1 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

1 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p > 1 Köânunusa mi 1933 “CANIM AYŞE N © BİRİNCİ KISIM ML Neden ? — Dadı, git bahçeden biraz da- ha çiçek getir, bunlar az geldi. Fikriyar kalfanın yüz kırışık - Birr, tatlı bir Gilümseyişle,, göze çarpacak kadar buruştu: — İlâhi Ayşe, dedi, adamcağı- zı çiçekle mi zehirliyeceksin?... Bu esnada odaya giren Şefik Nuri bey, burnunu çekerek etrafı kokladı: — Kemalin başı tutmazsa gok iyidir. Ayşe, babasının boynuna sarıl- de i i Ne yapayım babacığım, Ke- xi Paristen geliyor, odasını be - ğensin istiyorum. lm Alâ!... Mükemmel!,. Odayı IYİ tanzim etmişsin. Amma herşe- yin fazlası fazladır. Bu kadar çi- çek yetişir, Fikriyar bu sözü evvelâ başiy- ole, sonra ağzıyla tasdik etti: — Beyefendinin hakkı var, Ayşe etrafa göz irdi: — Sahi odayı beğendin mi ba- ba? — Sahiden beğendim. — Kemal Parise giderken bana yalvardı: “Ayşe, dedi, babanı kan- dir da, geldiğim zaman bahçede- ki küçük köşkü bana versin, orada ayrı oturayım.,, 3 Şefik Nuri bey: “Seni gidi se- »i!,, demek istiyen bir parmak isertiyle; | .— Tevekkeli değil köşkten ki- , rasıyı gık için bu kadar ıs- rar ettin!., — Fena mı ettim? — Hayır, iyi ettin kızım, Ke- mal yirmi beş yaşmı bitirdi. Fil. vaki evlâdım sayılır, fakat ne de ayrı oturması daha iyi ola- cak. Hem o rahat eder, kedi de biz. Ha... bak unutuyordum. Ke- male ne hediye €deceğim biliyor musun? Ne bileyim. gece bermutat misafirlerimiz var. ağı bir dolaş. Yarım saat da gara, Kemali karşıla - VAKIT'ın edebi tefrikası ME gg mm İİ, 1 Selâmi Izzet Çocukluktan beri beraber oy- nadıkları, kardeş gibi, beraber büyüdükleri Kemal, acaba çok değişmiş miydi? Lokomotif köşeden görünün » ce, on sekiz yaşının bütün he- yecanını saklıyan kalbi, hızlı hız- İr atmıya başladı... Tren geldi, durdu. Şefik Nuri beyin elinde büyüttüğü Kemal, harkesin “Gü- zel Kemal,, dedikleri genç va - gondan indi. Uzun boyu, mühmel £ giyinişi ile gene güzeldi. Avrupa, haline, tavrına daha başka bir vekar vermişti. Arkaya taranmış, siyah gür saçlarının altımda pırrldıyan gözlerinin tatlr bakışları, (| tıpkı eskisi gibiydi. Ayşeyi görünce haykırdı: — Ayşe cherie! Şefik bey itiraz etti: — Yo!... Fransadan geliyo - rum diye frenkçe konuşma, — Evet amma, İstanbula, size | kavuştuğuma öyle o memnunum, ki... Ayşe şakıdı: VAKIT | Harici ticaretin mukayeseli cetveli ihracat ofisi tarafından hazırlanmaktadır Ihracat ofisi 1932 yilmdaki u- mumi ihracat vaziyetimizi göste- ren senelik bir bülten çıkaracak - tır. Ofis bu bültende, bir yıl zarfın- daki harici ticaretimizi mukayese- li bir surette İstatistiklerle göstere» cek, ihracatımızm bir sene içinde geçirdiği safhaları ve mühim tica- | ret hâdiselerini kaydedecektir. — | Bültende umumi ihracat ve it- halât vaziyetlerimizden başka baş» ca ihracat maddelerinden her bi- ri hakkmda ayrı ayrı istatistikler ve malümat bulunâcağı gibi başlı- ca müşterilerimiz olan memleket- lerle ticari münasebatımıza dair istatistikler ve izahat bulunacak - tır. Ofis henüz Kânunuevvel ayma ait kat'i rakamları almadığı için bülten tamamlanmamıştır. Yaptığı bir tahmine göre 932 yı- — Biz de memnunuz Kemal. — Canım Ayşe, sen büyümüş- sün, koca kız olmuşsun. — On sekizi doldurdum ar - tk. Öbür gün on dokuza basıyo- rum, — Tam anniversaire'ine gel - mişsin desene... Gardan çıktılar, o Otomobile bindiler. Kema) derin bir nefes aldı: — Ohi... İstanbulumuzun nar, sıl aydınlık olduğunu tasavvur edemezsiniz!.. | Voyvoda caddesinden geçer- İ lerken, büyük bir binayı göster - di: — İşte, dedi, bu fransız mü - €ssesesine İkinci müdür oldum, Şefik Nuri bey biraz hayret etti: — Aferin!.. Bu yaşta?!.. — Fransızlarm gençlere iti- mad: vardır amca.. Ayşe sordu: — Memnun musun?. Kemal, usulca Ayşenin elini sikti; — Elbette memnunum! Otomobilin O pencerelerinden hafif bir yaz rüzgâr: (o doluyor, İstanbulun masmavi gökü, apar- tıman damlarmın üzerinden, u - rapper doğru yuvarlaklanıyor - Kemal haykırdı: — İşte geldik. Çatmın oyma- larmı tanıdım. Bu konağı Parisin bütün kâşanelerine değişmem. Bu söz Şefik beyin hoşuna gitti, Kemalin züppeleşmemiş ol- lında ihracatımız 100 milyon lira» yı ve ithalâtımız da $2 milyon li- rayı bulacaktır. Bu suretle 932 se- nesi ticari muvazenemiz 18 milyon lira bir farkla lehimizde inkişaf etmiş oluyor. 932 senesi ticari muvazenemiz 600 bin ve 930 senesi ticari muva- zenesi ise 3 milyon 900 bin lira fazla bir farkla kapanmıştı. Halbuki 929 dan evvelki senele- re ait ticari muyazenemiz daima aleyhimize inkişaf ediyordu. 932 yılmda başlıca ihracat maddelerimizin tahmin edilen ih- raç kıymetleri tütün 27 milyon, ü- züm İl milyon, yumurta 8 milyon, fındık'içi, 6 milyon, arpa, incir, pamuk, maden kömürü üçer bu- çuk milyon, afyon 1 milyon 700 bin yün ve tiftik birer buçuk milyon, halı bir milyon yüz bin liradır. İktisadi buhran yüzünden her memlekette olduğu gibi memleke- timizin de harici ticaretinin umumi kıymeti geçen seneye nispetle a - zalmış olmasına rağmen yeni se « neye ticari muvazenemizde 18 mil yon fazla ile girmiş oluyoruz. Taksilerin boya muayenesi Bir haftadanberi devam eden taksi otomobillerinin boya muaye- nesi dün akşam bitirilmiştir. Şehir dahilinde çalışan taksilerden yüz- de sekseni muayene edilmiştir. Muayeneye gelmiyen otomobil- lerin bugünden itibaren işlemele- rine müsaade edilmi — Şehir rehberi B>lediyece hazırlanan şehir reh- beri basılmak üzere münakasaya masını beğendi. konulmuştur. Rehber iki ay zarfın- Kemal devam etti: da basılmış olacaktır. — İşte, odamın pencereleri, Ne Ayşe güldü: |Defterdarlık maaşları — Hayr Kemal, senin odan değil. ğ — Ya! 7 İğ Bahçeye girdiler vi doğru yürümiye başladılar. Kemal sordu: — Nereye gidiyoruz?.. — Babam sana küçük köşkü hazırletti. Şefik bey ilâve etti: — İstediğin gibi yaşa... artık j yeğ. fı memurların Kânunuşani aylıkları” nı tesviye etme”e başlamıştır. Hamburglu) ismi verilen Ham“ bürg—Berlin yıldırım treni, rübe mahiyetinde yaptığı son s6- yol almıştır. şan vasati sür'ati alelâde sür'et katarının | 25 nisp Defterdarlık dünden itibaren Ee maş Yıldırım treni Berlin, 31 (A. A.) — (Uçan tec- 'erde azami 160 kilometre sür'atle i Trenin 120 kilometreye yakla - sür'atinden md takriben temizlemek için gelen hizmetçi Geçen sene | İşliyen Yar 'vaziyetımiz Milli Roman O benim bütün itirazlarımı ve ömitlerimi mahvetmeve azmet- miş gibi başını salladı : — Böyle hatır için yapılacak bir fedakârlığın saadetimizi te- min edebileceğini nasıl düşünü- yorsün Turan ? Deminki sözle- rinle hiristiyan olmayı mi kas- tediyordun? Bu şerâit altında kabul edilecek bir hiristiyanlığın samimiyetinden ben şüphe ede- rim. Sonra din insanı cemiyetine bağlıyan şeylerden ancak bir tanesi olabilir. Ya diğerleri? — Seni temin ederim bende hiçbiri kalmadı Helen . Beni mazur gör, fakat inanmam Turan. Hatta bunu söylerken samimi olduğunu kabul etsem bile inanmam. Düşün ki o rabıtaları kirmak bizim e- limizde değildir. Ben samimi Surette memleketini seven, mem- leketine bağlı olan bir kızım Turan ve bu sevgide büyük bir zevk duyuyorum. Seni aşkım için bile olsa ayni zevkten mal- rum birakmak istemem. Ne yazık, seni memleketin hakkında biraz vefasız görüyorum. Helenin bu sözleri manevi- yetimi büsbütün altüst etti, daha fazla ısrar edemedim ve sessiz sessiz ağlamıya başladım. O büyük bir şefkatla beni teselli elmiye çalıştı, Ben göz yaşları- mın sebebini sarih olarak tayin etmekten acizdim. Yalnız düşü- nüyordum ki kendi cemiyetimin kızı olan Ayşe gibi bu Amerikalı kız da beni ayni sebeplerle reddediyordu. Helenin karşısında böyle bir variyete düşmüş olmaktan büyük bir azap ve utanma duydum. O tekrar bana dedi ki: —Turan eğer bir gün ciddi bir saadet ihtiyacıyla yuva kur- mak istersen eşini mubakkak kendi cemiyetinin içinden seç. Yeise benziyen kederimin sev- kiyle Ayşe macerasını baştan soruna kadar Helene anlattım. Bevi büyük bir alâka ile dinle- di ve; — O Türk kızına ben hak veriyorum Turan dedi, Senin yerinde olsam içimi tecsizliyerek tekrar ona gider ve hatta yalva- rırdım. Bu son sözler beni büsbütün berbat etti. Gözyaşlarımı Helen- den de gizlemiyerek ağlamıya başladım. O benim karşıma geçti, başımı” eileriyle alı kaldırdı : — Bak Turan, dedi. Bu ak- şamki konuşmamız sana keder verdi. Dinle, bundan kurtulman için sana bir şey teklif edece» ğim; benimle evlenmeyi düşün- me, fakat ayrılıncaya kadar ge- ne sevişelim, — için biribirimize teşekkür eder ve, evlenmek hususunda, bislerimizin (aldatıcı seslerine kulak vermiyerek ayrılırız, Söyle benimle böyle bir dostluğu ka- bul ediyor musun ? — Evet. Dedim ve ellerini öptüm. Fa. kat hissediyordum ki içimde bir şey kırılmıştı. O gece Helenden ayrılıp oda- ma döndükten sonra uyuyama- dım; kafamın içinde muhtelif düşünceler, kalbimde muhtelif hisler beni harap eden bir mü- cadeleye girişmişti. an- Ertesi sabah geç -uyı dım ve ilik defa eli dersletime O gtmedim. o Odayı yi, hasta olduğumu. söyliyerek, —54— “gibi, yılın ilk aymı ikinci ic Yazan: Necmettin öğle üstü kapım vuruldü Helen içeri girdi. Ben önünde, başımı ellerimin almış düşünüyordum. — Helen hemen yanıma geldi: — Afedersin o Turan, di Belki yalnız bulunmağa ib hissettiğin bir zamanda girdim. Fakat seni derste g meyince merak ettim. Nen var, hasta mısın? Yoksa dün g ki konuştuklarımız .. w Derhal sözünü kestim: — Rica ederim Helen, gece könuştuğumuz $6 . biç bahsetme. Mahiyetini henü; takdir edemiyorum; fakat rin içimde bir ihtilâle oldu. Çok fena bir hald Sen burada yokken yalnızlı çok şikâşetçiydim, fakat geceden sonra, şimdi sen rımda bulunurken bile, b ğim yalnızlık ondan bin fazladır. Beni anlıyan, içimd derde teselli verecek bir seye ihtiyaç mı var. O kim olab lir, bilmiyorum; fakat sen y rımdan ayrılma, diği - (Devamı var) Ay adlarımızda Karışıklık Ve bir fikir Kânunusani mi? İkinci mu? İlk ay mı? Hangisini kullanacağız? İkine Kânun, Kânunusaniden bo bir şey... Son zamana kadar Kâ nunu sani gibi terkipler kılışe 8: yılır, bunun birinci kelimesi ikincisi bu mânaya gelir diye şünülmezdi. Öz dilimizi hareketlerinde ay isimleri de rinden oynadı. Bugün Kânunuevvel yazan hafazakârların yanında Kânun yazanlar görüldü; lamak lüzumu ilkinden için hatıra geleceğine “e veya ilk Kânunda yaln n diyelim, Kânunu sani ci Kânun olur!.. diyenler dü. (Kânunusani) tabiri maya başlamadan (Kânuı denildiği gibi (Son Kânun) mek istiyenler olduğunu da mıyalım. İzmirde bir bankanın ğı takvimde Kânunu saniye a zi) adını verdiğini de geçen haf- ta gazeteler yazdılar! Şimdi yeni bir yıla fakat bir arkadaşın hatır iz ği mi bakarım e İyo ver vasıflıyarak.. Bu düzeltişin gun bir şey olmadığını ki meliyiz. ğ Gazinin yüksek adı bir ay ne şeref verecekse o ayın tos gibi büyük zafere ana sıcak bir ay olmasını isti siniz? Ay adlarının Türkçelerini tıran eserler, bunların (B (lkincay) gibi terkiplerle nt söylerler, yani birden on kadarki sayılarla ay kelimesi ce sınıfı yapan Cinci) son harfi atılmış şeklile bir çi

Bu sayıdan diğer sayfalar: