ği 9 'Kontluktan Dilenciliğe Türkiye ve mükemmel 12 Gemi açıldıktan sonra hemen dışarı çıktım, Zeytinyağında piş- miş et ve pirinçten mürekkep fe- na bir yemek yedikten sonra kita- rami alarak şarkı söylemeğe baş- ladım. Fakat kaptan bizi bunun için davet etmemişti. “Geliniz is- kambil oynıyacağız!,, dedi. Bizi kamarasına götürdü, Orada fasul- yadan fişlerle bakara oynamağa başladık, Servetimiz topu topu iki peçeta idi. Fakat talih bize yar- dım ediyordu. Kaptanın o bütün | fasulyaları önüme yığıldı. Niha- yet bitap kalarak kazandığım fa- sulyalari saymadan kutuya dol- durdum ve gövertede yatmak is- Ayağımın incinmesi geçince dans ettim ve epice de parsa tapladım. tediğimizi söyledim. Kaptan bu- na şiddetle itiraz etti. Küçük ka- maraya tıkılmağa mecbur olduk. | Gece ortasında kamaranın kapı sma bir yumruk indi. Kaptanın sesi duyuldu: — Haydi! Çabuk olunuz. Bir parti iskambil oynıyacağız.. İtiraz istemez. Saat üç buçuktur. Dört- te nöbete gideceğim biraz kafam yerine gelsin. İtiraz etmek imkânsızdı. Kalk- tık, yanma gittik, Yarım saat son- ra nöbete çıktı. Artık yatacak za- manımız olmadığını kocamın gö“ verteyi yıkamasını benim de kah- ve pişirmekliğimi söyledi. Gemi durmadan sallandığı için kahve | pişirmek kolay değildi. Kaynar su bir iki defa ayaklarıma dökül- dükten sonra sert bir kahve pişir- dim. Bir fincan içtim, bu biraz kuvvet verdi. Sonra yemek pişir- mek için malzemeyi aramağa baş- ladırm. Güsti ihtimamla göverleyi yıkarken ben de zabitan için be- zelyalı dil ve efrada da yahni pi- şirmeğe hazırlandım. Kaptan bu- nu görünce şiddetle çıkıştı, Tay- fadan birine bir şişe zeytinyağı İ getirtti. Yarısını yaptığım yeme- ğe döktürdü. Tayfa için hazırla- 'dığım yahni de ayni suretle mu- amele gördü. Adamcağız arapla- rın yemek denilen şeyden anla- madıklarını, bağıra bağıra tek- rarlıyordu. Kaptan bütün gün son derece asabi davrandı. Bunun 3€- bebini anlıyamıyordum. Güsti bu- nu keşfetti. Meğerse gemide bir çok teneke ispirto ve balya balya tütün varmış bunlar kaçakmış. Kaptan bunları Gandiyada çıka- ramamış. Güsti kaçak eşyayı gör- müş. O gece kaptan uyuduktan | sonra kamaramızdan çıktık ve | battaniyelerimize | sarılarak gö- vertede yattık. O kadar yorgun idik ki kaptanın gelip bizi gördü- ğü sırada farkma varıp kaçama- dık. Kaptan son derece hiddetlen- di, bağırdı, çağırdı, bir ii işe yara- madığım, aşçılık edemediğim ii için gidip göverteyi yıkamaklığımı söyledi. Bu işi uzun müddet yapa madım. Geminin bir yalpasından yuvarlandım. o Ayağımın bileği çıktr. Güsti beni küçük yatağı- mıza götürdü. Tayfalar acıyarak deniz suyu getirdiler, İçinde aya- ğumı banyo ettim. Az sonra kap- tan yanımıza gelerek dedi ki: — Yarm şafakta Kalpedeyiz. Sizi limana yakm bir sahile çı: kartacağım. İşe yaramıyan iki a- T8p uğruna belâya çatamam. - a Sabahın üç buçuğunda bizi bir sandala koyarak kayalıklar arası na çıkardılar. Orada insafsız kap- tana lânet ederek sabaha kadar kaldık. Ertesi günü halimize acı- yan bir sahil muhafızının delâleti ile İlfa köyüne vardırk. Köyde in- saflı bir köylü bizi arabasile Kal- peye kadar götürmek teklifinde bulundu. Fakat kasabaya kadar gitmedik, Sahilde eski dostlarımız balık tuzlayıcıların yanında dik. Onlardan . ayrılalı başımıza gelenleri anlattıktan sonra kocam bir balıkçının merkeplerini istas- yona kadar götürmesi şartile on- lara yardım teklifinde (bulundu. Kabul ettiler. Balık tuzlama işi- nin bitmesini bekliyerek saatlerce kum üzerinde uzandım kaldım. Eğlence treni Nihayet Güsti geldi. Beni bir katırın üzerine ve iki balık sandı- ğı arasına yerleştirdiler. Böylece bir tek memuru bulunan istasyo- na vardık. Ortalık kararıyordu. O vakit tasarladığım projeyi tat- bika koyuldum. Güsti sandıkları yük vagonlarına yerleştirmeğe yardım ederek işi bitince onunla beraber yavaşça vagonların biri- ne bindik. En karanlık köşeye saklandık. Az sonra kapılar ka- pandı ve tren hareket etti. Seya- hat hiç hoş değildi. Balık suyu, eriyen buzun suyu üstümüze a- yaklarımıza akıyordu. Nihayet yük vagonunun çatlağından işık- lar gördük, demek istasyona va- rıyorduk, Bereket versin tren ya- vaşladı ve bir geçitte durdu. He- men atlıyarak bir çit arkasına sak- landık. Tren gittikten sonra Ali- kant yolunu tuttuk. Artık paramız kalmamıştı. Ancak Alikant gazi- nosunda bir konser vererek bir kaç para toplıyabilirdik. İncinen ayağım iyileşmişti, dansedebile- ceğimi ve Kartacanaya avdet için lâzım olan bilet parasını top- ıyabileceğimizi ümit ediyordum. Güsti gidip izin istedi. Saat dört- te gazinoya gidebileceğimiz habe- rini getirdi. Çok sevindim. Arap elbisesi giymiştim, Piyano ile her vakitkinden o mükemmel danset- tim. Kocam parsaya çıkınca yir- mi iki peçeta topladı. Güzel bir yemek yiyebilecektik. Canlı bir biftek Güstinin gözlerinde tütü- yordu. En iyi lokantalara giremi- yeceğimizden ve fena yemeklisine de girmek istemediğimizden gire- ceğimiz lokantayı ihtimamla a- raştırdık. Nihayet münasip bir yer bularak sevinçle karnımızı doyur- duk, Vücudümüze can gelmişti. Yemekten sonra en yakın istas- yon olan Krevillante için birer bilet aldık. Seyahat takriben bir saat sürdü. İstsyona varınca ka- sabanın takriben dört kilometre mesafede olduğunu öğrendik. Or- talık kapkaranlıktr. Yol taşlıktı. Yürüyeceğimize geceyi bir incir a- ğacı altında geçirmeyi tercih et- tik. Ertesi sabah civarda su bula- madık. Torbada sakladığımız su şişesi İtah kayalığına çıkarken kı- rılmıştı. Kocam yirmi dakikalık bir mesafede bir çiflik buldu. O- radan kendisine bir bardak su ver- diler. Suyu dökmeden bana ka- dar getirdi. Bu kadarcık su ile hem yüzümü yıkadım, hem de Fransa Arasındaki itilâfın esasları “Tan,, gazetesi Türkiye ile Fransa arasındaki itilâfın esasları hakkında şu malümatı vermek- tedir: 27 Teşrini evel 932 perşembe günü Ankarada hariciye vekili Tevfik Rüştü Beyefendi ile Fran- sız sefiri M, Kont dö Şambron arasında iki itilâfname imza edilmiştir. ltilâfnameler : 1 — Suriyede Türklerin ve buna mukabil Suriyelilerin Tür- kiyedeki emvali, 2 — Iskenderye, Toprakkale, Meydanı ekber, o Çobanbendi, Nüseybin arasında imtidat eden şimendifer hatlarına âit mesele- leri ihtiva etmektedir. Birinci meseleye temas eden karara göre Türkiye ve Fransa Lozan muahedesinin şamil oldu- ğu ahtları tammaktadırlar. Ikinci meseleye göre 20 teşrini evel 921 senesinde imza edilen Ankara itilâfnamesinin onuncü maddesi mucibince her iki dev- let samimane bir şekilde Türki- ye-Suriye hududunda teşriki me- sai edeceklerdir. Bu mesainin sureti tarzı hususi bir poroto- kolile tespit edilmiştir. Tren şefi altınları N nereye ği . götürecekti ? Istanbul üçüncü ceza mahıke- mesinde, Avrupaya bin Türk al- tını kaçırmıya teşebbüsle maz- bun tren şefi Marsel Bilyoti E£, nin muhakemesine dün devam olunmuş, şahitler dinlenilmiştir. Kendisini, ekspres hareket et- mek üzere iken yakalıyan zatıta memurları, altınları kısmen maz- nunun üzerinde, kismen bavu- landa kulduklarını ve tren şefi- nin bunları Parise götüreceğini itiraf ettiğini söylemişlerdir. Maznun, buna itiraz etmiş, “Hayır, Edirneye kadar gölüre- ceğimi söyledim. Memleket ha- ricine çıkarmıyacaktım!,, demiştir. Beş Teşrinisanide daba bir kaç şahit dinlenilecektir. sazasammmasmmsantazısıamıamman namına susuzluğumu giderdim, Krevillan- te'ye vardığımız zaman bir polis memuru bizi tevkif etti. Evrakı- mızı istedi ve bizi boş bir oğla |: iki saat hapsetti. Pasaportlarımızı okuyamadığı muhakkaktı. Onları iade etmesi için ciddi bir müraca- atta bulunmağa mecbur kaldık. Krevillante'tan sonra Albatera köyüne gittik, Orada bir konser vererek üç peçete kazandık. Bu- nun üzerine (kemali emniyetle bundan sonraki Gavja köyüne gittik. Fakat İspanyada bir şey belli olmaz ki.... Bu köyde evler fakirdi, kahve, gazino yoktu. Tam köyden ayrılacağımız sırada biri- si: “Hey buraya geliniz!,, diye bi- zi çağırdı. Çağıran adam şişman yüzlü, kısa boylu bir adamdı. Bi- ze yaklaşmamızı işaret ettikten sonra eve girmemizi söyledi ve i- lâve etti; — Ben buranın hâkimiyim. Si- zinle biraz konuşacağım. “Devami var) Artistik Sinemasında “ eme eme sasamamaa Karamazof kardeşler Rrita Kortner — Arna Sten — Hanna Waag — Helena Msnso8 Bütün cihana isimni ( tanıtmış Rus ediplerinden Dostoiewsky'nin lâyemut romanından almarak em- salsiz Rus vazır. sahnesi (Fedor Ozep) in vücuda getirdiği bir şa- heserdir. Karamazof kardaşlar, baba ile oğlu karşı karşıya getiren tahak- küm olunmaz bir aşkın doğurdu- ğü ıstırabım klâsik bir hailesidir. Mülâzım- Dimitri... Karamazof, tatir ve dilber Katya ile nışanlıdır ve bu hususta babasının muvafa- katini istihsal edeceğine emindir. Karısını kaybetmiş olan Kara» mazof baba, çok güzel genç bir kı- za tutkun ve bu kız için her türlü fedakârlığı yapmağa amadedir. O, önce kendini düşünmekte olap oğlunun izdivacile meşğul olmağı daha sonraya bırakmak fikrinde- dir. Dimitri beklemek istememekte- dir. Bu vaziyet karşısmda Gruşen- ka ile hemen gidip görüşecektir. İşte onlar karşı karşıyadırlar. Dimitride büyük bir tahavvül ol- muştur. O, bu kadının babasından vazgeçmesi hususunda ısrar et mekte ve arzusunu tatmin etme- den Gruşenkayı bırakmak isteme- mektedir. Evet gitmiyecek... Çünkü bura- i da da bir aşk havası vardır. Her Yeni Filimler k 2 Teğrintöğini il Perşembe nkyamı Artistik pinsirammadn gürtertiecek olam * (Garamazot Kardaşlar) filminden bir sahne | 5 | 31 | ri) şey olmuş bitmiş ve e bd tikbal bir daha gözülmemek e re düğümlenmiştir. Zavallı Ir. Bu kadm, baba ile oğul > da bir kin ve adavet vasıt#* m muştur. Baba, ihtiyar biraz bahar serpen bu gi yakları dibine bütün sertti ve mevcudiyetini dökmeğe mi Ya oğlu? ... Ö, kendin! edip varlığını unutturan bü tamamen pençesine girmi$, hiç bir kuvvetin zapted zılı bir hayvan olmuştur. Onu, baba katili sıfatile mahkemesi önüne sevkede” meş'um aşkı döğuran kadı” mitrinin baba katili oldi nanmamaktadır. Acaba, bü nasıl cereyan etmiştir? Karamazof kardaşlar şi kadar tanılmış beileleleri cii, şefkat ve nüvaziş ön ki tabiinin doğurduğu bir tasviridir. Heyecan, merak, ruh san'attaki kudret bu filmi dan sonuna kadar takip edi” Karamazof (o kardaşlar, Kortner ve Anna Sten'in bir surette yükselttikleri bir hailedir. Anadoluda çönülüülemieğekli inşaalı kâleti arasında yeni tediye şart- ları bakkında devam eden mü- me imzalanmıştır. Itilâfnamenin esasları şunlar- dır: Şirket, şimdiye kadar senede on beş milyon liralık iş yapmak» ta idi. Yeni mukavele mucibince 1932 senesinde on milyon lira- lik inşaat yapacak, bu paranın yarısı peşin para ile ödenecek, geri kalanı için yüzde 7? faizli hazine bunosu verilecektir. Bu Anadoluda .şimendife! Isveç grupu ile upu ile yeni “yeni. bir itildi yapan İsveç grupile Maliye ve- | ödenecektir. Yeni maka n zakere neticelnmiş, yeni itilâfna- | halinde ayrı bir mukarel Tee ki | bonolar 9 932 mali senesi nız 1932 yıli için m 1933 senesi için ileride vi lacaktır. Müzakereler i gi leketimize gelmiş ola” S9 dürlerinden M, Kamı Danimarkaya e Polis altıncı 9” müdürlüğ. > Polis altıncı şub€ kâletinde bl ini peh işleri sabık mümey$ esaleten tayin Sl