İnsanlık hislerile dolu bu iki biribirlerine (karşı şiddetli cazibe duyuyorlar, fakat yak: tah bir ar, bütün iyilik histeri her şeye iyor: ' Mikolsor size kat'iyyen kımılda - ızı söylememiş miydim? İtaat ediyorlar, her ikisi sed - we düşüyorlar. Fakat elleri İl birleşmiştir. Konuşmuyor - i k, Zaten kelimeler cansızdır. tihicâmin içine çöken karanlık - a yeni doğan bir yıldız, biribir - lerine bağlılık ve kardeşlik yıl - j dın kalplerini aydınlatıyor. İmanın Saad (Peşaver) in askeri hastanesi timamile dolu.. Tenkil edilen is - Yanın son yaralıları tedavi edili - Yor. Hudutta sulh tekrar hüküm Würüyor. İstihkâmlardaki kıt'alar | Mukavemetlerinde muvaffak ol- dalar, Efganlıların hücumları püs ; kanlı müzadeleler., mevkiin yararlığı! Orada, kentlerde, kumandanın bir tak boynuna asılı olduğu halde kolla bizzat mitralyoz kullan m: ve onun bu fedakârlığını bü- İ İngiliz ve Hint gazeteleri ya- A Yaza bitirememişlerdi. i Sonraları artık imdat kuvvet « zafer günleri, Evülheyca tedibi Sa, etlerinin hezimeti ve “mk idi, oh, , vralılar (Peşaver) e nakle » iie Roberts bacağından ikin - bahar Yara daha aldığından na - İİ v. halinde bulunan Nikolsonla İ odada yatıyor. Yor rahat yataklarda yatı - Yar aydan beri lezzetini arı lezzetli, buzlu sular, Mruplar içiyorlar, : Mtanenin etrafındaki çayır « ç Maçlay? aydınlatıyor, akasya ğ Vie dağı da sincaplar bir daldan n atlıyor, ç İn, ,n&lar üzerine uzanmış ya bie ça uların gramofonu güzel iki : salıyor. oki kadari tertemiz olmuşlar, #- Ak dostça konuşuyorlar: "a Bkm Yüzümüzdeki aylar- X sakaldan kurtulmuş o Yanmış #amakta başka bir zevk e ie 9 numaralı müstah - | Maurice de Cobra'nın Tütkçeye çeviren Fahamettin Arvay Romanımızın resimlerinden ! Roberis ve Wikelsen yaral haftam varmış.. | İ | | Son Romanı: 31 — Daha iki Ondan sonra dört nala!.. — Hiç olmazsa altışar ay teb - | atamıyorlar, Ruhlarında taşıdık dilihava alırız. — Altı ay da biz ilâve ederiz. ün gelmiştir. Fak>* doktor yak Eder bir sene.. Her halde bu çek- tik'erimizden sonra hissettik zan- — Rahat duracak © mısımız?,. | nedersem. — Eh!.. Bu 9 numaralı istihkâ- mı çok zaman hatırlıyacağım.. Az kaldı mezarımız olacaktı. Baka - rada 9 adedine tapanlar gelsin - ler Hint kapılarındki 9 numaraya bir kanansınlar!.. — Benim için, azizim, bilhassa (nekbaşı) tepesi daima rüyama girecek!.. Şu (o centilmenlerin, bancerlerile karnımda apandisit ameliyatı yapadaklarinı : hatırla- © odikşa tüyletim ürperiyor. © — Hem, azizim klorformsuz a- meliyat!.. — Roberts, billâhi hayret edi- lecek adamsın!.. Benim için ha - yatını tehlikeye attığını düşün dükçe.. — Nikolson, bu bahsi konuşma prtüldü. Sayısız kahramanlık - diyorum sana!.. — Hem de aramızda o kadar şeyler geçtiği halde.. — Ey! Nedemek istiyorsun?.. Bir kadın hikâyesi yüzünden se - ni bu hain kasapların elinde bı - rakıp da karnını mı deştirecek - tm? Böyle bir alçaklığı © hangi kadının affedebileceğini o tahinin ediyordun?.. — Biz, evvelâ, biribirimizden nefret etmekle başladık. Fakat sen yalnız benim hayatımı kur - tarmakla kalmadın, ayni zaman- da bana insanlığı öğrettin!.. Bu | alti aylık seferberlik beni on se - ne yaşamış gibi yaptı. — Haydi, elverir!.. Neredeyse (Allahabat) taki Hint fakiri gibi birkaç yüz senedenberi yaşadı - ğını iddiaya kalkışacaksın!.. Roberts kalktı, odasının eşiği- ne kadar yürüdü. Komşularma haykırdı: “Hey! . Ferbanks.. Şu çaldığınız Şumannın hayallerile, kafamızı patlattınız.. Biraz neşe istiyoruz canım, bir (Fokstrot) plâğı koyunuz!.. Başı sargılar içindeki yüzbaşı cevap verdi; — Ağlama, koca bebek. İşte seni zıplatacak bir hava: (Allalâ ya) yı koyuyorum. Fokstrot bütün hastaları yat - tıkları yerde bile tempo ile 'n - rekete getirecek kadat neşeli. Robertslö Nikolson da, kulakları sağır edercesine ıslıkla, gramofo- na refakat ediyorlar. Yürekleri ferah, kalpleri rahat.. - (Devamı var) | Vapurcular Murahhasiarı dün Ankaradan geldi Lâyıha mecl sie kabul edi- Moceye kadar bekliyecekler Ankarada bu unan Hususi va: purcuların murabbzs'arı d.n şeh- timze gelmişlerdir. Vapurcular murahhas arı dün öğleden evvel bütün busus' vapur sahiplerini bir içtiman davet etmşerdir. Bu içtimada bütün vapurculara yeni kuru scax şirket hakkında ma ümat verilmiştir. Dün vapurcu ar birliği idare beyeti âzasından bir zat mütar. ririmize Ankaradaki faaliyet hak» kında yeni bir şey omadığını, âyibenin mec iste kabul edilin ciye kadar bekliyecekler'ni söy: lemiştir. Maamafih öğrendiğimize göre vapurcular; kanun âyibası Millet Mec isinde müzakere edilirken kendi aralarında büyük bir ano nim şirket kuracaklardır. Bu şir- ketin sermayesi 1 milyon lira olacaktır. Hisseler doğrudan doğ- ruya v.purarın kıymetine göre taksin edilecektir. Vapurcu.ar Hususi içtimalarım» da bu şirketin esasların hazır- lamış oldu larından bükümete aronım ştketi teşkil için mü racaat edeceklerdir. Ulman şirketi müdürü Bir haltadanberi Ankarada bulunmakta olan limam şirketi mütürü Hamdi Bey dün Anka- radan şebr.m'ze gelmiştir. Hamdi Bey Ankaradan vekâ- letten ; bilbassı liman metelesi hakkında bir çok yeni emitler- almıştır. Yeni bir çok emirlerle şehri- mize gelen mumaileyh trenden çıkar çıkmaz derhal liman şirke- tipe gelm'ş ve meclisi idare âza- larının içtima: lüzumundan bah» setmiştir. Bunun üzerine meclisi idare reisi mec.si idareyi fevkalâde surelte içtimaa devet elmişlir. Hamdi Bey. vekâletten almış o'duğu yeni emirleri ve bu emir- lerin tatbikatı bakkında meclisi ıdarede ma'ümat vermiştir. Oğrendığımize . göre Hamdi Bey Ankarada iken vekâlete vapurcutuk şirketi hakkında fik- rini de bildirmistir. i ihracat ofisi müdürü Iktısat Vekâ etinin daveti üze- rine Anlaraya gitmiş olan ibra- cat ofisi müdürü Cemal B. dün Ankaradan şehrimize gelmiştir. Cemal B ile görüşen bir mu- berririmize mumaileyh şu malü- matı vermiştir: — Vekâ etin daveti üzerine Ankaraya gitmiştim. Bu daire- mizin vekâ'ete malâmat vermesi için vaki o.muştu. Ankaraya giderken ticaret odasının bazırlamış olduğu ra- por.arı da götürmüştüm. Vekâ- letle temas ettikten sonra avdet ettim. ——— Konservatuvar mü- - tehassısı şerefine.. Dün akşam Tokatlıyanda kon- servatuvar mütehassısı M. Marks şeretine bir Ziyafet verilmiştir. 30 kişilik olan bu ziyafette vali ve belediye reisi Muhittin bey, daimi encümen âzaları, darülbe- dayi mürakabe encümeni azala- rı, darülbedayi rejisörü davetli Milli Roman —16— Turan boş zamanlarımda Mis ter Peribin yanına gittikçe genç mualimi ekseriya elinde siyah kaplı, kenan yaldızlı bir kitaba dalmış bulurdu. Çocuk ilk zaman larda bunu hir ders kitabı san mıştı. Fakat bir gün Mister Pe rinin üç beş dakika odadan ay: nlmasından istifade ederek açık duran sabhifeye göz gezdirdi Ayni sahifede bir kaç defa te- kerrör eden “göslerde olan ba- bamız,, kelimelerinden anladı ki bu bir dua kitabıdır; belki de bu mektepte ismini bir çok de falar gizli, aşi'âr işittiği incil dir. Muallim odaya dönünce Turau saf bir merakla bucun nasıl bir kitap olduğunu ve onu niçn elinden düşü:mediğini ken disine sordu. Msler Peri ilk önce çocuğun merakını büsbütün kamçılıyan bir mühimsememezlikle “ Hiç ,, dedi ve sonra ilâve elti; — Ben kalbimi temizlemek için bu kitabı daima okurum. Bakınız burada deniliyor ki: “ Ne mutlu sa'âba acıkıp su sıyanlara; zira onlar doyurula” caklaıdır. ,, Akşam mutalâasının çanı bu muhaverevi burada kesti. Turan mutalâa sa'onuna gitmek Üzere kapıdan çıkarken genç misyoner onu arkasından ümit do'u göz- lerle baktı ve tekrar ipcilinin sahifelerinedaldı: “.. Bir adamin yüz koyunu olsa ve onlardan biri yolunu şaşırsa; o, doksan dokuzunu birakip dağlara gitmez ve yolu- mü şâşiranı aramaz mi? Eğer onu buacak olursa yolunu Şa şırmıyan doksan dokuzdan ziya- de orun için sevinir. Böylece bu küçüklerden birinin helâk olması da köklerdeki babanızın muradı d ğildir. * Bir gün ikinci müdür Mister Allen Turanı yazıhanesine ça- ğırdı ! — Turan, muüallimlerinizdeh haber aliyorum ki siz çalışkan ve zeki bir talebesiniz. Ümit ederim ki istikbaliniz parlak o lacaktır. Ben size arkadaşları- nızdan bir fazla ders vermek istiyorum ; ne dersiniz? — Teşekkür ederim Profesör İşliyen Yara Allen, Size muvaffak o'acağımı vadediyorum. — Bundan ben de şüphe etmi- yorum. Düşününüz ki bu saret- le Kolleci daha evvel bitirmeniz mümkün olacaktır. icap ederse tatil kurslarında da ders alabi- lirsiniz. Ben şimdiye kadar sizinle konuşmıya fırsat bulamamıştım; buradaki vaziyetiniz nasıl, mek- tepten memnun musunuz? — Evet efendim, tamamiyle. — Koleci bitirdikten sonra ne yapmak fikriodesiniz? Bu sual üzerine Turan hafif bir heyecan ve tereddüt anı ge- çirdi. Çünkü, içinde uyanmıya başlıyan Amerikaya gitmek ar- zusundan henüz bir arkadaşına bile bahsetmemişti. Bu arzusu: nun biraz çocukça felekki edil- mesinden korkuyordu. Maamafih mektebin ikinci müdürü tarafın- dan sorulan böyle bir suali ce- vapsız bırakmayı doğru bulmıya- rak, çekine çekine: — Kabil olursa burada baş- ladığım tabsili Amerikada ileri- letmek isterdim d Savıfa 5 Yazan: Necmettin Halil Mister A'len gözlerindeki mu- zafier o pariliyı o gözlüklerinin Camları arkasına saklamak istedi. Bu küçüğün ruvuna da ilk atı- lan tohumlar filizlenmiye başla- aştı, 7 Bunun üzerine gülerek Turana baktı: — Fakat, dedi; bu epeyce kiymetli bir.tali işidir. Maamafih ça ışırsanız ona da omuvafiak olursunuz, Sırası gelince bunu tekrar görüşürüz . Turan Mister Alenin gözlerin- deki parıltıyı kendisi içinde bir ömit şulesi telekki etmişti; kapı- dan çıkarken onun da yüzü gü- lüyoidu. , * Turan Mister Allenin teveceü- hünü ikinci eserini, bir kaç gün sonra, önün talebe grubuna alım makla gördü. Ko'ecde her muak İimin on, onbeşer talebeden mü- rekkep bir grubu vardı. Muallimlern rehberlik ve nasi- hatçılık diye üstlerine aldıkları bu vazifeler görünüşte çocuklar- la, dersler bususunda, daha ya» kın bir fikir arkadaşlığı vederf ortaklığı etmek içindi. Fakat; hakikatte ferdi temos ve telkin- lere daha müsait imkânlar bul- mak (maksadile yapılmış bir tertiptir. Turan ko'ecde bilhassa iki ya- kın arkadaş edinmi ti, Biri Ms- ter Meyerin oğlu Henri Meyer öteki yakın kasabaların birinden gelmiş Hüseyin isminde kimsesiz bir çocuk. Hüserinin sınıfı Turandan yök- sekti ve beş seneden beri Ko- iecde bulunuyordu. Turanla Hü- seyini » arkadaşlığa (o sevkeden sebepler arasında, ikisinin de ba- balarını kaybetmiş o'maları gizli fakat ciddi surette müessir ol- muşlu, Hüseyin, bir tesadüfün yardı- miyle, eski müdür doktor Vatsın himayesine mazhar olmuş ve meccani leyli olarak Kolece alın- mıştı. Sofu bir adam olan baba- sı oğluna ancak basit bir din terbiyesi o verebilmişti. o Zavallı Hüseyin anasını tanımamıştı bile. Bu suretle anasız ve babasız bir çocuk olarak doktor Vatsın hi- mayesine girince kendisini sefa- letten kurtaran bu adama karşı İ masum bir minnet hissi besle- miye başlamıştı. lik geldiği se- nedenberi derslerden arta kalan zamanlarda müdürün evindeki bazı işlere de yardım ederdi. Bu beş sene içinde Hüseyinin rubunda da mühim bir değişiklik adeta bir ibtilâl olmuştu. Eski inandığı şeyler tamamiyle yıkıl- mış gibiydi. Babası müslümandan gayri insanları sevmeyi ona Öğ- retmemişti. Halbuki burada onu elinden tutanlar müslüman de- ğildiler, fakat onlar da iyi insan- lardı ve A'lahı tanıyorlardı. Hü- seyin, ilk zamanlarda, merakı dolayısile bu hususta müdürün kendi yaşındaki oğullarile müna- kaşaya bile girmişti. Birkaç defa onların dualarını görmüş ve bir iki kere müdür çocuklarma İncil okuturken onun da beraber bu- lunmasını temin etmişti, Bütün bu tesir ve müşahedeler altında Hüseyin on altı yaşına girdiği zaman insanlar için yalnız iyiliği esas tutacak ve din farkı gözet- miyecek kadar geniş bir düşün- ceye sahip olmuş, sarih surette öte tarafa kaymıştı, Fakat o bü- tün bu düşüncelerini, dedikodu- ya meydan vermemek için, gizli tutarda, i