeye şahit olmuştu. Kocası - Bın yanına yaklaştı: — Sen, dedi, hâlâ ayılamamış- sm. Haydi eve dönelim, Rifat Efendi, karısını görünce: — Nerdesin yahu? Evde seni âradım, beni burada nasıl bul - dun? Feride, küçük bir tereddütten sonra: — Nasıl mı? Dedi, cep takvi - minde Hamdi Beyin ismini © gör düm. ., Geldim.. Randevun var- ! dı galiba? il Ben de onu soracaktım? Ne di- ye randevu verdim? — Bilir miyim ben? Dün ak- şam bulut gibi idin? Rifat Efendi Hamdi Beyden af diledi, karısının koltuğuna gi- rerek evine döndü, tekrar yattı. ma Almanyada iktisadi vaziyet ; BERLİN, 5 (A.A.) — Alman ticaret odalarının 1932 birinci kâ - nununa ait iktisadi vaziyet hak - Ne te- ( , ona hediye ettim, bu cep takvimi- ni, o mubans? Vâkia “bir cep | takvimi faydalıdır,, diyordu amı | ma, galiba ben hediye ettim. Rifat Efendi, banyodan çıktı. | Sallana sallana odasına döndü: — Kim bu Hamdi? Hele tanı - İ da ikinci teşrin kındaki aylık raporlarının yopı - lan bir hülâsasından anlaşıldığı - na göre iktisadi faaliyet sahasin- içinde görülen durgunluk hiç değilse yarı yarıya İ yenilmiş gibi görülmektedir. Bilhassa demircilik sanayiin - İo Memleket VAKIT 6 Kânunusani 1933 Haberleri o a 408000 A A GS A O GK GA EAA KN AGORA Boğazlarından kesilerek öldürülen kadın ve çoban Damat, kaynanasını niçin ö'dürdü, katil nasıl Somanım Kozanlı köyünde müt- hiş bir cinayet olmuş, bir kadmla bir çoban boğazlarından kesilmek suretile öldürülmüşlerdir. Cinaye- tin kurbanları, Kozanlı köyünden Hatiçe ile 14 yaşlarında çoban Hüseyindir. Bunlar, gündüz koyun ları otlatmak için Kozanlı köyü ci varma çıkmışlar, gece avdet etme mişlerdir. Bunun üzerine Hatiçe- nin kızı ve damadı saatlerce etrafı araştırmığlarsa da bulamamışlar, köye dönmüşlerdir. Ertesi gün köy muhtarı, köy bekçisi Hüseyin ve Haticenin damadı Mehmet ve ba- zı kimseler kayıpları aramağa çık mışlar, “bir müddet sonra tarlalar arasmda Hatice ile çoban Hüseyi - ni kanlar içinde bulmuşlardır. Ölülerin üzerinde müteaddit ka ma yaraları görülmüş, her ikisinin | de böğazlarından kesilmek sureti- le katledildikleri anlaşılmıstır. Bekçi Hüsşyin bu vaziyet karşı sında derhal zabıtayı haberder i - çin karakola koşmuştur. Bekçi Hüseyin telâş içinde ka - rakola giderek jandarma karakol kumandanı başçavuş Mustafa E - Tes'ihat bi ararsan rerererar sere! ” Fransa-Alm anlaşı'dı ? fendiyi vak'adan haberdar etmiş - tir. Başçavuş Mustafa Efendi bek çinin hareketlerini şüpheli gör - müş, bu şüphesini âmiri yüzbaşı Abdülkadir Beye söylemiştir. Bu şüphe üzerine bekçinin üze- ri aranmış, elbiselerinde kan leke- leri görülmüştür. bekçi nezaret al- tma alındıktan sonra jandarma ku mandanı, müddej umumi, hükü - met tabibi Beyler cinayet mahal - line gitmişlerdir. Tahkikat ve tet- kikat hiç te beklenilmeyen bir ne tice vermiştir. Kaynanasımın ölüsü başında ken- dini harap edercesine ağlıyan damadım katil olduğu anlaşılmış- tar. Onun da üzerinde kan Jekele- Gece yarısı define arıyanlar İzmirde Burnovanm Altındağ köyünde bir define bulunduğu Mil li emlâk müdürlüğüne ihbar edil * mişti. Geçenlerde bir gece, kim olduk” ları bilinemiyen üç kişi; kazma küreklerle definenin yere giderek kazmağa başlamış * lardır. Geze, karanlıkta çalışan bu lunduruyorlarmış. üç kişinin çalıştıklarını gören köy halkından birisi yanlarına yaklaş“ mış, ne yaptıklarını öğrenmek is * temiştir. Dikkat edince bunların bir çukur kazdıklarmı görmüs, jandarmayı haberdar etmiştir. Jan darmalar tertibat alarak define - nin bulunduğu yere gi bir şey bulamamışlardır. Çukurun kazanların ve defineyi arıyanların kim olduğunu öğrenmek kabil o - lamamıştır. i bulunduğu > i üç kişi yanlarında bir de fener bu" Karanlıkta, bir fenerin ışığında 4 ince bir çi kur içinde üç kazmadan başka | ri görülmüştür. Derhal merkezden | OBu defineyi Milli Emlâk müdür celbedilen bekçi Hüseyin ile, da * | lüğüne haber veren şahıs ile Milli“ mat Mehmet'in üzerleri aranmış | Emlâk müdürlüğü arasında bir i ölülerin yanmda bulunan tütün lü | mukavele aktedilmiştir. Bu mula lesinin ağızlık kısmı bekçi Hüseyi» | vele mucibince hafriyatta âsariati nin üzerinde bulunmuştur. Ölüle- rin civarındaki ayak izleri de da» matla bekçinin ayak izlerine mu - tabık gelmiş, her ikisi de detdesi edilerek Adliyeye teslim olunmuş. lardır. Beşlerin Londrada toplanamamaları yüzünden teslihat konferansının bir çıkmaza sapması bekleniyor İngiltere Başvekili Mister Mak- donald, teslihatı azaltma konfe -| ransmın toplanmasmdan evvel, beş Avrupa devletinin bu ay son * larında, Londrada bir araya gele-| rek Almanyaya müsavi teslihat hakkının verilmesi esasma ait taf- silâtı münakaşa ve tesviyeyi tek - lif etmişti, İngilterenin telâkkisine . göre, Almanyanm teslihat o müsavatını ingiliz başvekili W. Makdaonald kabule ait tafsilât, ihzari bir kon- fevansta müzakere edilmez ve arâ daki ihtilâflar tesviye olunmazsa dıkları bir düşünelim! Şevket de istihsalât teşrine nazaran biraz i bu ihtilâflar konferansta kendini Sami, Ali Vehbi, Salih Avni, Hamdi Şekip... Hah.. Hamdi Şe - kip... Fakat onunla pek sıkı fıkı dost ta değiliz.. Nerede oturdu - ğunu da bilmem.. Ah Feride an - nesine gitmemiş olsaydı, şimdi?. Rifat Efendi, giyinmeğe baş - ladr. Saat dörde yirmi vardı. Bir su içti. Telefon rehberini aldı. Hamdi Sekibin ismini aradı, bul - İ ve 1931 birinci kânun ayma nis - | i betle pek ziyade artmıştır. Şimdiki vaziyetin değişeceği - ni doğrudan doğruya gösterecek alâmetler henüz belirmemiş ol - makla beraber herhalde sanayiin bütün şubelerinde buhranm en hafif noktasmda bulunulduğun - da şüpheye mahal yoktur. Ancak eyiliğe doğru gitmektedir. göstererek konferansı o çıkmaza doğru götüreceğinde şüphe yok « tur. Idığından Londra içtimaının berta raf edildiği zannolunmaktadır. Yeni Fransız hükümeti, Cenev- reye gitmeden evvel vaziyet üze - rekette bulunmayı göze alamıyor, Sonra müttefiklerile (dostlarmın “gıyabinda her hangi bir karara bağlanmayı istemiyor. Bunun neticesi olarak beşlerin Londrzda değil, fakat Cenevrede toplanup bu meseleyi müzakere et #meleri beklenilmektedir. © Mister Makdonald'ın bu içtima- | se hazır bulunabilip bulunamıya - cağı henüz belli değildir. Fakat o- nun bu içilmaa iştirak edemediği İ takdirde içtimam bir netice verme- sine de pek ihtimal verilemiyor. Gezen 11 kârunuevvelde beş der- letin c3as itibarile Almanyanın tes Tihât müsavatımı kabul ve buna da: ir bir beyanname neşretmeleri işin de Mister Makdonaldın çok mües- sir olduğunda şüphe yoktu. Bu iti- lâf sayesinde Cenevre muhitinden boş ay ayrılan Almanya, tekrar o- raya dönmüş oluyordu. Almanyanın teslihat müşavatmı esas itibarile tanımak başka, bu müsavatın ameli mahiyetini tayin anya ihtilâfı bir hak aramıyacaktır. Mukavele aktedildiğinden bir kaç gün içinde bir heyet definenin bulunduğu haber verilen yere gi * decek ve hafriyat başlıyacaktır. Bir kamyon kazası Çeşme bölediyesinde mukay * yet bir kamyonet süratle gelirken | mıştır. Hâdise neticesinde, otomobilin yan tarafında ayakta duran şoför tır. dır. Düğünsüz Evlenmişler Kemalpaşanın Ulucak köyünde © rinde tesir edecek her hangi bir ha çi yedi köylü kız; düğünsüz ev * enmeye razı olmuş ve evlenmişler dir. Bu sayede kız ve erkek taraf « tan kurtulmuşlardır. Yunan başvekili Londraya gidiyor i lar meselesini İngiliz *hâmillerle müzakere etmek üzere M. Çalda- ris Londraya gidecektir, hâmillerin 9 30 nisbetinden faz” mış olduğunu temin ediyor. | M. Çaldarise M, Kondilis re * | fakat edecektir, m a a rminakaşa edecekleri şüphe götür” mez, rın beynelmilel bir içtimada tesvi* yesine imkân görmediği için bet devletin Londrada Mister Makdonald, bu ihtilâflar kadan bir şey çıkarsa muhbir hiç Kilizmanda bir hendeğe yuvarlan- muavini ağır surette yaralanmış * ; Zabıtaca tahkikat yapılmakta - l ları bu tasarruf devrinde masraf « © ATİNA, 4 (Hususi) — Borç » © Hükümet, bu sene de ecnebi © la bir şey istemiyeceklerini, bu hususun görüşülmüş ve anlaşıl » ; d i i pi toplanmasmi İ terviç etmiş ve beş devlet mümef" j sillerini Londraya çağırmıştı. Londra içtimamdan sarfı nazal " etmek yine başkadır, Çünkü Al -| edildiğine göre Fransa ile Almaf” | O halde meselenin ayrıca müza- | manya nâmına tanılan bu müsâ -| yanın bu iş üzerinde anlaşmalar! | keresi lâzımdır. Fakat Mister Mak ! vat, “bütün milletlerin masuniye » donald'ın bu teklifi gerek Alman- | tini temin edecek bir sistem daire- ya başvekili Fon Şlâyher, gerek | sinde tahakkuk etmesi,, şartile mu Fransa başvekili Mösyö Pol Bon- | kayyet olduğundan Fransa ile Al cour tarafından da tasvip olunma- | manvanın bu şartı uzun uzadıya | ihtimali çok za'flamış oluyor. B* ihtimal ne kadar zâifleyorsa tesli" | hatı azaltma konferansının bir maza saplanması ihtimali de e d€” fece kuvvetlenmiş olur. 7