Geçen sabah matbaada kim - serin bulunmadığı bir sırada bi- zim tahrir odasından içeriye genc bir bey girmiş. Pek zarif, pek na- zik, çıtkırıldım bir bey. Hizmetçi odayı temizlemekle meşgul; böyle ziyaretlere de alışık | olduğundan aldırmamış. Genç bir iki dakika tereddütten sonra: — Affedersiniz, demiş. Dün ak şam bir makale getirmiştim, aca- ba tahrir müdürü okudu mu? Hizmetçi genci yukardan aşa- ğı bir süzerek: — Daha okumamış olacak! Deyince genç heyecanla sor - muş: — Nereden alladınız? — Çöp sepetinde makaleye benzer bir şey bulamadım da.. Beğenilmedi ! Selime daha iki gün evvel dünyaya gelen yeni kardeşini beşiğinin başında ilk defa ziya - ret ediyordu. Derin bir gaflet uy- kusunda olan bu kardeşe uzun uzun bakarken annesi: — Selime, dedi. Bu yeni bebe- Zi beğendin mi? Selime bu sözle annesinin a - rasıra dükkânlardan aldığı be bekler aklına gelerek: — Beğenmedim, dedi. geri ve relim, Bir hayvan Bir kadın meclisinde küçük İr fanla Neriman derslerinden imti- han ediliyorlardı. İrfan yedi ya « sında, ablası Neriman on iki, on | üçünde... Sıra biraz hayvanat bahsine gelince Nazik hanımefendi İrfana sordu: — Peki, insana en yakın hay- van hangisidir, bil bakayım İr - fan! İrfan bir iki saniye tereddüt- ten sonra cevap verdi: — Tahtakurusu!.. Pazar gününü iki (sinemada Bu cevap herkesi , | geçirdikten sonra eve döneceği sı Genç kadınlar lerimi | rada bir de ekmek kadayıfı ye- nın zekâsı için bir delil addede- | mek hevesine düşen Ali Bürhan, | rek annesini tebrik ediyorlardı. yolunun üstündeki bir mahalle - Sıra Nerimana gelmişti. & Nazik | biciye girdi. Biraz arkada, yarısı hanımefendi ayni suali İrfanın | perde yarısı camla ayrılan kıs - ablasına sordu: i mın içine geçip sakin ve asude imi Sen ne dersin Nerimancı - İ bulunmak istedi. Kimse olmıyan ğım, insana en yakın hayvanlar | bu kısımda genç mahallebici o - tahtakuruları mı dır? nu kenarda bir kovuğa davet et- — Hayır, erkeklerdir. ti: “.reeranansi susarsa sassesanaNaaaNa Nana, —z Parlak Bir — Yeni aldığım ipekli kıravatı gördün mü karıcığım ? — Evet, yeni mantomla rengi uymadığı için ben onu kapıcıya verdim. — Burasını temizliyeceğim e- fendim, lütfen şöyle buyurun!.. Ali Burhan, loş ve perde ile kapalı yere çekildi. Bir ekmek ka- dayıfı istedi: Tam bu ağır tatlıyı bitirirken perdenin öbür tarafına genç bir kadın geldi. Orası artık temizlen- diği için masalardan birine otur- | du. Tavukgöğsü istedi. | Ali Burhan perdenin arasın dan genç kadının yüzünü, vücu- dunu, bahusus yalnız zannederek i kendilerini gösteren bacakları - nı ekmek kadayıfından daha bü- yük bir iştiha ile seyre daldı. Kadın, alaca karanlık içinde ve | bir perde arkasında olan Ali Bürhanı hiç görmüyordu. | Burhan ona görünüp görün * | İ kadın tavukgöğsüne başlamadan lan bir tuvaletine başladı. Ayağa kalktı, Duvardaki küçük aynaya dönerek ince ve yeşil bir kordonu çıplak omuzunda düzeltti. | Ali Burhan nefesini işitecek- te kaçacak korkusu ile nefes al maktan bile çekiniyordu. Fakat içinden solumıya başlamıştı. He - yecandan yüzü kıpkırmızı olmuş, bütün vücudü bir kaynar su ile | kavrulmuş gibi ter dökmiye baş - amıştı, Biraz sonra başka bir genç kı geldi. Ötekinin yanma za, radan buradan bahsetmiye baş - ladılar, Ali Burhan bunların ya evvel kendi göğsünün eksik ka - i Sergi —- kında çalışan işçi kızlar olduğu- nu anlamıştı. Fakat bütün konu - şulan lâkırdılardan © yalnız bunu anlıyabilmiş, ne öndeki Ooekmek kadayıfını bitirmiye nedekı- mıldanmıya imkân bulabilmişti. Sonradan gelen genç kız da: — Aman, yeniden aldığım suti- yen ne kadar #kıyor beni!.. Diyerek ayağa kalktı. Tuvalet- leri bittikten sonra biri ötekine: Her akşam mağazadan çıkın | ZALANAYI EEE BEN AEAEESE BEAN EE N j Adile kızı hanımı kasaba gör dermişti. Adile koşa koşa gittiği kasaptan sallana sallana döner * ken küçük bey karşısına çıktı: — Kız Adile, ne sallanıyof * İ sun, çabuk olsana.. Annem sani ne tenbih etti? — Kasaba koş, çabuk et al, de di emme çabuk getir demedi ki” | ca burada buluşmamız iyi oluyo” Ta Kadıköyüne kadar beraber £' diyoruz!.. Dedi ve paralarını verip çıkt" i lar. Bu son söz Ali Burhanı dü” şündürdü. Demek her akşam bu lar buraya uğrıyorlardı. Ertesi akşam Ali Bürhan g© ne geldi. Gene ayni yere geçmek | istedi. Fakat bu defa orada ma” i sa ve iskemle yoktu. Genç gars” nu çağırdı: — Şuraya bir masa ile iskem” le getir! dedi. Genç garson güldü: — Orada oturulamaz, dışar" ya Büyurilni — Bir iki kelime teatisinde" sonra garsonla Burhan uyuştula” ve Burhan berveçhipeşin garson iki lira verdi. On dakika bekledi. evvelâ birisi, sonra öteki geldi Hemen hemen ayni sahneler tek“ rarlandı, Burhan deli gibi oluyor” du. Bu sahneler ve bu çılgınlık iki lira bahşiş mukabilinde belki on gün tekrar edildi. Bir gün Ali Burhan gene bek* lerken genç kızlar gelmediler. Ayrı ayrı yerlerde çalıştıklarını göre biri gelmese, öteki gelecek * ti. Fakat o da ortada yoktu. Ne den sonra dışarda bir ses işitti, perdeyi kaldırdı, camlı (Okısmın arkasından baktı. Sonradan ge * len genç kız dükkân sahibi ile hızlı hızlı konuşuyordu; içeri gif mek niyetinde değildi. Ali Bur * han yavaşça ön tarafa geçti, dim lemiye basladı. Genç kız dükkâm da kimse olmadığı için yüksekçe bir sesle: — Canım geçen haftadan iki lira alacağımız var,dün sabah bir, akşam üstü de bir kişiye kem dimizi gösterdik. demek tam dört lira isteriz, sen üç lira vermek istiyorsun!... Biz buraya günde * likle değil, müşteri başına gelmi “ ? Pi Seyyah — Hey vahsiler.. Biz geldik, size medeniyet getirdik, Vahşiler — Nalile zahmet eltini>. biz onu çoktan bulduk! işte elimizde... j4