26 Kânunuevvel 1932 İşaretler | m meraneun. Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret ütopi içinde idiler Hepiniz işitmişsinizdir. Ayni sele, ayni tarzda şikâyet: — Biz hafızasız bir milletiz! $eyi unutuyoruz. Efendim Namık Kemali, Mit Ez Paşayı, Ziya Paşayı, Tevfik ! i ne çabuk unuttuk! Hafızasızlık bu!.... Niçin unutuyoruz. Bunu tek, insanların kabahati diye say- mak eski devirlerden kalma bir wuldür. Bu, kabahati gelin etmiş , kimse onun duvağını açmamış ünün başka şekilde ifadesi - dir, Mütemadiyen bu sualler karşı» | #mda münevverler kabahat işle | Miş bir çocuk gibi sinerler: — Ben yapmadım ağabey. O Yaptı diye başkasını gösterirler. Hafızasız milletiz demek bun- dan farkl; değildir. Milletin hafızasına (Okabahat için çok cesur olmak lâ- zımdır. Hattâ cahilden daba ileri #itmeli! »» Hafızada yer eden isimler, hâ- her şeyden evvel bir ce- Miyetin zihninde kıymet aldıktan *onra canlanır. Mesihi fertler ha- telamaz, fakat onu babasız do #urtan cemiyet, fertlerine teker, teker hükmetti. Ve kimse onu w Mutmaya cesaret etmedi. Mesih niçin unutulmadı? : Yunus Emre niçin unutulma - ır? “Buna benzer daha bir çok isim ler sayabilirsiniz. Mesihin halâ kafalarında ya- Yadığı cemiyet içinde Yunusa yer Ayırmamış insanlar vardır. Fakat Yunusun unutulmadığı yerde bir Ziya Paşa, bir Namık Kemal, bir Tevfik Fikret bir hayal gibi... Yumus bir devrin kuruluşu, ya” hut yıkılışı hamlesini içinde o ka- dâr canlı duydu ki, Anadolu Türk | Cemiyetinin iktisadi istihsal mü - nasebetlerinin değişmesi Yunus- ta öyle akisler bıraktı ki, halâ o- Dün ilâhilerinde din çeşnisi ta- Şıyan iktısat dertlerinin sembol- leri yaşamaktadır. Sözü uzatmı- yalım.. 5 : # Namık Kemal, Ziya Paşa, Tev- fik Fikret ne yaptılar? Namık Kemal bir iktısadi ya” Pının sanat ve şiir halindeki in'i- kâslarını söyledi. Bu in'ikâs Tür- kiyenin iktisadi temellerinden ge len çatırdıdan değildi. Namık Ke- mal garbi Avrupada kurulan ve Canlanan iktisadi hayatın akisleri | 9lan kanunları, nizamları muhay- Yel bir vatan hasretile tasavvur *diyordu. Bu vatan Türk toprak- değildi. Nitekim Namık Ke- malin “Osmanlıları,, “Hürriyet, leri kapitalin en olgun devrine iş bir cemiyetin ideolojisi idi, Namık Kemal henüz kapitalis' Tejimine girmemiş bir cemiyet te, müstakbel kapitalizmin mü -| iri oldu. Fakat onun tasavvur *ttiği “Osmanlı, nım ve “kanunu #sasi,, nin yaşaması mümkün de - öildi, Onun için Türk münevverleri a- Tatında Namık Kemal bir ütopiye Bönül veren bir insan olarak kal- dı. Kütleler ütopilere değil, haya- *a, hakikate gönül veren ideal ha- | dibi 20 paket eroin davası Zerzevatçı Hüseyinin bunları yerde bulduğu neticesine varıldı İstanbul ağırceza mahkemesi, dün bir eroin davasına baktı. Bunun maznunu, elli gündenbe- ri mevkuf bulunan zerzevatçı on dokuz yaşmda Üsküdarlı Salih oğ- lu Hüseyin... Üsküdar merkezi önünde, elin- de mavi kâğıtlı yirmi küçük paket eroin bulunduğu halde polis Müs- lim Efendi tarafmdan görülmüş, yakalanmış, kaçmak istemiş mer- kezin kapısından içeriye girerken, bir kese içinde bulunan paketleri yere atmış. (Komiser Hilmi Bey pencereden görmüş, almış. Dava- nm mahkemeye gelişine göre, va- Hüseyin, mahkemede şöyle söy- lüyor: — Yerde bir paket gördüm. Me- rak ettim. Aldım. Elime alır al- maz, bir sivil memur, “ver onu!,, dedi. Verdim. Meğer içinde eroin varmış... Polis Emin Efendi, yalnız mer- kezde maznunun ifadesini almış, Müslim Efendi, zerzevatçıyı yaka- yan polis.... O, şöyle diyor: — Yol üzerinde çömelmişler, ince Feyzi ile konuşuyorlardı. Elin de paketleri görünce, Hüseyini en- sesinden tutup kaldırdım. Kaçmak istedi, bırakmadım. Merkeze gö - türürken, kese içindeki paketleri yere attı. Üçüncü komiser Hilmi Efendi, pencereden atladı, paket- leri kaldırdı. — Peki, bu Hüseyin zerzevatçı imiş. Günde seksen, yüz kuruştan fazla kazanmazmış. Bu kadar ero- in ele geçirmeğe mali kudreti mü- sait mi7, İ — Bir paketini beş, on kuruşa | satarlar. Bu itibarla alacak para bulmuş olabilir! — İnce Feyzi ile ne konuşuyor- lardı. Ona satıyor mu idi?. — Ne konuştuklarını işitme - | dim. Müddeiumumi, satmağa teşeb-| büs delili bulunmadığını, amma ü- zerinde eroin bulunduğu sabit ol- duğunu ileri sürdü, ceza istedi. Mahkeme, Hüsnünün paketleri | — m . . Miting Perşembe günü Milli Türk talebe birliği, bir milli | tasarruf ve iktisat mitingi bhazır- İ Jamıştır. Milinig perşembe günü yapılacaktır. Darülfünun ve yük- sek mektepler ve liseler hocaları | perşembe günü saat ikide Darül- fünun konferans salonunda top - | lanacaklardır. Salonda ilk olarak Milli Türk Talebe Birliği reisi Mu zaffer Canbulat Bey bir hitabe söyliyecek, bundan sonra müder- rislerden ve talebelerden bir kaç kişi söz söyliyeceklerdir. Sonra | gençler Milli Türk Talebe Birliği nin bayrağı ve milli tasarruf ve ik tisat bayrakları ellerinde oldukla- rı halde yürüyüşe başlıyacaklar, Taksime kadar gideceklerdir. Yollarda muhtelif mekteplere mensup gençler hitabeler söyliye | ceklerdir. Taksimde abide önün - de de bir nutuk söylendikten son ra alay dağılacaktır. Gece radyo da Muzaffer Canbulat Bey tara - fından bir konferans verilecek - tir. Sanayiciler isteklerini tesbit ettiler Milli sanayi birliğinde sanayi erbabının arzularmı, hükümet - ten istediklerini tesbit etmek ve Türk sanayiinin inkişafı hakkında sanayicilerin fikirlerini toplamak üzere bütün sanayi - şubelerinden mürekkep bir komisyon teşkil e - dilmişti. Bu komisyon tali encümenlere ayrılmıştı. Tali encümenler uzun zaman - danberi yapmış oldukları tetkikatı bitirerek komisyona vermişler ve komisyon bu tetkikata isti - naden büyük bir rapor hazırlamış- tır. Komisyon dün Sanayi Birliğin- de fevkalâde bir içtima yapmış - tar. Bu içtimada tali encümenlerde çalışan âzalar da hazır bulunmuş - tur. İçtimada evvelâ komisyonun ra- poru okunmuştur. Komisyon bu ra- porunda sanayicilerin bütün arzu- kese içinde yerde bulduğu şeklin» | larını iki noktada tesbit etmekte: deki müdafaasınm aksi sabit ol-| madığı noktasmdan, sözler birlik- | te olmaksızım beraetine ve başka | sebeple alıkonulmuş değilse, ken- disine yol verilmesine karar verdi. Hüsnü, biraz sonra serbest bıra- kıldı. e II yal değil, gelecek tıpkı tupkısna hayattır. Hafıza da bir vakıadır, hayattır. Hayal değildir. Ziya Paşa ayni şeyi yaptı, Tev- fik Fikret bu işi estetik sahasında başarmak istedi. Güzel şeyler fa- kat ütopi kütleleri sürüklemiyor, kütle hakikat istiyor. — Burada hakikatı mutlaka | gördüğümüz madde diye tasav- vur etmeyiniz, onu ütopi'nin zıd- idı olarak alıyorum — tahakkuk edecek idealin şiiri insanların ru- hunu yakıyor, hattâ onları ölüme bile sürükliyor. Ütopiye kanmıyan sevki tabiisi ile hakikatı koklıyan kütleye bühtan etmek, ütopiye ka- nan münevverin en masum hatası» dır. Sadri Etem Ar, 1 — Müesses fabrikaların inki- şafı, 2 — Yeni fabrikaların tesisi i- çin yapıalack hazırlıklar. Komisyon raporunda (evvelâ Türk sanayiciliğinin tarihinden bahsetmiş, bugünkü © vaziyette Türk sanayiinin inkişafına Sanayi kredi bankası kanununun, mua - mele vergisi kanununun ve tarife kanununun mâni olduğunu zikret- miştir. Bundan sonra sanayiimize mâ- ni olan cihetleri birer birer tahlil etmiş ve hükümetten şu temennide bulunmuştur: “Teşviki sanayi kanununun 41- inci maddesi delâletile tanzim &- dilecek cetvelin esaslı bir surette tesbiti ile muhteviyatının tahdit edilmesi, 2 — İnkişaf etmiş ve adeden memleket ihtiyacına tekabül ede- cek mikdarda mamulât hazırlıyan sınai müesseselerin himayesi bu | temenniler kabul edilmiş ve der- hal hükümete takdime karar ve- rilmiştir, EZ Ni MM EN a Vagonun tekerleğine .. Dayanıp kalan bamal Ali öldü mü, yoksa bir cina- yete mi kurban gitti? Dün sabah Sirkecide Şark de- miryolları idaresine ait vagonlar arasında dolaşan hamallar, hamal Giritli Alinin cesedini bulmuşlar- dır. Bir vagonun tekerleğine yaslan- mış vaziyette bulunan Alinin vü - cudunda hiç bir yara, bere izi gö- rülmemiştir. Yalnız burnundan bi- raz kan geldiği tesbit edilmiştir. Kalp hastalığından öldüğü zan- nedilmekle beraber, tahkikat ya- pılmaktadır. Birden bire.. Kasımpaşada Piyalede Kaptanpa” i şa yokuşunda sekiz numaralı evde oturan yetmiş yaşında Nesime H., dün gece evinde birdenbire ölmüş- tür. Kimsesiz bir kadın olan Nesi- me Hanımın eşyaları, zabıtaca mühürlenmiştir. Yankesicilik Agop isminde birisi, dün gece Karaköyle Galatasaray arasmda, tramvayda Osmanlı Bankası ha - vale şefi Celâl Beyin ve komisyon- İcu Karnik Efendinin ceplerini ka- vıştırırken görülmüş, yakalanmış - tar. Vesikasız, kaçak öte beri.. Fenerde kahvelerde yapılan a- rama neticesinde bazı kimselerin üzerinde bıçak ve tabanca. bu ara- da kürekçi Ziyanm üzerinde bir çok çakmak taşı ele gecmiştir. Bunlar müsadere edilmişir Havalar soğuyunca .. Fenerde Rüstempaşa caddesin- de hava gazi deposu bekçisi Musa nın yattığı odanın penceresini kı- rarak içeriye giren ve bekçinin paltosu ile elbisesini çalan Ibrahim yakalanmıştır. örücülerdeki yangın Mercanda Örücülerde (Leon Efendinin dükkânmda elektrik tellerinin kontak yapması üzerine, yangin çıkmış, dükkân kısmen yandıktan sonra yangın söyndü- rülmüştür. Yangın başlangıcı Dün, saat on ikide, Taksimde Selimpaşa apartımanının dört nu»! maralı dairesinde yangın çıkmış - Itır. Alevler, hacı Dimo Efendinin kızlarının oturduğu bu dairedeki soba borusunun kurumları tutu - şunca, etrafı sarmak üzere iken, yetişilmiş, yangın, başlarken sön- dürülmüştür. Yangında yaralanan hademeler 1 — Erenköy lisesinde hademe odasından yangın çıktığını dün yazmıştık. Yangında yaralanan hademe Osman, Mehmet, İsmail, Raif, Asım Tıp Fakültesine yatırıl- mışlardır. Yaraları ağır değildir. Sayıfa 3 Sohbet Inanmak Tevfik Fikretin doğumunun altmış beşinci yıldönümü, bana “Rübabı şikeste,, şairinin şu mıs« | ramı hatırlattı: Inan Halk. Ereli bir yifadır aldanmak. Hayatta, biç bir şeye inanama» dığı için muztarip bir ömür sür « müş olan Fikret, oğluna da, bed- binliği telkin etmeğe çalışmış. Bu gün artık bu söz manasız ve bu telkin muzirdır. Yarına yetişen gençliğe ancak: İnan! deriz ve inanmanın aldan - mak olmadığını telkin ederiz. Al- danmaktan şifa ummak Asyanın kötü bir felsefesidir. Şarkın, uyuş turucu tevekkülü, aldanmanın $i- fasından doğmuştur. İnanmalıyız; fakat aldanmış olmak için değil, bilâkis aldanma mak için inanmalıyız. Ideal inanmaktan doğar. Genç neslin vatan vazifesi inag mak ve inandığını, karşısındaki - ne inandırmaktır. i Eğer aldanmak ezeli bir şifa olsaydı, eğer garp bu felsefeye kapılsaydı ne bir Gutenberg, ne bir Papen, ne de bir Pastör yeti- şirdi. Yeni bir vatan kurduk. Yeni bir dil, yeni bir tarih meydana çıkarıyoruz. oAldanmanın ezeli şifasiyle uyuşanlar yaya kalırlar. İnan arkadaş!,. İnananlar vas olur! Selâmi Izzet Dahiliye vekili Galatasaraylılar cemiyetine Şükrü Kaya Bey Ankarava hareket etmezden evvel Beyoğ- lunda Galatasaraylılar cemiyeti merkezini ziyaret etmiştir. Vekil Bey, cemiyetin ikinci reisi Mazlum Bey ve o esnada cs- miyette hazır bulunan diğer âza ile görüşmüş, kendi feyiz ocağı ©- lan mektebin eski yeni mezunları nın hatırlarını sormuştur. Büyük salonda Gazi Hazretle « rinin büyük resimleri karşısında her akşam toplanarak bu resmin büyük remzi kıymetlerinden bin bir ilham aldıklarını, milli dava silsilesinde büyük yaraticının çok kuvvetli bir imanla çizdiği yolda imanla yürümeğe yemin etmiş ol- duklarını söyliyen genç mezunla- İ rı çok takdir etmiştir. Şükrü Kaya Bey tamamile lâ - yık terbiye ve lâyık tedris sistem» / lerile terbiye gören cevherli genç İ lerin ileride memleketimizin her sahasında yapacakları hizmeti da ha ziyade artmış bir şuurla ve canla başla ifa eyliyeceklerine ka ni bulunduğunu, güzel memleke- timizin gençlerden her zaman ts- miz ve büyük hizmetler, fedakâr lıklar beklediğini (o söylemiştir. Tekrar İstanbula geldiği zaman i cemiyetin diğer âzasile de görüş- mek fırsatmı kaçırmıyacağımı ilâ“ ve etmiş ve bütün âza arkadaşla- ra selâm bırakmışlardır. Beynelmilel Tuna sergisi Çekoslovakyada Bratislava'da 28 Ağustostan 3 Eylüle kadar bey, nelmilel Tuna sergisi namile bir l i j | İ | odasına bildirilmiştir. | Sergi mürettepleri İstanbul Ti- ! caret Odasını da bu sergiye davet i etmektedir. Oda umumi meclisin de sergiye iştirak edilip edilme mesi konuşulacaktır. sergi açılacağı İstanbul Ticaret