VAKIT 1 Kânunusâni 1932 Yılbaşı fölencesi Yahut Kara gözün sarhoşluğu — Yeşil Hilalcılara — Hacivat — (semaisini okuyup tekerlemelerini yaptıktan sonra) Haaay hak! Karagözün karısı — (pençere- den): Gel de şu bizim herifin ha | line bir bak! Karagöz — (Pencereye baka - rak) Hayırola hemşire H., ne var yine ne oldu? Kadm — Ne olacak Hacivat Çelebi! Dün gece gene sabaha karşı bekçiler, karga tulumba ge- .tirdiler eve! ” Hacivat — Voh, vah, vah, vah! Desenize bu külhaninin bir türlü adam olacağı yok! Acaba, dün gece nerelerde imiş, kimlerle be- rabermiş? Kadın — Bilirmiyim, Hacivat Çelebi, bilirmiyim? Yılbaşı diye kimbilir, ne cehennemlere gitti, ne zıkkımlar içti, ne haltlar etti? Hacivat — Ne diyelim H. kar- deşim, Allah ıslah etsin! Kadın — Onun ıslah geçmiş artık Hacivat Çelebi, ma- lâma, kırkından sonra azan tene- şirde uslanır derler. Hacivat — Nerde şimdi kendi- $i yatıyor mu? Kadın — Hem de ne yatış gör seniz! Bacağından (sürükleseler duymıyacak hazreti tulum! olması Hacivat — Bari şuna Hacivat | geldi, seni çağırıyor diye bir ses- lenseniz bakalım, belki uyanır! Kadın — Hiç zannetmem am- ma, hatırınız için bir sesleneyim! “(Pencereden çekilir ve biraz son- ra Ka'agöze seslenir) : u!,. Hu! Efendi!.. Efendi!.. Kör kütük Efendi!.. Hazreti tu - lum Efendi!,, Boyu bosu devrile- si efendi!,. Hay efendiler götüre- si Efendi!.. Ayol sana söyliyo - xum, takı fıçısı herif.. Yoksa öl- dün mü meyhane miçosu?. bizim köylü!.. : (Hiddetle) Hay yattığın yerden bir daha kalka - maz ol emi! Karagözün oğlu — Anne, ku- lağına çöp sok kulağıma, o vakit kalkar! Karagözün kızı — Geçen sefer ki gibi burnuna kırmızı biber püs kürelim ki uyansın! Karagöz — (Homurdanarak) Oynamaym ulan! Kızı — Bak, kırmızı biberi du- yunca nasıl uyandı! Karagöz — (Yattığı yerde, gözler kapalı ve homurtulu bir sesle) : Kal... bim... de. o. ler. De derin... yaanaa... yaaaareler... aançtı! pare — Açamaz olaydı. Han gi e bakayım o senin kal - binde yaralar açan pinpon herif? oKaragöz — Yattığı yerde göz r kapalı, gerinerek): Ben iç - n... artık... ben tamamım... mem valla!., Karısı — Zehir zıkkım iç, son içişin olsun! » Karagöz — Kalkalım artık... Geç oldu... Sonra evde karıdan .mariz var! Karısı — Marizi biliyorsun da bu hale gelinciye kadar ne diye — içiyorsun? © Karagöz — (Gene yattığı yer- de gözler kapalı) : Tam bir mil- yon.. bir milyonun onda biri on “ bin.. şey.. pardon yüz bin.. yüz bi el... İk yil taksim edince... Ba- | girerek) Vah Karagözüm Hey | ra bana eksik verdiniz! Oğlu — (Sevinçle) Anne gali ba babama birinci ikramiye çık- mış! Kadın — (Hiddetle) Ona asıl Büryan” “Mimar ay mii ME Kânunusani 1938 Sah günü VAKIT'ta birinci ikramiye şimdi ayıldıktan | sonra çıkacak! Karagöz — Ulan.. Nerdesin be!.. Sen de bu gece.. Bizimle beraber olmalı idin be! Karısı — Kalk gelmiş, kapıda seni bekliyor! Karagöz — (Gözlerini aralıya- !£ rak) : ba! Karısı — (Karagözün yakasın dan silkerek): Utanmıyorsun de gil mi bu halinden? Karagöz — Bırak ulan yakamı, yoksa şimdi masaları alt üst ede- rim ha! Karısı —(Pençereye koşarak) Gel Hacivat Çelebi gel, gel de şu maskaranın halini bir gör! Karagöz — (Gözlerini biraz daha açup yatakta yarı doğrula - rak): Yavaş ulan Hacivat... zeleri.. devirirsin! Hacivat — (Odadan Garson, gel bak şu hesa- içeriye vah, bu ne hal ayol, bu ne hal? İnsan hiç bu kadar içer mi? Karagöz — (Tekrar yatağa dü şerek): Ben., içmedim.. içirdiler.. Hacivat — Kimlerle beraber - | din dün akşam bakayım? Karagöz — Şey.. dün mı?.. Hangi dün akşam be!.. aaay,. gönlüm bir tuhaf olmaya başladı.. Acaba cüzdan nerede benim?.. Ay başım!.. Aman ben fena oluyorum... (Gözlerini kapı yarak): Susturun çalgıyı be!.. İşkembe çorbası mı?.. Siz buy- run, ben yemem!.. Ah anacığım ölüyorum.. Ah karıcığım nerde - sin?.. Ah canını sevdiğimin... ah canıma yandığımın sıcacık yatağı!.. Bırak ulan.. ben yürürüm.. sen kendine... bak!.. Ah eve bir atsak kapağı!.. Aman.. aman., aman., ah mi- dem!.. Ölüyorum!.. Gönlüm bu - laniyor.. ölüyorum... Kadın — (Ellerini rak): çilem! Hacivat — Kollarına girip ba- ri aşağıya gölürelim! Evi. uğuştura - Yarabbi, nedir benim bu Karagöz — Takse anlamam.. ben.. pazarlıkla götürürseniz.. gö türün!.. Hacivat — Yeşil kulakları çınlasın! hilâlcilerin Karagöz — Ah, ölüyorum... Kadın — (Yumuşayarak Kara gözün kulağına eğilir) Yahu, li- mon istermisin, İlmen getirelim mi, sana limonata yapalım içer- misin? Karagöz — Hatır için.. Bir dub le daha... içerim! Amma meze yemem artık!.. Kadın — (Tekrar hiddetle) : Zehir zenberek iç! Karagöz — Bir turşu.. suyu.. şey olsa.. bana bir turşu suyul.. Ah, ah... tıkanıyorum.. gönlüm fena bulanıyor... Hacivat — Bu da eğlence ha! ! Bu da yılbaşı safası değil mi? Karagöz — Aaaah! Ah! Dek- tor yok mu? Ölüyorum... Dokto - ru çağırm! (Tam bu aralık hızlı hızlı kapı Hacivat. bak, Hacivat | akşam | Büyük harpte tek başına 61 düşman t#avyaresi düşürmüş olan meşhur hava kahramanı RİHTHOFEN? in harp hairatı | Nakleden : fa yy gg yg | Hindistanda menfi mukavemet BOMBAY, 31 (A.A.) — Eya- let hükümetleri, z e icra kuvvetine menfi kuvvste karşı mücadele et- mek çarelerini bahşeden bir takım kararnameler neşretmişlerdir. Bu suretle memlekette sakin bir hava vücude getirilebileceği ve bu sayede gürültüye meydan verme- den mütasavver yeni sslâhatm ko laylıkla ithal edileceği ümit olun- maktadır, ömieeikkmebii Asir isyanı Londra, 31 (A.A.) — Mekke hükümeti tarafından neşredilen > Londraya gelen resmi bir tebli- “e göre İbnissuydun askerleri A - ? de çıkan isyan harektini tama - mile bastırmıştır. Bu isyan merkezi Asir eyaleti- nin en mühim şehirleri olan Yezan ve Sabia idi. Asiler itaat ve teslimiyet göster- mşlerdir. Asirde şimdi sükün hü- küm sürmektedir. mg Zeplin seyahatte Marsilya, 31 (A.A.) — Doktor Eckner, Felemenk Hindistanına gitmek üzere Felemenk bandıra- kı Balderan vapuruna binmiştir. Doktor Eckner, Felemenk Hin- dsitanile Friedrishashafen arasın- İ de zeppelin balonları vasrtasile muntazam bir servis yapılmasına imkân olup olamdığını tetkik ede- cektir. —— a m aranan koşar ve bir saniye sonra telâşla gelir) Kız — Anne, bir polis gelmiş, babamı soruyor. Kadın — Ne? Polis mi gelmiş. (Pen- çereye koşarak): Ne istiyorsunuz | efendim? Polis — Efendi ayıldı mı? Kadın — Ne yapacaksınız? ğ Polis — İfadesini alacağız da! Kadın — Ne ifadesi imiş o öy- le? ğ Polis — Kendisini bekçiler su layup buraya getirmeden evve Dur bakayım, ne İstiyor. kendi evime giriyorum zannile İmam efendinin evine girmiş te.. Kadın — (Göğsünü döverek) : İlâhi Hacivat Çelebi, bir şeycik- İer demem, vaktile bu herifi be - nim başıma sardığı için senin kaynanan olacak karı Allahın - dan bulsun! İ lar | © Cenubi Amerikada gibi kullanır, e) Bir Fransız gazetesinde gördüğü- müze göre cenubi Amerika hükü- metlerinin ekserisinde zenci ve beyaz mahpuslara yapılan fena muameleler hakikt esirlik devir - lerini hatırlatıyor. Hâdise Filorit Ohapisha - 3) nesinde yatmakta olan Artür Moy fert isminde beyaz bir delikanlı - nın öldürülmesile meydana çıkmış | tır. İ Bu adamı hapishaneden kaçma ğa teşebbüs ettiği için bir çerçevenin ortasına ayakta olarak | bağlamışlar, Oranın tahammül «| dilmez cehennemi güneşine ma ruz bırakmışlar, Adamcağız bit- tabi mütemadiyen güneşin şid - | detine dayanamadığından öl -| müştür. Hapishane gardiyanı bu tarzdaki hareketile mahkümun vefatına sebebiyet (o verdiğinden mahalli hükümet tarafından şüp- hesiz tecziye edilmiştir. Fakat hükümetin bu gibi hâdi- seler karşısında gevşek ha: hattâ bazı esbaba mebni müsa - mahakâr vaziyeti bunların teker rürünü mucip olmaktır. Meselâ tahta pishaneye müracat ederler muay yen bedel mukabilinde mahpus- ları kiralarlar ve bu adamları iş- | lerinde kullanırlar. Bazı müteah- | hitler bunlara yol yaptırır, bazı - ları pamuk tarlalarında çalıştı - yırlar, Ekseriyetle mahküilar kul lanıldıkları müesseselerde pek za limane muamele görmektedirler. Burada müteahhitlerin çoğu ka - ba ve hoyrat adamlardır. Mah - kümları önüne katar, bir elinde kırbaç diğer elinde tabanca, U « zun bir yolculuğa çıkarırlar. Yü- rümekte aciz gösterenleri yolda kırbaçlar daha olmazsa tabanca sile tepeler. Bu vaziyetten kacınmıya te - şebbüs eden bir mahkümu ölüm karşılar. Müteahhit, hastalıktan anlamaz. İşinde her ne sebeple o lursa olsun tekâsül gösteren mah pusu öldürünceye kadar (döver. 1863 senesinde, yani (o zenciler hakkındaki esaretin henüz kaldı - rılmadığı zaman esirler bu mah- puslarım gördüğü Oağır muame- leye tâbi tutulmuyorlardı. | O zamanlar esirler (o parayla satın alınırdı. Sermayedar İ leri almak üzere koyduğu ser - İ mayeyi itfa için esirlere iyi mu- amele etmek mecburiyetinde ka- lırdı. Bunları lüzumundan fazla çalıştırmazdı. Hastalanmamala « İ rma dikkat ederdi. Hastalandık - ları zaman tedavilerine ehemmi- İ yet gösterirdi. Fakat şimdi mah - puslar yalnız kiralandıkları için bunları istihdam edenlerin hiçbir şeyden korkuları yoktur. Bunun için onlara lüzumundan fazla iş gördürmek isterler, bu zavallı - abi buna tahammül ede - meyip ölürlerse bunların yerleri- i diğer mahpuslar doldurmak - dır. Sermayedar hükümete kar $ı bunların ölümünden mes'ul değildir. Kiraladığı mahkâmla - rın adedi azalınca hapishaneye müracaat eder, istediği Okadar esir- i çalıştırırlar. Kaçmıya İ retle bunlardan i Tüccarlar ve sanayi adamları ha- | | tuz hira mahküm kiralar, Ziraat erbabı, tarla, arazi sa- hipleri işçi bulmak için daha başka' vasıtalar (o bulurlar, Bazı zenciler nakti cezaya mahküm w “a Halâ esirlik devri, kiralık mahpuslar var! Sermavedarlar harilinriileri »rden aldıkları adamları istediği ıserse öldürür ! hapsedilirler. Arazi sahipleri b adamların tâbi olduğu (ceza! hükümete tediye ederler; ve on “ ları çiftliklerinde bu parayı söy! mukabilinde ödeyinceye kada teşebbü edenler hükümet (tarafından *€ | ya patronun müsellâh adamlari | tarafmdan tevkif edilerek tekra” edilirler» Mahküm tediye edilen cezayı s8“ Jes2 bile patron onu salvef çalıştığı mahalle iade yile ödese memek için birçok sebepler, be * haneler icat ederek daima borçl0 vaziyetinde gösterir ve daha faz" la bir müddet için çalıştırmıyö icbar eder. Hatta bazı azılı patronlar 8 | siz kaldıkları zaman bir 1 lerle kabahati olmıyan tevkif e ler ve bu sü. a yolunu met, o zamap hapiste yat * t mevzuu < bahi İsenda ayda otuZ a pamuk ekmelerini teklif eder ve bu veçhile aralar” da bir itilâf çaresi bulur. Bu mu hitte yaş bir adama ayda © yyen kâfi gelmez. in sana ancak sefilâne bir yaşay!f temin edebilir. Nevyork oVorl gazetesinin muhbiri mösyö Lipivak tarafın - de Hu düşünürler. dan zencilerin maruz kaldıklar! | n tafsilât ve fo * ite gösteren bir kitap yazılmıştır. Muhbirin anlattığı * na göre bu adamler bir grup h#” linde çalıştırılmak üzere teker! li demirden büyük kafeslere vah şi hayvanlar gibi sokulurlar. Hepsi yekdiğerine ağır zin * cirlerle bağlanırmış. İş o başmds İ hepsi ayni hareketi yaparak tam bir ahenk tahtında mecbur olurlarmış. birisi kazaen diğerlerile beraber ayni hareketi yapamadığı tak” dirde zincirler diğer arkadaşlar” nı fena halde © yaralarmış. P bayağı ve pis yemeklerle mi dilirlermiş. Bunlara tahsis ! müesseşatı sıhhiye pek (| iptii bir haldeymiş. İklimin fevkalâde © sıcaklı dolayısile sık sık banyo al , sıhhi şeraitin muktezasından masma rağmen bunlara banyo * çin müsaade pek seyrek veril ki bu biçarelerin ömürlerinin pi l an evvel yıpranmasına sebep 9” lurmuş. Çamaşır değiştirmeleri de pek uzun bir zamana mütevakkıfna!$* Bunlara nezaret eden gi yenler ekseriyetle beyazdır ve “ çok okuyup yazma bilirler. Nez” retleri altında çalıştırdıkları P* mahpuslardan birisi bir hata “9 parsa gardiyen tarafından derbel yaptığı hata ile kıyas edilmi çalışmıy4 İçlerinde9 cek bir şekilde ve zalimane M* kabele görür, Elinde bulund ğu kırbaçla mahkümu bayıltın” ya kadar döğer; sonra elini ğını bağlıyarak (o güneşin hararetine bırakır. Amerikay? ©* mubide en ağır ceza kal ğ d güneşe maruz bırakıp öldürme” tir. Hulâsa bu muhitte mahkii ra reva görülen esir muamele insanlık için bir gin in olmakta #