22 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

22 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iler ; Esnaf bolluğu > Ve &snafın sefaleti Günler var ki (Esnaf) kime der- soruyorlar, Ve esnafın yet esnafm tarifi bulun - * Sermayesi az olan, çok emek , &z kazanan insan! . balda 100 bin tane esnaf var- Bunlar ne yaparlar?. 'mayınız! Bu yüz bin adam Yüz bin adamın arasında bir gibi didişir, çalışır, uğra- ey İstanbulda sekiz adamdan küçük sermayesile çok ça - az kazanmıya mahküm - » Küçük sermayeli adam elile « İşinden artırdığı ile geçinir. ile bu adam kimlere karşı . Kocaman kocaman fab- « bankalar, borsalar, şirket- —» teren, kamyon, trans atlantik, i odaları, ve nihayet silâhlı letler karşısmdadır. , Küçük sermayeli adam bütün anları karşısında tek adamdır. Bn tek adam fabrika ile dövüşür. İ Banka ile dövüşür. Borsa i dövüşür, kam; Yedi fh 1 rg : ile dö- ile dövüşür, trenle yonla dövüşür, trans- Mantikle dövüşür, ticart evlerile “övüşür, ve silâhlı devletlerle dö- yöür. Süngü onun kalbine batar, tmotun tanesi onun başımda pat- daş bü'adam, diyeceksiniz ne ektir, Diyorsunuz ki bir çok geseyenleri var. İstanbulda esna- Ordulardan daha geniş kadro- "a var, İşte şimdi siz asıl meseleye do- kündumuz. Çünkü o, teker, teker | Mbrika ile, banka ile... İ Övüştüğü gibi biribirile de dö - | üşür, Onun küçücek dükkünmin iği bir kale bedeni gibidir. Dük- inan öbür esnafa karşı bir vatan aa eder gibi müdafaa eder. O şövalye devrinin son nümune- Ilâh ile Sin de hiç bir sebep yok! ». . 4 Türk esnafı .ne kadardır?. Şo dakikada bilmiyorum. Fakat 1s- li ay yaşraken esnaf şöyle 1 gününü gün ederdi. Lonca Pkildr. Bir lokma bir hırka man- A bir dilenci gömleği gibi artık €miyecek hale geldi. Fakat dükkânlarile, küçük serma- ile dev makinelerin karşısın» ikiye bölündü. Ya sermayesini daha toplu bir koydu makineleşmeğe muvaf- oldu. Yahut makinenin hâki. etini kabul etti, işçi oldu. İ Gizde esnafın derdi, bu iki kad. he n hiç birine girmemiş olması» | me zengin zümreye geçmiş, 4 fabrikanm çocuğu olmuş! ie. 5 aa sermayeli adamlonca an'a- i sarılıp kaldıkça bir gün s€-| k,, > ©n kahırlısile karşılaşacak: | t Bugünl belki bir âdet saya! İCE kazanan, çok çalışan adamın Ya, eme ei tezgâhm amı ne oyması iş evlerinin , d azaltıp, .işçinin sayısını liman ile isinin olur. “Bİ için makinenin, fabrika - a abildiğine ilerlediği bir de- esnafı sade kanun ve devlet kurtaramaz. Sadri Etem ..— B üç kaza Çarpışan ve karaya oturan vapurlar, batan kayık Evvelki akşam boğazda üç ka- za olmuştur: Saat 11 e doğru Ka- radenizden gelen Yunan bandıra lı Akaniko vapuru Pratika almak üzere Büyükdere koyuna girdiği esnada suların tesirile İsveç ban- dıralı Sisbenat vapuruna bindir- miştir. İsveç vapuru da hareket etmek üzere bulunuyordu. Müsa- deme şiddetli olmuş, Yunan va - puru baş tarafmdan, İsveç vapu- ru da arka ambarının sağ tarafın dan hasara uğramışlardır. İsveç vapurunun yarası diğerine naza * ran daha ehemmiyetlidir. Çarpış* ma üzerine her iki vapurda dur- muş, işe deniz zabıtası müdahale ederek derhal bir zabıt varakası tutulmuştur, İkinci kaza bir Yu - nah vapurunun karaya oturması- dır. Romanyadan aldığı 160 va- gon kereste yükile boğazdan tran | sit olarak geçmekte olan Yunan bandıralı Aghü Viktoref vapuru boğazı inerken Yeniköy önlerin - de suların cereyanıma kapılmış ve Yeni köyde Sait Halim Paşa ya lısı önlerinde karaya oturmuştur. Kaptan gemiyi kurtarmak için bir haylı uğraşmış ise de muvaffak olamamıştır. Türk gemi kurtarma şirketi tarafından geminin kurta- rılmasına çalışılmaktadır. Gemi - de hasar yoktur. Üçüncü kaza ise Ortaköy önlerinde olmuştur. Bey lerbeyinde oturan Aptullah Efen di sandalı ile Ortaköy önlerinde balrk tutarken Bomonti bira şir - ketine ait Şefik ismindeki kömür vapuru suların tesirile demirini taramış, limana doğru inerken tesadüf ettiği Aptullah Efendinin sandalımı parçalamıştır. Aptullah | Efendi etraftan yetişilerek boğul | maktan kurtarılmıştır. Dahiliye vekili geldi, yarın gidiyor Dahiliye vekili Şükrü Kaya B. dün sabahki tirenle Ankaradan şehrimize gelmiş, Haydarpaşada vilâyet erkânı tarafından karşı - lanmıştır. Şükrü Kaya Bey şehrimize hü- susi bazı işleri için gelmiştir. Ya- rm, burada bulunan çocuğunu da alarak Ankaraya gidecektir. limen Türk tarihi halkında tetkikat- ta bulunmak üzere vazife alan muhtelif mütehassıslar bugün oğ- leden sonra darülfünun edebiyat fakültesinde Saya 3 Görülen faaliyet ve gayrete dair Meclis Reisimizin beyanatı Dişlerini tedavi ettirmek üzere şehrimize gelmiş olan B. M. M. re- isi Kâzım Paşa Hz. önümüzdeki tir. Milli tasarruf ve iktisat cemi - yetinin reisi olan Kâzım Paşa Hz. tasarruf haftası hakkında dün şunları söylemiştir: — Tasarruf haftası çok muvaf- fakiyetli geçti. Memleketin her ta- lar alıyorum. Bu seneki semere ga h kullanmağa büyük bir arzu gös terdiği anlaşılıyor. Tasarruf cemi yetine bu faydalı işi meydana ge- tirdiği için her taraftan teşekkür edilmektedir. Bu hafta zarfında İstanbul ağır ceza mahkemesin de, dün öğleden. sonra tevkifha - derme iddiası etrafında şahit din lenilmiştir. Bu iddia, Halil isminde bir ada mın cerhten muhakemesinde ve - kili tarafından ileri sürülmüştür. İddiaya göre, Halilin tevkifhane - de bulunduğu sırada, davacısı, onu öldürmek istemiş, bir gün bir tavuk göndermiş, fakat tavuğu bu hediyeden şüphelenen OHalil yememiş, başka mevkuflar yemiş ler ve bunlar zehirlenmişler, der- hal tedavi altına alınmışlar, kur - tarılmışlardır. Bundan başka, ge- ne iddiaya göre, Halilin davacısı tarafından tevkifhaneye ( gizlice biçak sokulmuş, bazı mevkuflara dağıtılmış, fakat biçaklar meyda- na çıkarılarak, müsadere edilmiş- tir. Bu biçaklarla da Halil öldürü- lecekmiş! Helil, yaralamaktan mahkeme edilirken, vekili bu iddiayı ileri sürünce, mahkeme, bu noktadan Türk taribi tetkikleri #rastırma yapmağa lüzum gör - müş, tevkifhane müdürü Mekki Beyi şahit olarak çağırmıştır. Hapishane müdürünün şahitliği Mekki Bey, dün mahkemeye toplanacaklardır. gelmiş, bu hususta şöyle demiş - Bugünkü içtimada Türk tarihi| gir; hakkında tetkikatta bulunan mü- tahassıslar şimdiye kadar tesbit ettikleri işler hakkında malümat vereceklerdir. . Smile Darültünunda serbest ders Darülfünun divanının son içti- maında tarihi tetkikatta bulunmak istiyenlere mahsus olmak üzere antrepoloji tetkikleri için serbest ders konulmasına karar verilmiş- ti. Edebiyat fakültesi antrepoloji dersinin verilmesi için lâzım gelen hazırlıkları bitirmiştir. Ders her pazartesi günü doktor Şevket Aziz Bey tarafından veri- lecektir, — Tevkifhanede bir zehirlen - me hâdisesi oldu. Bazı biçaklar da meydana çıkarıldı. Amma bu zehirlenme, gönderilen tavuktan rafından bunu teyit eden telgraf- ! halk tarafından tasarruf için bü- yük gayret gösterilmiştir. Bu haf- ta zarfında elde dilen tecrübele - hafta içinde Ankaraya dönecek - | rin bütün sene için faideli olaca- ğı şüphesizdir. İstabulda bizzat müşahede ettiğim gayreti, bu işi deruhte edenlerin faaliyetini ve matbuatın alâkasını takdirle zik- retmek icap eder. Yerli malı için miting Milli Türk talebe birliği birinci kânunun 31 inci günü yerli mal - yet iyidir. Bütün halkım yerli ma- | lâr propagandası yapmak üzere bir miting hazırlamıştır. Bu mitinge İstanbuldaki bütün Darülfünun şubeleri ile yüksek mektep talebeleri iştirak edecek- tir. Hapisaneye zehirli bir tavuk gönderilmiş.. Maksadın hariçteki düşmanı tarafın- dan mahpusu öldürmek olduğu iddia ediliyor Mekki Bey, buna karşı, kendi- sinin yalnız bir zehirlenme ve &i- neye zehirli tavuk ve-biçak gön- | lâh bulunma hâdisesinden malü - matı olduğunu, keyfiyeti müddei umumiliğe bildirdiğini, tahkikat yapıldığını, zehirlenenlerin tıbbı- adlide muayene edildiğini, rapor verildiğini söyledi ve devam etti: — Tavuk, kimin nâmma gel - miştir? Bunu, kapıdaki arayıcı gardiyanlar ibtimal bilirler. Ben bu kadar teferrüatı bilmiyorum. Müddei umumi Kâşif Bey, sor- durdu: Zehirlenenlerin sayısı, kimler olduğu tabii malümdur. Bunların hepsi de gönderilen tavuğu ye - dikten sonra mı zehirlenmişler? — Bunlar tahkikat evrakında her halde etraflıca yazılı olsa ge- rek. Ben, içlerinde Halil isminde birisinin bulunduğunu hatırlıyo - rum, amma teferrüat sarih olarak hatırımda değildir. Davacı vekili Nuri Bey, maz « nun vekilinin müekkili aleyhinde ki bu iddia ile davayı başka yola sevkettiğini söyliyerek, “davacı, biz miyiz, yoksa onlar mı? Bu, böyle devam edemez!,, dedi. Neticede, mahkeme, tavuğun kimin nâmına gönderildiği anla - şılmak üzere tevkifhanenin arayı- cı gardiyalarından Yusuf ve Rıf- kı Efendilerin şahit olarak çağrıl malarıma, bu mesele hakkında ya pılan tahkikat dosyasmın getirtil mesine karar verdi. Muhakemeyi mı, yoksa tencereden mi olmuş « | bir şubat çarşamba günü onüç tur, bilmem, Tavuğun da, biçakla İ buçuğa bıraktı. rın da buradaki davacı tarafın - dan gönderildiğine dair hiç bir bildiğim yoktur. Halilin vekili Cemil Bey, bu - nun üzerine şöyle söyledi: — m. — Ziraat bankası İstanbul şubesi müdürü Ankarada bulunan Ziraat Ban- kası İstanbul şubesi müdürü Ah- oİ şahit gösterecektim? — Mekki Bey açık söylesinler. | sen Bey dün şehrimize gelmiştir. Bana kendisi tavuğun Halil is - Ahsen Bey Ziraat Bankasınm minde bir adamın şahsına geldi - | İstanbul silolarında bulunan buğ- Zini açıkça söylemiştir. Yoksa, | daylarının ne zaman piyasaya çı- ben nereden bilecek te kendisini | karılacağı hakkında umumi mü - | nacaktır, © Günün Sohbeti : | gi Sobe, Olüm marşı Peyami Safanın musiki anketi- i ne cevap veren Malataya meb'usu Hilmi Bey diyor ki: “Samih Rifat gibi kıymetli bir Türkün cenazesinde olduğu gibi, ecnebilerin matem havasmı çal - mak, bir millet için ne acı, ne ayıp şeydir!...,, Bu cümleyi okurken, gözleri « mizin önüne, Kanonikanm yaptığı âbide geldi. Mösyö Yansenin plânlarını düşündük. Mösyö Mark- sın, Mösyö Malşın raporlarını ha- tırladık. Nasıl, Darülfünunumuzu, kom servatuvarımızı bir ecnebinin ısla- ha memur edilmesi, bazı idareci- lerimizi haksız yere sinirlendiri « yorsa, âbidelerimizle binalarımı- zın bir ecnebi tarafndan yapıl « ması da, bazı san'atkârlarımızı haksız yere sinirlendiriyor.. “Kişi noksanmı bilmek gibi ir fan olamaz.,, sözünü unutmıyalım. Iktısadiyatımızdan güzel san'atla- rımıza kadar, her şubede, bir mü- tehasısa ihtiyacımız olduğu artık gün gibi meydana çıkmıştır. Da- rülfünunu Mösyö Malş ıslah edi - yor, şehirlerimizi Mösyö Yansen yapıyor, âbidelerimizi Mösyö Kas nonika dikiyor diye kızmıyalım , Bunda, bugün için hiç bir acılık yoktur. Fakat, eğer yarın gene on- lara muhtaç olursak,o zaman —san'atımiz namına— ne kadar acınılsa yeridir. Amma kıymetli Türk Samih Ri- fatın cenazesinde çalman ölüm marşma gelince: Ölümüzde bu marş çalınıyor diye acı duymak, bunu ayıp telâkki etmek “March funâbre,, den daha acıdır. Yarın, âbidelerimizi Türkler yapar, şehirlerimizin plânlarmı Türkler çizer, ihtisas sahalarımız- da Türkler çalışır, yapacaklar, çi- zecekler, çalışacaklardır da.... Fa- kat o zaman, gene kıymetli ölüle- rimizin cenazesinde (o chopinin “march fun&bre,, sini çalacağız. Bu ölüm marşının dini, milliyeti yoktur. Bu beste lâik ve beynel « mileldir. Medeni dünyada, her kıymetli ölünün cenazesinde bu marş çalınır. Selâmi izzet Bu apartıman kimindir ? Dünya güzeli Keriman Halis Hanımın oturduğu Fındıklıdaki apartmanın aidiyeti etrafında a « çılan bir dava, İstanbul dördüncü hukuk mahkemesi tahkikat hâ « kimliğinde tetkiki, dün bitmiştir. Dava, defterdarlıkla Serpuhi i H. arasındadır. Defterdarlık, a - partmanın metruk mallardan ol- duğu iddiasile mahkemeye müra- İ caat etmiş, kira bedellerile ihtiya- ti tedbir koydurmuştur. Serpuhi H., malın kendisine a- it olduğunu iddia ederek buna İtiraz etmiş, apartımanın aidiyeti- > ne ait dava neticeleninceye kadar kira bedellerini gene kendisinin alması icap ettiğini ileri sürmüş, ihtiyati tedbir vaziyetinin kaldı - rılmasını istemiş, fakat, bu isteği reddolunmuştur. Esas dava, tahkikat hâkimli » ğince dün mahkemeye verilmiş « tir. Yakında muhakemeye başla” , N

Bu sayıdan diğer sayfalar: