30 Kâ nunuevvel 1932 Saran aaaarsssasna sensen Kadınlar Erkekleşince... Raman üstadı Hüseyin Rahmi Beyin bir tiyatro eseri yazdığını lerimize haber vermiştik; bu Piyes bu hafta Darülbedayi san- atkârları tarafından sahneye ko- Mulmuştur. Eserin ismi “Kadın- İar erkekleşince...,, dir. “Kadınlar (o erkekleşince,, üç perde ve iki tabloluk bir piyes - tir, Eser şöyle hulâsa edilebilir: Eski tarz bir ailenin vesayetine verilmiş zengin ve yetim bir kız vardır. Bu kız bir genç erkeği se- ver, balbuki kızin servetini o Zamana kadar idare elmiş olan, ondan sonra da bu serveti elden Çıkartmak istemiyen büyük ha - nım, kızı kendi oğluna almak is- ter. Halbuki genç erkek de aile- sinden gizli, sevdiği bir kızla ev- lenmiştir. Zengin yetime, sevdiği adama kaçar; genç adam, nihayet karı- sını alıp eve getirir, Gelin - kay» mana ârâsındaki geçimsizlik... İhtiyar baba, otuz sene karısına söz geçirememiştir, bu sefer de .geliniyle, oğluyla didişmek vazi- yetinde kalır. Genç, karısını alıp başka bir yere çıkmıya mecbur olur. Para- ları yoktur, ikisi de çalışmıya mecburdur, ikisi de işe gidiyor- lar, Fakat günün birinde bir ço- cukları oluyor. Kadın da erkek de dışarda çalışmakta oldukla - rına göre çocuğa kim bakacak? Hizmetçi, dadı (filân tutmıya güçleri yetmiyor. Kadın kararı - mı verir: Çocuğa bir gün biri, bir gün ötekisi bakmalı! Bu su- retle ikisi de uzun müddet dai- relerine, çalıştıkları yerlere git - mekten kalmazlar, çocuk da ara da büyüyüp gider. Kadın böyle düşünüyor. Erkek, evlenirken sevgi co$- kunluğu içinde kadınla müsavi hakkı, müsavi vaziyeti kabul et- tiğine dair söz vermiştir; fakat 3imdi tatbikata geçince imkânsız lığı görür, Karısının işini bırakıp evde kalması, çocuğuna bak- masını söyler. Ret, kavga, niha- yet ikisi de evi bırakıp işlerine gider. Salmcağında yalnız kalan, süt vakti geçtiği halde sütü veril » meyen, acıkan, bağıra bağıra 4as- talanan çocuk, bakımsızlıktan ölür. Genç karı koca, inat yüzün - den oyuncak bebeklerini kırmış “ iki çocuk gibidir. Genç adamm babası, küçük ölünün başına bütün aileyi top- lar, yaslı sesile onlara nasihat e- der. Mesele çocuk yapmakta de- ğil, onu büyütmesini, yetiştirme- sini bilmektedir. Darülbedayi san'atkârları, Hü seyin Rahmi beyin piyesini itina ile oynadılar. Sinirli, inatçı de - diğidedik eski tarz büyük hanım rolünde Neyyire Neyyir hanım, pek güzel ve muvaffakıyetli bir tip yarattı. Eski devir bir aile re- isi rolünde İ, Galip bey de iyi idi, Raşit Rıza Bey Raşit Rıza bey ve arkadaşları temsil heyetinin bir Anadolu turnesine (o çıktığını (o yazmıştık. Heyet, Ankarada Halkevi tiyat- rosunda birkaç temsil verdikten sonra Adanaya gitmiştir; orada dn bazı temsiller verecektir. yet s0 40184 109 01840 VARİZ ingiliz edebiyatı : | Benian öne saanen 190 BERAAT AN 00 H.G. Welis Wells, san'atma âşık ve mua- sır realist muharrirlerin içinde en göze çarpan bir romancıdır. “Biz hayatın “Bütün) nü yaza - cağız!,, diye haykırır: “Biz nice nice (o öğünmelerin ve yalancı iddiaların boşluğu an- latış nurumuzun parlak in'ikâs- larında meydana çıkıncaya ka - dar siyasi, dini ve içtimai mese- lelerle meşgul olacağız!,, diye i- lâve eder, Böyle güç meseleler, hiç şüp- he yok ki, zamanının Süleymanı- nı bile susmıya mecbur ederdi. Halbuki Wells için iş böyle de - ğildir. O, aksine, ilhamını ve va- sıtalarını bu gibi güç meselelerle uğraşmaktan alır, Welles'in bir vazifesi vardır: Yenilik yarat- mak.. Vasıtası da (Roman) dır. Wells her sahayı kendi sevdiği kelimeyi kullanayım “çamurlu,, görüyor, bu sahalarm her biri- sinde ayrı ayrı değişiklikler yap- mak lâzımgeldiğini, cemiyeti 1s - lah etmek icap ettiğini söylü- yordu. En ufacık bir vak'a için- de tezini müdafaa yollu koca" man bir roman yazıyordu. Jules Verne ve (More) wa Utopiasını taklit ederek (yazdığı yirmi otuz fenni, ilmi eser bize bu velüt romancının mahiyetini pek güzel anlatır, Her inkılâpçı müteceddit gi- bi Wells'in kuvvetli ve zayıf ta - rafları vardır, İlâh derecesinde yükselttiği içtimaiyat ve © fende çok kuvvetli, fakat insan tabia- tını ve ruhi meseleleri anlamak: ta pek zayıf görünüyor. “Dü- ğün,, ü bu tozada güzel bir mi - saldir. Hayatm engin manası, hayata karşı cesaret, iman, yenilmiyen ümit, mefhumları bu realist mu- harririn gözünden kaçmış gibi » dir, Cemiyeti düzeltmiye o ka - dar dalmıştır ki, ayni cemiyetin iyiliklerini görememektedir. (The war of the Weorlde) dünyalar hürü ve The Nevs Ma- chiavelli (Yeni Makyaveli), bize muharririn siyaset ve iş âlemle- rinde geçen dalavereleri öğret - mek hususundaki azmini göste- rir. Vells canlı, samimi ve iyi bir muharrirdir. Fakat rormancıdan ziyade yenilik yapıcısı (hüviyeti daha ön sırada gelir. ibrahim Hoyi © Hüsnü ve Galip Beyler Ankarada bulunan, İstanbul mmntakası baş mülkiye müfettişi Hacı Hüsnü Beyle umum nüfus müdürü Ali Galip Beyin bir kaç güne kadar şehrimize gelmeleri beklenmektedir. VAKIT a 2 1 101 KE MAK Ay mem asar rana cama ezanı e Güzel San' atlar o NM | Köroğlu operası Köroğlu destanı, Anadoluda bilindiği kadar küçük farkla A- | zerbaycan Türkleri arasında da ! meşhurdur. Azerbaycan musiki | san'atkârlarından Üzeyir bey Ha cıbeyli, son zamanlarda Köroğ- lu destanından bir opera vücuda getirmiştir. Bir musikişinas öldü Azerbaycan'ın genç kompo - zitörlerinden Asef Zeynallı, da- ha 23 yaşında iken Bakü'da ve - fat etmiştir. Asef, Azerbaycan yüksek mu- siki mektebini ikmal etmiş, bir çok eserler yaratmıştı. “Gazep,, “Rüzgârlar (o şehri, “İnce,, “Kanlı sahra,, “Hint kı - zı,, ve “Sevil,, piyeslerinin musi- kisi Asefin eseriydi. Son zamanlarda Asef “Bakü,, namında büyük bir sinfoni üzerin de çalışıyordu. Beynelmilel teganni müsabakası Geçen sene Viyanada büyük bir taganni ve keman müsabaka- sı yapılmış, müsabakaya kırk iki memleketten gelen 700 kişi işti- Yak etmişti. Tertip edenler, mü - sebakayı bu sene tekrarlamıya karar vermişlerdir. Bu seneki müsabaka taganni ve piyano müsabakası olacaktır. 26 mayıstan, 16 hazirana kadar sü - recektir. Viyana belediyesi ge » tek sah'atı himaye'etmek, gerek- se Viyansya seyyah celbi nokta- smdan bu müsabakaya yardım etmektedir Bu sebeple belediye bu iş için 20.000 şilin vermiştir. Beynelmilel Jüri heyetinin re- isliğini Viyana öperası müdürü mösyö Klemens Krauss yapacak- tır. Müsabakada hakem heyeti ta rafından tayin edilmiş klâsik o - peralar çalmıp ( söylenilecektir. Müsabakaya iştirak edeceklerin otuz yaşından fazla olmamaları | lâzımdır. Taganni müsabakası na on sekiz, piyâno müsabakası- na da on lalı yaşından küçük o - lanlar umumiyet itibarile alınmı- yacaklardır. Daha küçük yaşta olan fevkalâde kabiliyetlerin omüsa - bakaya girebilmeleri hakem he « yetinin hususi müsaadesine bağ lıdır. Amerikada grip New-York, 29 (A.A.) — İn - gilterede olduğu gibi Amerikada da grip salgını hüküm sürmekte- dir. Sıhhiye idaresi 35 hükümet da- hilinde 43997 vak'a çıkmış oldu- ğunu bildirmiştir. Bu rakam, ha - kiki rakamm ancak sekizde biri raddesindedir. Yalnız New-York'ta 10.000 vak'a kaydedilmiştir. —o— Bir posta tayyaresi ateş aldı Madrit, 29 (A.A.) — Lerifaya gitmekte olan bir posta tayyaresi kapaklanmış ve ateş almıştır. İki kişi ölmüştür. ş Ölen yolculardan birisi bal ayı seyahatine çıkmış bir Mei. ef | altın, İspanya İ izmiklâle uğratan altın, belki de Dünü en kuvvetli O kimi Sayıfa 7 İtin Hindistanda 600 milyon kıymetinde altın iplanmaili bu kadarı Amerikada bile yoktur Amerika bankalarından Harp borçlarınm sıkı fıkı or- taya atıldığı bu sırada “Altın, meselesi de kendini gösterdi. Milyonlarca insanın uğrunda canını feda ettiği, milyonlarca insanın taptığı; ve bulmak, ele geçirmek için her fedakârlığa katlandığı bu korkunç madenin insanlık tarihinde ne yaman bir mevkii vardır! Saba Melikesi onunla ikbale ermiş; kesralar, kayserler onunla hükümran olmuş, imparatorluk- lar onun bolluğu veya kıtlığı yü- zünden yıkılmış, Hazreti Davut mabedini onunla yapmış, Antu - an Kleopatrayı onunla okşamiış, velhasıl bu maden bütün dünya- ya hüküm yürülmüştür. Halâ da yürütmektedir. İnsanlık tarihi, belki de arıya arıya sapsarı altın külçeleri ha- line girmiştir. Romayı altüst eden imparatorluğunu bugün İngiltere, Fransa veya A- merika bankalarının kasaların - i da yatıyor. Yarın, öbür gün, ya- hut on sene sonra bu altınların kime geçeceğini bir kimse tahmin edemez. Herkesin gözünden giz- li, müstahkem mahzenlerde ya - tan milyonlarca altının istikbali pek karanlıktır. On sene sonra, belki de altmlar büsbütün kalkar ve onları kullanan kalmaz, zaten yeni nesil bir tek altın görmemiş- tir. Onun nazarında altının bir İ kıymeti yoktur, denilse mübalâ - -| ğa edilmiş olmaz. Bunların birçoğu, bu yüzden “Altına ne lüzum var?,, diye 80- ruyorlar?., Meksikalılar kakao ile tüyü kullanarak mübadelelerini te - min ediyorlardı.. Habeşliler, hâlâ taşa altının vazifesini yaptırmak» tadırlar, Afrikalılar için demir altın kadar kıymetlidir. İği ada- larında, iktsadi muvazeneler ba- lina kemiklerile temin olunuyor. Altının en büyük (O meziyeti bozulmamak ve değişmemektir. Yer yüzünün her tarafında bu- lunan altın, dolandırıcılıkla mah küm edilen doktor Dunikovisky- ye göre Nis sahillerinin kumla- rında mevcuttu, Zaten deniz su- yunun herbir tonunda bir miskal altın bulunduğuna inanılıyordu. Fakat bunu bir çıkaran bulun- madı, Asırlardanberi her senenin birindeki altın külçeleri her ayında ortaya bir çıktı . Beş bin sene evvel, ilk de- fa olarak altını kullanan eski Mı- sırlılar arasında bile şu veya bu şekilde altın çıkarmıya çalışan menfaatler vardı. Bunların biri de muvaffak olamadı. Belki bu uğurda sayısız insanlar yakıl- dı, asıldı, boğuldu, gitti. LR A Bugün bütün dünya altınının üçte ikisini İngiltere imparator» luğu dahilinde istihsal olunuyor. Hattâ son zamanlarda bu istih- sal yüzde (71) e vardı. Bu al tnın çoğu, Transvalde çıkıyor. Amerikanın altın istihsali gün den güne azalmaktadır. £ Fransa ise hiç de altın istihsal etmiyen bir memlekettir. Bununla bera- ber Fransa bankasının büyük ka saları altınla doludur. (Kristof Kolombun 1492 de Amerikayı keşfetmesinden beri bu memle- ketin istihsal ettiği altm 4 milyar 245 milyon sterlin kıymetinde * dir. Bu suretle Amerika dünya - daki altının yüzde yirmi birini çıkarmış bulunuyor. Fakat bu yüzde yirmi bir cenubi Afrikanın istihsal et- tiği altma nispetle ancak yüzde bir derecesindedir. o Avustralya- nin çıkardığı altın ise yüzde 17 ye varır. Hindistan eskidenberi altma karşı ateşli bir hırs duyan bir memlekettir. Hindistanm yalnız son zamanlarda © (600,000,000) sterlin kıymetinde altın topladı- ğı anlaşılıyor. Onun eskiden de topladığı altın hesaba katılacak olursa, Hindistanda bulunan al - tın yanında Amerikanın kasası pek küçük kalır. Altının kıymet ihraz oOetmesi onun mübadele esası sayılmasın- dan ileri geliyor. Dünya ona bu kıymeti vermekten vazgeçerse o nun da hiçbir kıymeti kalmaz. Fakat bu sırada hiçbir mille- tin de altına karşı böyle bir ta - arruzda bulunması beklenmiyor. Tabiatın bu en güzel omadeni, bugün, bilhassa her yerden fazla Fransa, İngiltere, devlet banka - larında Nevyorkun Federal Re- serve bankasında, saklı duruyor. Altın yüzünden insanların çek tiği ıstırap ne vakit nihayet bula» cak?1.. Bunu bir bilen yok! simyacı “m 7 Gİ