Ky Melek kı Seniha o akşam hayırlı bir ha- ya ee vadederek anne- #inden izin almış ve sinemaya #tmişti, Yemeğe güç hal ile ye- tşti ve sevinçle annesinin boynu- MA sârıldış 7— Anneciğim, dedi, ben artık orum, be Desi çoktan beklediği bu ha- den duyduğu gururu gizlemi- Ye çalışarak; > Tabit evleneceksin, senin gi bar inin bir kızı kim olsa ka- ü ik Ama anne bilsen, ne terbi- *li, ne kibar, ne âlim bir adam. Sayim bu, ben tanıyor mu- Mesh 2 NR, RM A, e 1 7 Tanırsın ya, hani öteki evde Hnızdaki köşkte oturuyorlar. u Fahri Beyler. .-. >— Anladım, anladım... İyi a- Ma ayol... O gencin beş parası ie ki.... Zengin olan büyük dır. Büyük babası ölecek te Mika zengin olacak, o da ölecek Darası oğluna kalacak. . . >> Ben işte o büyük baba ile niyorum, a, enihanın annesi birdenbire fenalık geçirdi. Kızını kendi- Ne doğru çekerek: «Âh ne meleksin Senihacı- ğım, Ey ln e Bir bekleme münakaşası Meclisi idare azasından Sıtkı in ziyafeti pek parlak oluyor- On beş kişi davetli idi. Bu on teş kişinin on üçü gelmiş, henüz i gelmemişti. Fakat onlar gel- “ği halde yemek vakti de gel- b hazır bulunanların iştahı da işti, On dakika, on beş daki- derken yarım saat beklendi. « #n giden yoktu. Kimisi biraz ON bekliyelim, diyor, in, i, söylemek istiyordu. Sıtkı kimisi , Biraz daha bekliyelim, gele» ! Mk, “lanlar benim şeflerimdir. denizi rica ederim! ne Vince herkes razı oldu. Yal- ki, “Arnı pek acıkan birisi dedi | Peki ama yemek yerken de bek. bekliyebiliriz. Aama onları lpg yemek yiyemiyoruz. Birdaypan Bey bekiemenin manasız olaca- | 2, —Borçlar meselesini mi soruyorsun? Bana kalırsa birader . Bana kalırsa On parısna Okağır borçlarımmzı ödemek .- Doktorun acelesi Doktor evinden. alelacele fır- ladı. Köşe başına kadar koşa ko- $a geldi. Bir otomobil bulmak i- çin etrafına bakınmağa başladı. Bir tek otomobil yoktu. Gene koş- taksiyi durdurmak istedi. Fakat içinde müşteri vardı, Müşteri dok- toru tanımış olaack ki şoföre işa- ret etti ve otomobil durdu: — Doktor, acele bir işin varsa gel, götüreyim. Doktor hemen otomobile atla- dı. — Pek acele, dedi, bir hastaya yetişmem İâzım. .-. — Sen gidinciye kadar iyi olur diye mi telâş ediyorsun? Bir müdafaa meselesi Bir dava vekili müdafaa ettiği bir hırsızın beraati üzerine arka” daşları tarafından tebrik ediliyor. İ du: İ — Çok güzel müdafaa ettiniz, müekkilinizin masumiyetini ne güzel ortaya attınız, .- Dava vekili o sırada malı çalı- nan zatı göstererek: — Beyin vekili olsaydım, daha İ iyi müdafaa ederdim sanırım. beni öyle üzüyor, öyle hasta ediyorsun ki ölüverirsem hiç te hayret etmem .. mağa başladı. O sırada gelen bir ; (A Kİ 47 AE Sili Afedersin 1 Bu babet sonra gene konuşuruz; Birim terzi geliyer Bir Oyun Methi Bey topallıya (o topallıya | doktora kadar gidebildi, soyundu diz kapaklarındaki, bacakların- daki, baldırlarındaki o yaraları doktora gösterdi. Hepsi cılk yara içinde idi. Doktor hayretle sor- du: — Futbol oyunundan mı geli- yorsunuz? — Hayır, karının oyunundan! 8100000108 500400008 000500 EPİ 00000 0 - Ne kadar hafifim değil mi? —Komşularınızdan da işit miştim. ir sil / Aranıyor Nadir Efendi kaç gündenberi ortada yoktu. Bütün araştırma- lar boşuna çıkmıştı. Polise haber verilmiş, İstanbul hudutları haris cinde jandarmalara sorulmuştu. Bilen, gören yoktu. Nihayet ma- halle ahbaplarından birisi: Zavallının başına bir kaza gelmiş olmasın? Bir de morga bakalım! dedi. Morga gitti, Yirmi tane ceset vardı. Ona sordular; — Bu aradığınız zatın vücu- dünda bir arıza var mıydı? — Evet sağırdı. Çocuğun cem'i Hoca efendi talebesine gayet güzel bir tarif yapıyordu: — Bir şeyin çoğalmasına, bir- den ziyade olmasına cemi derler, Meselâ ağaç bir tane ise ağaç, bir taneden fazla ise ağaçlar (olur. İşte ağaçlar cemidir, Kitaplar ce- midir. Evler cemidir, kalemler cemidir, Sonra arkada yoyo oynıyan Şükrüyü kaldırdı: — Şükrü efendi, “çocuk,, un cemi nasıl olur? Yani birden faz- lasr? — İkiz efendim. Kavun muayenesi Vakti geçmiş olduğu halde ka- vun eksik değil, fakat çoğu tatsız çıkıyor. Bir sabah sokağı yaygarasile dolduran bir İstanbul çapkını ka- vun satıyordu. Bir zat evin kapı- sına çıkarak ondan kavun istedi. Küfedeki kavunları muayene et- ti. Salladı, salladı sonra; — Nafile, dedi, galiba kabak. Hiç ses çıkarmıyor. Kavuncu elindeki kavunu müş- terinin kulağına uzatarak: — İlşitmiyor musun? “Baba, baba,, diye sesleniyor. Alişemlık İki çapkın ve serseri kâh 80 kakta bir kapının merdivenleri üstünde kâh bir kulubenin tahta» larında yatarken bir gün müşte- reken aldıkları tayyare biletinden iki bin liraya kondular. İlk iş ola- rak elbise, pabuç ve şapka alarak © geceyi Sirkecide bir otelde ge- çirmiye karar verdiler. Otele gi- rer girmez birisi soyundu. Hemen yatağa yattı. Öteki sigarasını içip yatacaktı. Fakat arkadaşının beş dakika sağına soluna döndükten sonra yorganı sırtlayıp karyola- dan atlıyarak yere uzandığını gö- rüncer — Ne yapıyorsun be morulö? Dedi. — Böyle yumuşak yere alışa» mamışım da rahat edemedim! Yahudi merkezi Yahudilerin bir 'arada yaşadık» ları, müttahit bulundukları bir merkezleri olmadığı dalma ileri sürülür. Meşhur yahudi zenginle- rinden birisi bir mecliste ayni id- dianın tekrar edildiğini işitince: — Yahudilerin de ayni fikir et- rafında toplandıkları merkezleri yok değildir, demiş. “Neresi? sualine şu cevabı vermiş: — Borsa! Elbisesiz mahluk Küçük Nermin annesine: bir s0 Tucan getirerek: ; — Bak anne... Sümüklü bö- cek! Dedi. Annesi: — O sümüklü böcek değil, o, solucan! Diyince Nermin israr ekti: — Hayır, sümüklü böcek, ama soyunmuş ta onun için solucan gibi görünüyor. O var ya . AH Bey daima sarhoş, daima pejmürde ve daima kendinden geçmiş bir ahlde idi, Kendisini senelrdenberi tanıyan bir dostu bir gün onu evinde ziyaret edereli © halinden şikâyet zımnmda ağ- Zını açıp gözünü yumacaktı. Fa- kat tam söze başlıyacağı - sırada Ali Bey: — Birader, dedi. Gens bana i çıkışacaksan biraz bekle de kim- | se bulunmadığı bir sırada söylen, — İşte kimse yok. — Ben varım ya... mr 0 05900000 EEE Ayak. aranan Rln Tayyare postaları — Hiç korku duymuyorum. alışıkım da ondan ki Anlaşılan havalanmıya zaten